Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/176 E. 2020/472 K. 08.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : GÜVENCE HESABI
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/03/2017 tarihinde davacı müvekkilin sevk ve idaresindeki motosiklet ile Hatip Caddesini takiben Gödene Toki istikametine doğru seyrettiğini, yine Hatip Caddesini takiben Antalya Çevre Yolu Caddesi istikametine seyir ettiğini iddia ettiği dava dışı … idaresindeki … plakalı otomobilin araç sollama kurallarına riayet etmeyerek müvekkiline çarptığını, kaza tespit tutanağında müvekkiline isnat edilen kusurları kabul etmediklerini, dava konusu kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu trafik sigortasının bulunmadığını, bu yüzden davalı Güvence Hesabının müvekkilinin uğradığı maddi zararları tazmin ile yükümlü olduğunu, gerekli bilgi ve belgelerle birlikte davalı Güvence Hesabı’na başvuruda bulunulduğunu, bu başvuru neticesinde … nolu hasar dosyasının oluşturulduğunu, bu hasar dosyası kapsamında müvekkiline kısmi ödeme yapıldığını ancak davalı tarafından yapılan ödemenin müvekkilinin uğradığı zararları karşılamaktan uzak ve fahiş miktarda eksik olduğunu, söz konusu hasar dosyasında müvekkilinin güvenli yolculuk yapmadığını, koruyucu tertibat kullanmadığından bahisle kusurunun bulunduğunun tespit edildiğini, bu nedenle müvekkile ödenecek olan tazminatta indirime gidilmesinin hatalı olduğunu ancak bilirkişi raporunda müvekkil …’in kaza esnasında koruyucu tertibat kullandığını ve bu kaskın kaza sonrasında olay yerinde bulunduğununun tespit edildiğini, müvekkilinin çeşitli yerlerinde kırıkların meydana geldiğini, beyin kanaması geçirdiğini ve platik takıldığını, müvekkilinin günlük ihtiyaçlarını tek başına yerine getiremediğini, sürekli bakım ihtiyacı ve bakıcı gideri ihtiyacının doğduğunu, toplamda şimdilik 3.600,00 TL maddi tazminatın davalı yandan alınarak kendilerine verilmesini, yapılan yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davalı yana hükmedilmesine karar verilmesini talep ettikleri görülmektedir.
Davalı Güvence Hesabı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça davadan önce müvekkil kuruma başvuruda bulunulduğunu, bu bağlamda davacıya 08/11/2017 tarihinde 96.140,00 TL maddi tazminat ödendiğini, yapılan ödeme karşılığında müvekkil kurumun davacı tarafından ibra edildiğini, ödenen miktarın uzman aktüer tarafından düzenlendiğini ve raporda müteveffanın yaşı, gelir durumu ve tarafların kusur oranlarını dikkate alınarak hesaplama yapıldığını, davacıya ödenen tazminatın ibraname mukabilinde ödendiğini, müvekkil kurumun başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını, kazaya sebebiyet veren ve sigortasız olduğu iddia edilen araç işleteninin de davaya dahil edilmesini talep ettikleri, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihini kapsar şelide geçerli trafik sigorta poliçesinin olup olmadığının tespitinin gerektiğini, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla yapılmasının gerektiğini, davacının kaza sırasında motorsiklet kullandığını, davacının bu tarz araç kullandığı sırada alması gerekli güvenlik önlemlerini almamış olması sonucunda ağırlıklı olarak yüzünden yaralandığını, davacı yanın kaskın bulunduğu iddiasının asılsız olduğunu, davacının müvekkili kurumdan talep ettiği bakıcı giderlerine bağlı maddi tazminat isteklerinin reddinin gerektiğini, geçici bakıcı gideri, trafik sigortası genel şatlarının SGK’nın sorumlu olduğunu, söz konusu davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Güvence Hesabının sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın kaza tarihinden itibaren avans faizi talebinin haksız olduğunu ve müvekkili aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini davanın reddi ile yapılan yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı yana hükmedilmesini talep ettikleri görülmektedir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı Gerekçeli Kararında; “Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili 20/03/2017 tarihinde, davacı müvekkili …’in sevk ve idaresindeki motorsiklet ile Hatip Caddesi’ni takip eden Gödene Toki istikametine doğru seyir halinde iken yine Hatip Caddesini takiben Antalya Çevre Yolu Caddesi istikametine seyri halinde olan dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobilin Hatip Caddesi Anlam Sokak Kavşağına yaklaştığında araç sollama kuralı ile sair trafik kurallarına riayet etmeyerek müvekkil …’in sevk ve idaresindeki motorsiklete çarpması neticesinde davaya konu yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, geçici ve kalıcı işgöremezliğe maruz kaldığını, kaza tespit tutanağında müvekkiline isnat edilen kusurları kabul etmediklerini, davaya konu trafik kazasına tam ve asli kusuru ile sebebiyet veren … plaka sayılı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli Karayolları ZMMS nin bulunmadığını, bu nedenle davalı Güvence Hesabı’nın müvekkilinin uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğunu, Güvence Hesabına başvuruda bulunulduğunu, davalı yan nezdinde … nolu hasar dosyasının oluşturulduğunu, iş bu hasar dosyası kapsamında aleyhe hususları kabul etmediklerini, söz konusu hasar dosyası kapsamında müvekkile kısmi ödeme yapıldığını, davalı tarafından yapılan ödemenin müvekkilinin uğradığı zararı karşılamaktan uzak, fahiş miktarda eksik ve yetersiz olduğunu, söz konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurlu davrandığı ve koruyucu tertibat kullanmadığı gerekçesi ile tazminat tutarında inrime gidilmesini kabul etmediklerini, Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile yürütülen ceza yargılaması kapsamında dosyaya kazandırılan bilirkişi raporunda müvekkili …’in koruyucu tertibat kullandığını, kaskın ise kaza sonrasında olay yerinde bulunduğunun açıkça tespit edildiğini, trafik kazası neticesinde müvekkilinin kulaklarında, ellerinde, dizlerinde, ayak bileklerinde, bacaklarında ve iç organlarında yaralanma, uyluk kemiklerinde şaft kırıkları, omurgasında çoklu kırıklar, kafatasında kol kemiklerinde, köprücük kemiklerinde, ayak bileklerinde, burun ve yüz kemiklerinde kırıklar başta olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerinde çok sayıda kırık, yaralanma ve ezilme olduğunu, kaza nedeniyle müvekkiline platin takıldığını, müvekkilinin bu kaza nedeniyle günlük ihtiyaçlarını dahi tek başına yerine getiremez, öz bakımını karşılayamaz hale geldiğini, bu nedenle de bakıcı giderleri taleplerinin olduğunu, müvekkilinin geçici ve kalıcı iş göremezliğe de maruz kaldığını, tüm bu hususlarda Güvence Hesabı’na 19/07/2018 tarihinde başvuruda bulunduklarını, başvuru dilekçesinin ve eklerinin davalı yana 20/07/2018 tarihinde tebliğ olduğunu, Güvence Hesabı tarafından ise 24/07/2018 tarihli cevabi yazı ile taleplerin reddedildiğine dair cevap verildiğini, bu nedenlerle kalıcı iş göremezlik bedeli olarak 1.500 TL, geçiçi iş göremezlik bedeli olarak 2.000 TL, bakıcı gideri olarak 100 TL olmak üzere toplam 3.600 TL maddi tazminatın davalı yandan alınarak kendilerine verilmesini talep etmiş, davalı yan yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir. 20/03/2017 tarihinde, müvekkili …’in sevk ve idaresindeki motorsiklet ile Hatip Caddesi’ni takip eden Gödene Toki istikametine doğru seyir halinde iken yine Hatip Caddesini takiben Antalya Çevre Yolu Caddesi istikametine seyri halinde olan dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobilin Hatip Caddesi Anlam Sokak Kavşağına yaklaştığında araç sollama kuralı ile sair trafik kurallarına riayet etmeyerek müvekkil …’in sevk ve idaresindeki motorsiklete çarpması neticesinde davaya konu yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, geçici ve kalıcı işgöremezliğe maruz kaldığını, davaya konu trafik kazasına karışan … plaka sayılı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli Karayolları ZMMS nin bulunmadığını, dosyaya kazandırılan Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenmiş oransal kusur durumunu belirtir raporda Sürücü …’un %75 (Yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu, sürücü …’in %25 (Yüzde yirmi beş) oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, Necmettin Erbakan Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı üyeleri tarafından tanzim edilen raporda ise davacıya verilecek toplam tedavi masraflarının 9.000,00 TL olduğu, bu miktara 18 ay boyunca kazanç kaybının da eklenmesinin uygun olacağı, giderlerin sigorta şirketi veya kusurlu tarafça kusur oranında paylaştırılmasının uygun olacağının bildirildiği, Davacının 192.386,55 TL maddi tazminat alacağının bulunduğunun bildirildiği görülmüş, mahkemece alınan tüm raporların ayrıntılı ve denetimine açık olması nedeniyle hükme esas alındığı, davacının 20.614,74 TL geçici iş göremezlik, 105.875,12 TL sürekli iş göremezlik ve 26.097,53 TL bakıcı gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 152.587,39 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 14/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (araç hususi olduğundan yasal faize hükmedilmiştir) ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, (Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 2011/7758 Esas, 2012/6081 Karar sayılı ilamı, aynı dairenin 2014/9573, 2017/519 sayılı ilamları ile Konya BAM 3. HD’nin 2018/60 E, 2019/3 K, sayılı ilamlarının da aynı doğrultuda olduğu anlaşıldığından) davacının yaralanmasına sebep olan aracın ZMMS sigortasının olmaması nedeniyle davalı güvence hesabının sorumlu olduğu, davacının zararının kaza tarihinde geçerli olan ZMMS sigorta poliçesi kapsamında olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne ilişkin karar verilerek oluşan vicdani kanaate göre;
“Davacının 20.614,74 TL geçici iş göremezlik, 105.875,12 TL sürekli iş göremezlik ve 26.097,53 TL bakıcı gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 152.587,39 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 14/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (kaza tarihinde geçerli olan poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalıdan alınıp davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 10.423,24 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL ve ıslah harcı olan 508,87 TL toplamı 544,77 TL’nin mahsubu ile bakiye 9.878,47 TL harcın (Kaza tarihinde geçerli olan poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalıdan tahsili ile hazineye irad KAYDINA,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı Güvence Hesabı vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; kaza tarihinin 20/03/2017 olduğunu, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarının işbu davada uygulanmasının gerektiğini, davacının kazaya bağlı maluliyet oranının %30 olarak tespit edildiğini, yargılama sırasında alınan 28/03/2019 tarihli maluliyet raporunda ise davacının maluliyet oranının %38 olduğunu, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden rapor alınmasını talep ettiklerini ve çelişkinin giderilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin gerekli araştırmayı yapmadan kararını verdiği, geçici işgöremezlik tazminatında müvekkil kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu kaza nedeniyle yapılan tedavi masraflarının müvekkil kurumdan talep edilmesinin mümkün olmadığını ve bu masrafların SGK tarafından karşılanması gerektiğini, davacının müterafik kusuru nedeniyle tazminatta indirim yapılmasının gerektiğini, davacı tarafın kaza sırasında kaskının bulunduğu iddiasının dayanaksız olduğunu, davacının kazada kulak, göz ve burnundan yaralandığını ve yüz kemiklerinin kırıldığını, hesaplanan tazminat miktarında dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin gerektiğini savunarak Yerel Mahkeme kararının müvekkil kurum lehine bozulmasını ve kararın kaldırılmasını talep ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacı … vekili istinafa cevap olarak; davalı yanın haksız ve hukuka aykırı istinaf gerekçelerinin reddini, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih … Esas … Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ve aynen kabulunü dilemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen kabul kararı davalı Güvence Hesabı tarafından aşağıda belirtilen yönlerden istinaf edilmiştir.
A- Maluliyet raporuna yönelik istinaf itirazı ile ilgili olarak;
HMK’nun 280.maddesinde; “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” düzenlemesinin, 281/1 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususları, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesinin mevcut olduğu, buradaki amacın tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleri olduğu, bu durumda, yani taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu, Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir. (Nitekim yargıtay 17. hukuk dairesi 2015/3253 esas, 2017/9419 karar; aynı daire 2015/10058 esas, 2018/4639 karar sayılı ilamları)
Bu bağlamda hükme esas alınan maluliyet raporunun istinaf eden davalı vekile 03/04/2019 tarihinde ihtaratlı olarak tebliğine rağmen davalı vekilinin rapora yönelik yazılı olarak itirazının iki haftalık süreden sonra, 29/05/2019 tarihinde sunulduğundan, bu hususun istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmayıp, davacı aleyhine sonuç doğurmamasına, bu hususun kamu düzeninden olup re’sen nazara alınması gereken hususlardan bulunup davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilerek bu nedenle davalı vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir. Kaldı ki;
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/15557 E, 2018/7758 K ), haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Buna göre, eldeki dosyaya baktığımızda davacının yaralanmasına neden olan kaza 20/03/2017 gününde meydana gelmiş olup davacının maluliyet raporunun 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarca, davacının öğrenim durumu ve mesleği de nazara alınarak düzenlenmesi gerekip bu haliyle raporun usule ve dosya kapsamında uygun olduğu anlaşılmıştır.
B- Aktüer raporuna itirazı bakımından;
20.03.2017 kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekindeki Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplamasına ilişkin usullere ilişkin Ek 2 nolu cetvel gereğince;
“3) Hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosu dikkate alınır. Tablonun belirli periyodlarla güncellenmesi halinde tazminat tutarı, kaza tarihi itibariyle güncel versiyona göre hesaplanır.
9) Tazminat, ax,n formülü ile hesaplanır. Tazminat hesaplanırken “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülü esas alınır. Bu formülde kullanılacak yaş parametresi (x) hesap yapılacak mağdurun yaşını, destek süresi parametresi (n) ise mağdur ile ölenin muhtemel yaşam sürelerinin kesiştiği ve desteğin devam ettiği süreyi göstermektedir.”
Şeklindeki düzenlemeye göre aktüer hesabında TRH 2010 yaşam tablosunun ve belirtilen biçimde formülün uygulanması gerekirken mahkemece buna aykırı olarak % 10 artırım % 10 iskonto uygulanarak düzenlenen aktüer raporunun hükme esas alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu halde Mahkemece 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5/ç ve Ek Cetvel 2/3 ve 4 maddelerine göre davacıların zararının hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosunun ve 1,8 teknik faizin (iskonto oranının) esas alınması, Tazminat hesabının genel şartlar ekindeki yönteme göre ax,n formülü ile hesaplanıp , Tazminat hesaplanırken “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülü esas alınarak, kullanılacak yaş parametresi (x) hesap yapılacak mağdurun yaşını, destek süresi parametresi (n) ise mağdurun yaşam süresi dikkate alınmak sureti ile talep edebileceği tazminatın hesaplanması konusunda ayrıntılı, denetime açık, doyurucu şekilde bilirkişi raporu alınarak asgari ücreti ilişkin 2020 verilerinin de oluştuğu gözetilerek yeni ücretlere göre rapor alınması karar verilmesi gerekmektedir. Bu sebeple davalı vekilin itirazı yerindedir.
C- Davalı Sigorta Şirketinin Geçici iş göremezliğin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
Güvence Hesabı için de geçerli olan, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde “Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki Genel Şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik tazminatının teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
D- Bakıcı giderlerinin istenemeyeceğine ilişkin istinaf itirazları yönünden;
Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen BK’nın 46. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücü kaybı da bu zarar türleri arasında yer almaktadır.
Davalı vekili geçici iş göremezlik döneminde bakıcı giderine hükmedilemeyeceğini belirtmiş ise de bu durumun hakkaniyet kurallarına aykırı niteliktedir. Şöyle ki yaşam deney kurallarına ve hayatın olağan akışına göre kaza sonucu davacıda alınan raporda maluliyetin % 38, iyileşme sürecinin 18 ay olduğu usulüne uygun şekilde belirlendiğine göre bu süre içinde davacının bir başkasının bakımına muhtaç olacağı ve kişiye bu süre zarfında bakıcı gideri oluşacağı açıktır.
İDM tarafından maluliyetin belirlenmesi için rapor alınmış olup, sunulan raporda davacının kaza nedeniyle 18 aylık geçici iş göremezlik süresinde %100 malul kabul edilerek bakıcı giderine hükmedilmesinde bu süre içerisinde davacının bir başkasının bakımına muhtaç olduğu ve kişiye bu süre zarfında bakıcı gideri oluşmasının açık olmasına ve raporunun dosya kapsamına uygun olunmasına göre
davalı vekilinin buna ilişkin istinafı yerinde görülmemiştir.
Öte yandan Yargıtay 17 HD uygulamasına göre, bu tür hesaplamalarda, aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerektiğine yönelik içtihatlarının kökleşmiş olduğu, Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamasına göre, davacının gerçek zararından, varsayıma dayalı hakkaniyet indirimi yapılmadan karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmasına göre buna yönelen itirazlar da yersizdir.
E- Kask takılmama iddiasıyla müterafik kusura yönelik;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır.
Buna göre, zarar görenin zarar katılması veya zararın artmasına sebep olduğu hallerde zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418)
Yukarıda da açıklamalar dikkate alındığından davacının müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılabilmesi için zararın bu nedenle artması zarar ile mağdurun eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince ceza dosyası ve hukuk dosyaları irdelenerek davacının kaskın ve koruyucu ekipman takılı olup olmadığı, takılı değil ise bu durumun davacının yaralanmasında etkili olup olmadığı araştırılarak (tespit tutanağında kaskın olay mahallinde bulunduğu hususu da nazara alınarak),
Takılı olmadığının tespiti durumunda, bunun belirlenebilmesi için doğru yönetmeliğe göre maluliyet raporunun alınacak raporla birlikte bu konuda da rapor tanzimi istenerek kazanın şekli, davacının konumu, aracın hasar durumu, çarpma noktası, yaralanmanın şekline göre kaskın ve koruyucu ekipmanların takılı olması halinin davacıların yaralanmasında etkili olup olmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime uygun rapor alınarak sonucuna göre Borçlar Kanunu 51 ve 52. maddesi gereğince tazminattan indirimin yapıp yapılmayacağı (Yargıtay yerleşik kararlarına göre % 20 oranında), tartışılarak karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinde hiç durulmadan karar verilmesi ve hiç tartışılmaması doğru görülmemiş olup davalı tarafın buna yönelen istinafı yerinde görülmüştür.
F-Davalı sigorta vekilinin faiz başlangıcına yönelik itirazında;
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında veya Güvence Hesabının sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğu ve hatta kısmen ödeme yapıldığı dosya kapsamı ile sabit bulunsa da hasar dosyasındaki belgelerden davacının davalı Güvence Hesabına ilk başvurusu olarak 02.05.2017, bu başvurunun da davalı tarafa ulaşma tarihinin 05.05.2017 tarihi olduğu görülmekte olup mahkemece ise faiz başlangıç tarihi olarak 14.04.2017 kabul edilmiş olmakla, bu hususun değerlendirilip karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden buna yönelik davalı itirazının kabulüne karar verilmiştir. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/25016 Esas 2017/5136 Karar sayılı ilamları.)
Bu halde, yukarıda belirtilen sebepler kapsamında, davalıların istinaf taleplerinin kabulü ile esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın sadece davalı tarafça istinaf edildiği gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince KABULÜ ile İlk Derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafça yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine,
5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip