Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/643 E. 2019/646 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :
TARİHİ :
NUMARASI :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ :
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ :
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin davalı … vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait olan … plaka sayılı araç ile müvekkilinin oğlunun sevk ve idaresindeki aynı plakalı aracın 16/04/2017 tarihinde saat 23:15 sularında Meram Belediyesi istikametinde seyir halinde iken …Mah … Market önüne geldiğinde Meram eski sanayi istikametinden farları sönük bir şekilde gelen davalı … adına kayıtlı olan ve …’ın kontrolündeki … plakalı sayılı aracın müvekkilinin oğlunun kullandığı aracın önüne çıktığını ve kusurlu bir şekilde kazaya sebebiyet verdiğini, … adına kayıtlı … plaka sayılı aracın kavşakta trafik kurallarına aykırı bir biçimde … Caddesi’ne intikal ettiğini ve bunun neticesinde müvekkilinin oğlunun iader etmekte olduğu araç ile çarpıştığını, kaza sonrasında iki araçta da maddi hasar meydana geldiğini ancak davalı …’ın olay yerini terk ettiğini, müvekkilinin oğlunun polisleri çağırarak tutanak tutturduğunu, davalı …’ın alkollü olduğunu, trafik kurallarına uymadığını ve aracının farlarının açık olduğunu bu nedenle de kazaya sebebiyet verdiğini, kaza sonrasında Konya … Sulh Hukuk Mahkemesi’ne tespit talebinde bulunduklarını, yapılan tespitte … plaka sayılı araç sürücüsü ve sahibi davalı …’ın %100 oranında kusurlu olduğu, müvekkiline ait … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın kusursuz olduğunu, müvekkiline ait … plaka sayılı aracın onarımının mümkün olduğu ancak hasar durumunun ağır olduğu, onarımının ekonomik olmayacağı, hasarlı şekilde satılmasının elzem olduğu, toplam hasar miktarının 13.000,00 TL olacağı, kazadan sonra … plakalı araç sürücüsü davalı …’ın olay yerini kazaya karşıan araç ile birlikte terk ettiğinin tespit edildiği, kaza sonucu müvekkiline ait aracın kullanılamaz hale geldiğini, araçta değer kaybı olduğunu ve müvekkilinin mağdur duruma düştüğünü, müvekkilinin aracının 18.000,00 TL bedelle satıldığını, aracının ise söz konusu kaza tarihinde bedelinin 29.500 TL olarak belirlendiğini, Konya … Sulh Hukuk Mahkemesi’nce alınan raporun davalı sigorta şirketine tebliğ edildiğini, sigorta şirketince … hasar numarası ile dosya açıldğını ancak davalı sigorta şirketi tarafından bugüne kadar kendilerine bir ödeme yapılmadığını, kaza nedeniyle müvekkilinin aracında meydana gelen değer kaybının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun sigorta poliçesindeki limitiyle sorumlu olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen şimdilik 5000 TL’nin tahsili ile kendilerine ödenmesini, yine Konya … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik iş sayılı dosyasına yapılan 590 TL lik tespit masrafını ve yapılan yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davalı yana hükmedilmesini talep ve dava ettikleri görülmektedir.
Davalı … vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın davasını kabul etmediklerini, davanın görev yönünden reddinin gerektiğini, davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacının davaya konu taleplerinin de zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davaya itiraz ettiklerini, müvekkilinin kaza esnasında alkollü olmadığını, müvekkiline dava açılmasında hukuki yarar olmadığını, davanın müvekkili açısından pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, Konya … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik iş sayılı dosyasından rapor düzenlenirken davacının kaza sırasında azami hız üzerinde seyredip seyretmediğinin, kavşağa yaklaşırken hızının azalıp azalmadığının ve benzeri hususların dikkate alınmadan rapor düzenlendiğini ve kusurun belirlendiğini, müvekkilinin kaza esnasında ise alkollü olmadığını, aile yaşantısına bakıldığında da müvekkilinin hayatında hiç alkol almayan birisi olduğunu, aracın 18.000,00 TL bedelle satıldığına ilişkin de bir fatura makbuz ve benzeri evrakın dosyaya ibraz edilmediğini, bu nedenlerle açılan davanın öncelikli olarak görevsizlik nedeniyle reddine, zaman aşımı nedeniyle reddine ve pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın müvekkili açısından reddine karar verilmesi ile ücreti vekalet ve yargılama giderinin de davacı yana hükmedilmesini talep ettiği görülmektedir.
Davalı … A.Ş.ne usulüne uygun davetiye çıkartıldığı ancak duruşmalara katılmadığı gibi mahkeme dosyasına herhangi bir cevap da sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen 10/04/2019 tarihli kararı ile; “Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; müvekkiline ait olan … plaka sayılı araç ile müvekkilinin oğlunun sevk ve idaresindeki aynı plakalı aracın 16/04/2017 tarihinde saat 23:15 sularında Meram Belediyesi istikametinde seyir halinde iken … Mahallesi Sögütlü Market önüne geldiğinde Meram eski sanayi istikametinden farları sönük bir şekilde gelen davalı … adına kayıtlı olan ve …’ın kontrolündeki … plakalı sayılı aracın müvekkilinin oğlunun kullandığı aracın önüne çıktığını ve kusurlu bir şekilde kazaya sebebiyet verdiğini, … adına kayıtlı … plaka sayılı aracın kavşakta trafik kurallarına aykırı bir biçimde … Caddesi’ne intikal ettiğini ve bunun neticesinde müvekkilinin oğlunun iader etmekte olduğu araç ile çarpıştığını, kaza sonrasında iki araçta da maddi hasar meydana geldiğini ancak davalı …’ın olay yerini terk ettiğini, müvekkilinin oğlunun polisleri çağırarak tutanak tutturduğunu, davalı …’ın alkollü olduğunu, trafik kurallarına uymadığını ve aracının farlarının açık olduğunu bu nedenle de kazaya sebebiyet verdiğini, kaza sonrasında Konya … Sulh Hukuk Mahkemesi’ne tespit talebinde bulunduklarını, yapılan tespitte … plaka sayılı araç sürücüsü ve sahibi davalı …’ın %100 oranında kusurlu olduğu, müvekkiline ait … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın kusursuz olduğunu, müvekkiline ait … plaka sayılı aracın onarımının mümkün olduğu ancak hasar durumunun ağır olduğu, onarımının ekonomik olmayacağı, hasarlı şekilde satılmasının elzem olduğu, toplam hasar miktarının 13.000,00 TL olacağı, kazadan sonra … plakalı araç sürücüsü davalı …’ın olay yerini kazaya karşıan araç ile birlikte terk ettiğinin tespit edildiği, kaza sonucu müvekkiline ait aracın kullanılamaz hale geldiğini, araçta değer kaybı olduğunu ve müvekkilinin mağdur duruma düştüğünü, müvekkilinin aracının 18.000,00 TL bedelle satıldığını, aracının ise söz konusu kaza tarihinde bedelinin 29.500 Tl olarak belirlendiğini, Konya … Sulh Hukuk Mahkemesi’nce alınan raporun davalı sigorta şirketine tebliğ edildiğini, sigorta şirketince …hasar numarası ile dosya açıldğını ancak davalı sigorta şirketi tarafından bugüne kadar kendilerine bir ödeme yapılmadığını, kaza nedeniyle müvekkilinin aracında meydana gelen değer kaybının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun sigorta poliçesindeki limitiyle sorumlu olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen şimdilik 5000 TL’nin tahsili ile kendilerine ödenmesini istedikleri, davalı yanın yasal süresi içerisinde cevap ve ikinci cevap dilekçesini sunduğu görüldü.
Mahkememiz dosyasına ibraz edilen bilirkişi kurul raporunda; Davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan araç sürücüsü …’ın meydana gelen olayda %100 oranında kusurlu olduğu, dava konus uaracın zarar miktarının 13.000 TL olduğu ve araçta değer kaybının bulunmadığının bildirildiği görüldü.
Konunun 6098 sayılı TBK.49.maddesi ve KTK.85. ve devam eden maddelerinde düzenlendiği TBK.49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, KTK.85. maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar………….İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” şeklinde, KTK’nun 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK’nun 91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK’nun 92.maddesinde; “Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler. g) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri, h) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, i) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde;”Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar. ” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğinin düzenlendiği, aynı zamanda TBK 72 maddesine göre ” Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.” ile KTK 109. Maddesine göre ise “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır. Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.” hükümleri geçerli olduğu, mülkiyeti davacıya ait olan ve davacının oğlu dava dışı sürücünün sevk ve idaresinde bulunan … plakalı otomobil ile davalı sigorta şirketine sigortalanmış olan ve sürücüsü … olan … plakalı aracın davalı şirkete sigortalandığını, KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile sigortalı olan … plaka sayılı araç arasında dava konusu kazanın gerçekleştiği, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan bilirkişi raporunda; …’ın meydana gelen olayda %100 oranında kusurlu olduğu, dava konus uaracın zarar miktarının 13.000 TL olduğu ve araçta değer kaybının bulunmadığı, mahkemece alınan raporun ayrıntılı ve denetimine açık olması nedeniyle hükme esas alındığı, davacı vekilinin davasını ıslah ettiği, davacının araç değer kaybına bağlı 13.000 TL maddi zararının olduğu, davalı sigorta şirketinin … plakalı aracın ZMMS sigortacısı olması nedeniyle poliçe limiti dahilinde araçta oluşan değer kaybından sorumluluğunun bulunduğu, davacının KTK.97.maddesi gereğince dava açmadan önce davalı sigorta şirketine başvurduğu, davalı sigorta şirketince … nolu hasar dosyası açıldığı, davacı yana hiçbir ödeme yapılmadığı, her ne kadar dava dilekçesinde değer kaybı (hasar bedeli) yazılı ise de gerek ıslah dilekçesi, değişik iş dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının kazadan kaynaklı hasar bedelini talep ettiği, sonuç ve kanaatine varılarak davanın kabulüne, ( yukarıda açıklanan yasal mevzuat hükümleri çerçevesinde davalı vekilinin zamanaşımı def’ine ve pasif husumet itirazına itibar edilmemiştir.) Konya …Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik İş sayılı dosyasından yapılan tespit masrafı olan 590.00 TL nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ( tespit dosyasından keşfe gidildiği anlaşıldığından, keşfin de bir duruşma olduğu, yargılama giderlerinin de mahkemece re’sen dikkate alınacağından , AAÜT’nin 2. Kısım 1. Bölümünün 1/b bendine göre 750 TL vekalet ücretinin de davalılardan alınıp davacılara verilmesine ilişkin karar verilmiştir. ) talep olmadığından 590 TL ile ilgili olarak herhangi bir faize karar verilmeyerek oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. ” şeklinde davanın kabulü ile; 13.000,00 TL araç hasarına bağlı maddi tazminatının 16/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Konya … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik İş sayılı dosyasından yapılan tespit masrafı olan 590.00 TL nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesinde hasar bedeli zarar alacağı isteminde bulunmadığını, bilirkişi raporunda davaya konu araçta bir değer kaybının olmadığı tespit edilince bu defa davacının ıslah dilekçesi ile değer kaybından bahsetmeyerek hasar bedeli alacağını talep etmeye çalıştığını, bu talebin usul ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusunda yapılacak değişikliğin, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında kalmakta birlikte ıslah yolunun işletilmesi ile sağlanabildiğini, davacı tarafça netice-i talepte fazlaya dair haklarını saklı tutan davacının dava değerini ıslah yolu ile arttırabileceğinin tartışmasız olarak kabul edilmekte olduğunu, bununla birlikte başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla dava konusu edilmesinin yasal açıdan imkanının bulunmadığını, bu nedenle Yerel Mahkemece hasar bedeline dair alacak isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, Yerel Mahkemece verilen kararın davalı … vekilinin istinaf itirazları doğrultusunda ortadan kaldırılmasına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası, Konya. .. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş … Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
6100 sayılı HMK’nun 26/1 maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nun 176. maddesi (HUMK’nun 83. md.) ve devam maddelerinde ıslah müessesesi düzenlenmiş olup, bu yolla, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanı sağlanmıştır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür.
6100 sayılı HMK’nın “Ön inceleme duruşması” başlıklı 140. madde hükmünde;
(1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder.
(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.
(5) Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir.
Görüldüğü üzere, anılan Yasa maddelerinde; ön inceleme ile taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının tam olarak belirleneceği ve tahkikatın buna göre yürütüleceği belirtilmiştir.
Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6.C.IV, İstanbul 2001,s 3965). Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir. (Prof.Dr.Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuk, C.I.II.B,5, İstanbul 1992 s.534.
Islahın konusunun tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu bir gerçek olduğuna göre, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur (Kuru:C.IV.s 4035).
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında, ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbetteki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi imkansızdır. Çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.
Islahın sonuçlarına gelince; ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesine denir (HUMK mad.83, HMK mad.176). Islah tahkikata tabi davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tahkikata tabi olmayan davalarda ise, yargılamanın bitimine kadar yapılabilir (HUMK mad.84, HMK mad.177). Yargıtayın 04.02.1948 gün 10/3 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararına göre hükmün Yargıtayca bozulması üzerine, hüküm mahkemesinde yeni tahkikat sırasında ıslah yapılması mümkün değildir. HUMK’un 85. maddesi (HMK mad.177/2) gereğince ıslah muayyen celsede diğer taraf hazır olduğu halde yapılabileceği gibi, diğer tarafa tebliğ edilmek şartıyla dilekçe ile de yapılabilir. Islah tek taraflı bir irade beyanı ile olup, ıslahın geçerliliği için karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne gerek yoktur. Ancak, ıslah eden taraf bu tarihe kadar olan yargılama giderleriyle karşı taraf için mahkemenin takdir edeceği zarar ve ziyanı karşı tarafın talebi üzerine davada mahkum olmuş gibi derhal mahkeme veznesine ödemeye mecburdur (HUMK mad.86/1, HMK mad.178). Karşı tarafın zarar ve ziyan konusunda bir talebi yoksa, mahkeme re’sen (kendiliğinden) bu masraflar yatırılmadı diye ıslah talebini reddedemez.
Davanın tamamen ıslahı dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir (HUMK mad.87, HMK mad.179/1). Gerek öğretide, gerekse yerleşik yargısal kararlarda, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı, hak düşürücü süre ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır (Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru “Hukuk Muhakemeleri Usulü” 6.baskı c.IV,s.3998 vd, Prof.Dr.Sabri Şakir Ansay “Yargılama Usulleri” isimli eser 1960 baskı sh:194 vd, Prof.Dr.İlhan Postacıoğlu “Medeni Usul Hukuku Dersleri” 1975 baskı s.460 vd, Prof.Dr.Saim Üstündağ “Medeni Yargılama Hukuku Esasları” 1973 baskı s.335 vd, ile aynı yöndeki YHGK’nin 18.12.1957 gün E.2/66 K.64, YHGK’nin 30.1.2002 gün E.2002/2-63 K.2002/23 sayılı kararı, YHGK’nin 3.7.2002 gün ve 2002/9-564-572 sayılı kararı, YHGK’nin 5.3.2003 gün ve 2003/9-76-126 sayılı kararı.).
Davanın tamamen (kamilen) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır (HUMK mad.87/1, HMK mad.179/1). Ancak, ıslahın ikrara, keşfe, bilirkişi raporlarına, şahit sözlerine bir etkisi olmaz. Yani ıslah ile bunlar geçersiz sayılamaz (HMK mad.179/2). Taraflar ancak kendi usul işlemlerini ıslah ile düzeltebilirler. Mahkemenin ve karşı tarafın işlemleri ıslahın konusu dışındadır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayda, HMK’nin 33. maddesi ile aynı Kanun’un 176. maddesindeki, taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceğine ilişkin düzenleme karşısında, ilk derece mahkemesince ;
” her ne kadar dava dilekçesinde değer kaybı (hasar bedeli) yazılı ise de gerek ıslah dilekçesi,dava dilekçesindeki açıklamalar, değişik iş dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının kazadan kaynaklı hasar bedelini talep ettiği” belirtilerek karar verilmiş ise de söz konusu talebin HMK 177. Madde kapsamında ıslah niteliğinde olup olmadığı değerlendirilerek bu usul hükümleri dikkate alınarak ve davacının talebi değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
HMK nın 353/1-a maddesi 6. bendinde; mahkemece tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması, istinaf aşamasında duruşma yapılmadan değerlendirilmesi gereken bir istinaf sebebi olarak kabul edilmiştir.HMK da düzenlenen istinaf sisteminin, dar istinaf sistemi olduğu hususu düşünüldüğünde, işin esasının incelemesine geçilebilmesi için hüküm kurmaya yetecek esaslı bir delilin toplanmamış olması halinde bu maddenin uygulanması gerekeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunun md. 353/1-a-6. bentte geçen “Tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” ifadesini, yetersiz olmakla birlikte dosyada delillerin kısmen toplanıp kısmen değerlendirildiği ancak davanın esasıyla ilgi uyuşmazlığı tam olarak ortaya koyup çözecek derecede esaslı delillerin toplanmamış olması veya bu delillerin değerlendirilmemiş olması şeklinde amaçsal yorumlamak, istinaf incelemesinin denetime ilişkin işlevi de göz önüne alındığında maddenin düzenleme amacına daha uygun olacaktır.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması,denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı,aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği,bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın sadece davalı … tarafından istinaf edildiği gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 10/04/2019 tarih ve … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca davanın esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafına iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/07/2019

Başkan.

Üye

Üye

Katip