Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/117 E. 2020/229 K. 14.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … …

DAVACILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
3- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ :Av…. – Av. … – Av. … – Av. …- Av. … – …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 31/03/2017 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; müvekkillerinden …’in kızı, …’ın annesi ve …’ın imam nikahlı eşi …’ın 25/12/2015 tarihinde … plakalı araç ile seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıktığını ve tek taraflı trafik kazası yaptığını, olaydan sonra yaklaşık 20 gün hastanede tedavi gördüğünü ve 14/01/2016 tarihinde vefat ettiğini, tek taraflı kazaya karışan … plakalı aracın davalı … SİGORTA AŞ ne ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza tespit tutanağında olay yerini gösterir kamera kaydının ve görgü tanığının bulunmadığının belirtildiğini, kazanın direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu meydana geldiğinin ifade edildiğini, müteveffa …’in vefat ettiği tarihte … Dayanıklı Tüketim Malları Tic San Ltd Şti nde çalışmakta olduğunu, sürekli ve düzenli bir geliri olduğunu, ayrıca Selçuk Üniversitesi Almanca öğretmenliği mezunu olduğunu ve ileri seviyede Almanca ve İngilizce bilmesi nedeniyle haftanın 4 günü akşamları özel ders verdiğini, bu özel derslerden de ciddi manada aylık gelir elde etmekte olduğunu, müteveffanın küçük …’ın hem maddi hem manevi ihtiyaçlarını gidermek için elinden gelen çabayı sarf etmekte olduğunu, …’ın küçük yaşta annesinin desteğinden mahrum kaldığını, yine müteveffanın babasının daha önceden vefat etmiş olması nedeniyle müvekkillerinden …’in kızı ve torunu ile sürekli vakit geçirdiğini, neredeyse tüm ihtiyaçlarının da … tarafından karşılandığını, müvekkillerinden …’in ise müteveffanın imam nikahlı eşi ve …’ın babası olduğunu, müteveffanın uzun süreli birliktelikleri boyunca hem maddi hem manevi olarak müvekkiline destek olduğunu, müvekkili …’in tüm ihtiyaçlarının kaza tarihine kadar … tarafından karşılandığını, aynı evi ve ortak bir hayatı paylaştıklarını, destekten yoksun kalma taleplerinin bir miras hakkına dayanmadığını, müteveffanın yardımından yoksun kalanların yani geçimini ya da ihtiyaçları müteveffa tarafından karşılananların talepte bulunma hak ve yetkisi olduğunu, karı-koca hayatı yaşayanlarında birbirlerine destek olmalarının hayatın olağan akışının bir gereği olduğunu, müteveffanın kaza nedeni ile tüm hastane ve cenaze işlemleri ile müvekkili …’in ilgilendiğini, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalma tazminatının … için 1.000,00 TL, … için 500,00 TL, … için 500,00 TL nin toplamda 2.000,00 TL nin sigortaya başvuru tarihi olan 24/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkillerine verilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 19/04/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; 25/12/2015 tarihinde kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın müvekkili şirkete 15/03/2015-08/03/2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu poliçede teminat limitinin kişi başı 290.000,00 TL olduğunu, 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanuna göre ve KTK na göre kendi kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücünün yakınlarının talebinin teminat kapsamı dışında olduğunu, 20/09/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın ilgili maddeleri ile teminat dışında kalan hallerin sayıldığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dilekçesi eklerinin kendilerine tebliğ edilmediğini, kazadan 20 gün sonra vefat nedeniyle otopsi raporunun önem arz ettiğini, kaza tespit tutanağı ve otopsi raporunun taraflarına tebliğini talep ettiklerini, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa işletene düşen sorumluluk da olmadığını, dosyada öncelikle kusur tespitinin yapılması gerektiğini, kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesini, davacıların destekten yoksun kalıp kalmadıklarının araştırılması gerektiğini, iş bu davada davacı olmadığı halde destekten yoksun kalan kimseler varsa mahkemenin re’sen bunu tespit etmesi gerektiğini, nüfus kayıtlarının celbedilmesi gerektiğini, hesaplama yapılmasına karar verilmesi halinde hesap raporunda ilgili pay oranlarının dikkate alınması gerektiğini, tazminat hesaplanırken tazminat talep edenlerin ölen kişi ile ilişkileri, yaşları , medeni durumları ve vefat sebebiyle destekten yoksun kalıp kalmadıkları konularının belirlenmesi gerektiğini, TRH 2010 tablosuna göre teknik faiz oranının %1,8 olmak üzere hesaplama yapılmasını talep ettiklerini, imam nikahlı eşin müteveffadan fiili destek gördüğünün ispatlanması gerektiğini, başvuranın ölümden önce müteveffa ile birlikte yaşayıp yaşamadığına, ortak bir hayatları olup olmadığına dair dosyaya bir delil sunmadığını, iddiasını ispat edemediğini, davacının fiili destek gördüğünü mahkemede dinleteceği tanıklar ile ekonomik sosyal durum araştırması ile ispat etmesi gerektiğini, kazaya ilişkin olarak poliçe nedeniyle şirketlerine yapılmış geçerli bir başvuru olmadığını, aleyhe hüküm kurulması halinde faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak dikkate alınmasını, tüm bu nedenlerle dava konusu talebin poliçe genel şartları ve KTK na göre teminat dışı kalması sebebiyle reddine, aleyhlerine hüküm kurulmaması halinde yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, mahkeme aksi kanaatte olur ise kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine, müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu bulunması halinde davacıların ve dava dışı kimselerin destekten yoksun kalıp kalmadıklarının tespitine, destekten yoksun kalan kimselerin olması halinde alanında uzman bilirkişilerce azami poliçe limitleri ve aktüeryal kurallar gözetilerek hesaplama yapılmasına, davacı imam nikahlı eşin fiili destekten faydalandığının tespit edilmesi için ekonomik sosyal durum araştırması yapılmasına, tanık ile ispatlanmasına, müvekkili şirket temerrüde düşmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, kaza tespit tutanağı ve otopsi raporunun taraflarına tebliğine, aleyhe hüküm kurulmaması halinde vekalet ücreti, yargılama gider ve masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” Ancak, davalı sigorta şirketinin poliçe limitinin 290.000 TL. olması karşısında, davacıların zararlarından garameten indirim yapılmak suretiyle, davacıların isteyebileceği destek tazminatının, davacılardan … için, 61.727,30 TL, … için 177.025,67 TL. ve … için 51.247,03 TL. olduğu tespit edilerek, davacıların davasının kısmen kabul, kısmen reddine (oy çokluğu ile) karar vermek gerekmiş, 22/05/2018 tarihli talep artırım dilekçesi ile daha fazla tazminat istenilmiş olduğu ve önceki karara karşı her iki tarafça istinaf yoluna gidildiği için, verilecek yeni bu karar ile usüli kazanılmış hak prensiplerinin de ihlal edilmeyeceği sonucuna varılmıştır.
Davacı taraf hükmedilecek tazminata 24/02/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesini istemiş ise de ; davacı tarfın sigorta şirketine 21/02/2017 tarihli dilekçe ile destek tazminatı başvurusunda bulunduğu, dilekçenin davalıya 06/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı tarafın 2918 s. KTK.nin 99/1. maddesi gereğince 8 işgünü sonra 08/03/2017 tarihinde temerrüte düştüğü anlaşıldığından, faize de temerrüt tarihinden itibaren hükmetmek gerekmiştir.
Verilen bu yeni karara karşı Mahkeme başkanı … (…) tarafından muhalif kalınmış, muhalefet şerhi ve gerekçesi aşağıda yazılmak suretiyle oluşan oluşan vicdani kanaat ile 1-Davacıların davasının KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile, 25/12/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat eden …’ın desteğinden yoksun kalan davacıların, destek zararlarından dolayı ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması kaydıyla;a)Davacı … için 61.727,30 TL,b)Davacı … için 177.025,67 TL,c)Davacı … için 51.247,03 TL. olmak üzere toplam 290.000 TL. destek tazminatının, temerrüt tarihi olan 08/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Muhalefet Şerhi: Sonuç olarak; Konya BAM 3. HD’nin 25/03/2019 gün ve … sayılı geri çevirme kararındaki gerekçelerin 6100 s. HMK’nin 353/1-a-6. maddesine uygun olmadığı, bu davada yeniden rapor alma hususunun Konya BAM 3. HD’ye ait bir görev olduğu, usul ve yasaya uygun olmayan Konya BAM 3. HD. geri çevirme kararının (Yargıtay 11. HD.nin 24/06/2019 gün ve 2018/3166 E. 2019/4784 K. ve Yargıtay 2. HD’nin 2017/5594 E. 2017/13799 K. sayılı emsal içtihatlarında da belirtildiği üzere) kesin karar olarak kabul edilemeyeceği, Mahkememizin geri çevirme kararı gereğince yeniden rapor alınmasının ve alınacak rapora göre karar verilmesinin, görevsiz bir mahkemenin yapacağı işlemle eş değer olduğu, Konya BAM 3. HD. tarafından da gerekirse tazminat raporu alınarak veya talimat yoluyla alınması sağlanarak ve İKİNCİL YARGILAMA mantığına ve sistemine uygun olarak gerekli kararın verilmesinin gerektiği, Mahkememizce önceki kararın aynen verilip, dosyanın istinaf talebi halinde Konya BAM 3. HD’ye yeniden gönderilmesi kanaatinde olduğumdan, Konya BAM 3. HD’nin geri çevirme kararına uygun olarak hüküm fıkrasında yazıldığı şekilde yeni ve farklı karar verilmesi yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; davacı …’ın hazihazırda resmi nikahlı olarak evli olduğunu, hiçbir yasal dayanağı olmayan bu birliktelik iddiasında davacı adına tazminata hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini, davacının başka bir kadınla resmi nikahlı olarak evli olduğunu, müteveffa ile aralarında desteklik ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceğini, gerekçeli kararın dayanaksız ve eksik inceleme ürünü olduğunu, müteveffa ile davacı arasında desteklik ilişkisi olduğunu gösterir hiçbir somut delilin gerekçeli kararda açık ve net bir şekilde belirtilmediğini, tanık beyanlarına atıfla yetinildiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, müvekkili şirket aleyhine açılan icra takibinde icranın tehirine, haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Davalı tarafın istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacıların desteği … ; 25/12/2015 tarihinde adına kayıtlı ve idaresinde bulunan araç ile tam kusurlu olarak neden olduğu kazada vefat ettiği, davalı sigorta şirketi tarafından desteği idaresinde bulunan aracın 15/03/2015-15/03/2016 tarihleri arasında zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Destekten yoksun kalma tazminatı,6098 sayılı TBK’nın 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde düzenlenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK.’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. – 411 K. sayılı ilamı).
Somut olayda; davacı vekili, davalıya trafik sigortalı araçla kaza yapan, davacı …’nın resmi nikah olmadan birlikte yaşadığını belirttiği … … ‘nın ölümü sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davacının zaten evli olduğunu bu nedenle tazminata hak kazanamayacağı iddia edilmiştir.
Mahkemece, davacı ile müteveffa arasında desteklik ilişkisinin varlığı kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmiş. Desteklik ilişkisi hususunda tazminat talep eden ile desteğinin eylemli ve düzenli olarak karı-koca gibi birlikte yaşamaları, durumu araştırılmıştır.
Sağ kalan imam nikahlı eşin evlenme ihtimalinin belirlenmesinde, sağ kalan eşin kaza tarihindeki yaşı ve AYİM tarafından hazırlanan tablolara itibar edilmektedir.
Davacı eşin durumu resmi evlilik gibi değerlendirilerek olay tarihindeki yaşı, 18 yaşından küçük bir çocuğunun bulunması sosyal yaşantısı ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak Yargıtay uygulamaları ve evlenme ihtimali konusunda düzenlenmiş tablolardan da yararlanılarak davacının durumuna uygun bir oranda evlenme ihtimali indirimi ve buna göre aktüerya hesabı yapılmıştır.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2013/20061 E 2015/7597 K, 2014/10266 E 2015/5025 K, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/6455 E 2019/1918 K )
Mahkemece, davacı eşin kaza tarihindeki yaşı,sosyal ve ekonomik durumu, 18 yaşın altındaki çocuk sayısı, Yargıtay uygulamaları ve evlenme ihtimali konusunda düzenlenmiş tablolardan da yararlanılarak durumuna uygun rapor alınarak hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmaması karşısında davalı vekilinin itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 11.158,29 TL karar ve ilam harcından istinaf dilekçesi ile yatırılan 2.824,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.334,29 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde Temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip