Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1140 E. 2020/1269 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 22/12/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 14/07/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR :

VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (destekten yoksun kalma)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 22/12/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 22/12/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 24/04/2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 11/04/2007 tarihinde sürücüsü davalı …olan gider davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olan … plakalı aracın müvekkillerinden …’in eşi, diğer müvekkillerinin babası olan muris …’e çarpması sonucu …’in vefat ettiğini, başlatılan soruşturma sonrası açılan ceza davasında alınan adli tıp raporunda davalı …nın asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, murisin kaza öncesi icra müdürlüğünde memur olarak görev yaptığını, müvekkillerinin murisin vefat etmesi ile desteğinden yoksun kaldığını, davalı sigorta şirketinin de sigortalayan olarak sorumluluğunun bulunduğunu, dava öncesi davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduklarını beyanla ileride hüküm kurulacak alacaklarının tahsil edilememe riskine karşılık … plakalı araç üzerine ve davalı … üzerine kayıtlı tüm taşınır ve taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulmasını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla ileride arttırılmak üzere şimdilik her bir müvekkili için 100,00’er TL olmak üzere toplam 400,00TL destekten yoksun kalma maddi tazminatın davalı … yönünden olay tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden olay tarihindeki sigorta limitleri aşılmamak üzere temerrüt tarihinden tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacılara ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili 25/07/2019 ve 27/08/2019 tarihli tarihli cevap ve beyan dilekçelerinde özetle; davanın zorunlu şartı olan arabuluculuk tutanağının dava açılırken sunulmadığını, mahkememizce verilen kesin sürede sunulan Konya … Bürosu’nun … dosya numaralı … arabuluculuk numaralı tutanağın Konya Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesince 09/07/2019 tarih, … esas, … karar sayılı ilamı ile verilen kararla kesin olmak üzere iptal edildiğini, istinaf kararı ile iptal edilen arabuluculuk tutanağının mahkememiz dosyasına sunulduğundan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili 11/07/2019 tarihli talep dilekçesinde özetle; Öncelikle zamanaşımı yönünden davanın reddine, dava açılmadan önce başvuru şartının yerine gelmediğinden de davanın usulden reddine karar verilmesini beyan etmiş, esasa ilişkin cevaplarını sunmak için cevap sürelerinin uzatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/07/2020 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” vurgulanmıştır. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Bu bakımdan davacı …’in kazada vefat eden …’in eşi olması, diğer davacılar …, …. ve …’in ise çocukları olması sebebiyle destek tazminatı talep haklarının olduğu anlaşılmıştır.
Ankara Adli Tıp Kurumundan gelen yazı cevabına göre; kaza nedeniyle davalı sürücü …’nın %10, muris …’in %90 kusurlu olduğu tespitini yapan raporun, kazanın oluş şekline, ceza dosyası mündericatına ve dosyadaki tüm beyan ve delillere uygun düşüp, diğer kusur raporlarını da irdeleyip değerlendirdiğinden hükme esas alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davaya konu trafik kazasında davalı sürücü …nın kusurlu olması nedeni ile davacıların tazminat taleplerinden TBK’nın 49. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil hükümlerine ve KTK’nun 85. ve devamı maddelerine göre mesul olduğu, yine kaza tarihinde müteveffaya çarpan aracın sigortacısı olan davalı ….’nin sigortacı sıfatıyla davacıların maddi tazminat taleplerinden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlarına göre sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla davacıların ve müteveffanın dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumlarına uygun olarak düzenlenen aktüerya hesap raporuna göre davacıların destek tazminatı taleplerinin kabulü gerekmiştir. DAVANIN KABULÜ ile; 1-11/04/2007 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle; Davacı … için 29.118,00TL, Davacı … için 3.618,67 TL, Davacı … için 369,03TL, Davacı … için 309,15TL, olmak üzere toplam 33.414,85 TL destekten yoksun kalma tazminatının (davalı sigorta şirketi için temerrüt tarihi olan 29/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden ve poliçe limitinden sorumlu olmak kaydıyla, davalı … için kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, ” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme tarafından takdir olunan maddi tazminatın eksik inceleme ve tespitlere dayalı kusur raporuna göre takdir olunduğunu, davacı müvekkiller murisi müteveffanın kusuru bulunmadığını hatalı bilirkişi raporu dikkate alınarak eksik tazminat hesaplaması yapıldığını, yerel mahkeme aşamasında bilirkişi raporuna karşı itirazlarını sunduklarını, Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı raporuna göre davalı … ‘un %10, müteveffanın ise %90 kusurlu olduğu yönünde rapor tanzim edildiğini, raporun eksik inceleme ve değerlendirmeler sonucu hazırlandığını kabul etmediklerini, yerel bilirkişi trafik polisinin raporunda açık ve kesin bir şekilde ortaya koymuş olduğu üzere davalı sürücü trafik yoğunluğunun çok yüksek olduğu bir bölgede hızını azaltmadığını aksine hızını artırdığını yine kaza mahallinde fren izinin olmayışının kazazedenin yüksek hızla seyreden davalıyı görmesi sonucunda paniklediği kavşağa girmesine rağmen hızını azaltmadığı aksine artırmış olduğunun ortada olduğunu, tüm bu nedenlerle kusur bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmesi yönüyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; öncelikle davacıların davaya konu tüm alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, kazanın üzerinden tam 12 yıl geçtiğini, haksız fiillerde zamanaşımının olay tarihinden itibaren 2 yıl ve her halukarda 10 yıl olduğunu, davacı tarafça sunulan arabuluculuk tutanağının Konya BAM ..HD … Esas … Karar sayılı kararı ile iptaline karar verildiğini, bu nedenle geçerli bir arabuluculuk tutanağı bulunmadığını iş bu davada arabuluculuk başvuru yolunun dava şartı olması nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, kusur raporlarına ilişkin itirazları dinlenmeden bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmeden dosyanın hesap bilirkişisine gönderildiğini, olayla bağdaşmayan kusur raporuna göre hesap yapılmasının haksız olduğunu, itirazları doğrultusunda kaza tespit tutanağı ve adli tıp raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın ya Karayolları Genel Müdürlüğüne ya üniversitede oluşturulacak bir heyete ay da adli tıp genişletilmiş uzmanlar kuruluna gönderilmesinin zaruri olduğunu, verilen kararın haksız ve hakkaniyetsiz olduğunu, müteveffanın kendisine kırmızı ışık yanarken öngörülmez bir şekilde bir anda yola atladığını ve karşıdan karşıya geçmeye çalıştığını, sadece müvekkili değil kim olsa bu kazanın meydana gelmesini önleyemeyeceğini, tazminat davalarının ön koşulunun zarar kusur ve illiyet bağı olduğunu, doktrin ve Yargıtay içtihatlarıyla da benimsendiği üzere zarar görenin ağır kusurunun illiyet bağını kestiğini, değer hesap raporunun hatalı olduğunu buna göre hüküm kurulmasının yerel mahkeme kararının kaldırılmasını gerektirdiğini, tüm bu nedenlerle icranın tehirine, yerel mahkeme kararının müvekkili lehine kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, trafik kazası nedeniyle maluliyete dayalı maddi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir. Buna göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık, zamanaşımı, kusurun varlığı ile miktarı noktasındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
A- Davalı vekilinin zamanaşımı ve arabuluculuk itirazı yönünden yapılan incelemede;
Özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 72 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya …) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015gün, 2014/17-27,2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 11.04.2007 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacıların desteği vefat etmiş, aşağıda sözü edilen ceza dosyasında bu şekilde mahkumiyete karar verilmiştir. Ölümle sonuçlanan sözkonusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir. Buna göre eylem için(TCK 85/I) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-d maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi olan 21.11.2014 tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple buna yönelik itiraz yerinde değildir. (Bkz. Aynı yönde YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2016/8843 ESAS, 2016/7345 KARAR sayılı ilamı)
Dairemizin dosya içinde de bulunan, taraflar arasında açılmış arabuluculuk şerhine ilişkin kararına göre de, davanın zorunlu arabuluculuğa tabi bulunmaması sebebiyle, buna yönelik davalı itirazının da yerinde olmadığı görülmüştür.
B-Davalı ve davacı tarafın kusura ilişkin itirazı konusunda;
Ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususlarının doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmekte olduğu, bunun yanında, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı, (YHGK’nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 esas, 1985/21 karar sayılı ilamı) ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasından kaynaklandığı, (…, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, S. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 esas, 243 karar sayılı ilamı) böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı, ancak ceza yargılamasındaki mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını ve sanık tarafından işlendiği hususları hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.
Keza CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.” Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkumiyet niteliğinde olmadığı gibi, TBK’nun 74. maddesi anlamında hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı yoktur.
Ceza mahkemesinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı TBK’nın 74. maddesi anlamında hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar değildir. Bu nedenle somut olayın hukuk hakimi tarafından deliller serbestçe değerlendirilerek takdir edilmesi gerekir.
Somut olayda, Konya .. Asliye Ceza Mahkemesinin olaya ilişkin … Esas sayılı dosyasında ve mahkemece alınan kusur raporlarının birbirini teyit ederek örtüştüğü, benimsenen kusur durumunun oluşa ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından buna yönelik itirazın yerinde olmadığı görülmüştür.
Bunun dışında, davalı vekilinin aktüer raporu itirazının soyut ve gerekçesiz olup raporda kamu düzeni yönünden de usul ve yasaya aykırı bir hata görülmemiştir.
Bu itibarla ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddi gerektiği kanaati ile aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 2.282,57TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan toplamda 570,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.711,92 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan harcın yeterli olduğundan bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (72.070,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.22/12/2020

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.