Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/211 E. 2020/276 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR : 1- … – … …
DAVALI : 2- … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 3- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davacı vekili ile davalı … SİGORTA A.Ş. vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; 06/10/2017 tarihinde davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile trafik kurallarına aykırı bir şekilde U dönüşü yaparak müvekkilinin kullandığı motosiklete çarpması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazada müvekkilinin kusurunun olmadığını, davalı sürücünün %100 kusurlu olduğunu, müvekkilinin kaza tarihinde 32 yaşında olduğunu, döner, lahmacun ve pidecilik faaliyeti yapan iki ayrı işletme sahibi olduğunu, kaza sonucunda müvekkilinin önce Konya Numune Hastanesine kaldırıldığını buradan Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiğini, müvekkilinin ameliyat olarak omuz bölgesine iki adet vida takıldığını, müvekkilinin halen iyileşmemiş olup çalışamadığını, tedavi süresince birçok tedavi masrafı olduğunu, iyileşme sürecinde de bakıma muhtaç olduğunu, müvekkilinin yaşamış olduğu kaza nedeniyle yüksek oranda kalıcı sakatlık ve tedavi süreci nedeniyle ruhsal ve yaşamsal bozukluklar yaşadığını, psikolojik olarak olumsuz etkilendiğini, davalı sigorta şirketine 24/11/2017 tarihinde yazılı olarak başvurduklarını ancak başvurularına olumsuz cevap aldıklarını, kaza nedeniyle Konya C. Başsavcılığınca soruşturma açıldığını, … plakalı araç malikinin diğer davalı … olduğunu, davalı sigorta şirketinin aracın sigortalayanı olduğunu beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla öncelikle … plakalı araca ve davalılar … ve …’in tüm taşınır ve taşınmazlarına kararın kesinleşmesine kadar ihtiyati tedbir konulmasını, şimdilik 100,00 TL iş göremezlik, 100,00 TL tedavi ve bakım gideri olmak üzere 200,00 TL maddi tazminatın davalılar işleten ve sürücü yönünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden sigorta limitlerini aşmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılar işleten ve sürücüden tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar aleyhine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekininin vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkete yapmış olduğu başvurunun eksik evrak nedeniyle sonuçlanmadığını, dava açma şartı olan geçerli başvuru olmadığındını öncelikle davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Esasa ilişkin olarak kabul anlamına gelmemek birlikte müvekkilinin sorumluluğunun tarafların kusur oranlarına göre poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur ve maluliyet oranının mahkememizce usulüne uygun olarak yetkili birimlerce tespit edilmesini, geçici iş göremezlik ve tedavi gideri talebinin sigorta teminat kapsamında olmadığını, SGK tarafından rücuya tabi herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının mahkememizce tespit edilmesini, gerekli belgelerle başvuru tarihinden öncesinde müvekkilinin temerrüdünün söz konusu olmadığını, davacının faiz talebinin dava tarihi itibariyle kabul edilmesini beyanla davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekilinin vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesindeki taleplerini kabul etmediklerini, davacının yaşanan olayı kendi lehine karar verilmesini temin amacı ile gerçeğe aykırı bir şekilde beyan ettiğini, kazada davacının kullandığı motosikletin plakasının, ruhsatının, sigortasının ve kaskosunun olmadığını, davacının kask takmadığını, ortada bedensel bir zarar olmamasına rağmen davacının varmış gibi göstererek maddi çıkar sağlamayı hedeflediğini, kaza nedeniyle davacının yapmış olduğu bir tedavi ve bakım gideri olmadığını, davacının manevi tazminat talep edebilmesi için haklı hiçbir durumun olmadığını beyanla haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen … tarihli kararı ile; “Davacının, ayrıntıları yukarıda izah edilen, kaza sebebiyle meydana gelen bedeni zararı ve geçici – kalıcı iş görmezlik süresi, kazada yaralanmasından kaynaklı bakıcı ihtiyacı ve hastane giderleri, kazadaki kusur durumu, sosyal ve ekonomik durumu, davalı sigorta şirketine yapmış olduğu başvurunun sonuçsuz kalması dikkate alınarak aktüerya bilirkişisinden rapor aldırılmıştır. Dava dilekçesinde her ne kadar davacının esnaf olduğu ve pide fırını işlettiği iddia edilmiş ise de; aktüerya hesabının yeniden yapılabilmesi için işletildiği iddia edilen pide fırını ile ilgili araştırma yapılıp yapılmayacağı ile ilgili değerlendirmede esas alınmak üzere davacı vekiline bu konudaki delillerini ve beyanlarını bildirmek üzere süre verildiği, bunun üzerine davacı vekilinin yargılama sırasında sunduğu 09/12/2019 tarihli dilekçesi ile ek rapor talebinde bulunmadıklarını, ıslah dilekçesini tekrar ettiklerini beyan ettiği görüldüğünden aktüerya bilirkişisinin aylık net tek bir asgari ücret üzerinden hesapladığı dosya kapsamına uygun gerekçeli ve denetlenebilir raporu ve davacı vekilinin talep artırım dilekçesi gözetilerek davacının maddi tazminat taleplerinin kabulü gerekmiştir.
Davacı her ne kadar davalılardan avans faizi talebinde bulunmuş ise de davanın haksız fiilden kaynaklı tazminat davası olması ve davacı ile davalı taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunmaması ayrıca davalı … adına kayıtlı aracın hususi kullanıma özgülenmesi nedeniyle davacının avans faizi talebi yerinde görülmemiştir.
Davalılar … ve … vekili, her ne kadar meydana gelen trafik kazasında davacının motosiklet ile seyir halinde olmasına rağmen kask takmaması nedeniyle kendisinde maluliyet doğmasına veya doğan maluliyetin artmasına sebep olduğunu belirterek tazminata hükmedilecekse indirim yapılmasını talep etmiş ise de, davacının vücudunda meydana gelen yaralanma bölgesi gözetildiğinde kask takıp takmamasının, davacıdaki maluliyetin doğmasına veya artmasına olumsuz bir etkisi olmadığından TBK 52.maddesinde düzenlenen hakkaniyet indirimleri hükümlerinin somut olayda uygulanamayacağı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin manevi tazminat talebinin değerlendirilmesinde; Borçlar Kanunu 56.maddesinde şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde Hakimin manevi tazminata hükmedeceği düzenlenmiş olup; Hakim para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkelerini nazara almak durumundadır. Hükmedilecek para miktarı ne ceza ne de tazminattır. Amaç zarara uğrayanda huzur duygusu oluşturmak ve ruhi ızdırabın dindirilmesini sağlamaktır. Açıklanan nedenlerle TBK. 56/1 maddesi gereğince, tarafların kusuru, davacıda oluşan maluliyet oranı, ekonomik ve sosyal durumları, özel hal ve şartlar nazara alınarak davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. ” şeklinde davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile; 06/10/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının geçici iş göremezlik kaybından dolayı 4.245,36 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 5.000,00 TL, sürekli iş göremezlik kaybından dolayı 67.626,08 TL, bakıcı gideri kaybından dolayı 1.404,06 TL olmak üzere toplam 78.275,50 TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleri ile sınırlı olması ve faiz yönünden de temerrüt tarihi olan 29/12/2017 tarihinden işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla) davalılar …, … ve … SİGORTA ‘dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 06/10/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle takdiren 2.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece verilen kararın hukuka ve kanuna aykırı olarak reddedildiğini, müvekkilinin kazancının asgari ücret olarak tespit edilmesinin hayatın olağan akışına ve hukuka tamamen aykırı olduğunu, müvekkilinin pide fırını işlettiğini ve bağımsız çalışanlar yönünden sebest meslek defterleri, gelir gider makbuzları, vergi kayıtları, iş bağlantıları, ihaleler, eser sözleşmeleri ve benzerlerinin yalnızca yapılan işin ve mesleğin kanıtı olabileceğini ancak gerçek kazançların ayrıca araştırılması gerektiğini, ticari veya serbest meslek defterleri ile vergi bildirimlerinin yapılan iş ve meslek yönünden kanıt değeri taşımakla birlikte çoğu kez gerçek kazançları yansıtmadığını, gerçek kazancın tespit edilmeden maddi tazminata ilişkin hüküm tesis edilmesinin de hukuka aykırı olacağını, müvekkilinin kazancının asgari ücretin çok üstünde olduğunu, manevi tazminata ilişkin ise; davaya konu kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin trafik kazasına bağlı olarak yaralandığını ve ağır bir tedavi süreci gerçirdiğini, bu nedenle trafik kazasının ve yüksek oranda kalıcı sakatlığın davacı üzerinde yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzlukların davacının halen ve bundan böyle de yaşam süresinin sonuna kadar yoksun kalacağı olanakların davacının üzerinde bırakacağı olumsuz psikolojik etlinin birlikte gözetilmesinin gerektiğini, Yerel Mahkemece verilen ücretin eksik inceleme ve tespitler üzerinden tespit edilmiş olmasının manevi tazminatın Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın tam kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … SİGORTA A.Ş. sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; geçici iş göremezlik zararı, bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin trafik sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığını, Yerel Mahkemenin bu zararlardan müvekkili şirketi sorumlu tuttuğunu, bu taleplerin SGK tarafından ödenmesi gerektiğini, Yerel Mahkemece yönetmelik değişikliğine aykırı olarak davacının kaza sebebiyle uğradığı sürekli engellilik oranını 20/02/2019 tarihli erişkinler için engelliklik değerlendirmesi hakkında yönetmelik hükümlerine göre tespit ettirmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, hükme dayanak yapılan 10/08/2018 tarihli S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği tarafından hazırlanan maluliyet raporunun yürürlükten kaldırılan Özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmeliğe göre %10 olarak belirlendiğini, yürürlükten kaldırılmış olan bir yönetmeliğe göre maluliyet hesaplaması yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğundan davacının talebi olan sürekli sakatlık tazminatı hesaplamasına dayanak teşkil edemeyeceğini, ayrıca müvekkili şirkete usulüne uygun davadan önce başvuru yapılmadığını bu nedenle dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin faiz ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının temerrüt hükümleri ile de bağdaşmadığını Yerel Mahkemenin savunmalarını dikkate almadan ve gerekçeli kararda dahi savunmalarına neden itibar edilmediğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadan hüküm kurulduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı sigorta vekilinin kabul edilen Bakıcı gideri, kaçınılmaz tedavi gideri ve geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 27/05/2017 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2. fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
Somut olayda 6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasında dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine belgeler ile birlikte başvurdukları, sigorta şirketinin davacının özür oranı belli olmadığından ve eksik olduğundan bahisle bunların gönderilmesinden sonra tazminat talebini değerlendireceğini bildirilerek yasal süre içerisinde talebin karşılanmayarak sonuçsuz bırakıldığının sabit bulunduğu, bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı sigortanın istediği belgeler maluliyet tazminat talebi için Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde belirtilen belgelerden ise de KTK’nın 96. maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2. maddesinde geçen bu belgeler sigorta şirketinin ödeme tarihine(temerrüde) ilişkin olup dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer tüm belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı, davalı sigortanın cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalı sigortanın davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin hükme esas alınan raporun yanlış yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği istinafı yönünden
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Davalı sigorta vekili tarafından 20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında” yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte maluliyet oranlarının belirlenmesinde ilgili yönetmeliğe göre alınmış sağlık kurulu raporuyla belirlenmesi gerekeceği iddia edilmekte ise de kaza tarihi 06/10/2017 ve dava tarihi 10/01/2018 tarihi olup maluliyet raporunun olay tarihi itibariyle yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ve Yargıtay 17. HD nin kökleşmiş içtihatları gereği Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan alınmasının yeterli olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınma zorunluluğunun bulunmadığı, bu halde haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenen Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından alınan heyet raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık olmadığı ,davalı vekilinin olay tarihinde yürürlükte olmayan,daha sonra yürürlüğe giren yönetmeliğe göre maluliyet değerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığı,
Keza aynı yönetmeliğin ;
MADDE 19 – (1) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanan bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Şeklindeki Hükümleri dikkate alındığında,bu yönetmeliğin yayımı tarihi olan 20/02/2019 tarihinden itibaren gerçekleşecek haksız fiillerde tatbikinin mümkün olduğu,buna yönelen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin faiz başlangıcının yanlış belirlendiği, temerrüdün gerçekleşmediği, yargılama giderlerinden sorumlu olmadıkları istinaf itirazları yönünden,
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğuna ilişkin başvuru evraklarına göre temerrüt tarihi olan 29/12/2017 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ve kabul edilen tüm maddi alacak miktarı üzerinden davalı aleyhine harç ve vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı durum olmayıp itirazlar yersizdir.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/25016 Esas 2017/5136 Karar sayılı ilamları)
Aktüerya hesabının asgari ücret üzerinden yapılmasının yanlış olduğu istinafı yönünden
01/06/2015 tarihi itibariyle yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları ve ekleri yürürlüğe girmiştir. Anılan şartların sürekli sakatlık teminatına ilişkin fıkrasında, sakatlık zararlarının bu şartlarda ve ek-3’teki usuller dahilinde alınacak özürlü raporuna göre burada belirtilen hükümlere uygun olarak belirleneceği, bu meyanda TRH 2010 yaşam tablosu, 1.8 teknik faiz, vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı, belli bir oranı aşan maluliyetlerde bakıcı gideri hesaplanacağı şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Öte yandan, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 29/05/2017 tarih ve 2016/14573-2017/6035 sayılı kararında ise 01/06/2015 tarihi ve sonrasında tanzim edilmiş poliçeler gereği talep edilecek tazminatlarda 6704 sayılı yasa ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 90. maddesi daha sonra 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olsa dahi yeni genel şartlar ve eklerinin uygulanması gerektiği içtihat edilmiştir.
Bu değerlendirmeler ışığında, somut olaya bakıldığında davacının pide fırını işiyle iştigal ettiği, yeni genel şartlar uyarınca trafik kazasına konu olan poliçenin düzenlenme tarihinin ve kaza tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olduğu, davacının vergilendirilmiş gelirine dair dosyaya sunulan vergi levhası içeriklerinden aylık asgari ücretin altında kazancının bulunduğu, yeni genel şartlar uyarınca gerçek kazancın tespiti yerine vergilendirilmiş gelir düzenlemesinin getirildiği ,bu halde vergilendirilmiş kazancına göre de davacının asgari ücret seviyesinde kazancı olduğu anlaşılmaktadır.
Keza kabule göre de ;
6100 sayılı HMK’nun 26/1 maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı vekilinin müvekkilinin kendi iş yerine sahip olarak lokontasının bulunduğunu, asgari ücretin üstünde kazancının bulunduğu beyan etmesine rağmen, müvekkilinin asgari ücret üzerinden aktüerya hesabı yapılmasına yönelik hesaplamayı kabul ettiği ve buna göre davasını artırdığı, gözetildiğinde mahkemenin davacının bu talebi ile bağlı kalınarak hesap yapılmasında usul ve yasaya aykırı bir durumun bulunmadığı,mahkemece aktüerya hesabının yeniden yapılabilmesi için işletildiği iddia edilen pide fırını ile ilgili araştırma yapılıp yapılmayacağı ile ilgili değerlendirmede esas alınmak üzere davacı vekiline bu konudaki delillerini ve beyanlarını bildirmek üzere süre verildiği, bunun üzerine davacı vekilinin yargılama sırasında sunduğu 09/12/2019 tarihli dilekçesi ile ek rapor talebinde bulunmadıklarını, ıslah dilekçesini tekrar ettiklerini beyan ettiği görüldüğünden bu durumun davalılar açısından kazanılmış hak teşkil ettiği de açık olup davacı vekiline ilk derece mahkemesinde asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasını talep ve kabul edip daha sonra istinaf mahkemesinde müvekkilinin asgari ücretin üstünde kazancı olduğunu belirterek bu durumu istinaf konusu yapması mümkün olmayıp asgari ücretten hesap yapılan miktarın davalılar lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği de açıktır. Bu halde davacı vekilinin buna yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.
Davacı vekilinin Manevi tazminatın az taktir edildiği istinafı yönünden;
İlk derece mahkemesinin alınan kusur raporuna göre davalı taraf araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, davacının kusursuz olduğu, aynı dosyada alınan Kurul raporuna göre davacının bu kaza nedeniyle %10 oranında malul kalacak 3 ay iş ve güçten kalacak şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır.
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacının kaza nedeniyle % 10 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 3 ay olduğu gözetilip olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu ,15.000 tl manevi tazminat taktirinin dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olacağı bu itibarla davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olduğu, anlaşılmıştır.
HMK’nin 355. maddesinde, “ İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek manevi tazminatın 15.000 TL olarak belirlenip, davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda manevi tazminat miktarı açısından kabulüne, davalının tüm istinaf itirazlarını reddine, incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … SİGORTA A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
a)Davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ ile;
06/10/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının geçici iş göremezlik kaybından dolayı 4.245,36 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 5.000,00 TL, sürekli iş göremezlik kaybından dolayı 67.626,08 TL, bakıcı gideri kaybından dolayı 1.404,06 TL olmak üzere toplam 78.275,50 TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleri ile sınırlı olması ve faiz yönünden de temerrüt tarihi olan 29/12/2017 tarihinden işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla) davalılar …, … ve … SİGORTA ‘dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
b)Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile;
06/10/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle takdiren 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 6.371,64 TL harçtan peşin alınan 171,46 TL harç ile 266,67 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 438,13 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.933,51 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (Davalı sigorta şirketinin 4.978,21 TL’nin diğer davalılarla birlikte sorumlu tutulmasına)
4-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL. başvuru harcı, 171,46 TL. peşin harç, 5,20 TL. vekalet suret harcı ve 266,67 TL. ıslah harcı olak üzere toplam 479,23 TL.’nin (davalı … Sigorta A.Ş.nin 467,29TL’den diğer davalılar ile birlikte sorumlu olmak üzere, kalan miktardan ise diğer davalıların sorumlu olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.020,00TL. posta, tebligat ve adli tıp gideri, 400,00 TL. bilirkişi ücreti ve 800,00 TL Selçuk Üniversitesi maluliyet raporu fatura gideri olmak üzere toplam 2.220,00 TL. yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan 1.389,29 TL’lık kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (davalı … Sigorta A.Ş.nin 1.354,68TL den diğer davalılar ile birlikte sorumlu olmak üzere, kalan miktardan ise diğer davalıların sorumlu olduğuna), kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına,
6-Davalılar … ve … tarafından yapılan 100,00 TL. yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan 37,42 TL’lık kısmının davacıdan alınarak davalılar … ve …’e verilmesine, kalan kısmın davalılar … ve … üzerine bırakılmasına,
7-Davacı yararına AAÜT ne göre maddi tazminat yönünden 8.960,31TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı yararına AAÜT ne göre manevi tazminat yönünden 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’den müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davalılar … ve … yararına AAÜT’ne göre manevi tazminat yönünden 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar … ve …’e verilmesine,
10-Davacı taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
11-Davalı … SİGORTA A.Ş.den alınması gereken 5.346,99 TL karar ve ilam harcından istinaf dilekçesi ile yatırılan 1.366,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.980,24 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
12-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafça peşin olarak yatırılan, başvuru harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davacı tarafa iadesine,
13-Davalı … SİGORTA A.Ş. Tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
14-Davacı tarafından yapılan 16,50 TL tebligat gideri ile 148,60 TL istinaf başvurma gideri olmak üzere toplam 165,10 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
15- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. …

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …