Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/823 E. 2019/858 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACI : … – TC: …
VEKİLLERİ : Av. …
: Av. …
DAVALI : 1- … SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- … – TC: … …
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davalı tarafların ayrı ayrı istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 12/09/2017 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 21/07/2016 tarihinde davacı müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç Konya istikametinden Derbent istikametine seyir halindeyken karşı istikametten gelen davalı … adına kayıtlı … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması neticesinde maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazası gerçekleştiğini, kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere; müvekkilin yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu, davalı … şirketine sigortalı olan … plakalı araç sürücüsünün ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 84/g.maddesini ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğu tespit edildiğini, tedavi ve iyileşme sürecinde günlük işlerini yapamadığı gibi öğrencilik hayatına devam edememiş derslerine çalışamamış bu durum yıl kaybına dahi uğrama ihtimalini doğurduğunu, aynı zamanda yüz bölgesi gibi insanların karşılıklı iletişiminde olumlu veya olumsuz etkilere yol açabilen bu en Önemli bölgede meydana gelen değişikliğin (iz’in); aile, meslek ve sosyal yaşam alanlarında bir kısım sorunları beraberinde getireceği gelecek kaygısı ve özgüven sorunu oluşturacağı da kuşkusuz ortada olduğunu, kaldı ki; yüz bölgesinde oluşan sabit iz terimine; Türk Ceza Kanunumuzda dahi Vücut Dokunulmazlığına Karşı İşlenen Suçlar başlığı adı altında değinilerek yaptırıma bağlandığını, kaza nedeni İle manevi olarak da yıpranmış ve zarara uğradığını, kazanın gerçekleşmesi ile büyük bir şok ve tramva yaşayan müvekkilinin adeta ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalarak büyük bir bunalım yaşadığını, kaza anında ve sonrasında duyduğu bu acı ve elem duygulan adeta yaşama zevkini bertaraf etmiş daha evvelki düzen ve huzurunu manevi bütünlüğünü zedelediğini, müvekkilinin kusurlu sürücünün sebebiyet verdiği bu kaza nedeni ile büyük bir korku, endişe, kaygı, elem ve acı duyması gereği ruhsal bütünlüğünün bozulması-sarsılmasından doğan manevi zararların karşılanması gerektiğini, 6098 sayılı TBK’nın haksız fiillere ilişkin genel hükümleri ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85 ve ilgili maddeleri 6102 sayılı TTK’nın 1483 ve devamı maddeleri uyarınca; kazaya kusuru ile sebep olan sürücü ve araç maliki ile aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısının sorumlu olduğunu, müvekkilinin zararlarının tazminine ilişkin … plakalı kusurlu aracın sigortalı olduğu davalı … şirketine başvuruda bulunulmasına rağmen herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkilinin haklarının sürüncemede bırakılmaya çalışıldığını belirterek; 21/07/2016 tarihli trafik kazasında yaralanan müvekkili lehine geçici iş göremezlik süresinde uğradığı kazanç kaybı, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar, çalışma gücünün azalmasından doğan zararlar ve tedavi giderleri kapsamında kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar aleyhine fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00TL maddi tazminata hükmedilmesi, müvekkilinin iş bu yaralanma nedeni ile manevi zararlarının telafisi olarak kaza tarihinden İtibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte şimdilik davalı … aleyhine 5.000,00Tl manevi tazminata hükmedilmesi, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili 22/09/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; davaya konu kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde … nolu Trafik Sig arasında poliçesi ile 20/08/2015-20/08/2016 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin Zorunlu Karayolu Mali Sigorta Poliçesi gereğince dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluğu poliçe limiti sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber kazaya sebep olan olajda öncelikle kusur durumu ile davacının kalıcı sakatlığının bulunup bulunmadığının tespit edilmesinin gerektiğini, davacının müvekkili şirketten talep ettiği geçici iş göremezlik, tedavi gideri hukuka aykırı ölüp, müvekkil şirket bu giderlerden sorumlu olmadığından reddi gerektiğini, davacının tedaviye ilişkin masraflardan SGK ‘nın sorumlu olduğunu, davacının müvekkili sigorta şirketinden olay tarihinden itibaren faiz talebinin kabul edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı …’ya usulüne uygun tebliğ yapıldığı ancak duruşmalara katılmadığı gibi mahkeme dosyasına herhangi bir cevap da sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesinin … tarihli kararı ile; “Dava, cismani zarar nedeniyle açılan maddi-manevi tazminat davasıdır.
Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu 21.07.2016 tarihli trafik kazasının meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsünün KTK’nın asli kusurlardan 07 kod “şeride tecavüz etmek” ve 52/1.b madde hükümlerine aykırı davranmak suretiyle tam ve asli kusurlu olduğu, kaza neticesinde davacıda meydana gelen kemik kırığı nedeniyle iyileşme süresinin 1,5 aya kadar uzayacağı, bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği, SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan giderlerin 2.000,00 TL tutarında olduğu, kaza nedeniyle meydana gelen yaralanmanın iyileşme sürecinin 3 ayı bulacağı, bu süre içerisinde davacının bir başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı, sigorta poliçesinin kapsamı, kaza tarihinde yürürlükte bulunan ZMSS Genel Şartları ile 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince davacının geçici iş göremezlik, bakıcı giderleri ve SGK tarafından karşılanmayan ve belgelendirilemeyen tedavi giderlerini isteme hakkının olduğu dosya kapsamında aldırılan kusur, malüliyet ve aktüerya raporlarının denetime elverişli, gerekçeli, usul ve yasaya uygun oldukları değerlendirilmekle hükme esas alınmaları suretiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine; davacının davasının kabulü ile 21/07/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacı …’in geçici iş göremezlik kaybından dolayı 1.951,65 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 2.000 TL. ve bakıcı gideri zararından dolayı 1.152,90 TL. olmak üzere toplam 5.104,55 TL. Tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması ve faiz yönünden de dava tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla ) davalılar … ile … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur oranları ile sosyal ve ekonomik durumları, kaza neticesi davacının duyduğu elem ve hak ve nesafet kuralları dikkate alınarak 2.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’dan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davanın kısmen kabul kısmen reddine; davacının davasının kabulü ile; 21/07/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacı …’in geçici iş göremezlik kaybından dolayı 1.951,65 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 2.000 TL. ve bakıcı gideri zararından dolayı 1.152,90 TL. olmak üzere toplam 5.104,55 TL. Tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması ve faiz yönünden de dava tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla ) davalılar … ile … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile, 2.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’dan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …Ş. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece tedavi gideri, geçici iş göremezlik tazminatı ve geçici bakıcı gideri tazminatı bakımından açılan davanın kabulüne karar verildiğini, kabul edilen bu kalemler bakımından müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, geçici iş göremezlik zararı açısından da davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, meydana gelen kazada nedeniyle geçici iş göremezlik gideri, geçici bakım gideri ve tedavi giderinden dolayı oluşan sorumluluğun SGK’na ait olduğunu, kazazedenin sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi sürecinde ortaya çıkan giderlerin tedavi gideri kapsamında olduğunu buna ilişkin sorumlu kurumun da SGK olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin geçici iş göremezlik, geçici bakım ve tedavi gideri bakımından sorumluluğu bulunmadığından müvekkili şirket aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 24/07/2016 tarihinde düzenlenen mağdur ifade tutanağında davacı …’in her türlü şahsi hakkından vazgeçtiğinin hukuk mahkemelerindeki dava hakkından feragat ettiğinin görüldüğünü ancak Yerel Mahkemeye açılan davanın bu nedenle reddinin gerekirken kabul edilerek aleyhine tazminat kararı verilmesinin anlaşılamadığını, ayrıca mağdur ifade tutanağında ve trafik kazası tespit tutanağında belirtildiği gibi davacının Konya – Derbent istikametine giden … plakalı … yönetimindeki araçta değil, Derbent – Konya istikametine giden … plakalı … yönetimindeki araçta yaralandığının görüldüğünü, bu durumun yanlış bir değerlendirme olduğunu, kaza anında davacının … plakalı araçta bulunduğunu, ruhsat sahibi olduğu … plakalı aracın olay gününde trafiğe çıkmasında herhangi bir engel ya da eksikliğin bulunmadığını, aracın sevk ve idaresini sağlayan …’ın kusuru oranında bilirkişi incelemesiyle dosya kapsamında açık ve net bir şekilde ortaya koyulduğunu, söz konusu kazanın araçtan kaynaklanmayıp aracı sevk ve idare eden şoförün kusur ve hatalı kullanımı sebebiyle gerçekleştiğini, bu durumun kaza tespit tutanağından da anlaşıldığını, bu nedenlerle şahsının sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılması ile talepleri doğrultusunda davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, Yerel Mahkemece verilen kısmen kabul kısmen red kararına karşı davalı …Ş. Vekili ile davalı …’nın ayrı ayrı istinaf itirazları doğrultusunda kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesine ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
1086 sayılı HUMK’nın 381-389.maddelerinde ve (6100 sayılı HMK.nin 294. – 297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK.nin 297/2. maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Ayrıca ilamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. Gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili İcra Mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. -1997/776 K.; 22.03.2006 gün ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 gün ve 2008/12-451 E.- 2008/453 K. sayılı ilamları)
6100 sayılı HMK’nın 24 üncü ve 26 ncı maddelerine göre, yargıç, tarafların talebi olmadan bir uyuşmazlığı kendiliğinden inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya icra takibini yapmaya zorlanamaz. Yargıç, bir davada tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Ancak, duruma göre talepten daha azına karar verilebilir. Yargıcın, tarafların talepleriyle bağlı olmadığına dair kanun hükmü veya kamu düzenini ilgilendiren bir durum varsa bu kural uygulanmaz. Örneğin, sosyal güvenlik hakkı, anayasa ile güvence altına alınmış vazgeçilemez temel sosyal haklardandır. Bu sebeple, hizmet tespiti davalarında davadan feragat geçersizdir. Yine bütün davalarda yargılama giderleri, harç ve vekâlet ücreti konusunda tarafların bir talebi olmasa dahi mahkeme, kamu düzenini ilgilendiren bu konularda re’sen hüküm kurmak zorundadır.
6100 sayılı HMK’nun 26/1 maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nun 176. maddesi (HUMK’nun 83. md.) ve devam maddelerinde ıslah müessesesi düzenlenmiş olup, bu yolla, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanı sağlanmıştır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde, ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Islahla, dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.
İfade olunan yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda; dava dilekçesinde açıkça talep edilmeyen bakıcı giderinin ıslah dilekçesiyle talep edilmesinin mümkün olmadığı, bu yöndeki kararın, dava dilekçesindeki talebin aşılması mahiyetinde ve ıslah müessesine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olacağı, bakıcı giderine ilişkin açılmış ve harcı yatırılmış bir dava bulunmadığı,dava dilekçesindeki açıklamalardan talebin geçici ve sürekli işgörmezlik zararına ilişkin olduğu halde yazılı şekilde talepten fazlasına olacak şekilde ayrıca 1.152,90 TL bakıcı giderine hükmedilmesi kamu düzenine aykırı nitelikte olup bu husus resen gözetilmiş olup bu halde davalıların buna yönelen istemleri yerindedir.
(Nitekim 17 hd nin 2014/23214 esas 2017/4406 karar,2015/7913 esas 2018/3722 karar sayılı ilamları)
Davalı …’in husumetin kendine yönetilemeyeceği işleten sıfatına haiz olmadığı,sorumluğunun bulunmadığı istinafı açısından ;
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır.
2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir.
Karayolları Trafik Kanunun 85 maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Aynı yasanın 88. Maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi ile motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ayrıca birden fazla kişinin zararı tazminat ile yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine TBK 61. Maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” demekle birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da herhangi bir tazminat yükümlülüğün şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
Somut olayda da davacı vekilinin meydana gelen zararını işleten olan davalıdan istediği,davalının işletenlik sıfatının bulunduğu,davalı dışı sürücünün tamamen kusurlu olmasının davalı işletenden bu zararın istenmesine engel olmayacağı,davalının olayda müteselsil sorumlu olduğu anlaşılmakla bu halde davalının itirazları yerinde değildir.
Davalı …’in davacının ceza dosyasında şikayetinden vazgeçtiğini ve bu nedenle tazminat talep edemeyeceği istinafı yönünden
Ceza mahkemesindeki vazgeçmenin hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davasının etkisi olay tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 73. maddesinin 7. bendinde öngörülen iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bu koşullar, vazgeçme ile ceza dosyasının düşmesi ve kişisel hakkın saklı tutulmamış olmasıdır. Anılan Kanun maddesinde “kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Bu halde Cezadaki kamu davasının şikayetten vazgeçme ile düşmesi, TCK 74/2. maddesi gereğince uğranılan zararın tazmini için açılan şahsi hak davasını ve 74/3. maddesi gereğince tazminat ve yargılama giderlerini etkilemez. Suçtan zarar görenin, kamu davasının düşmesi halinde şikayetinden vazgeçmesiyle bu düşme gerçekleşse bile açıkça vazgeçme sırasında şahsi haklarından vazgeçtiğini açıklamış ise ancak hukuk mahkemesinde dava açılamaz. Davacının yapılan soruşturmada şikayetçi olmadığını beyan ettiği ancak şahsi haklarından ayrıca feragat etmediği anlaşılmıştır. Şikayetçi vazgeçme sırasında şahsi haklarından vazgeçtiğini açıklamış ise hukuk mahkemesinde dava açılamaz. Şu durumda, davacının yukarıda bahsedilen şekilde şahsi haklarından vazgeçtiğine dair açık ve ayrı bir beyanı bulunmadığından davalının bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde değildir.
Nitekim Yargıtay 4. HD nin 2016/13195 esas 2019/504 karar sayılı ilamı
Davalı … vekilinin kabul edilen kaçınılmaz tedavi gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 20/08/2015 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilen talepten fazlasına olacak şekilde ayrıca 1.152,90 TL bakıcı giderine hükmedilmesinin kamu düzenine aykırı nitelilik oluşturması dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesinedair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı tarafların istinaf başvurularının KABULÜ İLE; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarihli, … Esas, … Karar sayılı ilamının usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunmaması nedeni ile KARARIN KALDIRILMASINA,
HMK 353/1-b.2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, Buna göre;
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
2-Davacının davasının KABULÜ ile; 21/07/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacı …’in geçici iş göremezlik kaybından dolayı 1.951,65 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 3.951,65 TL. Tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması ve faiz yönünden de dava tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla) davalılar … ile … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacının dava dilekçesinde talep edilmeyen, ıslah dilekçesi ile talepte bulunulan 1.152,90 TL bakıcı gideri yönünden talepleri açısından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Davacının manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’dan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 406,55 TL harçtan alınan 102,47 peşin harç ile 14,02 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 116,49 TL harcın mahsubu ile bakiye 290,06 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (Davalı … şirketinin 192,30 TL’sinden sorumlu tutulmasına)
4-Davacı tarafından yapılan 138,47 TL peşin harç ve 14,02 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 152,49 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (Davalı … şirketinin 101,10 TL’sinden sorumlu tutulmasına)
5-Davacı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi gideri, 600,00 TL Adli Tıp gideri, 394,80 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.794,80 TL yargılama giderinden kabul oranına göre hesaplanan 1.057,13 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (Davalı … şirketinin 700,87 TL’sinden sorumlu tutulmasına)
6-Davacının maddi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından davacı yararına maddi tazminat davasının kabul edilen miktarı üzerinden yürürlükteki AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen ve takdir edilen 2.725,00 TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Davalı …Ş. maddi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından davalı yararına maddi tazminat davasının reddedilen miktarı üzerinden yürürlükteki AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen ve takdir edilen 1.152,90 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı …ne ödenmesine,
8-Davacının manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından davacı yararına yürürlükteki AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen ve takdir edilen 2.000,00 TL ücreti vekaletin davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine,
9-Artan gider avansı olması halinde HMK m.333 uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden ;
10-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı …ne iadesine,
11-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı …’ya iadesine,
12-Davalı … tarafından yapılan 121,30 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …’ya verilmesine,
13-Davalı …Ş. tarafından yapılan 121,30 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …Ş. ‘ya verilmesine,
14-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
15-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri elli sekiz bin sekiz yüz (58.800,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip