Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1075 E. 2020/1267 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 22/12/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 02/07/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR :

:
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA İHBAR OLUNAN :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 22/12/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 22/12/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 04/09/2017 günü davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plaka sayılı otomobilin sürücüsü …ı’nın otogar istikametinden … Caddesi istikametine doğru seyrederken … idaresindeki … plakalı motorsikletin ön kısmı ile çarpışması sonucu çift taraflı yaralamalı ve maddi hasarlı meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin vücut bütünlüğünün zarar gördüğünü, telafisi mümkün olmayan izler kaldığını, ayrıca meydana gelen kaza neticesinde müvekkilinin motosikletinde hasar ve değer kaybı meydana geldiğini, araçta meydana gelen hasar ve değer kaybının tazmini için 100,00-TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkili … için 25,00-TL geçici işgöremezlik süresinde uğradığı kazanç kaybı ile 25,00-TL çalışma gücünün azalmasından doğan sürekli iş göremezlik ve 25,00-TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ve 25,00-TL bakıcı giderleri olmak üzere toplam 100,00-TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren diğer davalı yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini, müvekkillerinin yaşadıkları manevi çöküntüyü dindirebilmek adına müvekkillerinden … için 30.000,00-TL, … için 15.000,00-TL ve … için 15.000,00-TL olmak üzere toplam 60.000,00 -TL manevi tazminatın sigorta şirketi hariç diğer davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanını tekrar etmiştir.
Davalı …’ya usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; 04/09/2017 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken … Caddesi üzerinde bulunan …gideceği esnada … AVM’den çıkan müvekkilinin cadde üzerinde bulunan U dönüşüne geldiğinde sağdan gelen araçlar olması nedeni ile durduğunu, daha sonra … caddesine doğru çıkış yaparken sağa doğru geçiş yaptığı esnada sağ taraftan süratle gelen motosikletle davacının müvekkiline çarparak kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin hemen aracından inip …in yanından ayrılmadığını, ambulans geldikten sonra hastaneye kaldırılan davacının tüm tedavi aşamasında müvekkilinin ve ailesinin sürekli davacı ve ailesini aradığını ve görüşüldüğünü, kaza tespit tutanağına göre motosikletin 22 metre sürüklenmesinin motosikletin ne kadar hızlı gittiğinin göstergesi olduğunu, otomobilin motosikletliye değil motosikletin müvekkiline çarptığını, müvekkilinin aracında oluşan hasarın aracın sağ ön kısmında meydana geldiğini, kazada davacı tarafın ağır kusurlu olduğunu, davacının talep ettiği manevi tazminatın reddedilmesi gerektiğini belirterek bu sebeplerle davanın reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Şirketi’ne usulüne uygun tebligat yapılmış, davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın … numaralı Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının meblağ sigortası olmadığından poliçede üst limit olarak belirlenen tutarın her olayda otomatik olarak ödenmesinin mümkün olmadığını, müvekkil şirketinin ancak sigortaladığı araç işletenin sorumluluğu nispetinde zarardan sorumlu tutulacağını, davacı tarafından iddia edilen değer kaybı tutarının fahiş olduğunu, ZMMS Genel Şartları B.2. maddesi gereği kaza tarihinden faiz talep edilmesinin usul ve yasa gereği mümkün olmadığını belirterek bu sebeplerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/07/2020 tarih … esas … karar sayılı gerekçeli kararında özetle;”… huzurda açılan dava; yaralanmalı trafik kazası nedeniyle açılmış sürekli iş göremezlik bedeli, geçici iş göremezlik bedeli, SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen tedavi giderleri ve bakıcı gideri ile motorsiklette meydana gelen hasar ve değer kaybına ilişkin maddi tazminat ile manevi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacılardan …’ in sevk ve idaresindeki motorsiklet ile davalılardan …’ nın kullandığı ve diğer davalı tarafından sigortalanan aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasnda davacı …’ in yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile motorsiklette meydana gelen hasar ve değer kaybının davalılardan tazmininin gerekip gerekmediği hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, kazaya karışan araçlara ait trafik kayıtları, davacıya ait hasta takip dosyası ve belgeler, sigorta şirketlerine ait poliçe ve hasar dosyaları, tarafların sosyal ekonomik durumları, SGK kayıtları, Konya CBS … sor. Sayılı dosyası ve tüm belgeler celbedilmiştir.
Dosya sürekli iş göremezlik , geçici iş göremezlik süresi ve oranının tespiti ve varsa maluliyeti, davacının talep edebileceği SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen tedavi giderleri ve bakıma muhtaç olup olmadığı hususunda rapor alınmak üzere … Başkanlığına gönderilmiş, gelen raporda; % 2 maluliyet, iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği ve bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olacağı, SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen tedavi giderlerinin 1.500,00-TL olacağı, 3 ay boyunca da bakıcıya ihtiyaç duyacağı rapor edilmiştir.
Akabinde kusur ve davacının talep edebileceği hasar ve değer kaybının belirlenmesi için makine mühendisi bilirkişi …dan rapor alınmış raporda; davalı sürücü …’nın %75 oranında kusurlu, davacıya ait motorsiklette değer kaybının oluşmadığı, ancak kusur oranına göre talep edebileceği toplam hasar miktarının 2.250,00-TL olduğu tespit edilmiştir.
Dosya geçici iş göremezlik, süreki iş göremezlik, SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen tedavi giderleri ve bakıcı giderinin belirlenmesi için aktüerya bilirkişisine tevdi edilmiş gelen raporda; 10.278,88-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 12.275,65-TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 3.159,14-TL bakıcı gideri ve 1.125,00-TL tedavi gideri belirlenmiştir.
Davacılar vekili 02/05/2019 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 29.088,67-TL’ye arttırmış ve harcını da ikmal etmiştir.
Cismani zarara uğrayan kişi; yaralanması nedeniyle sürekli iş göremezlik (Maluliyet) zararını isteyebilecektir. Geçici iş göremezlik zararı olarak belirlenen sürenin sonundan başlayarak muhtemel yaşam tablosuna göre belirlenecek süre için maluliyet zararı hesabı yapılmaktadır. Maluliyet hali “gelişen durum” olarak kabul edilmektedir. Kişi maluliyet olmadan önceki işinde çalışmaya devam etmesi bu zararın olmadığına işaret etmez, maluliyetten kasıt EFOR KAYBIDIR. Alınan Adlı Tıp Raporuyla davacı da % 2 oranında MALÜL olduğunu,iyileşme süresinin 9 ayı bulacağını belirtmiştir.
Sigorta şirketleri açısından, faizin hangi tarihten istenebileceği konusuna 2918 Sayılı KTK’nun 99. maddesinde “Sigortacılar, hak sahiplerinin kaza veya zarara ilişkin tesbit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” hükmü öngörülmüş olup, anılan sekiz günün bitiminde sigortacının temerrüde düşeceği kabul edilmektedir. Bu nedenle davalı sigorta şirketine bildirim 21/09/2017 tarihinde yapılmış, temerrüt sekiz iş günü sonrası 04/10/2017 tarihinden itibaren oluşmuş, bu nedenle temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir. Kaza tarihinde mağdur olan … 17 yaşında ve işsiz olup bu nedenle müstekar Yargıtay İlamlarına göre geçici iş göremezlik talebinin reddi ile;
Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
3.159,14-TL bakıcı gideri, 12.275,65-TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 1.125,00-TL faturalandırılamayan tedavi gideri olmak üzere toplam 16.559,79-TL tazminatın davalı sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 04/10/2017 tarihinden, diğer davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 04/09/2017 tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine,
2.250,00-TL araç hasar bedelinin dava tarihinden itibaren sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
Davacı … için talep edilen 10.278,88-TL geçici iş göremezlik talebinin reddine,
Davacı vekili tarafından manevi tazminatın ödendiği bildirilmekle ve bu talep yönünden feragat etmekle manevi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine ve fazlaya ilişkin taleplerin reddine, ” şeklinde hüküm kurulduğu görülmüştür.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; 04/09/2017 tarihinde meydana gelen kazada müvekkil …’in 17 yaşında olduğunu, mahkemece geçici iş göremezlik tazminat kaleminin reddedildiğini ancak bu kararın Yargıtay ilamları doğrultusunda mümkün olmadığını, talebin kabulünün gerektiğini, çalışmak için 18 yaş şartı diye bir gerekliliğin olmadığını, alanında uzman bilirkişi tarafından hesaplanan geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, müvekkilinin 17 yaşında olmasının çalışmasına ve geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesine engel bir durum oluşturmadığını, müvekkilinin geçici iş göremezlik tazminatının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, istinaf taleplerinin kabulünü, yerel mahkemece reddedilen 10.278,88 TL geçici iş göremezlik tazminatının işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; bakıcı giderleri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğunu, dava konusu kazanın 04/09/2017 tarihinde yeni genel şartlar döneminden sonra meydana geldiğini, yerel mahkemece davacı yan için hesaplanan bakıcı gideri ve tedavi giderinin SGK’nın sorumluluğunda olduğundan reddedilmesinin gerektiğini, gerçek zararın belirlenebilmesi için davacının gelirinin daha net kriterler ile ortaya konulması gerektiğini, davacının sıva ustası olduğunu ve ilgili oda yazısına göre günlük ortalama yevmiyesinin 70,00 TL olduğu kabul edilerek aylık kazancının hesap edildiğini ve buna göre tazminata hükmedildiğini, oysa sıva ustasının işin özelliği gereği yılın belirli aylarında yapılabilen mevsimlik bir iş olduğunu, davacının gelirinin hesabı yapılırken bu hususun da dikkate alınması gerektiğini, çalışmadığı günler için daha fazla gelir elde ettiği ispat edilemediğinde net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının gerektiğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı … istinafa cevap olarak özetle; yerel mahkemece verilen geçici iş göremezlik talebinin reddi kararının usule ve yasalara uygun olduğunu, davacı …’in kaza tarihinde zaten çalışmıyor olduğunu, kaza tarihinde mahrum kalacak bir kazancının olmadığını, davacıların istinaf başvurusunun reddinin gerektiğini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava haksız fiil nedeniyle maddi manevi tazminat tazminat talebine ilişkin olup mahkemece verilen karar davacılar ve sigorta dışındaki davalılar vekilince istinaf edilmiştir.
1- İstinaf eden sigorta vekilinin tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğu, ispatlanması gerektiği itirazında;
13/2/2011 tarihli, 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla hastanelerde yapılan 98.madde kapsamındaki tedavi giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğunda bulunmakta, diğer tedavi giderleri, bakıcı, iş göremezlik tazminatları sigorta teminat kapsamı içerisinde yer almaktadır. Bu itibarla buna yönelik itiraz yerinde değildir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
Bu kapsamda, uzman doktor bilirkişiden faturasız tedavi ve bakıcı gideri konusunda rapor alınmak suretiyle değerlendirme yapılarak karar verilmesinde bir isabetsizlik de yoktur.
2- Davacı tarafın geçici iş göremezliğe yönelik itirazında;
Davacı olay tarihinde 18 yaşının altında olup çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı sabittir. Haksız fiil sorumluluğunda zarar verenin sorumlu tutulabilmesi için fiil, zarar ve uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Zararın ise haksız fiiller yönünden TBK.nın 54. Maddesinde belirtildiği şekilde kazanç kaybı olabileceği gibi çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi de bir zarar olarak kabul edilmiştir. İş gücü kaybı sebebiyle uğranacak tek kalem zarar, gelir kaybına ilişkin olan değildir. Dava konusu olayda da davacı her ne kadar 17 yaşında ve gelir getiren bir işte çalışmıyor olsa da sürekli iş göremezlik tazminatı için onsekiz yaşın altında kalınan dönem için herhangi bir işte çalışmaması zararının olmadığı şeklinde yorumlanması haksız fiilin zarar ilkesi ile bağdaşmaz. Zarar gören bu dönem içinde günlük işlerini yerine getirememesi, öz bakımını sağlayamaması da bir zarardır. Bu dönem içinde küçüğün zararının bulunmadığı ve bu süre için tazminat hesabı yapılmaması zarar veren lehine olup zararın sadece maddi olarak gelir azalması ve kazanç kaybı olduğu sonucunu doğurur. Zarar hesabında pasif dönem için dayanak teşkil eden “efor kaybına” ilişkin görüş, küçüklerin sürekli iş göremezliğinin bulunması halinde kabul edildiği gibi eforun tamamen %100 oranında kaybedildiği geçici iş göremezlik süresi için de kabul edilmelidir. (Aynı yönde) Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/9064 E- 2014/8672 K. Sayılı 29.5.2014 tarihli ilamı.
Bu nedenle mahkemece, iyileşme döneminde efor tazminatı kapsamında, geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesi yerine talebin reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan, buna yönelik davacı tarafın istinaf talebinin kabulüne karar verilmiştir.
3- Kamu düzeni sebebiyle maluliyet ve aktüer raporuna yönelik;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. (Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve vergilendirilmiş gelirin nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından, vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece, AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak “belirlenecek uzmanlık alanlarına göre” oluşturulacak heyetten (alınan raporun uzmanlıkları belli olmayan araştırma görevlilerinden alınmış) maluliyet, tazminat bilirkişisinden de karar tarihinde oluşur ise yeni asgari ücret de hesaplamada nazara alınarak yukarıdaki esaslara uygun rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu itibarla, davacı ve davalı sigorta vekilinin kamu düzeni sebebiyle istinaf taleplerinin kabulü gerekmiştir.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, davacı ve davalı sigorta vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda “kamu düzenine ilişkin” ve yukarıda belirtilen sair sebeplerle kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesi gerektiği kararı verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar ve davalı Sigorta vekilinin istinaf talebinin kamu düzeni ve yukarıda belirtilen diğer sebeplerle kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan, başvuru harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.22/12/2020

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.