Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/254 E. 2020/581 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- … – … …
2- … – … …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … SİGORTA A Ş
VEKİLİ : Av. …

DAVA TÜRÜ : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin davalı … şirketi vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02/10/2016 tarihinde … sevk ve idaresinde, …’in maliki olduğu, … Sigorta A.Ş.’nin sigortacısı olduğu … plakalı kamyonun çok süratli seyrederken müvekkili …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı otomobile çarpması sonucu … ve yanında bulunun eşi …’ın yaralandığını, kaza nedeniyle karşı taraf araç sürücüsü …’ın asli kusurlu, müvekkili …’ın tali kusurlu olduğunu, kazada yolcu konumunda olan diğer müvekkili …’ın ise kusursuz olduğunu, davalı … şirketinin … plakalı aracın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası kapsamında sigortacısı olduğunu ve sorumluluğunun bulunduğunu beyan ederek öncelikle sürücü ve araç malikinin taşınır ve taşınmazlarına ihtiyati tedbir kararı verilmesini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla müvekkillerinin uğramış olduğu bedensel zararın tutarı belirlenerek maddi tazminatın davalılar araç maliki ve sürücü yönünden aza tarihinden, davalı … şirketi yönünden sigorta limitlerini aşmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline, müvekkili … için 20,00TL, … için 20,00TL ve hastanede yanlarında koşturan oğulları … için 10,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılar araç maliki ve sürücüsünden tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar aleyhine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin mahkememize vermiş olduğu 27/09/2018 tarihli talep açıklama dilekçesinde özetle; Asliye hukuk mahkemesine vermiş olduğumuz dava dilekçesinde manevi tazminat yönünden müvekkilleri olan …’ın tefrik edilerek mahkememize tevzi edilen dosyada davacı sıfatının olmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla müvekkili … yönünden tedavi gideri ve yapılması gereken zorunlu masraflar olmak üzere 500,00TL, müvekkili … yönünden tedavi gideri, yapılması zorunlu masraflar, bakıcı gideri ve maluliyet gideri olmak üzere 2.000,00 TL olmak üzere toplam 2.500,00 TL maddi tazminatın davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesi talep etmiştir.
Davacı vekilinin mahkememize vermiş olduğu 02/10/2018 tarihli talep açıklama dilekçesinde özetle; müvekkili … yönünden talep ettikleri 500,00TL maddi tazminat taleplerinin 100,00 TL’sinin tedavi gideri ve yapılması zorunlu masraflar, 200,00 TL’sinin geçici iş göremizlik, 200,00 TL’sinin bakıcı gideri olduğunu; müvekkili … yönünden talep ettikleri 2.000,00TL maddi tazminat taleplerinin 100,00 TL’sinin tedavi gideri ve yapılması zorunlu masraflar, 500,00 TL’sinin bakıcı gideri, 500,00 TL’sinin maluliyet, 500,00 TL’sinin kalıcı iş göremizlik, 400,00 TL’sinin geçici iş göremizlik olduğunu beyanla bilirkişi incelemesinden sonra belirlenecek miktarı ıslah etmek üzere talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı sürücü …’ın 3.kişi olmayıp zarara kendi kusuru ile sebebiyet verdiğinden, kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi gereğince müvekkili şirketten tazminat talep etme hakkının olmadığını, davacı … yönünden kabul anlamına gelmemek birlikte müvekkilinin sorumluluğunun tarafların kusur oranlarına göre poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur oranının mahkememizce tespit edilmesini, geçici iş göremezlik, bakıcı da dahil tüm sağlık giderlerinin SGK’nun sorumluluğunda olduğundan bu taleplerinin sigorta teminat kapsamında olmadığını, davacının gelirinin mahkememizce tespit edilmesini, davacının avans faizi talebinin de hukuka aykırı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” Davacıların, ayrıntıları yukarıda izah edilen, kaza sebebiyle meydana gelen bedeni zararları ile geçici – kalıcı iş görmezlik süreleri, kazadaki yaralanmalarından kaynaklı bakıcı ihtiyacı ve hastane giderleri, kazadaki kusur durumları, sosyal ve ekonomik durumları, davalı … şirketine yapmış oldukları başvurunun sonuçsuz kalması dikkate alınarak aktüerya bilirkişisinden rapor aldırılmış olup aktüerya bilirkişisinin dosya kapsamına uygun gerekçeli ve denetlenebilir raporu ve davacılar vekilinin talep artırım dilekçesi gözetilerek maddi tazminat davasının kısmen kabulü gerekmiştir.
Davalı vekili, her ne kadar meydana gelen trafik kazasında davacıların gerekli koruyucu güvenlik önlemlerini almamaları nedeniyle zararın artmasına katkıda bulunduklarını iddia etmiş ve tazminata hükmedilecekse indirim yapılmasını talep etmiş ise de, dava konusu trafik kazası ile ilgili yürütülen ceza soruşturması dosyası incelendiğinde, kaza tutanağında davacıların emniyet kemeri takıp takmadıkları yada alkollü araç kullandıklarıyla ilgili herhangi bir tespitin bulunmadığı, ayrıca bu konuda tanık, mağdur beyanı, şüpheli savunması yada başkaca bir delilin de bulunmadığı, davalının, yargılama sırasında, söz konusu iddiasını kanıtlar mahiyette başka bir delile de dayanmadığı anlaşıldığından TBK 52.maddesinde düzenlenen hakkaniyet indirimleri hükümlerinin somut olayda uygulanamayacağı anlaşılmıştır.
Davacılar her ne kadar davalılardan avans faizi talebinde bulunmuş ise de davanın haksız fiilden kaynaklı tazminat davası olması, davalı şirketin sigortaladığı araç ticari amaçla kullanılmasına rağmen, davacıların içinde bulunduğu aracın hususi kullanıma özgülenmesi nedeniyle bir taraf için ticari sayılan husus karşı taraf için de ticari sayılamayacağından davacıların avans faizi talebi yerinde görülmemiştir. 1-Davacıların maddi tazminat talebinin KABULÜ İLE; 02/10/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle,Davacı …’ın geçici iş göremezlik kaybından dolayı 4.809,66 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 1.000,00 TL, bakıcı gideri kaybından dolayı 1.300,99 TL, sürekli iş göremezlik kaybından dolayı 12.627,96 TL, Davacı …’ın geçici iş göremezlik kaybından dolayı 662,33 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 187,50 TL, Olmak üzere toplam 20.588,44 TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 18/04/2018 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine, ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; poliçe tanzim tarihi itibariyle geçici iş göremezlik, geçici bakıcı gideri ve tedavi gideri tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, hükme esas alının maluliyet raporunun yönetmeliğe uygun olmadığını, davacının müterafik kusur durumu tespit edilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, tüm bu hususların değerlendirilmesi için tüm delillerin toplanarak dosyanın adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesine gönderilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, kararın bu nedenle kaldırılmasını talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle icranın tehirine, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme kararının yasaya ve hukuka uygun olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava haksız fiil nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar davalı … şirketince aşağıda belirtilen yönlerden istinaf edilmiştir.
1-Davacılardan …’a yönelik isinafın kesinlik sınırının altında kaldığına dair;
Mahkeme tarafından … için toplamda 849,83-TL maddi tazminata hükmedilmiş olup, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığı altında düzenlenen 341. Maddesinde; “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri 4.400 TL’yi (mahkeme karar tarihi itibariyle) geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 4.400 Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz” denilmektedir.
Mahkeme tarafından … için toplamda 849,83-TL maddi tazminata hükmedilmiş olup HMK’nın 341/2. maddesi gereğince, karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (4.400,00 TL) altına kaldığından, miktar açısından her iki taraf yönünden de karar kesin olduğundan, kararın kesin olması halinde ilk derece mahkemesince bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 tarih 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararının kıyasen uygulanması yoluyla Dairemizce de karar verilebileceğinden, HMK nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davalı vekilinin … yönünden istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

A-Kamu düzenin yönünden yapılan incelemede;
Mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri BAM’ın ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Mahkemece hükümde hem kaza tarihinden itibaren (kaza tarihi de belirtilmemiştir) hem de tarihi belirtilerek temerrütten itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş olup bu haliyle hüküm infazda tereddüt yaratacak mahiyettedir.
Bu durumda, mahkemece; çelişkiyi kaldırmak kaydıyla yeni bir karar verilmesi gerektiğinden kamu düzeni sebebiyle davalının bu sebeple istinafı kabul edilmiştir.
B- Davalı vekilinin Bakıcı gideri ve Geçici işgöremezliğin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine 23/01/2016 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik ve geçici bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.

C-Maluliyet raporuna yönelik istinaf itirazı ile ilgili olarak;
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/15557 E, 2018/7758 K ), haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Buna göre, eldeki dosyaya baktığımızda davacının yaralanmasına neden olan kaza 02/10/2016 gününde meydana gelmiş olup buna göre davacının maluliyet raporunun 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi ve ayrıca çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak “belirlenecek uzmanlık alanlarına göre”, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden alınması gerekli iken doğru yönetmelik hükümleri esas alınmış ise de üç kişilik bilirkişi heyetindeki bilirkişilerin uzmanlık alanının Adli tıp uzman oldukları bu durumun da usul ve yasaya aykırı olduğu gözetilerek anılan yönetmelik hükümlerine ve şikayetlerin niteliğine göre gerekli uzman heyetten alınması yerine usul ve yasaya aykırı bilirkişi heyet raporunun hükme alınmış olması yerinde olmayıp buna yönelik davalı vekilinin itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
D-Davalı … vekilinin Müterafik kusur ve hatır indirimi istinafı ;
6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.
Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır.
Müterafik kusur ise; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Buna göre, hatır taşıması indirimi için kural olarak hatır taşıması şartlarının varlığı yeterli iken, müterafik kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında kusurlu olmasını ifade etmektedir.(Yargıtay 17 HD. 2014/21879 E- 2016/11087 K.)
Somut olayda mahkemenin gerekçesinde usul ve yasaya uygun şekilde tartışılıp değerlendirildiği üzere, olayda müterafik kusur indirimi yapılması gerektiren hususların mevcut dosya kapsamında görülmediği, anılan iddialarını ispatlaması gereken davalının da soyut iddia dışında delil de getiremediği anlaşıldığından itirazının yerinde olmadığı görülmüştür. Bunun dışında;
Hatır taşımaları bir menfaat karşığı olmadığı cihetle bu gibi taşımalarda tazminattan uygun bir indirim yapılması gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de indirim yaptığı takdirde indirim oranını objektif ölçüler içinde takdir etmek zorundadır. Yapılacak hatır indiriminden de sadece hatır için taşıyan tarafın yararlanması gerekmektedir.Hatır taşıması ile ilgisi bulunmayan diğer araç sürücüsü, maliki ve sigortacısı olan davalılar hatır indiriminden yararlanamaz.
Dava 6100 sayılı HMK döneminde açılmış olup davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde hatır taşıması savunmasında bulunmamış hatır taşıması savunmasının itiraz değil def’i olduğu ve alacağın talep edilebilirliğini engelleyici işlev gören def’ilerin ancak belirli sürelerde ileri sürülebileceği; alacağı ortadan kaldıran ve her aşamada ileri sürülebilen itirazlardan olmadığı için de her aşamada ileri sürülemeyeceği hususları dikkate alınmak suretiyle; davalı tarafça süresinde ileri sürülmeyen ve davacının açık muvafakatı bulunmayan yeni savunmaya göre hatır taşıması indirimi yapılmaması gerekeceğinden (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/10102 E ,2019/4225 K ) davalının buna yönelik istinafları yerinde değildir.
Bu nedenlerle, kamu düzenine ve yukarıda anlatıldığı biçimde maluliyete ilişkin sebeplerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile sair itirazlarının reddine, kararın kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkeme tarafından … için HMK’nın 341/2. maddesi gereğince, karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (4.400,00 TL) altına kaldığından, davalı vekilinin … yönünden istinaf başvuru dilekçesinin REDDİNE,
2-Davalı vekilinin …’a yönelik yönelik istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatırana iadesine,
5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip