Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1194 E. 2021/185 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 16/02/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 01/09/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI : … – TC.: …, …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI :
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 2- … – TC: … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 16/02/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 17/02/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; Müvekkili davacının 07.05.2018 günü yaya yolunda ilerlerken yolun karşısına geçmek istediği sırada, süratli şekilde seyir halinde olan davalı … yönetimindeki … plakalı aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin vücudunda kemik kırığı meydana gelecek şekilde yaralandığını, 15.11.1996 d.lu …’ın 2018 kaza tarihinde (22) yaşında olup, …. bünyesinde Iateks bölüm ustası olarak kaza tarihi itibari ile 1.800,00 TL/net + AGİ ücret almakta olduğunu, müvekkilinin kaza sonucu malul kaldığını, kazanın ve kalıcı sakatlığın yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar meydana geldiğini, davalıya ait … plakalı aracın 19.12.2017-19.12.2018 tarihleri arası geçerli … nolu polipe ile Zorunlu Taşıma Sigortası ile davalı …Ş.’ne yaptırılmış olup, müvekkili tarafından davalı … şirketine yapılan başvuruya karşın davalı … tarafından olumlu veya olumsuz bir yanıt verilmediğinden işbu davanın ikame edildiğini belirterek; trafik kazasında müvekkilinin bedensel zarara uğraması nedeniyle, toplanacak delillere göre (6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesi uyarınca) maddi tazminat tutarı belirlenerek (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere), şimdilik 250,00 TL geçici iş göremezlik zararının, 250,00 TL sürekli iş göremezlik zararının, işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden; sigortacı yönünden sigorta limitini aşmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine, 25.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden işletilecek avans faizi birlikte davalı sürücü ve işletenden ortaklaşa ve zincirleme alınarak müvekkiline ödenmesine, işleten ve sürücünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına bu talebimizin kabul edilmemesi halinde işleten ve sürücünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine teminatsız olarak yada mahkemece uygun görülecek oranda teminat yatırılmak sureti ile ihtiyati haciz konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özet olarak; Kendisine ait aracın hususi bir araç olduğunu, kazanın davacının yaya olarak kırmızı ışıkta geçtiği sırada , kırmızı ışıkta geçmesi sonucu meydana geldiğini, davacı ile herhangi bir ticari ilişkinin bulunmaması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesini talep ettiğini, meydana gelen trafik kazasında davacının aslı ve tam kusurlu olduğunu, bu hususun mobese kayıtları ve tanık beyanlarınca ortaya çıkacağını, aracının ….’ne … poliçe numarası ile Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı olup, üçüncü kişilerin uğradığı zararları teminat altına aldığından maddi tazminat taleplerinin sadece … ye yöneltilmesinin gerektiğini, haksız fiil nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için öncelikle olayda taksirle bile olsa kusuru olduğunun davacı tarafça ispatlanmasının gerektiğini, velevki yargılama sonunda kusurlu olduğum tespit edilse bile Maddi tazminat yönünden karşı tarafın zararını ispatlaması iş gücü kaybı, uzuv tatili ve zaafı yönünden bir zarannın olduğunu ortaya koymasının gerektiğini, bu durumda dahi sorumluluğun sigorta şirketine ait olduğunu, kendisine atfedilecek kusur bulunmadığından manevi tazminat talebinin de reddinin gerektiğini belirterek; öncelikle davanın görev yönünden reddine karar verilmesini, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile ileride avukat tutmam halinde vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özet olarak; Davada yetkili mahkemenin müvekkili şirketin yerleşim yeri itibariyle İstanbul Anadolu Mahkemeleri olması nedeniyle yetkisiz mahkemede açılan davanın yetkili İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesinin gerektiğini, huzurdaki dava hem yasa hem de sözleşme hükümlerinde öngörülen sürelerin geçmiş olması nedeniyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, sigorta şirketinin sigortalısının kusuru oranında tazminat ödemesi yapmakla yükümlü olduğu gözönüne alınarak öncelikle davacı tarafından müvekkili şirket sigortalısı araç sürücüsünün kusuru bulunduğunun ispat edilmesi gerekmekte olduğunu, kazaya ilişkin kusur oranlarının Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafındın tespitinin gerektiğini, ayrıca dava konusu kaza sırasında rücuya ilişkin bir durumun mevcut olup olmadığının araştırılmasının gerektiğini, davacının sürekli sakatlık durumu Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden alınacak rapor ile ispatlanması ve maluliyetin tespiti halinde tazminat hesabı aktüer sıfatına sahip bilirkişi tarafından yapılmasının gerektiğini, müterafik kusur ve hatır taşıması hususlarının araştırılarak, tazminat tutarından indirim yapılmasının gerektiğini, davacının dava konusu kaza nedeniyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerekli olduğunu, geçici iş göremezlik zararları müvekkili şirketin sorumluluğunda olmadığından davacı yanın bu yöndeki taleplerinin de reddi gerektiğini belirterek; öncelikle usule ilişkin itirazlarımızın kabulü ile davanın usulden reddine, aksi halde esasa ilişkin itirazları kapsamında davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2020 tarih … Esas… Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları, adli tıp raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının 07.05.2018 tarihinde yaya yolunda ilerlerken yolun karşısına geçmek istediği sırada davalı … yönetimindeki … plakalı aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının vücudunda kemik kırığı olacak şekilde yaralandığı, kaza sonucu davacının maddi ve manevi zararlarının bulunduğu, buna ilişkin olarak davalı … şirketine müracaatta bulunduğu ancak herhangi bir ödemede bulunulmaması nedeniyle işbu davanın ikame edildiği, davalı taraflarca da davanın reddinin talep edildiği, Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’na aldırılan kusur raporunda, davalı sürücü …’in %25 oranında, davacı yaya …’ın %75 oranında kusurlu olduğu, davacının dava konusu trafik kazası sonucunda tüm vücut fonksiyon kayıp oranının kalıcı olarak %13 olduğu, 6111 sayılı kanun kapsamında tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılandığı, fatura edilen 901,8 TL tutarında tedavi masraflarının olduğu, ancak fatura edilemeyen zorunlu tedavi giderlerinin ise 5.000,00 TL olduğu, iyileşme süresinin 9 dokuz ay olarak tespit edildiği ve bu süre zarfında %100 malul sayıldığı, bir başkasının bakımına muhtaç olduğunun tespit edildiği, davacının maddi tazminat taleplerine ilişkin olarak aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen rapor uyarınca 07.05.2018-06.02.2019 tarihleri arası geçici iş göremezlik dönemi maddi zarar 991,50 TL, 07.02.2019- 28.02.2076 tarihleri arasında sürekli iş göremezlik dönem maddi zarar 35.328,70 TL, 07.05.2018-06.02.2019 tarihleri arası geçici iş göremezlik dönemi bakıcı gideri maddi zarar 4.741,95 TL, belgeye bağlanan ve bağlanamayan tedavi gideri maddi zararı 1.475,45 TL olduğunun tespit edildiği, kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı … adına kayıtlı olup, diğer davalı …Ş.’ne 19/12/2017-19/12/2018 tarihleri arasında … poliçe numarası ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, davacının maddi ve manevi talepleri yönüyle davalı sürücü …’in sürücü işleten sıfatıyla, davalı … şirketinin ise maddi tazminata ilişkin talepler yönüyle sigortacı sıfatıyla sorumlu olduğu, davacının taleplerinin davalılarca karşılanmadığı anlaşılmakla; davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 35.328,70 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 991,50 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 36.320,20 TL tazminatın, davalı …Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 05/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla; davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 07/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, dava dilekçesindeki talep uyarınca talep ile bağlı kalınarak fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 07/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar vermek gerekmiş ve 1-DAVACININ MADDİ TAZMİNAT DAVASININ kısmen KABULÜ ile; 35.328,70 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 991,50 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 36.320,20 TL tazminatın, davalı …Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 05/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla; davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 07/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-DAVACININ MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 07/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme tarafından müvekkili aleyhine 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının hareket halindeki araçların arasından karşıya geçmeye çalışırken müvekkilinin aracına çarptığını, yani müvekkilinin davacıya değil davacının müvekkilinin aracına çarptığını, olayda davacının tamamen kusurlu olduğunu, bilirkişi raporunda davacının birinci derece %75 oranında kusurlu olduğunu, bu nedenle manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacı olayda birinci derecede kusurlu olmasına rağmen davacı lehine maddi tazminata hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, müvekkiline %25 kusur atfedilirken tam maddi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine, davanın reddine, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değil ise hükmün müvekkili lehine bozulmasına (davanın reddine) veya dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine, icranın tehirine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; müvekkilinin kaza nedeniyle beden gücü kaybına uğradığını, davalının Adli Tıp Kurumu raporunda belirtildiği gibi meskun mahaldeki bölünmüş yolu takiben hız azaltmadan yaklaştığı olay mahalli kavşakta hızlıca ve önlemsizce müvekkiline çarptığını, müvekkilinin kaza tarihinde 22 yaşında olduğunu ve çalıştığını, müvekkilinin yaralanması ve yaşı dikkate alındığında hükmedilen tazminatın yüksek değil düşük olduğunu, maddi tazminat yönünden de davalının iddia ettiği gibi tam bir tazminata hükmedilmediğini, tüm bu nedenlerle davalının istinaf iddia ve taleplerinin usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazası nedeniyle tazminat talebine ilişkin olup mahkemece verilen karar davalı … vekilince istinaf edilmiştir.
1- Davalı tarafından kusura yönelik itirazları yönünden yapılan incelemede;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında, ceza dosyasında alınan trafik bilirkişi ve ATK kusur raporları, trafik tespit tutanağı ve mahkemece ATK kusur raporlarındaki kazanın oluş şekline ve kusur konusundaki tespitlerin aynı mahiyette olup birbirlerini teyit ettikleri, alınan raporların ayrıntılı, gerekçeli, hükme elverişli, kazanın oluş şekline ve delillere uygun olduğundan ve tanık ile taraf beyanları, tespit tutanağındaki belirlemeler, alınan raporlar ile tüm dosya kapsamına göre, davalı sürücünün kavşaklara yaklaşırken daha kontrollü hareket etmemesi ve hızını düşürmemesinden dolayı yüzde yirmi beş oranında kusurlu olduğu subute ermiş olup, davalının herhangi bir delille dayanmayan soyut nitelikteki itirazının reddine karar verilmiştir.
2- Kamu düzeni gereği aktüer ve maluliyet raporuna yönelik;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. (Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve vergilendirilmiş gelirin nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından, vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece, AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak “belirlenecek uzmanlık alanlarına göre” oluşturulacak heyetten (alınan raporun uzmanlıkları belli olmayan araştırma görevlilerinden alınmış) maluliyet, tazminat bilirkişisinden de karar tarihinde oluşur ise yeni asgari ücret de hesaplamada nazara alınarak yukarıdaki esaslara uygun rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu itibarla, davalının kamu düzeni sebebiyle istinaf taleplerinin kabulü gerekmiştir.
3-Kaldırma sebep ve şekline göre de, davalının manevi tazminat miktarına yönelik itirazının da şimdilik incelenmesine gerek görülmemiş olup ayrıca mahkemece, davalının sosyal ekonomik durumunun araştırılmasının yapılmadığı da görülmekle, buna yönelik araştırmanın da yapılması gerekmektedir.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda “kamu düzenine ilişkin” ve yukarıda belirtilen sair sebeplerle kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesi gerektiği kararı verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf talebinin kamu düzeni ve anlatılan sair sebeplerle kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatırana iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.16/02/2021


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.