Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1357 E. 2021/101 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 03/02/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 03/02/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 04/02/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15/10/2015 günü sürücüsü Suriye uyruklu … veya … idaresindeki tescilsiz motosiklet ile davacı sürücü .. yönetimindeki bisikletin çarpışması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen trafik kazasında davacı sürücü…’ın yaralandığını ve malul kaldığını, müvekkilinin beline 6 adet platin takıldığını ve sol koluna da dirsekten omzuna kadar 7 adet platin takıldığını, müvekkilinde kalıcı maluliyet oluştuğunu, müvekkilinin yaşadığı psikolojik çöküntünün üstesinden gelebilmek için dışarı çıkamadığından ailesine hiçbir faydası olmadığını, tedavi süresi boyunca müvekkiline eşi tarafından bakıldığını, hiçbir ihtiyacını tek başına gideremediğini belirterek tüm bu sebeplerle şimdilik 1.000,00-TL geçici iş göremezlik, 1.000,00-TL sürekli iş göremezlik zararı, 250,00-TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ve 250,00-TL bakıcı giderlerinin olay tarihi olan 15/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanlarını tekrar etmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesinde kazaya sebebiyet veren motosikletin plakasının yazılmadığını, motosikletin tescilsiz olduğunu, tescilsiz olan bir aracın sigortalanmasının hukuken mümkün olmadığını, tescilsiz araçların trafik sigortası yaptırma imkanının bulunmadığını, davaya konu kazanın kanunda …’nın sorumluluğuna sebep olacak şartları sağlamadığını, aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, trafik sigortası yapılması zorunlu araçlardan olması halinde … hesabının zarardan sorumlu tutulacağını, ayrıca kazaya sebebiyet veren aracın 50 cc altında motosiklet olması halinde müvekkil kurumun kazada oluşan maluliyetten sorumlu bulunmayacağını, müvekkil kurumunun sorumluluğunun yalnızca bedensel zararları kapsadığını belirterek bu sebeplerle davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi 08/10/2020 tarih … Esas … karar sayılı gerekçeli kararında özetle,” Huzurda açılan dava; cismani zarar nedeniyle açılan maddi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı sürücü tarafından kullanılan tescilsiz motorsikletin davacının kullandığı bisiklete çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanması nedeniyle maddi tazminat talebi hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, davacıya ait hasta takip dosyası ve belgeler, tarafların sosyal ekonomik durumları, SGK kayıtları, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası ve tüm belgeler celbedilmiş davacı tanığı dinlenilmiştir.
Dosya kusur durumunun belirlenmesi için Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek rapor alınmıştır. Raporda dosya kapsamına göre motosiklet sürücüsünün %100 (yüzdeyüz) kusurlu olduğu, bisiklet sürücüsü davacı ….’ın ise kusursuz olduğu belirlenmiştir.
Dosya maluliyet oranlarının kaza tarihindeki mevzuat hükümlerine göre belirlenmesi, davacının geçici ve sürekli iş göremezlik süresi, kaçınılmaz tedavi giderleri ve ayrıca bakıma muhtaçlık olup olmadığı hususunda … Adli Tıp Kurumundan Bilirkişi Hekim Raporu alınmış, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümlerine göre yapılan değerlendirme sonucu sunulan raporda; sürekli maluliyetin % 42 oranında olduğu, iyileşme süresinin 9 ayı bulacağı bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak değerlendirildiği, bu 9 aylık sürede bakıcıya ihtiyaç olacağı ve 5.000,00-TL belgelenemeyen tedavi masrafının olduğu belirlenmiştir.
İtirazlar üzerine bu defa dosya yeniden …i Adli Tıp Kurumundan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliğine davacının geçici ve sürekli iş göremezlik süresi, kaçınılmaz tedavi giderleri ve ayrıca bakıma muhtaçlık olup olmadığı hususunda Bilirkişi Hekim Raporu alınmış, sunulan raporda; sürekli maluliyetin % 28 oranında olduğu, iyileşme süresinin 9 ayı bulacağı bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak değerlendirildiği, bu 9 aylık sürede bakıcıya ihtiyaç olacağı ve 5.000,00-TL belgelenemeyen tedavi masrafının olduğu belirlenmiştir.
ATK 2. İhtisas Kurulundan alınan raporda ise; kalıcı maluliyetin %19, iş göremezlik süresinin 9 ay, ilk 3 ayda ise başkasının bakımına ihtiyaç duyulacağı beyan edilmiştir.
Tarafların itirazları da nazara alınarak sunulan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosya Adli Tıp Kurumu Adli Tıp Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmiş, Adli Tıp İkinci Üst Kurulu tarafından sunulan raporda; Sürekli maluliyetin %27 oranında olduğu, iyileşme ( iş göremezlik ) süresinin 9 aya kadar uzayabileceği, bu sürenin ilk 3 ayında bir başkasının bakımına ihtiyaç duyulacağı ifade edilmiştir.
Maluliyet raporu sonrası dosya hesap yönünden aktüerya bilirkişisine verilmiş, bilirkişi raporunu dosyaya ibraz etmiştir. Raporda; geçici iş göremezlik zararının 15.656,04-TL, sürekli sakatlık devresinde uğradığı maddi zararın 313.368,35-TL, bakıcı giderinin 2.846,81-TL, kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan zararın 5.000,00-TL olduğu belirlenmiştir.
Davacı vekili 19/03/2020 havale tarihli talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini kaza tarihindeki poliçe limitini de nazara alarak 297.846,81-TL’ye arttırmış ve harcını da ikmal etmiştir.
6111 Sayılı Kanun gereği yasanın yayımlandığı tarihten önce ve sonra meydana gelen tüm trafik kazaları nedeni ile sunulan belgeli sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacaktır. Bu nedenle davacının dava konusu tedavi giderlerinden belgeli/faturalı sağlık giderlerinin tümünden Sosyal Güvenlik Kurumu, belgesiz/paramedikal giderlerden ise davalı sorumludur. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin emsal ilamlarında da aynı hususta benzer mahiyette değerlendirmelerde bulunulmuştur. Dolayısı ile davalı belgelenemeyen kaçınılmaz tedavi giderlerinden ve de bilirkişi raporu ile bakıcıya ihtiyaç olduğunun belirlenmesi neticesi bakıcıya ödenmesi gereken bedellerden sorumlu olacaktır.
Cismani zarara uğrayan kişi; yaralanması nedeniyle sürekli iş göremezlik (Maluliyet) zararını isteyebilecektir. Geçici iş göremezlik zararı olarak belirlenen sürenin sonundan başlayarak muhtemel yaşam tablosuna göre belirlenecek süre için maluliyet zararı hesabı yapılmaktadır. Maluliyet hali “gelişen durum” olarak kabul edilmektedir. Kişi maluliyet olmadan önceki işinde çalışmaya devam etmesi bu zararın olmadığına işaret etmez, maluliyetten kasıt EFOR KAYBIDIR. Alınan Adli Tıp İkinci Üst Kurulu Raporuyla davacının % 27 oranında MALÜL olduğu, iyileşme süresinin 9 ayı bulacağını belirtmiştir.
Davacı taraf kaza tarihi olan 15/10/2015 tarihinden itibaren yasal faiz talebinde bulunmuştur. Ancak dava tarihinden önce davalıya başvuru yapılmadığından dolayı dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde dosya kül halinde değerlendirildiğinde; Kusur oranına göre aktüerya bilirkişisinden alınan rapora göre; geçici iş göremezlik zararının 15.656,04-TL, sürekli sakatlık devresinde uğradığı maddi zararın 313.368,35-TL, bakıcı giderinin 2.846,81-TL, kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan zararın 5.000,00-TL olduğu, davacı vekilinin talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini kaza tarihindeki poliçe limitini de nazara alarak geçici iş göremezlik zararını 2.000,00-TL’ye, sürekli sakatlık devresinde uğradığı maddi zararını 288.000,00-TL’ye, bakıcı giderini 2.846,81-TL’ye, kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan zararın 5.000,00-TL’ye toplamda ise 297.846,81-TL’ye artırmış olduğu görülmekle talep dosya kapsamı ve sunulan raporlara uygun görülmekle;
Davacının davasının talep arttırım dilekçesi de nazara alınmak suretiyle KABULÜ İLE;
Davalının sorumluluğu kaza tarihi Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi Sakatlanma ve Ölüm Klozu Teminat limiti kapsamında olmak üzere 2.000,00-TL geçici iş göremezlik, 288.000,00-TL sürekli iş göremezlik ile sağlık gideri teminatı klozu kapsamında 2.846,81-TL bakıcı gideri ve 5.000,00-TL kaçınılmaz tedavi gideri olmak üzere toplam 297.846,81-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekirken davanın kabulüne yönelik karar verilmesinin hatalı olduğunu, 01/06/2015 tarihinden sonra açılacak tüm davalarda dava açmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna başvuru şartının getirildiğini, ancak işbu davada dava şartı yokluğu itirazlarının incelenmeksizin yargılamaya devam edildiğini, dava dilekçesinde kazaya sebebiyet veren motosikletin tescilsiz olduğunun yazılı olduğunu, mevzuata göre tescilsiz olan bir aracın sigortalanmasının hukuken mümkün olmadığını, tescilsiz araçların trafik sigortası yaptırma imkanının bulunmadığını, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespit edilemediğini, esasa ilişkin olarak ise davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına ATK 3. İhtisas Dairesi’nden Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirme Yönetmeliğine uygun olarak hazırlanmış sağlık raporunun alınması gerektiğini, davaya konu olan kazının oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin hatalı olduğunu, yerel mahkemenin talep ettiği bilirkişi raporuna göre tescilsiz araç sürücüsünün %100 kusurluyken davacının kusursuz bulunduğunu, davacının gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davacıya kusur atfı yapılması gerektiğini, kazanın gerçekleşmesinde davacının asli ve ağır kusurunun bulunduğunu, davacının maluliyet raporlarının arasında çelişki bulunduğunu ve çelişkinin giderilmesi gerektiğini, davacının tüm tedavileri tamamlandıkta sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olmasının gerektiğini, müvekkil kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumluluğunun bulunmadığını, geçici bakıcı gideri tazminatından sorumluluğunun bulunmadığını, tedavi giderlerine bağlı maddi tazminat isteklerinin reddinin gerektiğini, davacı tarafın bu yönde bir talebinin de bulunmadığını, davacının müterafik kusuru sebebiyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, davacının gelir tespitinin hatalı olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, teminat limitinin aşıldığını, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkil kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkil kurum aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren ve yasal faiz oranlarına göre hükmedilmesi gerektiğini, temerrüt tarihinin hatalı olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezliğe ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede:
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından ;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre daha önce rapor tanzim eden ATK 2 .Üst kurulundan maluliyet ve tazminat bilirkişilerinden yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
2-…na davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı:
Davanın açıldığı tarih itibariyle KTK’nın değişik 97. maddesinin yürürlükte bulunmaması nedeni ile sigortaya başvuru şartının dava şartı olmamasına, kaza tarihi itibari ile yeni ZMSS genel şartlarının somut olayda uygulanma imkanının bulunmaması nedeniyle itirazın reddine
3- Davalı vekilinin faiz başlangıcına ilişkin itirazı yönünden :
… yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98, 99 ve … Yönetmeliğinin 9,14 ve 15.maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren …nın temerrüde düştüğünün kabulü gerekir.Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş ya da hiç müracaat edilmemiş ise …nın temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabulü gerekir. O halde, davalı …na davacı tarafından dava tarihinden önce yapılmış bir müracaat bulunmadığı anlaşılmakla dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi geretiğinden itirazın reddi gerekmiştir.
4- Sgk ödemelerinin tazminattan tenziline ilişkin itirazı incelenmesinde :
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından vefat edenin yakınlarına bağlanan aylığın niteliği ve bağlanan aylığın rücuya tabi ödemelerden olup olmadığının belirlenmesi zararın tazmininden sorumlu olanların mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmesi ve zarar görenlerin gerçek zararlarının üzerinde sebepsiz zenginleşmemesi için önemlidir.Somut olayda Sgk ödemesi tenzil edildiğinden itiraz yerinde değildir.
5 – Davalı vekilinin geçici işgöremezlikden sorumlu olmadıklarına yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde :
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN 09/10/2020 TARİHLİ RESMİ GAZETDE YAYINLANA 17/07/2020 TARİHLİ VE 2019/40 E 2019/40 K SAYILI KARARINA GÖRE 6704 SAYILI KANUNU 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezliğin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
6-Davalı vekilinin olayda müterafik kusur bulunduğu,koruyucu ekipman ve kask kullanmama nedeniyle indirim yapılması gerektiği,yine Müteveffanın ehliyeti olmayan davalının motorsikletine bilerek bindiği ve bu nedenle müterafik kusurlu olduğu istinafı
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı yolcu olup, KTK. ve yönetmelik hükümlerine göre koruyucu ekipman olarak kask, dizlik vs. takması zorunludur. Davacının, kazanın akabinde düzenlenen raporunda yaralanma sebebinin sol kol sol el,bel ,omuz olduğu anlaşılmakla birlikte bu durumun maluliyete etkisi hususu tartışılmamıştır
Bu durumda ilk derece mahkemesince ceza dosyası ve tüm belgeler değerlendirilerek davacının koruyucu ekipman olarak kask, dizlik takılı olup olmadığı ,takılı değil ise bu durumun davacının yaralanmasında etkili olup olmadığı araştırılarak,
Takılı olmadığının tespiti durumunda koruyucu ekipman olarak kask, dizlik takılmamasının maluliyete etkisi olup olmadığı hususlarının belirlenebilmesi için Adli tıp kurumundan koruyucu ekipman takılı olması halinin davacının yaralanmasında etkili olup olmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime uygun rapor alınarak sonucuna göre tazminattan indirimin yapıp yapılmayacağı tartışılarak karar verilmesi gerekirken davalının bu savunması üzerinde hiç durulmadan karar verilmesi ve hiç tartışılmaması doğru görülmemiş olup davalının buna yönelen istinafı yerindedir.
7- Husumet itirazının incelenmesinde :
Mahkemece, yapılan inceleme ve araştırmada motosikletin cinsiyeti tespit edilememişir.
…’na başvurulabilecek hallere ilişkin olarak, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesinde “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar” düzenlemesine yer verilmiş; aynı mahiyetteki düzenleme, … Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesinde de yer almıştır. Bu düzenlemelere göre; trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle …’na husumet yöneltilebilmesi için, bedensel zarara yol açan aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu sigortasının yapılmamış olması gerekmektedir.
Davalı …’na aracın trafik sigortasının bulunmayışı nedeniyle husumet yöneltildiğinden, dava dışı …i idaresindeki motorsikletin, trafik sigortası yaptırması zorunlu olan motorlu araçlardan olup olmadığı hususunun saptanması gerekmektedir. Zira, ZMSS Genel Şartları’nın A.6-ı maddesi gereğince “Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar” teminat dışı hallerden olup, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde motorsiklet ve motorlu bisikletin tanımı yapılmıştır. Anılan düzenlemeler gereği, davacı yakınının idaresindeki motorsikletin, KTK’nın 3. maddesindeki tanıma uyan 50 cc ve üzeri motor silindir hacmine sahip motorsiklet olup olmadığının saptanması, kanun kapsamında motorlu araç olmadığı sonucuna ulaşıldığı takdirde davalı ..’nın bu aracın neden olduğu zarardan sorumlu olmadığı gözetilip sonuca ulaşılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece; trafik sigortası bulunmayan araç nedeniyle zararın doğduğu ve davalı ..nın zarardan sorumlu olduğu davacı tarafça iddia edildiğine göre, aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olduğunu ispat yükünün de “davacı üzerinde olduğu” gözetilmek suretiyle; araçla ilgili tespitlerin yer alabileceği soruşturma dosyasının getirtilip incelenmesi, tescilsiz motosiklete ilişkin faturanın ve ilgili belgelerin sunulmasının dava dışı … den tanıklara ilişkin hükümlerden de faydalanılarak istenilerek temin edilmesi; bahsi geçen motosikletin kendisinde bulunması halinde, araç üzerinde uzman makine mühendisi marifetiyle inceleme yapılıp araç motor silindir hacminin belirlenmesi; söz konusu motosikletin kanun kapsamında motorlu araç olmadığının tespiti halinde ise, davalı …’nın zarardan sorumlu tutulamayacağı ve açılan davanın husumetten reddi gerekeceği gözetilerek itiraz hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. (Bkz. Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/10988 Esas, 2019/4811 Karar sayılı ilamı ile aynı dairenin 2016/11731 Esas, 2018/9404 Karar; 2015/12273 ESAS, 2018/6148 KARAR; 2015/2783 ESAS, 2017/9342 KARAR sayılı ilamları)
8- Kusura ilişkin itirazın incelenmesinde :
Dosya içerisindeki kaza tespit tutanağı ve mahkemece aldırılan 10/11/2017 tarihinde alınan Adli tıp Arkara trafik ihtisas bilirkişi raporlarında dava dışı motorsiklet sürcüsünün %100 davacının kusursuz olduğunun rapor edildiğikaza tespit tutanağının ve raporun birbirin teyit ettiği anlaşılmıştır.
Olayla ilgilikaza tespit tutanağı ile yine olayla ilgili hukuk mahkemesinden aldırılan raporun söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, kaza tespit tutanağı ve raporun birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü anlaşılmakla kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
9-Teminat limitinin aşıldığına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Kaza tarihi itirariyle sağlık gideri teminat limitinin 268.000,00 TL ,sakatlık giderinin de 268.000,00 TL olduğu anlaşılmakla sakatlık tazminatı yönünden poliçe limitinin aşıldığı anlaşılmakla davalı vekilinin itirazı yerindedir.
10-Aktüerya raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
Kazadan önceki son 6 aylık ücret bordrolarının getirtilerek karar verilmesi gerkirken sadece kaza tarihindeki bordronun getirtilerek karar verilmesi yerinde olmayıp İDM tarafından Kazadan önceki son 6 aylık ücret bordrolarının getirtilerek önceki rapor alınan bilirkişisinden ek rapor alınması gerekmektedir. Davalı vekilinin itirazı yerindedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafça peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya .. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı tarafından yatırılan 550.000,00 TL tutarlı teminatın İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,

HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 04/02/2021

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.