Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/814 E. 2019/1026 K. 23.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- …
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
3- … – (T.C. Kimlik No: …)
4- … – (T.C. Kimlik No: …)
5- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – …
DAVALILAR : 1- … SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ : Av. … – …
2- … – (…)
3- … – (…)
VEKİLİ : Av. … – …
DAVANIN KONUSU : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 03/10/2017 tarihli dava dilekçesinde; 02/07/2017 tarihinde Konya ili Karatay ilçesi, Büyükkumköprü Ahmet Güzel Caddesi kavşağında meydana gelen trafik kazası sonucunda … plakalı araçta bulunan davacıların yaralandığını, kaza sonrasında tutulan kaza tespit tutanağında davalı …’e ait olup davalı … tarafından kullanılan … plakalı aracın kırmızı ışıkta geçtiği ve tam kusurlu olduğu, davacıların bulunduğu ve davacı … tarafından kullanılan aracın ise kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini, davalı sürücü …’in 03/07/2017 tarihinde kolluğa verdiği ifadesinde kavşağa kırmızı ışık yandıktan sonra girdiğini itiraf ettiğini, davalı sürücü …’in kazadan en az iki saat sonra alınan Adli Muayene raporunda 1.93 promil alkollü olduğunun da tespit edildiğini, davalı …in kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, davalı …’in cezalandırılması için Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca … nolu soruşturma dosyasının açıldığını, trafik kazasına neden olan … plakalı aracın davalı … Sigorta A.Ş. tarafından … poliçe nosu ile ZMMS kapsamında sigortalandığını, davalı sigorta şirketine 17/07/2017 tarihinde başvuru yapıldığını, davalı sigorta şirketine 21/08/2017 tarihinde tebliğ edilen başvuruya eksik evrakların ikmali talepli cevap verldiğini, eksik evrakların tamamlanıp 2. Kez 07/09/2017 tarihinde ek dilekçe verildiğini, ek dilekçenin 11/09/2017 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmesine rağmen 15 günlük yasal süre içerisinde cevap verilmediğini, davacı sürücü …’nın tedavisinin yapıldığını, yaralanan diğer davacıların (eşi,oğlu, ablası ve Yeğeni) zamana yayılan tedavileri nedeniyle bir ay işine devem edemediğini ve kazanç kaybına uğradığını, serbest ticaretle uğraşan davacı…’nin aylık kazancının 4.000 TL. olup kaza nedeniyle kırılan cep telefonunun tamiri için 885.000 TL. ödediğini de beyan ederek, öncelikle kazaya neden olan … plakalı aracın 3. Şahıslara devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davacı … için 1.000 TL. Maddi ve 5.000 TL. manevi tazminat, … için 1.000 TL.maddi tazminat ve 10.000 TL. manevi tazminat, … için 5.000 TL. Manevi tazminat, davacı … için 1.000 TL. maddi ve 20.000 TL. manevi tazminat, … için 100,00 TL. maddi tazminat ve 5.000 TL. manevi tazminat olmak üzere toplam 48.100 TL. tazminatın kaza tarihi olan 02/07/2017 tarihinden itibaren işlleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalı sigorta şirketi yönnüden maddi tazminatın sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılardan … ve … vekili 30/10/2017 tarihli dilekçesiyle; davada ispat yükünün bizzat davacıların üzerinde olduğunu, kazanın oluşumundaki kusurun davacılara ait olduğunu, ceza soruşturması ve kovuşturmasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, talep edilen tazminat miktarlarının oldukçu yüksek olduğunu beyan ederek, davacıların davasının reddini talep etmiştir.
Davalılardan … Sigorta A.Ş. 12/06/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde : davacıların mevzuata uygun olarak müvekkil şirkete başvurmadığından dava şartı yokluğu sebebi ile davasının usulden reddi gerektiğini, bedeni hasarlar ile ilgili başvurular usulüne uygun zorunlu belgeler ile yapılmadığı gibi, bakıcı giderleri ve cep telefonu ile ilgili başvurunun müvekkil şirkete hiç yapılmadığını, davacıların özürlülük öçütü sınıflandırmasına göre sürekli sakatlık raporu alana kadarki, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderlerinin de teminatta olmadığını, iş bu sebeple geçici iş göremezlik taleplerinin tümünün reddine, bakıcı giderleri için ise sürekli sakatlık raporu alana kadar olan kısmının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Kazaya karışan aracın trafik kaydı getirtilmiş, UYAP aile nüfus kayıtları çıkartılmış, kazaya ilişkin Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasına ilişkin ilgili belge suretleri ve Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyasına ilişkin belge suretleri, davalı sigorta şirketinden ilgili belge suretleri dosyamıza getirtilmiş, SGK tarafından davacılara yapılan bir ödeme olup olmadığı araştırılmış, gerçek kişi olan tarafların ekonomik ve sosyal durumları araştırılmış, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan kusur raporu, Necmettin Erbakan Üniversetisi Meram Tıp Fakültesinden heyet bilirkişi raporu ile tazminat bilirkişisinden tazminat ve ek rapor raporu alınmıştır.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ
Konya … ASLİYE Ticaret Mahkemesi tarafından verilen … tarih … Esas … sayılı kararı ile; “Somut olayda ; Davalılardan … Sigorta A.Ş. vekili davacının dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru şartını itirazında bulunmuş ise de; davacıların dava açmadan önce 2918 s. KTK.nun 97. maddesi gereğince davalı sigorta şirketine başvurunun yapıldığı ve dava şartının mevcut olduğu görülmüştür.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın kusur raporuna göre ; dava konusu kazada davalı sürücü …’in %100 (Yüzde yüz) oranında kusurlu, Sürücü …’nın kusursuz olduğu belirlenmiştir.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan Necmettin Erbakan Üniversetisi Meram Tıp Fakültesinden heyet bilirkişi raporuna göre ; …’ın toplam tedavi masraflarının 6.000 TL. olduğu, bu miktara 9 ay boyunca kazanç kaybının ve bakıcı giderlerinin de eklenmesinin uygun olacağını, bu hesaplanan giderlerin SGK tarafından karşılanmayacağını, giderlerin sigorta şirketi veya kusurlu tarafça kusur oranında paylaştırılmasının uyğun olacağını, …’nın toplam tedavi masraflarının 3.000 TL. olduğu, bu miktara 4 ay boyunca kazanç kaybının ve bakıcı giderlerinin de eklenmesinin uygun olacağını, bu hesaplanan giderlerin SGK tarafından karşılanmaacağını, giderlerin sigorta şirketi veya kusurlu tarafça usur oranında paylaştırılmasının uyğun olacağını, …’ın toplam tedavi masraflarının 4.500 TL. olduğu, bu miktara 6 ay boyunca kazanç kaybının ve bakıcı giderlerinin de eklenmesinin uygun olacağını, bu hesaplanan giderlerin SGK tarafından karşılanmayacağını, giderlerin sigorta şirketi veya kusurlu tarafça kusur orunanda paylaştırılmasının uygun olacağını, …’nın toplam tedavi masraflarının 250,00 TL. Olduğu, bu miktara 15 gün boyunca kazanç kaybının ve bakıcı giderlerinin de eklenmesinin uygun olacağını, bu hesaplanan giderlerin SGK tarafından karşılanmaacağını, giderlerin sigorta şirketi veya kusurlu tarafça kusur oranında paylaştırılmasının uygun olacağı belirlenmiştir.
Dosya kapsamı uygun görülerek, hükme esas alınan tazminat bilirkişisinin raporuna göre ; davacılardan …’nın geçici iş göremezlik dönemi maddi zararının 5.252,64 TL. Belgelendirilemeyen tedavi giderlerinin 3.000 TL. Olduğu, davacılardan …’ın geçici iş göremezlik dönemi maddi zararının bulunmadığı, belgelendirilemeyen tedavi giderlerinin 6.000 TL. Olduğu belirlenmiştir.
Yine dosya kapsamı uygun görülerek, hükme esas alınan tazminat bilirkişisinin ek raporuna göre ; davacılardan …’ın geçici iş göremezlik dönemi maddi zararının 7.848,60 TL. Sürekli iş göremezlik dönemi maddi zararının 18.819,08 TL. Ve belgelendirilemeyen tedavi giderlerinin 4.500 TL. Olduğu, davacılardan …’nın geçici iş göremezlik dönemi maddi zararının 748,80 TL. ve belgelendirilemeyen tedavi giderlerinin 250,00 TL. Olduğu belirlenmiştir.
Davacılar vekilinin 22/01/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle ; fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla … için 885,00 TL.si cep telefonu tamir masrafı, 250 TL. si tedavi masrafı olmak üzere toplam 1.135,00 TLsi maddi tazminat ile 5.000 TL. Manevi tazminat, … için 8.252,64 TL. Maddi tazminat ile 10.000 TL. Manevi tazminat, … için 31.167,68 TL. maddi tazminat ile 20.000 TL. Manevi tazminat ve … için tedavi gideri olaraktopam 6.000 TL maddi tazminat ve 5.000 TL. Manevi tazminat olmak üzere toplam 91.555,32 TL. Tazminatın (46.555,42 TL. Maddi ve 45.000 TL. Manevi tazminat)ın kaza tarihi olan 02/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ( davalı sigorta şirketi yönünden maddi tazminat talebinin ve sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsilini istemişlerdir.
Davacıların bilirkişi raporlarına uygun olan 46.555,42 TL. maddi tazminat talebinde bulunduğundan davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacıların manevi tazminat yönünden yapılan incelemede ise ; kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur oranı, kazanın oluş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ve manevi tazminatın amacı göz önünde bulundurularak davacıların manevi tazminat taleplerinin de kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece dosya kapsamında alınan kusur incelemesinde Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Daire Başkanlığı tarafından tanzim edilen ve hükme esas alınan … tarihli rapora itiraz ettiklerini ancak itirazlarının gerekçe belirtilmeksizin reddedildiğini, bilirkişi raporunda gerçeğe aykırı tespitler olduğunu, kazada yaralanan davacıların 5 kişilik otomobilde 8 kişi olarak seyahat ettiklerini, ayrıca kaza esnasında emniyet kemerlerinin takılı olmadığını, otomobilde küçük davacılar için gerekli özel bebek koltuğunun da bulunmadığını, bu nedenlerle maddi gerçeğe aykırı tespitlerle tanzim edilen bilirkişi raporuna itibar edilerek verilen hükümde isabet bulunmadığını, maluliyet raporlarına karşı yaptıkları itirazın da reddedildiğini, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden bilimsel verilere uygun hükme ve denetime elverişli rapor aldırılmasının son derece elzem olduğunu, ayrıca maddi tazminat hesaplama raporlarına karşı itirazlarının da olumlu veya olumsuz şekilde bir karar verilmediğini, dosya kapsamında bulunan maddi tazminat hesaplama raporlarında cep telefonu tamir masrafına ilişkin herhangi bir değerlendirme ve tespitin bulunmadığını, davacılardan…’nin cep telefonunun taraflar arasında gerçekleşen kazada kırılmış olduğu, objektif zarar miktarı ve kaza ile zarar arasındaki uygun illiyet bağının da davacı tarafça usulüne uygun bir biçimde kanıtlanmadığını, ayrıca takdir edilen manevi tazminat miktarlarının da kazanın oluşumu, tarafların kusur durumları, tarafların ekonomik durumları ile güncel ekonomik koşullar ve manevi tazminatın amacının nazara alındığında oldukça yüksek olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili sunduğu istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın istinaf talebinin davacı … yönünden usulden reddinin gerektiğini, bu davacı lehine hükmedilen maddi tazminat miktarının 1.883,80 TL olduğunu ve istinaf sınırının altında olduğunu, esasa ilişkin ise; ilgili mevzuat düzenlemeleri ve Yargıtay’ın yerleşik kararlarının göz önüne alındığında dava konusu trafik kazası nedeniyle davacılarda meydana gelen yaralanmalar nedeniyle belgeye dayanmayan tedavi giderlerinden davalı araç sahibi ile birlikte davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığını, davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik zararı ile bakıcı giderinden sorumlu olmadığına ilişkin beyanının yasal düzenlemeye aykırı olduğunu, yargılama sürecinde kusura ilişkin rapor alındığını, Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığının … tarihli raporu ile kırmızı ışık ihlali yapan davalı sürücü …’in %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bilirkişi raporunun kazanın oluş şekline ve ceza soruşturması dosyasına toplanan delillere uygun olduğunu, davalı tarafın kusura ilişkin yeniden bilirkişi raporu alınmasına yönelik itirazlarının davayı gereksiz yere sürüncemede bırakma amaçlı talep olduğunu, davacıların bulundukları araçta emniyet kemelerini takıp takmadıkları, çocuk bağlama sistemlerinin olup olmadığı iddialarının afaki olduğunu, söz konusu iddiaların dava konusu kazanın meydana gelmesine etki edecek nedenler olmadığını, kaza sonucu oluşan yaralanmalar nedeniyle Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nden maluliyet ve tedavi giderlerine yönelik heyet raporu alındığını ve bu raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğunu, davalı tarafın manevi tazminatın fazla olduğuna ilişkin iddialarının da dava konusu kazanın oluş şekli, davalı sürücünün tam kusuru, kaza esnasında yüksek oranda alkollü oluşu ve kırmızı ışık ihlalinde bulunması, kaza neticesinde aynı aileden olan davacıların uğradığı zararın büyüklüğünün göz önüne alındığında hüküm altına alınan manevi tazminatın daha yüksek belirlenmesi gerektiğini beyan ederek davalı tarafın haksız ve hukuka aykırı istinaf taleplerinin reddi ile mahkeme kararının onanmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı … şirketinin istinaf isteminin, Yerel Mahkemece
harç yatırılmamış olması nedeni ile reddine ilişkin ek kararının istinaf edilmeyerek kesinleşmiş olduğu görülmüştür.
1-Davacılardan… yönünden yapılan istinaf incelemesinde;
İstinaf incelemesine konu alacak 748,80- TL geçici iş göremezlik, 250- TL faturasız tedavi giderleri, 885-TL cep telefonu tamir masrafı olmak üzere toplam 1883,80-TL olup mahkemece bu miktarın kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilince hükmedilen bu alacak istinafa konusu edilmiş bulunmakla, HMK’nın 341/2. maddesi gereğince alacak miktarının karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (4.400 TL) altına kaldığından, kabul edilen miktar açısından karar kesin olduğundan HMK nın 352.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davalılar vekilinin “bu davacının maddi tazminat istemine yönelik” istinaf başvuru dilekçesinin kesinlik nedeniyle usulden reddi gerekmektedir.
2-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
6100 sayılı HMK’nin Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinin 2. fıkrasına göre “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Kanunun aradığı bu şekil, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetine sebep olabilecek, kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir. (HGK 2013/9-1989 Esas 2014/657 Karar sayılı ilamı)
Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
6100 sayılı HMK’nın 298. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren yasa yolu açık olan son kararlardandır. Bu kararla, mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
Ayrıca ilamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. Gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili İcra Mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. -1997/776 K.; 22.03.2006 gün ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 gün ve 2008/12-451 E.- 2008/453 K. sayılı ilamları)
Bu değerlendirmeler ışığında somut olayda, mahkemece tazminata hükmedilirken “kaza tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine” denilmiş olmasına karşın “kaza tarihinin” belirtilmemiş olması ve bu şekilde hükmün infazında belirsizlik doğmuş bulunması karşısında, bu yönden hüküm tam olarak infazı kabil nitelikte olmadığından kaza tarihinin yazılarak hüküm kurulması gereği nedeniyle hükmün kaldırılması gerekmiştir.
3- Davanın esası yönünden;
A-Davalı vekilinin davacıların emniyet kemeri ve istiap haddi iddiası ile ilgili olarak;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır.
Buna göre, zarar görenin zarar katılması veya zararın artmasına sebep olduğu hallerde zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418)
Yukarıda da açıklamalar dikkate alındığından davacının müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılabilmesi için zararın bu nedenle artması zarar ile mağdurun eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.
Davalı taraf yaptığı tüm savunmalarda, davacıların araçta emniyet kemeri takmamış olması ve araç istiap haddini aşacak biçimde yolcu taşıması nedeniyle müterafik kusurlu olduğunu ve zararı ağırlaştırdığını ifade etmiş, mahkeme tarafından bu hususta herhangi bir inceleme ve irdeleme yapılmamıştır.
Somut olayda; davacıların bulunduğu, davacı…’nin sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araçta yolcu olarak bulunmaktadırlar.
Bu durumda mahkemece; ceza dosyası fiziken veya bunun mümkün olmaması halinde uyaptan tamamının taranarak göndertilmesi de sağlanarak, davacılardan…’nin ceza duruşmasında iddia edilen savunması üzerinde de durularak ve tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, yaralanan davacıların kaza anında emniyet kemeri takıp takmadığının araştırılması, emniyet kemeri takmaksızın araçta bulunduklarının anlaşılması halinde, bu durumun zararın doğması ya da artmasında etkili bir husus olup olmadığının irdelenmesi; yine, yaralanan davacıların aracın niteliği ve kapasitesine göre, istiap haddini aşacak biçimde yolcu olup olmadıkları ve bu durumun zararın doğumu ya da artmasında etkili olup olmadığının, gerektiğinde uzman bilirkişiden rapor da alınarak irdelenmesi; emniyet kemeri takmama ve istiap haddi aşımı hususlarının tespiti halinde, BK’nun 44. maddesi (TBK 52. md.) uyarınca bu konudaki Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında göre toplamda % 20 oranı da geçilmeyecek şekilde (tek bir sebebin varlığı halinde % 20, her iki durumun varlığı halinde dahi % 20 oranı geçilmeyecek şekilde) indirim gerekip gerekmediğinin hükümde tartışılması, ondan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Bkz. Aynı yönde emsal Yargıyat 17. Hukuk Dairesinin 2015/10460 Esas, 2018/5519 Karar sayılı ilamı ve diğer kararları)

B- Davalıların maluliyete yönelik itirazında;
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/15557 E, 2018/7758 K ), haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Buna göre, eldeki dosyaya baktığımızda yaralanmaya neden olan kaza 02/07/2017 gününde meydana gelmiştir. Buna göre maluliyet raporunun kaza tarihine göre “Sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin Yönetmelik” hükümlerine uygun olarak Üniversite Adli Tıp Anabilim Dalı uzman heyetinden alınan usule uygun raporla davacıların maluliyet oran ve sürelerinin belirlendiği görülmüştür. Bu nedenle, usulüne ve uygun yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınmasına bir isabetsizlik bulunmadığından buna yönelik davalı taraf itirazının yerinde olmadığı görülmüştür.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması,denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı,aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği,bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır.
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda (2) numaralı bentte belirtilen kamu düzenine ve (A) belirtilen sebeple, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılardan … için maddi tazminata yönelik, kabul edilen miktar açısından karar kesin olduğundan HMK nın 352.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davalılar … ve … vekilinin bu kısma yönelik istinaf başvuru isteminin ayrı ayrı REDDİNE,
2-Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma sebebine göre davalılar … ve … vekilinin sair itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar … ve …’in, başvuru harcı dışında kalan, peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran ilgili davalı tarafa iadesine,
6-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
8-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip