Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/175 E. 2020/469 K. 08.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR :1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
2- … SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 23/05/2017 havale tarihli dava dilekçesi ile özetle; dava dışı … ‘un işleteni ve müvekkillerinin eşi ve babası olan … ‘un da sürücüsü oludğu … plakalı otomobil ile 06/03/2017 tarihinde Kadınhanı-Konya yolunun 25. km sinde davalı … ‘nın işleteni ve sürücüsü ve diğer davalının da trafik sigortacısı olduğu … plakalı kamyonun çarpışarak kaza yaptıklarını, davalının tam kusurlu olduğu kaza sonucu müvekkillerinin desteği olan … ‘un öldüğünü, müvekkillerinin destek ve manevi zararlarının olduğunu, davalı tarafın tam kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketinin 17/05/2017 tarihinde müvekkili … ‘a 120.930,50 TL, diğer müvekkili … ‘a da 21.898,49 TL ödemede bulunduğunu, müvekkillerinin kusur ve ödeme miktarına ihtirazi kayıt/çekince koyarak ödemeleri aldıklarını, yapılan ödemelerin yetersiz ve fahiş eksik olduğundan bahisle davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile ve sadece destekten yoksun kalma tazminatlarından sorumlu olması (manevi tazminattan sadece davalı …’nın sorumlu olması) kaydı ile her türlü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik müvekkili … için 9.000,00 TL destekten yoksun kalma ve 200.000,00 manevi olmak üzere toplam 209.000,00 TL, müvekkili … için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma ve 300.000,00 manevi olmak üzere toplam 301.000,00 TL olmak üzere toplam 510.000,00 TL maddi ve manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizleri ile birlikte belirttikleri gibi davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Diğer davalı sigorta şirketi vekili 19/06/2017 havale tarihli cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin üzerine düşen edimlerini yerine getirerek davacılara ödemeler yaptığını, bir sorumluluklarının kalmadığını, davacıların kusuru, kusur oranını ve zararlarını usul ve yasaya uygun delillerle ispat etmeleri gerektiğini, ölen sürücünün emniyet kemeri takıp takmadığının belirsiz olduğunu, temerrüte düşürülmeden müvekkilinden kaza tarihi itibaren faiz istenemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … dava dilekçesi ekli meşruhatlı davetiye tebliğ edildiği halde cevap dilekçesi vermemiş ise de duruşmalara katılarak mal varlığının olmadığını, kirada oturduğunu, SSK ‘dan emekli maaşı aldığını ve davayı mahkememizin takdirine bıraktığını beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” Her iki davacı yönünden davalı sigorta şirketinin düzenlediği ibraname geçersiz ve iptale tabidir. Zaten ibranamenin düzenlenmesi sırasında kusur ve tazminat miktarı yönünden davacılar ibranameye çekince de koyduklarından davacıların aleyhine bir yorum geliştirilmesi mümkün değildir. Yapılan bu ödemelerin 2918 sayılı KTK’nun 111. maddesi kapsamında iptali gereken bir ödeme ve ibraname niteliğinde olduğu anlaşılmış ise de davacılar çekince koyarak ödemeleri kabul ettiklerinden bunun artık tartışılmasına gerek dahi olmadığı anlaşılmıştır.
