Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1244 E. 2021/80 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 28/01/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 15/09/2020
NUMARASI : …Esas – … Karar

DAVACI : … – TC : …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- … – TC: … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 2- … SİGORTA AŞ – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 3- … TURİZM NAK. OTOM. PETR. ÜR. SAN. TİC. LTD. ŞTİ. – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
: Av. … – …
DAVALI : 4- … –
VEKİLLERİ : Av. …
: Av. … – …
DAVALI : 5- … – TC: … …
VEKİLLERİ : Av. … – …
: Av. … – …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 28/01/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 28/01/2021

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; Müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile 21/02/2018 tarihinde … Caddesini takriben seyrettiği sırada kavşağa kontrolsüzce giren … plaka sayılı TIR sürücüsü davalı …’ın kusurlu eylemi sonrası kavşağa giren bu araca çarpmamak için duran müvekkiline arkadan gelen … plaka sayılı servis otobüsü ime seyir halinde olan davalı …’in yakın takibi ve aşırı hızlı olması nedeniyle duramayarak müvekkilinin aracına arkadan çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında , araç içerisinde sıkışan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, müvekkilini sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın mülkiyeti … İnş. İmalat Tur. Taşımacılık A.Ş.’ye ait olduğunu, davalı …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı servis otobüsün mülkiyetinin diğer davalı … Lid. Şti’ye ait olduğunu, kazaya sebebiyet veren araçlardan … Turizm Nak. Otom. Pert. Ürünleri san ve Tic. Ltd.Şti’ne ait … Plaka sayılı servis otobüsün … sigorta poliçe no ile KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi diğer davalı …Ş. ile akdedildiğini, kazaya karışan davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı çekicinin ise davalı …’a ait olduğunu, kazaya sebebiyet veren araçlardan malik …’a ait olan … plaka sayılı çekici(tır)nin … sigorta poliçe no ile KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi diğer davalı …Ş.’ne akdedildiğini, davaya konu kazanın meydana gelmesinde müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmamakta olup davaya konu kaza diğer davalıların eşit ve tam kusurlu eylemleri neticesinde meydana geldiğini, davaya konu kazaya dair 21.02.2018 tarihli kaza tespit tutanağı ile Konya Cumhuriyet Başsavcılığınım … sokuşturma numaralı dosyası kapsamında alınan 04/04/2018 tarihli Trafik bilirkişi raporu ve ceza dosyasından alınan ifadeler ile dinlenen tanık beyanları doğrultusunda … plaka sayılı araç sürücüsü müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kural ihmalinin bulunmadığı, kusursuz olduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin … doğumlu olup kaza tarihinde 44 yaşında olduğunu, kaza tarihinde … A.Ş.’de pazarlamacı olarak görev yaptığını ve aylık 3.500 TL ücret aldığını, dava konusu kaza nedeniyle müvekkili davacının ağır olarak yaralandığını, bu nedenle maddi ve manevi olarak mağdur olduğunu, müvekkilinin ve ailesinin başkaca bir gelirinin bulunmadığını belirterek; fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili için 2.000TL maddi tazminatın olay tarihi 21.02.2018 tarihinden itibaren vasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve mtiteselsilen tahsiline, müvekkili için 80.000 TL manevi tazminatın olav tarihi 21.02.2018 tarihinden itibaren vasal faiziyle birlikte davalılar …, … ile … Turizm. Nak. Otom. Pet San. Ve Tic. Ltd. Şti’.den müştereken ve müteselsllen tahsiline, davalılar adına kayıtlı kazaya sebebiyet veren … plaka sayılı çekici ile … plaka sayılı araç üzerine dava sonuna kadar devam etmek üzere ihtiyati hacze kabil olmak üzere ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesine, ihtarname masrafı olan 962,25 TL ‘nin yargılama gideri olarak eklenmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin daralılar üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … Sigorta A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özet olarak; Kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili sigorta şirketi tarafından tanzim edilen, 02.02.2018 – 2019 vadeli … poliçe no’lu zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, Yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca, çok araçlı kazalarda, kazanın oluşumunda kusurdan ziyade, maluliyetin oluşmasına yol açan kazanın münferit olarak incelenmesi ve kusur dağılımı ona göre belirlenmesinin gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin, konu ile ilgili bir kararında, her kazanın kendi içinde kusur yönünden değerlendirilmesi gerektiğini ve maluliyetle illiyeti bulunan kusur durumlarının araştırılması gerektiğini belirttiğini, … plakalı sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde ve davacı …’in maluliyeti ile ilgili herhangi bir kusuru olmadığından davanın reddinin gerektiğini, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası meblağ sigortası olmayıp zarar sigortası olduğundan, davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararları aynı zamanda ispat etmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, kusur durumlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesini, kazaya ilişkin maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek davacının maluliyet durumu ve maluliyetin kaza ile illiyeti hakkında rapor alınmasının gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte sigortalı araç sürücüsünün kusurunun tespiti halinde ortaya çıkan zarardan kaynaklanan tazminatın hesaplanması için dosyanın aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanına gönderilmesinin gerektiğini, SGK’dan rücuya tabi bir ödeme alınıp alınmadığının alınmış ise bu tutarın tazminat hesabından mahsup edilmesinin gerektiğini belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmaması nedeniyle reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … Nakliyat Oto ve Petrol Ürünleri Tur. San. Tic. Ltd. Şti. Vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davalı müvekkili … Nakliyat Oto ve Petrol Ürünleri Tur. San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait … plaka sayılı araç sürücüsü …’in hiçbir kusurunun bulunmadığını, zira davacı …’in kontrolsüz bir şekilde kavşağa giren … plaka sayılı araca çarpmamak için aniden ve kontrolsüz bir şekilde önünde durarak kazaya sebep olduğunu, bu husus dava dilekçesinde davacı tarafça da açıkça kabul ve ikrar edildiğini, bu nedenle müvekkili araç sürücüsüne izafe edilen kusuru kabul etmediklerini, davacının taleplerini kabul etmediklerini belirterek; müvekkili hakkında açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … Vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davacının başvuru şartını yerine getirmediği, bu nedenle davanın dava şarkı yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, kusur yönünde yapılacak bilirkişi incelemesinin Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasının gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde, Kavşağa tedbirsiz ve dikkatsiz bir şekilde giriş yapan kazaya karışan araçlardan … Plaka sayılı araç sebebiyet verdiğini, … Plaka sayılı araç kavşakta bulunan diğer araç olan… plaka sayılı aracı sollayarak kavşağa giriş yapmış ve bir anda müvekkiline sigortalı aracın önüne geldiğini, sigortalı araçta bu hatalı hareket karşısında kısa mesafede duramadığını ve … plaka sayılı aracın sol arka kapısına çarptığını, 2918 Sayılı KYTK ilgili maddesi ile aşağıda yapılan düzenlemesine, … Plaka sayılı aracın riayet etmemesi sonucu bu kaza meydana geldiğini, tazminat hesabının Hazine Müsteşarlığına kayıtlı uzmanklarca yapılmasının gerektiğini, dosyaya özürlülük oranını gösterir bir raporun sunulmadığını, davacıların kalıcı maluliyetinin (diğer itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla) Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından incelenmesi gerektiğini, SGK dan ve Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığından gelir sağlayıp sağlamadığının tespiti gerektiğini, hatır taşıması indirimi yapılmasının gerektiğini belirterek; davacının dava şartının yerine getirilmemesi sebebiyle (eksik evrak) davanın dava şartı sebebiyle reddine, esas incelemesine geçilmesi halinde davanın esastan reddine, yargılama gideri ve yasal vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2020 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …bilirkişi raporları, adli tıp raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 21.08.2018 günü davalı sürücü … idaresindeki … plakalı çekici ile … Caddesini takiben gelip kendisine hitap eden DUR trafik işareti levhasını dikkate almadan kontrolsüzce kavşağa girdiği esnada … Caddesini takiben … Caddesi istikametinden … Sanayi istikametine seyreden ve kendi aracıyla çarpışmamak için kavşakta duran davacı sürücü … idaresindeki … plakalı araç ile, aynı yönden gelen davalı sürücü … idaresindeki …plakalı otobüs ile çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacı …’in kazaya bağlı olarak tüm vücudunda %23 oranında fonksiyon kaybının meydana geldiği, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü … ‘ın %50 (yüzdeelli), davalı sürücü …”in %50 (yüzdeelli) oranında kusurlu olduğu, ancak davacı sürücü …’in kusursuz olduğunun adli tıp kurumu raporunda tespit edildiği, kazaya karışan …plaka sayılı aracın davalı … Nakliyat Oto ve Petrol Ürünleri Tur. San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait olduğu, bu aracın davalı …Ş.’ne …….. poliçe numarası ile 02/10/2017-02/10/208 tarihleri arasında Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, … plakalı aracın ise davalı sürücü …’a ait olduğu, arcın davalı … Anonim Şirketi’ne 02.02.2018-2019 vadeli 137236018 poliçe numarası ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, davacının kaza sonucunda meydana gelen maddi zararlarının aktüer bilirkişi marifetiyle hesaplandığı, davacı taraf maddi tazminat davasında davalılar Anadolu Anonim Türk Sigorta ve … yönüyle davadan feragat ettiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Davacının maddi zararlarının tazmininde davalı …Ş.’nin şirketinin ZMMS poliçesi, diğer davalıların ise işleten ve sürücü kapsamında yükümlülüklerinin bulunduğu, manevi zararlarının tazmininde ise davalıların işleten ve sürücü sıfatı ile sorumlu oldukları anlaşıldığı, davaya konu trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, anılan yasal düzenlemeler gereğince davacının manevi tazminat istemlerinden sürücü ve işleten sıfatına haiz davalıların sorumlu olduğu anlaşılmakla; tarafların sosyal ekonomik durumları, kazanın oluşum şekli ve kusur durumu dikkate alınarak ayrıntılı gerekçeli ve hükme elverişli kusur, maluliyet ve aktüer raporu uyarınca davacının davasının kabulü ile; davacının … Sigorta A.Ş., … ve … Turizm Nak. Oto. Petr. Ür. San. Tic. Ltd. Şti yönünden maddi tazminat davasının kabulü ile; 95.643,29 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 6.142,56 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 6.088,50 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 107.874,35 TL tazminatın, davalı …Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 15/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla; davalılar … ve … Turizm Nak. Oto. Petr. Ür. San. Tic. Ltd. yönünden ise kaza tarihi olan 21/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılar yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 21/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve … Turizm Nak. Oto. Petr. Ür. San. Tic. Ltd. alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının davalılar … ve … yönüyle açmış olduğu maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine dair; 1-DAVACININ … Sigorta A.Ş., … ve … Turizm Nak. Oto. Petr. Ür. San. Tic. Ltd. Şti yönünden MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KABULÜ ile; 95.643,29 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 6.142,56 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 6.088,50 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 107.874,35 TL tazminatın, davalı …Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 15/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla; davalılar … ve … Turizm Nak. Oto. Petr. Ür. San. Tic. Ltd. yönünden ise kaza tarihi olan 21/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, diğer davalılar yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-DAVACININ MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 21/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve …Turizm Nak. Oto. Petr. Ür. San. Tic. Ltd. alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine, 3-Davacının davalılar … ve … yönüyle açmış olduğu maddi tazminat davasının feragat nedeniyle REDDİNE, ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme kararı kapsamında aleyhe yer alan tespit ve değerlendirmelerin kabullerinde olmadığını usul ve yasaya aykırı olan iş bu ilamın davalılar aleyhine kaldırılmasına karar verilmesi için süresinde istinaf yoluna başvurduklarını, yerel mahkemenin manevi tazminat yönünden kısmen kabul kararı verdiğini, fazlaya dair manevi tazminat taleplerinin reddine karar verdiğini, yerel mahkemenin iş bu kararının hükmedilen manevi tazminatın miktarı yönünden, işleyecek faiz yönünden ve davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun dikkate alınmaması sebebiyle usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu maddi ve manevi tazminat alacağına işletilecek faizin türünün hatalı olduğunu, yasal faiz işletilmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, avans faiz işletilmesi gerektiğinin açık olduğunu, kazaya karışan … plakalı aracın yük nakli – ticari amaçla kullanılmakta olduğunu, hükmedilen maddi ve manevi tazminata olay tarihinden itibaren avans faizi hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, yine müvekkilinin yargılama konusu trafik kazası nedeniyle uğradığı manevi zararların davalılar …, … ve …Turizm den müştereken ve müteselsilen sorumluluğu bulunmakla birlikte yerel mahkeme dosyasında verilen gerekçeli kararda bu hususun gözden kaçırıldığını, söz konusu trafik kazasının meydana gelmesinde davacı müvekkili …’in hiçbir kusurunun bulunmadığının sabit olduğunu, müvekkili davacının bahse konu kazada yaralanmaları sebebiyle müvekkilinin kolu ve omzuna platin ile çivi takıldığını, müvekkilinin kolu ve omzunda kalıcı olarak hareket kısıtlılığı meydana geldiğini, tüm bu nedenlerle süresinde ve usulüne uygun istinaf başvurularının kabulü ile icranın tehirine, davalıların usule ve yasaya aykırı istinaf gerekçelerinin reddi ile, yerel mahkeme kararının davalılar aleyhine kaldırılmasına, iş bu istinaf talepleri doğrultusunda müvekkili davacı lehine maddi ve manevi tazminata ilişkin hüküm tesis edilmesine, her türlü yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; davacının usulüne uygun bir başvurusunun olmadığını, istenilen evraklar doğrultusunda müvekkili şirket nezdinde değerlendirme yapılabileceğini, davacının ZMMS genel şartları ek 6. madde gereğince başvuru sahibi özürlü sağlık kurulu raporu ve son 3 aylık gelir belgesini sunmak zorunda olduğunu, davacının bu belgeleri sunmadığı gibi müvekkili sigorta şirketinin belge talebine de dönüş yapmadığını, davacıların başvuru dilekçesinin eklen bölümünde bu belgelerin sunulmadığının açık olduğunu, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderlerinden müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, davacının kaza esnasında emniyet kemeri takmadığı, maluliyete ilişkin sunduğu rapor içeriğinde vücudunda meydana gelen arazlar dikkate alınarak tespit edilmesi gerektiğini, bu tespitler çerçevesinde %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, usul ve yasaya aykırı raporların gerek hesap gerek kararda kullanılmasının hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle icranın tehirini, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; manevi tazminatta takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiğini, manevi tazminatın hesaplamasında teknik olarak hesaplama sağlayan bir metod olmadığını, miktarın bazı kriterler değerlendirilerek somutlaştırıldığını, tarafların mali durumları, tarafların kusurlarının ağırlığı, meydana gelen zararın büyüklüğü, olay tarihi itibariyle paranın satın alma gücü olarak bir bütün halinde değerlendirilmesi ve ona göre belirlenmesi gerektiğini, yargılama sırasında müvekkiline ait aracın sigorta şirketi tarafından davacıya gayet tatmin edici bir maddi tazminat ödendiğini ve tarafların sulh olduklarını, hal böyle iken kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmayan müvekkili hakkında bir manevi tazminata hükmedilmiş olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkemenin manevi tazminat yönünden verdiği kararın kaldırılmasına veya yeniden yargılama yapılarak davacı tarafın manevi tazminata ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme kararına karşı kendilerinin de istinafa başvurduklarını, davacının faiz türüne itiraz ettiğini, müvekkili şirket aleyhine bir tazminata hükmedilecek ise bile bu tazminata işletilecek faiz türünün yasal faiz olduğunu, tüm bu nedenlerle davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … Ltd Şti vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; yerel mahkemenin hükmettiği faiz türünde bir isabetsizlik olmadığını, bu yönden başvurunun reddinin gerektiğini, hükmün 2.maddesinde belirtilen manevi tazminatın kısmen kabul, kısmen reddine yönelik kararında da davalıların sorumluluğu yönünden hiçbir usul ve yasaya aykırılık ve isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin de reddinin gerektiğini, takdir edilen manevi tazminat miktarında bir isabetsizlik olmadığını usul ve yasaya uygun olduğunu, tüm bu nedenlerle davacı vekilinin manevi tazminat miktarının yeterli olmadığına yönelik istinaf başvurusu yersiz ve dayanaksız olduğundan reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazası nedeniyle maddi manevi tazminat istemine ilişkin olup mahkemece verilen karar yukarıda belirtilen taraflarca istinaf edilmiştir.
1- Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
A- Talepten fazlaya karar verilmesi;
Medeni yargılama hukukuna hakim olan ilkelerin bir bölümü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) açık olarak düzenlenmiş ve 24. maddesinde “tasarruf ilkesi”ne, 25. maddesinde “taraflarca getirilme ilkesi”ne, 26. maddesinde ise “taleple bağlılık ilkesi”ne yer verilmiştir.
Özel hukuk, taraflara kendi hakları üzerinde tasarruf yetkisi ve imkânı vermiştir. Özel hukuktan kaynaklanan tasarruf yetkisi, uyuşmazlıktan önce başlayıp uyuşmazlığın yargı organına intikal ettiği ve onun önünde görüldüğü anda da devam eder. Hak sahibi, uyuşmazlık konusu hakkını dava edip etmemekte, dava ettikten sonra davalı ile yargılama içinde ya da dışında uzlaşmakta, arabulucuya gitmekte, sulh olmakta veya açtığı davadan feragat etmekte serbesttir. Taraflar uyuşmazlığı başlatmak, uyuşmazlık konusunu belirlemek ve uyuşmazlığı sürdürmek veya sona erdirmek hakkına sahiptirler (Pekcanıtez/Atalay/Özekes.: Medeni Usul Hukuku, İstanbul, Mart 2017, C.I, s. 783). HMK’nın 24. maddesinde düzenlenen “tasarruf ilkesi” kapsamında; dava açma konusundaki inisiyatif davacıya ait olduğu gibi taraflar dava üzerinde tümüyle tasarruf edebilme, dava konusunu (müddeabihi) belirleme, dilekçeler vermek suretiyle davaya etki etme ve mahkemenin karar vermesine gerek kalmadan davayı sona erdiren işlemleri yapabilme yetkisine sahiplerdir. Tasarruf ilkesi nedeniyle hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe, kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz (HMK m. 24/2).
Tasarruf ilkesi gereğince davacının davasını açarken talep ettiği hukuki korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerektiği gibi HMK’nın “dava dilekçesinin içeriği” ile ilgili düzenleme içeren 119/1-d maddesi uyarınca da “dava konusu”nun dava dilekçesinde gösterilmesi gerekmektedir. Aynı maddenin (e) bendinde “davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri”, (g) bendinde “dayanılan hukuki sebepler” ve (ğ) bendinde ise “açık bir şekilde talep sonucu” dava dilekçesinde yer alması gereken diğer unsurlar arasında sayılmıştır.
Taraflarca getirilme ilkesinin bir sonucu olarak davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaları dava dilekçesinde bildirmesi gerekir. Bu şekilde somutlaştırma yükü (HMK. m.194) yerine getirileceği gibi davalı da bu vakıalara göre savunmasını yapacaktır. Dayanılan vakıalara uygulanacak hukuki sebeplerde dava dilekçesinin zorunlu olmayan unsurları arasında sayılmıştır. Türk hukukunu resen uygulamakla görevli olan hâkim (HMK. m. 33) için gösterilen hukuki sebepler bağlayıcı değilse de vakıalara uygun hukuki nitelendirmenin doğru yapılmasının uyuşmazlığın çözümünü kolaylaştıracağı açıktır. Talep sonucu kısmında ise talebin ne olduğu açık bir şekilde belirtilmelidir. Çünkü, taleple bağlılık ilkesi gereğince hâkim talep sonucuyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Bu ilke uyarınca davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin davayı aydınlatma ödevi (HMK. m. 31) kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119’uncu maddesinde dava dilekçesinin içeriği belirtilmiştir. Buna göre “açık bir şekilde talep sonucu”nun dava dilekçesinde gösterilmesi gereklidir.
Talep sonucu çok açık bir şekilde yazılmalıdır (m. 179/3). Talep sonucu çok açık olmalı ki, mahkeme, davayı kabul edince, talep sonucunu aynen hüküm fıkrası olarak (m. 388/6) kararına alabilsin. Esasen, mahkeme davacının talep ettiğinden fazlasına hüküm veremez (m.74). Bu nedenle davacı, nelerin hüküm altına alınmasını (davalının neye mahkûm edilmesini) istediğini, açık ve noksansız bir şekilde dava dilekçesinin talep sonucu (neticeî talep) bölümünde bildirmelidir (Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C:2, 2001, s.1607 vd).
Açıklandığı üzere, HMK’nın 119/1-ğ maddesine göre, dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini istiyorsa onu açık bir şekilde yazar. Mahkemece davanın kabulü halinde talep sonucunu aynen hüküm fıkrası olarak kararına alabilmesi bakımından, talep sonucunun çok açık bir şekilde yazılması gereklidir.
Talep sonucunun açık olmaması durumunda, HMK’nın 31. maddesine göre mahkemece, davacıya talep sonucunun açıklattırılması gerekir. Söz konusu maddede, “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişki gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir” denilmekte ise de, bunu sadece hakime tanınan bir yetki şeklinde değil, aynı zamanda hakime verilen bir ödev olarak anlamak gerekir.
Açıklanan tüm bu yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, dava ve sonrasında ıslah dilekçesi ile davacı, “maluliyete” bağlı zarara uğradığını belirterek talepte bulunmuş, dava dilekçesi talep sonucunda toplam 2.000 TL maddi tazminat istenilmiş, 03/07/2019 tarihli açıklama dilekçesinde de sürekli ve geçici işgöremezlik miktarı ve ayrıca bakıcı gideri tazminatı miktarları belirtilmiş, aktüer bilirkişi raporu sunulmasından sonrasında ise sunduğu ıslah dilekçesi ile sürekli, geçici işgöremezlik ve bakıcı gideri olarak maddi tazminata hükmedilmesi istenmiş, mahkemece de ıslah dilekçesi ile istenilen maddi tazminat kalemlerine ve bu arada bakıcı giderine karar verilmiştir.
Yukarıda yazılı sebeplerle, dava dilekçesinde bakıcı giderleri istenilmediği açık olup, açıklama dilekçesi ile veya ıslah dilekçesi ile de sonradan dava dilekçesinde istenilmeyen tazminat kaleminin istenilmesi mümkün olmayıp, bakıcı giderinin de hesaplandığı bilirkişi raporundaki toplam miktara hüküm kurulması “talepten fazlaya karar verilmesi” niteliğinde olduğundan, bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır. Bu durum kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğinden kaldırma sebebi yapılmıştır. Bu sebeple davalı …’nın istinaf talebinin kamu düzeni sebebiyle, kabulüne karar verilmiştir.
Ayrıca, dava ve ıslah dilekçesi ile manevi tazminat için de müştereken ve müteselsilen talepte bulunulmuş olmasına karşın talep yönünde karar verilmemesi de isabetsiz olup davacı vekilinin buna yönelik itirazı yerindedir.
B- Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde, mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre daha önce rapor tanzim eden tazminat ve maluliyet bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek, kamu düzeninden olması nedeniyle, oluşan yeni asgari ücret de hesaplamada nazara alınarak, sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
2- Sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup;
6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasın nedeniyle davacıların, dava tarihinden önce davalı … şirketine belgeler ile birlikte 09/01/2017 tarihinde başvuru dilekçesi ile başvurdukları, sigorta şirketinin 16/012017 tarihinde hasar dosyası açtığı bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı, buna ilişkin hasar dosyası da oluşturulduğu, davalı sigortanın cevabı ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalı sigortanın davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı, bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği, temerrütün de bu tarih itibariyle oluştuğu de açıktır. Bu sebeplerle, davalı vekilinin itirazı yerinde değildir.
3-Davalı … vekilinin geçici iş göremezliğin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: …)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 18/06/2016 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN 09/10/2020 TARİHLİ RESMİ GAZETDE YAYINLANA 17/07/2020 TARİHLİ VE 2019/40 E 2019/40 K SAYILI KARARINA GÖRE 6704 SAYILI KANUNU 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı … vekilinin geçici işgörmezlik teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
4-Davalı … vekilinin faiz başlangıcının yanlış belirlendiği istinaf itirazları yönünden :
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı … şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/25016 Esas 2017/5136 Karar sayılı ilamları)
İDM tarafından temerrüt tarihinden faize hükmedildiği anlaşılmakla itiraz yerinde değildir.
5- Davalı … sigortanın ve …’ın kusur raporuna ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde;
Olayla ilgili kaza tespiti, ceza mahkemesince alınan trafik bilirkişi raporu, mahkemece alınan raporun söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, aldırılan tüm bu raporların birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü davacının kusurunun bulunmadığı, davalıların meydana gelen kazada aynı oranda eşit kusurlarının bulunduğu anlaşılmakla, davalıların soyut nitelikte, herhangi bir delille dayanmayan kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
6- Davalı … sigortanın müterafik kusura ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, davacının araçta emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığı konusunda “takılı” olarak işaretlendiği görülmüştür. Bunun aksi de iddia ve ispat edilmiş bulunmadığına göre davalının bu yöndeki itirazının reddi gerekmektedir.
7- Davalı …’ın sorumluluğa ilişkin itirazında;
Müteselsil borçlulardan birinin zarar görenin zararını ödemesi oranında diğer borçlular borcundan aynı oranda kurtulurlar. TBK’nun 166. maddesi (BK’nun 145. maddesi) “Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır” hükmünü içerir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/15947 Esas, 2018/6756 Karar)
Her ne kadar davalı tarafça, ZMMS sigortası olan … sigorta ile davacının maddi tazminat konusunda anlaştığından manevi tazminat konusunda kendisine başvurulamayacağına belirtmiş ise de, kendi dilekçe içeriğinden de anlaşılacağı üzere yapılan anlaşma ve feragatın kusurlu … plakalı aracın sürücüsünün kusuru nedeniyle, ZMMS sigortacısının, işleteninin ve sürücüsünün maddi tazminat sorumluluğuna ilişkin olup diğer araç sorumlularının maddi ve bu arada davalının manevi tazminat sorumluluğunu kapsamadığı sabit olduğundan buna yönelik itirazı yersizdir.
8- Davacı ve davalı … vekilinin manevi tazminat miktarı itirazı yönünden;
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, ölüm halinde kaza ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, trafik kazası sonucu davacıda oluşan kabul edilen maluliyet ve iş görememezlik süresi ve kusur oranları, zararın ağırlığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda davacı lehine belirlenen manevi tazminatın düşük olduğu da görüldüğünden, dosya kapsamına ve açıklanan ilkelere, hakkaniyete uygun manevi tazminat miktarının da belirlenmesi gerektiğinden, bu itibarla davacı vekilinin buna yönelik itirazının kabulüne, davalının itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekili, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü, davalı …’ın istinaf başvurusunun reddi ile, HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ile Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü, davalı …’ın istinaf başvurusunun reddi, ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,

6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.28/01/2021