Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/644 E. 2019/670 K. 12.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :
TARİHİ :
NUMARASI :

DAVACILAR :

VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ :
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ :
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 13/03/2018 tarihli dava dilekçesinde özet olarak; muris… 08/05/2009 tarihinde … plakalı aracı aracı ile Cihanbeyli ilçesinden Konya ili istikametine doğru seyir halinde iken 18.km’de aracın hakimiyetini kaybederek yoldan çıkarak atık su borusuna çarptığını, bu kaza sonucu…’in hayatını kaybettiğini, murisin ölümü ile müvekkillerinin murisin desteğinden yoksun kaldıklarını, kazaya karışan aracın davalı … nezdinde sigortalı bulunduğunu, davalı sigorta şirketine müvekkillerinin uğradığı zararların ödenmesi için müvekkilleri tarafından Konya … Noterliği vasıtasıyla 02/03/2018 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname çekildiğini, kaza tarihinde zorunlu mali mesuliyet sigortasının kaza başına 150.000 TL olduğunun, uğranılan zararın bu miktarın çok üstünde olduğunun belirtildiğini ancak davalı şirket tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını ve açıkladığı nedenlerle müvekkillerinin mahrum kaldığı destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limiti olan 150.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 05/05/2018 tarihli beyan dilekçesiyle özet olarak; davanın zamanaşımına uğradığını, desteğin ölümü nedeniyle oluşan maddi zararlardan müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müteveffanın kazaya %100 kusuruyla sebebiyet vermesi nedeniyle davacı yanın talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatının poliçe teminatı dışında bulunduğunu, müteveffanın emniyet kemerini takmadığı için müterafik kusurlu olduğunu ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine, müvekkilinin sorumlu tutulması halinde sorumluluğun azami 150.000 TL ile sınırlı olmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen 18/04/2019 tarihli gerekçeli karar ile; “Dava, trafik kazası sonucu destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda ; 2918 s. KTK.nun 90. maddesinde yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişikliğe göre, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın 02/02/2016 tarihinde yürürlüğe giren C.11 maddesine göre, “Bu Genel Şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır.”
Davalı tarafa ait aracın ZMMS poliçesinin 06/05/2009 tarihinde düzenlenmesi kazanın da 08/05/2009 tarihinde meydana gelmesi nedeniyle, ihtilafın 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na değil, 15/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na tabi olduğu anlaşılmıştır.
15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın A.1/1. maddesine göre, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.”
2918 s. KTK.’nun 90. maddesinin 26/04/2016 tarihinden önceki (08/05/2009 kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan) hükmüne göre, “maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 s. BK.nin 45. maddesine göre, “Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vukubulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder. Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazımgelir.”
Yukarıda yazılı yasal düzenlemelere istinaden, 15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın ve 818 s. BK.nin uygulandığı dönemde meydana gelen kazalar yönünden, sigortacıların 2918 s. KTK. ve 818 s. BK. hükümleri gereğince, zarar görenlerin uğradığı destek zararından sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
08/05/2009 günü müteveffa… sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Cihanbeyli istikametinden Konya istikametine doğru seyir halinde iken 18.km’de aracının hakimiyetini kaybedip yoldan çıkarak atık su borusuna çarpması sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazasında…’in vefat ettiği anlaşılmıştır.
Dava konusu olaya ilişkin resen seçilen tazminat hesap bilirkişisi … 16/10/2018 tarihli kök ve 18/03/2019 tarihli ek raporlarıyla davacı eş …’in destekten yoksun kalma zararının 210.290,81 TL, davacı oğul …’in destekten yoksun kalma zararının ise 5.458,56 TL olduğu, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte ve denetime elverişli olduğu anlaşılmakla; davacıların talepleriyle bağlı kalınarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde gerekçe ile davacı ….’in davasının kabulü ile 144.541,50 TL destekten yoksun kalma tazminatının 17/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olay tarihi itibariyle geçerli ZMSS ölüm klozu teminat limitiyle sınırlı olmak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı …’in davasının kabulü ile 5.458,50 TL destekten yoksun kalma tazminatının 17/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olay tarihi itibariyle geçerli ZMSS ölüm klozu teminat limitiyle sınırlı olmak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 29/05/2019 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; müteveffanın desteğinden yoksun kalan davacıların müvekkili şirkete sigortalı aracın sürücüsünün ölümü sebebiyle ZMS Sigortacısı olan müvekkili şirketten talepte bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirket tarafından tanzim edilen ZMMS poliçesinin teminatı kapsamına üçüncü kişi olmayan, işleten bakımından sigorta korumasının bulunmadığını, buna ek olarak ZMMS poliçesinin hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerini teminat altına almadığının açık olduğunu, bu yönüyle müteveffa…’in müvekkili şirkete sigortalı aracın sürücüsü olduğunun dikkate alındığında müteveffanın %100 kusuruyla sebebiyet verdiği kazaya ilişkin destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin müvekkili şirket tarafından tanzim edilen ZMMS poliçesi kapsamında olmadığının kendiliğinden kanıtlandığını, kaldı ki yansıma yoluyla zarar görmüş olan destekten yoksun kalma tazminatı talep edenlerin kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmalarının mümkün olmadığını, Borçlar Kanunu’nun 44. Maddesi uyarınca hiç kimsenin kendi kusurundan yaralanması mümkün olmadığından zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişinin sonuçlarına kendisinin katlanmasının gerektiğini, dolasıyla desteğin kendi kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesinin gerektiğini, 2. Kişinin tamamen kendi kusurlu hareketi ile kendi hayatını kaybetmesine neden oldu ise hukuka aykırılığın bulunduğunun söylenemeyeceğini, bir kimsenin hem kendi uğradığı zarara veya uğradığı zararın artmasına sebep olmasının hem de bunun tamamını bir başkasından istemesinin hukuki açıdan doğru olmayacağını, ölmüş olan desteğin kazanın meydana gelmesinde kusurunun nazara alınmayacağı yönündeki kararları hukuki açıdan dayanaksız olduğunu, davacılar için yapılacak tazminat hesabında paylar hesaplanırken geride kalan anne ve babanın paylarının dikkate alınmadığını, karara esas alınan bilirkişi raporunda hesaplama yapılırken müteveffanın anne ve babasının hayatta olup olmadığı değerlendirilmeden anne ve baba payları ayrılmadan tazminat hesaplaması yapıldığını, rapor ve bu doğrultuda kurulan hükmün eksik inceleme ürünü olduğunu, kesimlikle davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte dosyanın muhtevasına müteveffanın anne ve baba bilgilerinin de paylaşıldığı nüfus kayıt örneğinin kazandırılması gerektiğini, ona istinaden tüm itirazlarını karşılar nitelikte yeni bir bilirkişiden yeni rapor alınmasını talep ettiklerini ancak bu itirazlarının değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda her ne kadar anne …’den bahsedilmiş ve bakiye ömrü hesaplanmışsa da raporun sonunda teminatı aşan tazminat miktarı için garameten paylaştırma yapılırken anne payının dikkate alınmadığını, babanın hayatta olup olmadığına ilişkin herhangi bir bilgi ve değerlendirme olmadığını, davacı tarafça usulüne uygun bir başvuru yapılıp yasada belirlenen süre dolmadan müvekkili şirket yönünden alacağın muacceliyetinden söz edilemeyeceği gibi müvekkili şirketin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini ve temerrüde düşmediğini, bu nedenle davayı kabul anlamına gelmemek şartıyla usulüne uygun başvuru yoksa temerrüdün dava tarihi olduğunun kabulünün gerektiğini, yerel mahkemece davacı lehine temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini, kaldı ki yerel mahkeme kararında davacı yan tarafından 02/03/2018 tarihinde ihtarname çekildiği belirtilmişken faiz başlangıç tarihinin ne şekilde 17/01/2018 olarak belirlendiğinin anlaşılamadığını beyan ederek yerle mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, istinaf inceleme sonuna kadar tehiri icra kararı verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekilinin 13/06/2019 tarihli istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; Davalı tarafın istinaf dilekçesinde; oluşan maddi zarardan davalı şirketin sorumlu olmadığı, kişi tamamen kendi kusurlu hareketi ile hayatını kaybetmesine neden oldu ise hukuka aykırılığın bulunduğunun söylenemeyeceği, davacılar için yapılacak tazminat hesabında paylar hesap edilirken geride kalan anne ve babanın payının dikkate alınmadığının iddia edildiğini, davalı tarafın beyanlarındaki aleyhe hususları kabul etmediklerini, 02.01.2018 tarihinde davalı şirkete yapılan başvuru sonrasında 04.04.2018 tarihinde tazminat taleplerinin değerlendirildiğini, müvekkili … için 137.074,30-TL, … için 12.925,70-TL olmak üzere toplam 150.000-TL tazminat tahakkuk ettiğinin bildirildiğini, buna ilişkin belgelerin dosyaya sunulduğunu, davalının tazminat talebini kabulü olduğu halde yapmış oldukları bu itirazların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın rapor düzenlenirken müteveffanın nüfus kayıt örneğinin dikkate alınmamış olduğunu, yalnızca müteveffanın eş ve çocukları destekten yararlanacakmış gibi hesaplama yapılmış olduğu, raporun bu yönüyle eksik inceleme ürünü olduğu, müteveffadan destek gördüğü iddiası ile ileride anne ve baba tarafından gelecek talepte; davanın kabulü halinde ayrılan paylar toplamında %100’ün üzerinde ödeme yapmak durumunda kalınacağının beyan edildiğini, davalı tarafın bu beyanının haklı olmadığını, davalı tarafın beyanının aksine raporda desteğin annesine ilişkin destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığını, raporda da bunın açıkça belirtildiğini, bu doğrultuda yapılmış olan itirazlar da yerinde olmadığını beyan ederek davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine, masraf ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık konusu, yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf itirazına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas …Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İstinaf sebebi de nazara alındığında taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı sigortanın sorumluluğu, destekten yoksun kalma tazminatında müteveffanın anne ve babasının hayatta olup olmadıkları, hayatta iseler onların desteklik payının hesaplamada göz önünde bulundurulması gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
A- Davalı sigortanın sorumluluğu yönünden yapılan incelemede;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı tazminat istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nin “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127. maddesinde “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır.” hükmü; “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” başlıklı 128. maddesinde “Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” hükmü yer almıştır.
Ayrıca, HMK’nun 357. Maddesine göre Bölge Adliye Mahkemesinde resen göz önünde tutulacaklar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Ayrıca, HMK’nun 25./2 maddesi uyarınca hakim kendiliğinden delil toplayamaz.
Öte yandan aynı Kanun’un “Ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137. maddede “Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerinin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.” düzenlemesi yer almış, “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. maddede “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” düzenlemesi yer almıştır.
Bu itibarla, süresinde cevap dilekçesi verilmediğinden, davalı yönünden, dava konusu vakıalar inkar edilmiş sayılması gerekecek, yeni vakılar ileri sürülemeyecektir. Bu kapsamda beyan sayılan, aktüer raporundaki hesaplamaya ve hükümdeki hususlara ilişkin olmayan istinaf dilekçesindeki itirazlar ‘savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı’ ile HMK 357/1 kapsamında inceleme konusu yapılması mümkün bulunmadığından esasa yönelik itirazın da incelenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Kaldı ki;
Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar C.10. maddesi ile 12/8/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni genel şartlar C.11 maddesine göre genel şartlar yürürlük tarihi olan 01.06.2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere ve kazalarda uygulanacaktır. Bunun doğal sonucu olarak bu tarihten önceki kazalarda ve düzenlenen poliçelerde eski genel şartların uygulanmak durumundadır
Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, 6098 sayılı TBK’nun 53. maddesi gereği, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının ve güvence hesabının 91.maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin veya sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin veya sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin veya sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalan üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçının salt bu sıfatla devraldığı murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten veya sürücü üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacının zararı, desteğin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendisi üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten veya sürücü olan murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalan üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacının hakkına, desteğin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan ve sigortası yoksa Güvence hesabından talep edilmesi olanaklıdır.
Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.(emsal yargıtay 17. HD nin 2015/16596 esas 2018/8941 karar sayılı ilamı)
Bu durumda Yerleşik Yargıtay kararları ile kabul edildiği üzere; davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve kaza tarihi itibari ile uygulanması gereken Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarına göre, davalı güvence hesabının zararın tamamından kaza tarihinde geçerli olan trafik sigortası teminat limiti dahilinde sorumlu olacağından, davacıların davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri sabittir. YHGK., 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas – 411 karar; YHGK., 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas, 2012/92 karar; YHGK., 16.01.2013 gün, 2012/17-1491 esas, 2013/74 karar sayılı kararları da bu yöndedir
Nitekim aynı hususlar Yargıtay 17. HD nin 2016/423 esas 2018/10385 karar ve 2016/551 esas 2018/10403 sayılı kararında da aynen vurgulanmıştır
Bu bakımdan Davacının talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatlarına dayandığı, Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacılara yansıtılamayıp, sürücü desteğin tam kusurlu olmasının, onun desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği kazanın da 01.06.2015 tarihinden önce gerçekleşmesi nedeniyle yeni genel şartların somut olayda uygulama imkanının olmadığı, davacının, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, davacının desteğinin kazadaki kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, desteğin idaresindeki aracın ZMSS poliçesi kapsamında davalının zarardan sorumlu olduğu hususları gözetilerek işin esasının incelenmesi ve davacının tazminat talebinin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden esas yönünden de buna yönelik davalı vekilinin itirazı yerinde bulunmamaktadır.
B- Destek paylarına ilişkin itiraz yönünden;
Davalı vekili tarafından, anne baba payının aktüer hesaplamasında dikkate alınmadığı konusunda itiraz edilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.(Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16921 Esas, 2018/11076 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda hükme esas alınan aktüer bilirkişi, hesaplamasında anne payını usule uygun şekilde dikkate almış olup istinaf incelemesi sırasında uyap üzerinde çıkartılan nüfus kayıtlarına göre de müteveffa’nın kazadan önce 1994 yılında ölmüş olmasına göre hesaplamada baba payının dikkate alınmamasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
C-Davalı vekilinin faiz başlangıcının yanlış belirlendiği itirazı yönünden,
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Somut olayda, davalının da kabulünde olduğu gibi davacının dava açmadan önce 08/01/2018 davalı sigortacıya başvuruda bulunmasına, sekiz günlük sürenin sonunda mahkemece karar verildiği üzere faiz başlangıcına esas temerrüt tarihinin 17/01/2018 olmasına göre buna yönelik de davalı itirazının yerinde olmadığı görülmüştür.
Anlatılan nedenlerle, davanın kabulüne dair karara karşı davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince duruşma yapılmadan esastan reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 10.246,50 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 2.561,00 TL harcın mahsubu ile kalan 7.685,50 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda davacı Mükerrem yönünden HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren davalı açısından İKİ HAFTA içinde Yargıtay 17. HD Başkanlığı’na TEMYİZ YOLU AÇIK, davacı açısından KESİN olmak üzere; davacı Muammer yönünden ise istinaf edilen alacak kalemlerinin toplam miktarı itibariyle HMK 362/1-a gereği KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.
12/07/2019

Başkan

Üye

Üye

Katip