Aktüerya bilirkişinin rapor ve ek raporlarına göre davacıların hüküm tarihine yakın tarihteki aktüerya verilerine göre davadan önce yapılmış ödemeler ve bu ödemelerin hüküm tarihine yakın tarihe kadar işlemiş yasal faizleri belirlenen zarar miktarından düşüldükten sonra davacı … ‘un 243.145,17 TL, diğer davacı … ‘un ise 109.227,51 TL destekten yoksun kalma zararları vardır. Sigorta şirketi ödemede bulunduğundan ve yukarıda belirtildiği gibi davacı … ‘a 30.799,28 TL, diğer davacı … ‘a ise 31.150,61 TL eksik ödemede bulunduğundan davalı sigorta şirketi bu miktarlar kadar diğer davalı ile birlikte davacılara karşı sorumludur. Diğer davalı … ise belirtilen zararların tamamından sorumludur. Davacıların ıslah talepli destek zararı taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı … ‘un 34 yaşında, diğer davacı … ise henüz 15 aylıkken 1982 doğumlu olan 35 yaşındaki eşini ve babasını kayıp etmişlerdir. Dava konusu kazada eşini ve babasını kaybeden davacıların manevi yönden zarara uğradıkları izahtan uzaktır. Dava konusu kazada davalı tarafın tam kusurlu olması, ölenin 35 yaşında olması, davacıların ve davalının sosyal ve ekonomik durumları ve dosya kapsamı deliller ve kaza tarihindeki paranın satın alma gücü de nazara alınarak, tarafların sebepsiz zenginleşmesine veya fakirleşmesine neden olmayacak ve manevi tazminatı arzu edilir seviyeye çıkarmayacak bir miktar manevi tazminatın davalı sürücüden alınarak davacılara verilmesi gerekmiştir. Davacıların yaşları ve sosyal durumları da göz önünde bulundurularak manevi dinginlik sağlayacak miktar olan 40.000,00 TL manevi tazminatın davacı … ‘a ve 45.000,00 TL manevi tazminatın da davacı … ‘a verilmek üzere sorumlu olan sürücü/işleten davalı … ‘dan tahsiline ve böylelikle davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne ve davacıların destek zararı ile ilgili taleplerinin kabulüne ilişkin; 1-DAVACILARIN DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI TALEPLERİNİN KABULÜ İLE; a)Davacı … için davalı … SİGORTA A.Ş. NİN 30.799,28 TL sından diğer davalı … ile birlikte ve sorumlu olduğu miktara adı geçen davalının temerrüt tarihi olan 17/05/2017 tarihinden itibaren uygulanacak değişmesi halinde değişen oranlarda yasal faizinden müteselsilen sorumlu olması kayıt ve şartı ile kalan 212.345,89 TL den davalı … nın kaza tarihi olan 06/03/2017 tarihinden itibaren uygulanacak değişmesi halinde değişen oranlarda yasal faizinden sorumlu olması kaydıyla toplam 243.145,17 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 06/03/2017 tarihinden itibaren yıllık %9 ve ileride değişmesi halinde değişen oranlarda hesaplanacak yasal faizi ile birlikte yukarıda belirtildiği gibi davalılardan alınarak davacı … ‘A VERİLMESİNE. b)Davacı … için davalı … SİGORTA A.Ş. NİN 31.150,61 TL sından diğer davalı … ile birlikte ve sorumlu olduğu miktara adı geçen davalının temerrüt tarihi olan 17/05/2017 tarihinden itibaren uygulanacak değişmesi halinde değişen oranlarda yasal faizinden müteselsilen sorumlu olması kayıt ve şartı ile kalan 78.076,90 TL den davalı … nın kaza tarihi olan 06/03/2017 tarihinden itibaren uygulanacak değişmesi halinde değişen oranlarda yasal faizinden sorumlu olması kaydıyla toplam 109.227,51 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 06/03/2017 tarihinden itibaren yıllık %9 ve ileride değişmesi halinde değişen oranlarda hesaplanacak yasal faizi ile birlikte yukarıda belirtildiği gibi davalılardan alınarak davacı … ‘A VERİLMESİNE. 2-DAVACILARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİNİN KISMEN KABULÜ İLE; Davacı … için 40.000,00 TL ve diğer davacı … için 45.000,00 TL olmak üzere toplam 85.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/03/2017 tarihinden itibaren yıllık %9 ve ileride değişmesi halinde değişen oranlarda hesaplanacak yasal faizi ile birlikte yukarıda belirtildiği gibi davalı … dan alınarak davacılara verilmesine. Davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine.” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı sigorta şirketi vekili 19/11/2019 havale tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin destekten yoksun kalma tazminat bedelini davacıya ödediğinden herhangi bir sorumluluğu kalmadığını, her durumda davacıların talebine konu destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin tazminat hesabının ZMS sigortası genel şartlarıA.5/Ç maddesi ve ekinde yer alan esaslara göre yapılması gerektiğini, aksi bir hesaplamanın kanuna ve genel şartlara aykırı olacağını, müteveffanın gelirinin asgari ücretin 2,2 katı olduğu kabul edilerek hesaplama yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, bu tip zarar hesaplarında müteveffanın gelirinin araştırılması ilkesinin cari olduğunu, kaldı ki bir an için müteveffanın biçerdöver operatörü olmasının yanı sıra tarımsal faaliyette bulunduğu ve beyan edilen tutarda gelir elde ettiği kabul edilse bile maluliyet tazminatının hesaplanmasında temel alınacak gelirin müteveffanın taşınır taşınmaz malları dolayısıyla elde ettiği gelir olmayıp bu gelirin elde edilmesi için davacının bedeni ve fikri katkısının belirlenerek kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı göz önüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden zararının hesaplanmasının gerektiğini, ayrıca ülke şartlarında zirai işlerde işçi olarak çalışan bir kişinin gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu (hatta çoğu kez asgari ücretin dahi altında olduğu) bilinen bir gerçek olduğunu, kazanın oluşumunda davacıların desteğinin de kusuru olduğunu, bu konudaki itirazları hiç değerlendirilmeden hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, KZMSS sigortası ile işletenin ve araç sürücüsünün kusurlu davranışı bu tür sigorta ile teminat altına alındığını, maddi giderler için geçerli olan teminatın her halukarda verilecek bir teminat olmayıp KZMSS sigortası kapsamında müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında olduğunu, davacıların desteğinin de en az % 25 kusurunun bulunduğunun açık ve net olduğunu, diğer taraftan somut olayda müteveffanın müterafik kusurunun olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davaya konu kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağında müteveffanın emniyet kemeri takıp takmadığının belirsiz olduğunu, tüm bu nedenlerle icranın tehirine, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; davalının istinaf taleplerinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, reddinin gerektiğini, davalının yaptığı ödemenin zararı tam olarak karşılamadığını, hükme esas alınan rapordaki hesaplamaların davalı sigorta şirketinin de ifade ettiği gibi 01/06/2015 tarihli genel şartlara göre yapıldığını, aksi bir durumun mevcut olmadığını, yapılan ceza yargılamasında davalı …’nın tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalı sürücünün gece vakti, aydınlatma olmadığı halde iki şeritli yolun bir şeridini tamamen diğerini ise kısmen kapatarak hatalı manevra yapmakla kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, davalının emniyet kemerine ilişkin beyanlarının mesnetsiz olduğunu, icra dosyasına sunulan ayni veya nakdi bir teminat olmadığını, takibin durdurulmasına yönelik talebin reddine karar verilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle davalı sigorta şirketinin gerek icra dosyasının durdurulması gerekse istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemenin maddi tazminat yönünden kabul kararı davalı sigorta vekilince aşağıda değinilen konular bakımından istinaf edilmiştir.
A- Kusura yönelik yönelik itirazları hakkında;
Somut olayda ilk derece mahkemesince ayrı bir kusur raporu aldırılmadan ceza mahkemesi ve tahkim komisyonu kararındaki raporlara dayalı olarak davalının asli kusurlu olduğundan bahisle karar verildiği,davalı şirket vekilinin ise tarafı olmadığı raporların kendilerini bağlamayacağı,yeniden kusur raporu aldırılmasını istediği anlaşılmaktadır
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesi’ne etkisi, TBK’nun 74. maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Borçlar Kanununun 74. maddesinde “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmü öngörülmüştür.Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. O halde bir ceza mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır (Hukuk Genel Kurulu – 2008/4-564 E, 2008/536 K.).
Konya … Ağır Ceza mahkemesince, … Esas sayılı dosyada davaya konu edilen olay nedeniyle davalı araç sürücüsü ve işleteni … hakkında mahkumiyet kararı verildiği, ancak dosya davalısı olan zorunlu mali mesuliyet sigortacısının tabiatıyla bu dosyanın tarafı olmadığı, mahkemece de davalının iddialarının ve delillerinin de değerlendirildiği ayrı bir kusuru raporu alınmadan ceza mahkemesinde alınan kusur raporu ile yetinilerek karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu halde, ceza mahkemesi dosyasında alınan kusur raporunun hükme esas alınması nedeniyle, dosyada taraf olmayan, savunma ve delil sürme imkanının bulunmayan davalı sigortayı rapor bağlamayacağından ve açıkça bu rapora dair kabul beyanı da bulunmadığından hükme esas alınması mümkün değildir
Bu nedenle istinafa konu bu dosyada davalının itirazları da değerlendirilerek ve ceza dosyasının uyap kayıtları da dosya içine alınarak, ceza dosyasındaki tüm taraf ve tanık beyanları, deliller, raporlar da irdelenerek Karayolları Fen veya İTÜ’nden oluşturulacak uzman bilirkişi heyetinden, oluşması halinde çelişkileri de giderir şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken olayla ilgili mahkemece hiç bir rapor alınmadan karar verilmesi isabetsiz olup, aksinin kabulü savunma hakkı ihlali de oluşturacağından bu halde davalı sigorta vekilinin buna yönelik istinaf itirazları yerindedir. (Nitekim Yargıtay 17 hd ‘nin 2007/3294-2932 sayılı 2012/3103 esas 2012/7097 karar sayılı ve 2016/3309 esas 2016/8437 karar sayılı ilamları ile ’17. Hukuk Dairesi uygulamasına’ göre ceza mahkemesinin maddi olguya dayalı belirlemesi dışında kusur tespitinin hukuk mahkemesini bağlamayacağına dair Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/7242 Esas,2019/1956 Karar; 2014/22502 Esas, 2017/6434 Karar; 2016/2403 Esas, 2018/11871 Karar sayılı ilamları)
B- Aktüer raporuna yönelik istinaf yönünden;
Davalı sigorta vekili yeni genel şartlardaki hesaplama şeklinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir.
Kaza tarihi ve poliçe tarihleri itibariyle uygulanması gereken, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekindeki Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplamasına ilişkin usullere ilişkin Ek 2 nolu cetvel gereğince;
“3) Hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosu dikkate alınır. Tablonun belirli periyodlarla güncellenmesi halinde tazminat tutarı, kaza tarihi itibariyle güncel versiyona göre hesaplanır.
9) Tazminat, ax,n formülü ile hesaplanır. Tazminat hesaplanırken “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülü esas alınır. Bu formülde kullanılacak yaş parametresi (x) hesap yapılacak mağdurun yaşını, destek süresi parametresi (n) ise mağdur ile ölenin muhtemel yaşam sürelerinin kesiştiği ve desteğin devam ettiği süreyi göstermektedir.”
Şeklindeki düzenlemeye göre aktüer hesabında TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınmasında ve açıklanan Genel Şartlardaki formülün uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığından buna yönelik itirazın yerinde olmadığı görülmüştür.
Yine, Sigorta vekili desteğin gelirinin “kişisel katkı” kriteri esas alınarak belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek itirazda bulunduğuna, bu şekildeki talebin karşı taraf lehine “usuli kazanılmış hak” oluşturacağı da nazara alınarak bu itirazı değerlendirildiğinde, mahkemece hükmü esas alınarak aktüer bilirkişi rapor ve ek raporlarında ve ziraat bilirkişisinin gelire ilişkin raporunda belirlenen desteğin yapılan işlerdeki “kişisel katkı”sının usulüne ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmiş ve asgari ücretin 2.2 olarak uygulanmış olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından buna yönelik itiraz yerinde değildir.
Bunların dışında, sigortanın “ödemeye” dair itirazında, mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi rapor ve ek raporlarında sadece diğer davalı araç sürücüsü … yönünden, sigortanın davadan önce yapmış olduğu ödemenin raporu tarihine kadar yasal faiz işletilerek güncellenmek suretiyle alacak miktarından düşülmek suretiyle bakiye alacak miktarının … yönünden belirlendiği, mahkemece de sigorta bakımından, yapılan ödemelerin yasal faiz işletilmemiş halinin belirlenen destek alacağından mahsup edilmesi ile yetinilerek, eksik incelemeye dayalı olarak sigorta yönünden fazla tazminata hükmedilmiş olması da yerinde olmamış bulunmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersiz olup Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların iptal edilebileceği, Yasadaki bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir.
Destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılırken sigortacı tarafından yapılan ödeme tarihindeki verilere göre hükmedilmesi gereken alacak miktarı hesaplanarak, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığı değerlendirilip, şayet ödenmesi gereken destekten yoksun kalma tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa, davalı sigortacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, rapor tarihindeki verilere göre hesaplanan tazminat tutarından, davalı tarafından yapılan ödemelerin yasal faiz oranında güncellenerek düşülmesi sonucunda oluşan duruma göre karar verilmesi gerektiği, bu kapsamda öncelikle ödeme tarihi baz alınarak ödemenin yeterli olup olmadığı bilirkişi tarafından değerlendirilerek olmadığının görülmesi halinde sigorta yönünden de ödeme tarihinden rapor tarihine kadar yapılan ödemeye yasal faiz işletilerek tazminat miktarının tespit edilmesi gerektiğinden buna yönelik sigorta vekilinin itirazının kabulüne karar verilmiştir.
C- Emniyet kemerine dair müterafik kusur itirazı ile ilgili olarak ;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır.
Buna göre, zarar görenin zarar katılması veya zararın artmasına sebep olduğu hallerde zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418)
Yukarıda da açıklamalar dikkate alındığından davacının müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılabilmesi için zararın bu nedenle artması zarar ile mağdurun eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince ceza dosyası ve mahkeme dosyası irdelenerek davacıların murislerinin ölümünde emniyet kemerinin takılı olup olmadığı, takılı değil ise bu durumun davacıların murislerinin ölümünde etkili olup olmadığı araştırılarak,
Takılı olmadığının tespiti durumunda davacının murislerinin yaralanmasında emniyet kemerinin etkisi olup olmadığı kapsamında, kazanın şekli, davacıların oturduğu yer itibariyle aracın hasar durumu, çarpma noktası, yaralanmanın şekline göre emniyet kemerinin takılı olmaması halinin davacının yaralanmasında etkili olup olmadığı hususunun mahkemece tüm beyanlar ve tedavi belgeleri nazara alınarak değerlendirilmesi ve kararda tartışılması, mahkemece değerlendirme yapılamaması halinde ise, bunun belirlenebilmesi için bu konuda uzman bir Doktor bilirkişisinden rapor tanzimi istenerek kazanın şekli, murislerin oturduğu yer itibariyle aracın hasar durumu, çarpma noktası, yaralanmanın şekline göre emniyet kemerinin takılı olması halinin davacıların yaralanmasında etkili olup olmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime uygun rapor alınarak sonucuna göre Borçlar Kanunu 51 ve 52. maddesi gereğince tazminattan indirimin yapıp yapılmayacağı (Yargıtay yerleşik kararlarına göre % 20 oranında), tartışılarak karar verilmesi gerekirken davalı tarafın bu savunması üzerinde hiç durulmadan ve hiç tartışılmadan karar verilmesi doğru görülmemiş olup davalı tarafın buna yönelen istinafı yerindedir.
Bu halde neticeten mahkemece yapılacak iş, alınacak kusur raporunun sonucuna göre, anılan şekilde müterafik kusur durumu da ele alınarak, sigorta bakımından ödemesinin de yasal faiz işletilmek suretiyle tazminat alacağından mahsup edilmek suretiyle bir karar vermek olmalıdır. Bu nedenle, davalı sigorta vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak, kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip