Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/179 E. 2020/346 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :…
KARAR NO :…
KARAR TARİHİ : 05/03/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 25/09/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 05/03/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 06/03/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24/12/2015 günü saat 07:55 sıralarında dava dışı sigortalı araç sürücüsü … idaresindeki … plaka sayılı motorsiklet ile … sokağı takiben … Caddesine doğru seyir halinde iken … ile… Sokak kavşağına geldiği esnada solundan, kavşağa giren sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı kamyonet tarafından çarpılması sonucunda meydana gelen trafik kazasında motorsiklette yolcu olarak bulunan …’nın ağır şekilde yaralandığını ve çalışma gücünün azaldığını, şikayet yokluğu nedeniyle sürücüler hakkında Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma ve … Karar sayılı dosyasında KYOK verildiğini, kazaya karışan ve dava dışı sürücü … adına kayıtlı olan … pkala sayılı motorsikletin davalı … Sigorta tarafından 12/10/2015 başlangıç ve 12/10/2016 bitiş tarihli olarak ZMMS kapsamında sigortalandığını, müvekkilinin … Hastanesi’nde tedavi gördüğünü ve gerekli ameliyatlarının yapıldığını, … Hastanesi tarafından düzenlenmiş 23/08/2017 tarihli Engelli Sağlık Kurulu raporunda engel oranı verilmediğini, yapılan yanlışlığın düzeltilmesi için yargılama sırasında yeniden rapor alınması talebinde bulunacaklarını, müvekkilinin 1999 doğumlu olduğunu ve kaza tarihinde döner dükkanında garson olarak çalışmakta ve kazanç elde etmekte olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle almış olduğu tedaviden beklenen sonucu alamadığını, müvekkilinin garson olması nedeniyle eskisi kadar iş ve işlemlerini sağlıklı yerine getiremediğini, eskisi gibi koşamaz ve yürüyemez olduğunu efor sarfettiren iş ve işlemlerini eskisi gibi yapamadığını, çalışma gücünü büyük oranda kaybettiğini, sigorta poliçesinin sakatlanma teminatı klozu kapsamında müvekkilinin geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı ile çalışma gücünün azalmasından doğan maddi zararının tazminine karar verilmesini bu amaçla iş bu davayı açtıklarını, sigorta şirketine 18/10/2017 tarihinde yazılı olarak başvuruda bulunduklarını ancak davalı … şirketinin “talebin reddedildiğini” yazılı olarak cevap verdiklerini ve herhangi bir ödeme yapmadıklarını, bu nedenle açmış oldukları davanın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kabul edilerek belirlenecek miktarın müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davalı yana hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, aynı zamanda müvekkili şirketin ikametgahının Ümraniye/İstanbul olması nedeniyle de yetki itirazında bulunduklarını davaya bakmaya yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, 15/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS genel şartları uyarınca geçici sürekli iş gücü kaybı ve bakıcı giderleri gibi zararların teminatları dışında kaldığını, bu konudaki sorumluluğun SGK başkanlığı üzerinde olduğunu, bu nedenle husumetin SGK başkanlığı’na yöneltilmesini talep ettikleri, davacı tarafın ZMMS poliçesi nedeni ile müvekkili şirketten tazminat talep ettiklerini, meydana gelen kazanın poliçe konusu olmadığını, davacı tarafça tazminat talep edilen hasarın poliçe ile teminat altına alınmış bir rizikodan dolayı meydana gelmediğini, meydana gelen kazada sürücü …’nın işleten olduğunu, aracın maliki ve sigogrtalısı olduğunu, tazminatın sigorta genel şartları gereğince rücu edilebileceğinden aynı haneye rücu nedeni ile tazinat talebinin reddinin gerektiğini, aynı zamanda kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur durumunun belirlenmesi gerektiğini, yargılama sırasında ZMMS genel şatları irdelenerek teminat dışında kalan hallerin de dikkate alınması gerektiğini, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi gereğince kusurlu davacının tazminat talebinin reddinin gerektiğini, aynı zamanda geçici sürekli şi gücü kaybı, bakıcı ve tedavi giderlerinin teminatları dışında kaldığını, geçici sürekli iş görememezlik zararının tedavi- bakıcı giderleri trafik sigortacısının sağlık giderleri klozundan ödediği bir tazimnat olmakla tedavi saglık giderleri klozundan ödenen tüm tazminatların sigorta şirketinin sorumluluğundan çıktığını, bu zararların ödenmesiyle ilgili solrumluluğun SGK ya ait olduğunu, geçici sürekli iş göremezlik zararına ilişkin olarak tazmin sorumluluklarının kalmaması nedeniyle tüm taleplerin reddinin gerektiğini, maluliyet oranının 0-69 arasında olması durumunda ZMMS ekinde bulunan sürekli sakatlık tazminatı hesaplamasına ilişkin düzenleme gereğince sigorta şirketlerinin sorulluğunun sona erdiğini, aynı zamanda davacıya SGK tarafından yapılan ödemelerin celbi ile ödeme tarihlerinin irdelenmesi ve miktarların güncellenerek mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, müvekkilinin temerrüde düşmediğini, müvekkili şirketin faiz ve mahkeme masrafları yönünden sorumluluğunun bulunmadığını, eğer hükmedilecek bir faiz var ise de bu tarihin karar tarihi olması gerektiğni, aynı zamanda ceza davasının sonucunun bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarının da son derece fahiş olduğunu, bu miktarın kabulünün mümkün olmadığını, açılan davanın reddi ile yapılan yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davacı yana hükmedilmesini talep ettikleri görülmektedir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/09/2019 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …davalı yanın zamanaşımı definde bulunduğunu ancak yasal mevzuat ve davanın açıldığı tarihi dikkate aldığımızda (suç tarihi 24/12/2015 davanın açıldığı tarih ise 14/11/2017) zamanaşımına uğramadığı anlaşılmakla bu savunmaya itibar edilmemiş, dosya kapsamına kazandırılan tüm raporların ayrıntılı ve denetimine açık olması nedeniyle hükme esas alındığı, davacı vekilinin 29/08/2019 havale tarihli ıslah dilekçesi sunduğu ve ıslah harcını yatırdığı görülmüş ve bu kapsamda davanın kabulü ile Davacının geçici iş göremezlik zararı 23.952,90 TL ve sürekli iş gücü kaybı zararı 152.580,08 TL toplamı olan 176.532,98 TL nin dava tarihi olan 14/11/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş olup oluşan vicdani kanaate göre; Davacının davasının kabulü ile; 1-Davacının geçici iş göremezlik zararı 23.952,90 TL ve sürekli iş gücü kaybı zararı 152.580,08 TL toplamı olan 176.532,98 TL nin dava tarihi olan 14/11/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,” karar verilmesi gerekmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … vekili 14/01/2020 havale tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; zamanaşımına uğramış olan davacı tarafın taleplerinin kabulüne karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığını, hukuka aykırı olarak belirlenen maluliyet oranı üzerinden yapılan zarar hesabının asla gerçek zarar miktarını yansıtmadığını, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, dosya içerisinde yer alan ve davacının maluliyet durumu konusundaki tespitleri içerir hekim raporlarının birbiri ile çeliştiğini, ilk derece mahkemesinde belirlenen kusur oranlarını kabul etmediklerini, sigorta sözleşmesine konu edilen motorlu araç sürücüsü hakkında belirlenen %100 oranındaki kusur isnadının haksız olduğunu, müterafik kusur durumlarının dikkate alınmadığını, hatır taşıması, kask takmama ve sürücü belgesi olmayan sürücünün sürdüğü araca bilerek binmek gibi müterafik kusur durumlarının varlığı konusundaki itirazlarının haksız olarak değerlendirilmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte belirlenen tazminat miktarında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, geçici / sürekli iş gücü kaybı , bakıcı ve tedavi giderlerinin teminat dışında olduğunu, bunların SGK nun sorumluluğunda olduğunu, tazminat miktarının fahiş olduğunu ve davayı kabul anlamına gelmemekle davacının tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, var ise davacıya yapılan ödemelerin tespit edilmesi ile belirlenen zarar miktarından indirilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesinin buna yönelik bir araştırma yapmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yürütülmesine, karar hakkında icranın tehirine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle sürekli, geçici iş göremezliğe ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğuna ilişkin itirazın incelenmesinde
Dosyaya sunulan … Hastanesi Engelli Sağlık Kurulunca düzenlenen raporda davacının yaralanmasının kalıcı sakatlığı sebep olmadığı rapor edilmiş Mahkemece … Üniversitesinden alınan raporda davacının yaralanmasının%19 oranında çalışma gücünü kaybettiği belirlenmiştir. Mahkemece davacıda oluşan maluliyet oranının … Üniversitesince düzenlenen raporda belirlenen oran olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmış ve sonucuna göre hüküm kurulmuştur.
Her iki rapor arasında açıkça bir çelişki bulunduğu ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun olay tarihinde yürürlükte olmayan çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliği’ne göre hazırlandığı anlaşıldığından;Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan olay tarihinde yürürlükte olan 30.03.2013 TARİH VE 28603 SAYILI ÖZÜRLÜLÜK ÖLÇÜTÜ,SINIFLANDIRMASI VE ÖZÜRLÜLERE VERİLECEK SAĞLIK KURULU RAPORLARI HAKKINDAKİ YÖNETMELİĞİ ne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, davacının maluliyet derecesi ve oranını belirleyen rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Adli Tıp Kurumu 2. Üst kuruluna olay tarihinde yürürlükte olan30.03.2013 TARİH VE 28603 SAYILI ÖZÜRLÜLÜK ÖLÇÜTÜ,SINIFLANDIRMASI VE ÖZÜRLÜLERE VERİLECEK SAĞLIK KURULU RAPORLARI HAKKINDAKİ YÖNETMELİĞİNE uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınıp maluliyet oranı tespit edilmeli ve ondan sonra davacının uğradığı gerçek zarar kapsamı belirlenmesi için aktüer bilirkişiden rapor alınmalı ve oluşacak duruma göre davacının talepleri konusunda bir karar verilmesi gerekirken bunların yapılmamış olması nedeniyle davalının istinafı yerindedir.

2-Davalı vekilinin sürekli / geçici iş göremezliğin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan12/10/2015 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin sürekli geçici iş görmezliğin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
3-Hatır taşıması indirimi yapılmasına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davalı tarafın hatır taşımasına yönelik de itirazı bulunmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 87. Maddesine göre “Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir.” esası kabul edilmiştir. Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada, taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığından, bu gibi taşımalarda BK.nın 51. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda mahkemece, davacının babasınn sevk ve idaresindeki araçta bulunduğu sırada yaralandığı gözönüne alındığında, ahlaki görevin ifası niteliğinde olan sözkonusu taşımanın hatır taşıması olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Bu itibarla, ifade olunan hususlar dikkate alınarak, olayda hatır taşıması söz konusu olmadığından, 6098 sayılı BK’nun 51. maddesi gereğince tazminattan hatır taşıması nedeniyle indirim yapılmaması yerindedir .
4-Davalı vekilinin olayda müterafik kusur bulunduğu,koruyucu ekipman ve kask kullanmama nedeniyle indirim yapılması gerektiği,yine Müteveffanın ehliyeti olmayan davalının motorsikletine bilerek bindiği ve bu nedenle müterafik kusurlu olduğu istinafı
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı yolcu olup, KTK. ve yönetmelik hükümlerine göre koruyucu ekipman olarak kask, dizlik vs. takması zorunludur. Davacının, kazanın akabinde düzenlenen raporunda yaralanma sebebinin sağ dizde parçalı kırık ve yüzde yaralanma olduğu anlaşılmakla birlikte bu durumun maluliyete etkisi hususu tartışılmamıştır
Bu durumda ilk derece mahkemesince ceza dosyası aslı istenerek veya temin edilememesi durumunda bu dosyayla ilgili tüm belgelerin fiziki çıktıları dosya içine alınarak davacının koruyucu ekipman olarak kask, dizlik takılı olup olmadığı ,takılı değil ise bu durumun davacının yaralanmasında etkili olup olmadığı araştırılarak,
Takılı olmadığının tespiti durumunda koruyucu ekipman olarak kask, dizlik takılmamasının maluliyete etkisi olup olmadığı hususlarının belirlenebilmesi için Adli tıp kurumundan koruyucu ekipman takılı olması halinin davacının yaralanmasında etkili olup olmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime uygun rapor alınarak sonucuna göre tazminattan indirimin yapıp yapılmayacağı tartışılarak karar verilmesi gerekirken davalının bu savunması üzerinde hiç durulmadan karar verilmesi ve hiç tartışılmaması doğru görülmemiş olup davalının buna yönelen istinafı yerindedir.
Yine davacının ehliyeti olmayan kişinin motorsikletine bilerek bindiği ve bu nedenle müterafik kusurlu olduğu iddiasına yönelik olarak hiçbir araştırmanın yapılmadığı anlaşılmakla olay tarihi itibariyle motorsiklet sürücüsünün ehliyetinin olup olmadığı,varsa ne sınıf ehliyetinin bulunduğu tespit edilerek davacının motorsiklet sürücüsünün motorsikletine ehliyetsiz olduğunu bilerek bindiği hususunun tespiti durumunda zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebileceği hükmü uyarınca indirim yapılaması gerektiğinin düşünülmemesi de doğru değildir .
Ayrıca davacının motorsiklete kendisi dahil üç kişi bindikleri istihap hattinini aşılıp aşılmadığı hususunun araştırılması gerekmektedir.
5- Kusur raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
Dosya içerisindeki kaza tespit tutanağında davalı … tarafından sigortalanana … plaklı aracın sürücüsünün tam kusurlu olduğunun bildirildiği ilk derece mahkemesi tarafından 25/07/2018 tarihinde alınan Ankara Adli tıp trafik ihtisas bilirkişi raporlarında avalı sigorta şirketi tarafından sigortalanana … plaklı aracın sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu belirtildiği davacının motorsiklette yolcu olması nedeni ile raporun hüküm vermeye yeterli olduğu kaza tespit tutanağı ve raporun birbirin teyit ettiği anlaşılmıştır.
Olayla ilgili alınan rapor ile kaza tespit tutanağının söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, kaza tespit tutanağı ve raporun birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü anlaşılmakla kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
6-Davalı vekilinin zamanaşımı itirazı yönünden yapılan incelemede:
Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 72 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015gün, 2014/17-27,2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza24/12/2015 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı yaralanmıştır. Yaralanmayla sonuçlanan sözkonusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir. Buna göre eylem için(TCK 89/1) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi olan 14/11/2017 tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple buna yönelik itiraz yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353/1-a-6 hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.05/03/2020


Başkan


Üye


Üye


Katip