Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 16/12/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : Esas Karar
KARAR TARİHİ : 06/02/2020
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
:
İHBAR OLUNAN :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/12/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 17/12/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 05/10/2018 tarihli dilekçesiyle; 17/05/2018 günü müvekkiline ait … plakalı aracın kendi sevk ve idaresi altında iken davalı … idaresindeki … plakalı aracı ile şehir caddesi istkametindeki … caddesini takiben seyredip, … Sok. kavşağına geldiğinde yakın takip yaparak hızından dolayı takip mesafesini koruyamamış aracının ön kısmı geldiğinde yakın takip yaparak hızından dolayı takip mesafesini koruyamadığını aracının ön kısmı aynı istikamette seyreden müvekkilinin aracına arkadan çarparak kazaya sebebiyet verdiğini, dava konusu kazada tespit tutanağında davalı …’in tam kusurlu bulunduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle müvekkilinin aracında önemli hasar meydana geldiğini, çeşitli tamir ve bakım servisleri ile yaptığı görüşmelerde 15.000,00 TL. civarında masrafı olduğunu, araç onarım bedelinin yanında araçta meydana gelen değer kaybı ile müvekkilinin aracında gıda maddesi nakliyesi yaptığından bu maddelerinde tamamen kullanılamaz hale geldiğini, meydana gelen kazada tam kusurlu olan araç sürücüsü aracın maliki ve aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını beyan ederek, müvekkilinin … plakala sayılı aracında ortaya çıkacak onarım bedeli tespit edilecek değer kaybı ve tüm maddi zararlarına ilişkin tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacıya verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracının … Şirketi tarafından sigortalandığını ve bu davanın adı geçen sigorta şirketine ihbar olunması gerektiğini, davacının dilekçesinde iddia ettiği hususların gerçeği yansıtmadığını, bilirkişi raporunda tespit edilen oranları da kabul etmediğini, önünde seyreden aracın hatalı manevraları ve kural ihlallerinin olabileceğinin de dikkate alınması gerektiğini, önde giden aracın kendi önündeki aracı sollamak istediğini, sinyal verip bir miktar şeridinden ayrılarak sola doğru manevra yaptığını, bunun üzerine kendi aracını kullanan kişinin de normal seyirde devam ederken öndeki aracın sürücüsünün bir anda önündeki aracı geçemeyeceğini anlayıp geri manevra yapması neticesinde trafik kuralını ihlal ettiğini, bu esnada kaçacak yeri kalmayan kendi aracının sürücüsünün de önünde seyreden araca çarptığını, olaya karışan karşı tarafa ait aracın nereden geldiği, geldiği yerdeki çıkış saati, kamyonet sürücüsünün tek başına sürüş süresinin ve uykusuz kalınan sürenin ne kadar olduğu hususunun önemli olduğunu, nitekim pek çok olayda bunun tespit edildiğini, davacı tarafın dilekçesinde talep ettiği maddi tazminat miktarının son derece fahiş olduğunu, dosyadaki bilirkişi raporunu kabul etmediğini, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; diğer davalı …’e ait olan ve müvekkil şirket tarafından … nolu Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet poliçesi ile sigortalanan … plaka sayılı aracın 17.05.2018 tarihinde karıştığı trafik kazasının oluşumunda kusurlu olarak yer aldığını, ancak aracın söz konusu poliçe teminatı altına alınmış olmasının teminatın tamamen ve otomatik olarak ödeneceği anlamına gelmeyeceğini, bu nedenle yargılamaya konu olan kazaya karışan araçların ve şahısların kusur dağılımına ilişkin maddi gerçeğin yerel mahkemece bilirkişi heyetinden alınacak ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzimi ile saptanması gerektiğini, davacı tarafın talepte bulunmuş olduğu değer kaybının poliçe teminatları dışında olduğunu, haksız açılan bu davanın reddini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2020 tarih, … Esas … karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “.. dava, “Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)” davasıdır.
Somut olayda ; 17/05/2018 günü davacıya ait … plakalı aracın kendi sevk ve idaresi altında iken davalı … idaresindeki … plakalı aracı ile … caddesi istkametindeki … caddesini takiben seyredip, …. kavşağına geldiğinde yakın takip yaparak hızından dolayı takip mesafesini koruyamamış aracının ön kısmı geldiğinde yakın takip yaparak hızından dolayı takip mesafesini koruyamadığını aracının ön kısmı aynı istikamette seyreden müvekkilinin aracına arkadan çarparak kazaya sebebiyet verdiğini, dava konusu kazada tespit tutanağında davalı …’in tam kusurlu bulunduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle müvekkilinin aracında önemli hasar meydana geldiğini, çeşitli tamir ve bakım servisleri ile yaptığı görüşmelerde 15.000,00 TL. civarında masrafı olduğunu, araç onarım bedelinin yanında araçta meydana gelen değer kaybı ile müvekkilinin aracında gıda maddesi nakliyesi yaptığından bu maddelerinde tamamen kullanılamaz hale geldiğini, meydana gelen kazada tam kusurlu olan araç sürücüsü aracın maliki ve aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını beyan ederek, müvekkilinin … plakala sayılı aracında ortaya çıkacak onarım bedeli tespit edilecek değer kaybı ve tüm maddi zararlarına ilişkin tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacıya verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmekle, konunun TBK.49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, KTK.85. maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar … İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” şeklinde, KTK’nun 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK’nun 91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK’nun 92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğinin düzenlendiği, dava konusu kazada davalı …’in %100 kusurlu olduğu, araçta kaza nedeni ile 6.400,00 TL hasar kaybı olduğu, mahkemece alınan raporların ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı ve davacı vekilinin tazminat miktarlarını raporlara uygun şekilde ıslah ettiği görülmekle davacının maddi tazminat taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve;
Davacının davasının KABULÜ İLE ; davacının aracının hasarı nedeniyle uğramış olduğu 6.400 TL. kazadan oluşan maddi zararı ile 6.586,99 TL. araç içerisinde bulunan taşımış olduğu zarara uğrayan gıda mamülleri bedeli olmak üzere toplam 12.986,99 TL.nin davalılardan …. açısından (poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) 03/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 17/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; kaza neticesinde telef olduğu iddia edilen gıda maddelerine dair karara dayanak teşkil eden 03/12/2019 tarihli bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, raporda telef olan gıda maddelerinin neler olduğunu, çeşidinin ve cinsinin ne olduğunu ve söz konusu malların gerçekten telef olup olmadığını, telef edildiği iddia edilen malların piyasa değerinin ne olduğu hususlarında hiç bir inceleme ve verinin bulunmadığını, bilirkişinin yalnızca faturada yazan bedelin zarar olduğunu raporuna yazdığını, bunun tespiti için bilirkişi incelemesine bile gerek olmadığını, mevcut raporun bilirkişilik kurumunun ruhuna ve mantığına aykırı olduğunu, yerel mahkemece yeterli incelemenin yapılmadığını, araçta bulunan malların fatura bedelinin zarar olarak kabul edildiğini, araçta meydana gelen zararın kazanın oluşumu ile de uyumlu olmadığını, yerel mahkeme kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin hükme esas alınan 03/12/2019 tarihli gıda mühendisi hesap raporuna ,buradaki tespitlere ve hesaplanış biçimine itiraz hakkında
“Usuli kazanılmış hak” kavramı Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ana temellerinden olup, bir davada kesinleşen kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu gibi, bu usul kuralı davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde bilirkişi raporuna itiraz düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde; “…Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları hâlinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığı güvence altına alınmıştır. Bu düzenleme çerçevesinde, bilirkişi raporunda bazı hususlarda eksiklikler mevcutsa yahut raporda bazı hususlar belirsizlik arz ediyorsa, taraflar, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik arz eden hususların ise bilirkişiye açıklattırılmasını yahut yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını temin için, raporun kendilerine tebliğinden itibaren onbeş günlük süre içinde, mahkemeye itirazda bulunabilirler. Bilirkişiye yöneltilecek olan sorular, tarafların da görüşü alınmak suretiyle somut olarak belirlenecek olursa, rapora itiraz olasılığı da önemli ölçüde azalır ve bu suretle yargılamanın uzamasının da önüne geçilmiş olur. Burada rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan onbeş günlük süre, kesin süredir; hak düşürücü bir nitelik taşır. Dolayısıyla, taraflar, bu süre içerisinde, itirazlarını dile getirmez ise bilirkişi raporu, onlar bakımından kesinleşir; yani taraflar rapora itiraz olanağını tümüyle kaybederler. Bu durum, zaten Tasarının 100 üncü maddesinde yer alan ve kesin sürelerle ilgili genel bir düzenleme öngören kuralın birinci ve üçüncü fıkralarının işlerlik kazanmasının doğal bir sonucudur…” şekilde düzenlenmiştir.
HMK’nun 280.maddesinde; “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” düzenlemesinin, 281/1 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususları, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesinin mevcut olduğu, buradaki amacın tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleri olduğu, bu durumda, yani taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu,Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir
(Nitekim yargıtay 17. hukuk dairesi’nin 2015/3253 esas, 2017/9419 karar; aynı daire 2015/10058 esas, 2018/4639 karar sayılı,2017/157 esas 2018/11631 karar sayılı ilamları)
Bu kapsamda hükme esas gıda mühendisi raporunun istinaf eden davalı vekiline uyap sistemi üzerinden elektronik posta adresine 09/12/2019 tarihinde ihtaratlı olarak tebliğ edilmiş olmasına rağmen bilirkişi raporuna yazılı olarak herhangi bir itirazda bulunulmadığı ve hiçbir beyanın sunulmadığı, bu durumun davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği, gözetilerek bu nedenle davalı vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 887,14 TL harç giderinden peşin alınan 221,79 TL harcın mahsubu ile bakiye 665,35 TL harç giderinin davalı ….den tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davalı …. tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (72,070,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 17/12/2020
Başkan Üye Üye Katip
E imza E imza E imza E imza
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.