Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/180 E. 2020/347 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ: 05/03/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA… ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – T.C. NO: …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 05/03/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 06/03/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 10/08/2018 tarihli dilekçesiyle; 30/03/2015 günü dava dışı sigortalı araç sürücüsü … idaresindeki … plaka sayılı kamyon ile … plaka sayılı otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkili …’ın ağır şekilde yaralandığını, … hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olması suçundan Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Sor. Sayılı dosyasının açıldığını, … Hastanesi tarafından düzenlenen … nolu Engelli Sağlık Kurulu raporuna göre müvekkilinin %18 oranında sürekli engelli olduğunun tespit edildiğini beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin %18 sürekli sakatlık oranına göre yapılacak hesamlama sonucu çalışma gücünün azalmasından doğan şimdilik 10,00 TL. Sürekli sakatlık tazminatının kısmi ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesi ile ; Daha önce yapılan ödeme dolayısıyla, konusuz kalan davanın reddine, Mahkemece esastan inceleme yapılacak ise kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesini, Maluliyet oranı tespiti için davacının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Bölümü’ne sevkini, Kusurun ve maluliyet oranının tespiti halinde, alanında uzman bilirkişilerce azami poliçe limitleri ve aktüeryal kurallar gözetilerek hesaplama yapılmasını, Müvekkil şirket temerrüde düşmediğinden, dava tarihinden itibaren taraflar açısından yasal faiz uygulanmasını, Kaza tespit tutanağı ve alkol raporunun tarafımıza tebliğini, aleyhimize hüküm kurulmaması halinde, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen 12/12/2019 tarihli kararı ile; “Somut olayda ; 30/03/2015 günü dava dışı sigortalı araç sürücüsü … idaresindeki … plaka sayılı kamyon ile … plaka sayıı otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkili …’ın ağır şekilde yaralandığını, … hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olması suçundan Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Sor. Sayılı dosyasının açıldığını, … Hastanesi tarafından düzenlenen … nolu Engelli Sağlık Kurulu raporuna göre müvekkilinin %18 oranında sürekli engelli olduğunun tespit edildiğini beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin %18 sürekli sakatlık oranına göre yapılacak hesamlama sonucuçalışma gücünün azalmasından doğan şimdilik 10,00 TL. Sürekli sakatlık tazminatının kısmi ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini dava ve talep ettiği görülmekle, konunun 6098 sayılı TBK.nun 49.ve devam eden maddelerinde ve KTK. 85.vd.eden maddelerinde düzenlendiği, TBK’nun 49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK’nun 51/1. maddesinde;”Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” şeklinde, TBK. 53.maddesinde;”Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:1. Cenaze giderleri.2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde, TBK.55/1.maddesinde;”Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı, KTK.85/1.maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde, KTK. 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde,KTK.91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK.92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);” Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.
Mahkemece alınan raporların ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı ve davacı vekilinin tazminat miktarlarını raporlara uygun şekilde ıslah ettiği görülmekle davacının davasının kabulü ile ; davacının uğramış olduğu sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 204.659,12 TL.nin kaza tarihinde geçerli ZMSS kişi başı bakiye poliçe teminat limiti ile İMSS poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 25/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. ” şeklinde Davacının davasının kabulü ile ; davacının uğramış olduğu sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 204.659,12 TL.nin kaza tarihinde geçerli ZMSS kişi başı bakiye poliçe teminat limiti ile İMSS poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 25/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının %18’lik özür oranını gösteren raporun hükme esas alındığını, kusur tespitine ilişkin Adli Tıp Kurulu raporunun alınmadığını, davacının kazadan önce çalıştığı son bir yıllık ücret bordroları ile ücret tespitinin yapılması gerektiğini ve tespit edilen ücretin asgari ücrete oranlanması gerektiğini, 2019 Ocak ve Şubat aylarının ücret ortalamasının alınarak tazminat hesaplaması yapılmış olduğunu ve bu durumun da hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, hasar aşamasında da müvekkili şirketin davacıya 112.643,00 TL ödeme yaptığını, müvekkili şirketin poliçe kapsamında ödemesi gereken tazminatının bulunmadığını, başvuranın kendi müracaatı ile aldığı maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını, dosyada mevcut olan raporun mevzuata uygun olmadığını, tamamen davacının talebi ve beyanlarına istinaden hazırlanan bir rapora göre uyuşmazlık konusu olayın belirlenemeyeceğini, kaza tespit tutanağının hukuk yargılamasında bağlayıcı olmadığını, davacı ile davalı sigortalı araç sürücüsünün ceza yargılaması sırasında uzlaşmaları nedeniyle de sigorta şirketi aleyhine talep edilen maddi tazminatın reddinin gerektiğini, ayrıca Yerel Mahkemece avans faizine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verlimesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminat talebine ilişkindir.
1- Kusura yönelik itirazların incelenmesinde :
Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir.
6100 sayılı HMK’nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Aynı yasanın 281.maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemece, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için mahkemenin, gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi/ bilirkişi kurulu aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
HMK 266 madde hükmüne göre çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Bu nedenle kusura yönelik tüm deliller toplanıp kusur durumu hususunda rapor alınarak kusur durumlarına göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayanarak karar verilmesi yerinde değildir davalı vekillerinin itirazlarının kabulü gerekmiştir.
2- Maluliyet raporuna ilişkin itirazların incelenmesinde :
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.( YARGITAY 17. Hukuk Dairesi
2018/59 E 2019/12316 K)
Somut olayda, kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak herhangi bir bilirkişi raporu alınmamıştır. Hükme esas alınan maluliyet raporu davacı tarafça kişisel müracaat sonucunda tek taraflı sunulan delillerle hazırlandığından ve davalı tarafın delilleri nazara alınmadığından somut olayın şartlarına göre sözkonusu sağlık kurul raporu hükme esas alınmaya yeterli değildir.
Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda verilen hukuksal bilgiler dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan, Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüklerinden veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarından davacının maluliyeti olup olmadığı, yaralanmasının niteliği, iş güçten kalma süresinin tespiti bakımından uzman bilirkişi kurulundan Her ne kadar somut olayda 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli tıp kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, mahkeme tarafından “3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı hususu nazara alınarak “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre yukarıda belirtilen yerlerden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır.
3-Kazaya karışan tarafların uzlaştığına ilişkin itirazın incelenmesinde :
30.03.2015 tarihinde çift taraflı trafik kazası gerçekleştiği, kazaya karışan araçlardan birinin sürücüsü olan davacının yaralandığı dosya kapsamıyla sabittir. Olaya ilişkin olarak açılan Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …… sayılı soruşturma dosyasında, savcılık tarafından, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253 üncü maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulmuş, kazadaki yaralanma nedeniyle uzlaşma teklif formuna tarafların uzlaşmak istediklerini beyan ettikleri ve imzaladıkları anlaşılmaktadır . Söz konusu belgede CMK’nun 253. maddesi çerçevesinde davacıya uzlaşmayı kabul ya da reddetmenin hukuki sonuçları anlatılmış, teklif formunun (D) bendinin (a) alt bendinde;uzlaşmanın gerekleşmesi durumunda mağdur ya da suçtan zarar görenin her türlü hukuki dava ve takip haklarının sona ermesi karşılığında şüpheli hakkındaki suç soruşturmasının son bulacağının belirtildiği, davacının uzlaştırma teklifini kabul etmek suretiyle formun altını imzaladığı, Cumhuriyet Baş Savcılığınca da şikayetçi olmama nedeni ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
5271 sayılı CMK’ nun 253/17. bendinde; “Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder. ” CMK’ nun 253/19. bendine göre ise “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi,9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmü yer almakta olup,anılan Kanun maddesinin 253/19. bendine göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.Bu yasal düzenleme ışığında da uzlaşma raporunu düzenlenmekle davalının tazminat davası açma hakkı bulunmamaktadır.Uzlaşma raporu da ilam mahiyetinde olacağından aksinin aynı kuvvetteki belge ile ispatlanması gerekir. Tüm bu nedenlerle uzlaşma raporu ilam mahiyetinde olduğundan ve uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir bu nedenle Konya Cumhuriyet Başsavcılığından uzlaşma evraklarının getirtilerek karar verilmesi gerektiğinden dosyanı mahkemesine idaesi gerekmektedir.Davalı vekilinin itirazı yerindedir.(YARGITAY17. Hukuk Dairesi 2016/13482 E 2019/3613 K)
4-Ödemeye ilişkin itirazın incelenmesinde :
Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Somut olay nedeniyle davalı sigorta şirketi tarafından TRH 2010 esas alınarak, davacıya davadan önce ödeme yapılmış, taraflar arasında ibraname imzalanmıştır ve 06/04/2017 tarihinde banka havalesiyle ödeme yapılmıştır. Eldeki davada 07/12/2017 tarihinde açılmış olmasına göre, KTK’nın 111. maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmediği görülmektedir.
Bu durumda; maluliyet tazminatı öncelikle ödeme tarihindeki verilere göre TRH 2010 yaşam tablosu esas alınarak hesaplanmalı, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığı değerlendirilmelidir. Şayet ödenmesi gereken maluliyet tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa, davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, rapor tarihindeki verilere göre hesaplanan tazminat tutarından, davalı tarafından yapılan ödemelerin güncellenerek düşülmesi sonucunda oluşan duruma göre (davalı lehine oluşan kazanılmış haklar gözetilerek) karar verilmesi gerekirken, 24/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda, aktüerya bilirkişisi tarafından ödemenin yeterli olup olmadığı belirlenmeden sonuca gidilmiş mahkeme tarafından da rapor hükme esas alınmıştır.
Mahkemenin hükme esas aldığı söz konusu raporda yukarıda ifade edilen biçimde hesaplama yapılmamış, doğrudan hali hazırdaki güncel verilere göre hesap yapılmış olup, anılan rapor bu yönüyle hükme esas almaya elverişli değildir. Bu nedenle mahkemece, yukarıdaki ilkelere göre hesaplamaları içeren rapor alındıktan sonra, davalı sigortacının ödemesi nedeniyle verilen ibranamenin iptali şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz esas alınarak, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin, ödeme tarihine göre hesap edilerek yeterli ödeme yapılıp yapılmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmayıp bu halde davalının buna yönelik istinafı yerindedir.
(Nitekim, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/22914 esas 2017/387 karar sayılı ilamı)
5-Tazminat hesabına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davaya konu kaza 2015 yılı Mart ayında gerçekleşmiş olup, maddi tazminat hesaplanmasına ilişkin hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan bordro 2019 yılı Ocak ve şubat ayına aittir.
Dosyada mevcut 2019 yılı Ocak ve şubat ayı bordrosuna göre davacının aynı dönem asgari ücretin 2,187 katı oranında gelir elde ettiği kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de; mahkemece davacının kaza tarihinde elde ettiği geliri konusunda gerekli araştırma yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece, öncelikle davacının kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerektiğinde dosyanın başka bir bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınması ve ondan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, gelir durumu yönünden kaza tarihinden sonraki gelir bildirimine bağlı kalınıp, kaza tarihinde asgari ücretin üzerindeki gelir esas alınarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Davalı vekilinin itirazları yerindedir.
6-Uygulanmasına gereken faize ilişkin itirazda:
Davacı vekilince temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş mahkemece avans faize hükmedilmiştir. Zarara neden olan araç kamyon olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmuştur. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi gerekir .Bu nedenle davalı vekilinin itirazları yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353/1-a-6 hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.05/03/2020


Başkan


Üye


Üye


Katip