Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/612 E. 2019/639 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :
TARİHİ :
NUMARASI :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ :
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ :
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi …’ın … plakalı otomobil ile 19/11/2009 tarihinde yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucunda oğlu … ile kızı …’ın vefat ettiğini; olay sebebi ile Konya … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı dosyası ile yürütülen yargılama sonucunda sanık … hakkında TCK’nun 22/6 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiğini; … tazminat istemi ile yapılan başvuru neticesinde 29/01/2018 tarihinde …Hesabı tarafından oğlu …’ın vefatı sebebi ile 19.022,00 TL. kızı …’ın vefatı sebebi ile 7.074,00 TL. ödeme yapıldığını; yapılan ödemelerin eksik olduğunu; her ne kadar ödeme öncesinde müvekkili tarafından ibraname imzalanmışsa da 2918 sayılı KTK’ nun 111. maddesi uyarınca tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebileceğini; bu sebeple alınan ibranamelerin geçerli olmadığını, makbuz hükmünde olduğunu beyanla fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalı … Hesabı tarafından, tazminat ödeme safhasında alınan ibranamenin iptaline, 19/11/2009 tarihli trafik kazasında vefat eden çocukları … ve … için ileri de arttırılmak üzere 100,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; katıldığı duruşmalarda da dava dilekçesindeki bu beyanlarını aynen tekrar etmiştir.
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; 26/04/2016 tarihinde KTK’da yapılan değişiklik nedeniyle müvekkili kuruma başvuru yapılmadan dava açılamayacağını; davacının dava tarihinden önce müvekkiline başvuruda bulunduğunu ve kendisine yapılan ödeme sonucunda müvekkilini ibra ettiğini; bu sebeple ek tazminat başvurusu için davalı kuruma yeniden başvuruda bulunmadan açtığı eldeki davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini; davanın kazaya karışan … plakalı aracın sürücüsü ve işleteni konumundaki … ve …’a ihbarını talep ettiklerini; davacı tarafından imzalanan ibranamenin geçerli olduğunu; bu nedenle müvekkili … Hesabının borçtan ve hükümlülükten kurtulduğunu; davayı kabul anlamına gelmemek ile birlikte aleyhe karar verilecek olması halinde dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen 18/03/2019 tarihli kararı ile; “Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi sonucunda, davacının eşi …’ nın 19/11/2009 tarihinde yapmış olduğu tek taraflı trafik kazası sonucunda davacı ile müşterek çocukları … ve …’in vefat ettikleri; kaza tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasının bulunmadığı; 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesinde rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için zorunlu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar … Hesabı’na başvurulabileceğinin belirtildiği; anılan yasanın geçici 2. maddesine dayanılarak çıkarılan … Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesi uyarınca, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarı dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için … Hesabına başvurabileceğinin düzenlendiği; buna göre davacının uğradığı destekten yoksun kalma zararından … Hesabı’nın sorumlu olduğu; söz konusu kazaya ilişkin yürütülen ceza yargılaması kapsamında alınan bilirkişi raporuna göre, sigortasız araç sürücüsü …’ın %100 kusurlu olduğu; davacının dava öncesinde yaptığı başvuru sonucunda davalı … Hesabının 29/01/2018 tarihinde davacıya kısmi ödeme yaptığı ancak yapılan ödemenin davacının gerçek zararının çok daha altında olduğu anlaşılmakla söz konusu tarih temerrüt tarihi kabul edilerek davanın kabulü ile kazaya karışan sigortasız aracın hususi araç olması nedeniyle temerrüt tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davanın kabulü ile, davacının vefat eden oğlu … yönünden 115.264,89 TL, vefat eden kızı … yönünden 49.181,85 TL. olmak üzere toplam 164.446,74 TL. destekten yoksun kalma tazminatının, temerrüd tarihi olan 29/01/2018’den itibaren hesap edilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu olayda davacı vekili tarafından müvekkili kuruma yapılan başvuru neticesinde tazminat ödemesinin yapıldığını ve davacının zararının karşılandığını, davacının ek tazminat talebi ile ilgili olarak müvekkili kuruma hiçbir başvurunun yapılmadığını ve davacının ek talebine ilişkin olarak hiçbir değerlendirmenin yapılamadığını, davacı tarafından müvekkili kuruma başvuru yapılmadığından tazminat talebi için başvuru şartı yerine getirilmeden ikame edilen davanın usulden reddinin gerekirken davanın kabul edilmesinin hatalı olduğunu ve yeniden incelemeyi gerektirdiğini, hükme esas alınan raporda destek paylarının da hatalı olarak tespit edildiğini, davacının desteği olan …’ın kaza tarihinde 4 yaşında olduğunu, bu nedenle annesi ve babasının gelirlerinin bir kısmını desteğe yetiştirme gideri olarak ayıracaklarının kabulünün gerektiğini, bu hususun nazara alınmadan her bir çocuk için yetiştirme giderinin hesaplanan tazminattan tenzil edilmeden kurulan hükmün hatalı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılması ile talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, Yerel Mahkemece verilen kabul kararına ilişkin davalı vekilinin istinaf itirazları doğrultusunda kararın ortadan kaldırılmasına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası, Konya … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Bu anlamda gerçek zararın belirlenmesi ve giderilmesi önem arzetmektedir. 6098 sayılı TBK m. 75 gereğince gerçek zararın belirlenmesi bakımından karar tarihine en yakın tarihlerdeki ölçütlerin kullanılması gerekmektedir.
Tazminat hesabına etkili unsurlardan birisi olan asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olup; aynı davada, asgari ücretin artması halinde bunun mahkemece resen dikkate alınması gerekmektedir. Hatta davacının ilk asgari ücrete göre yapılan hesaba itiraz etmemesi, o günkü verilerin doğru olduğuna inandığı içindir. Bu durum sonraki gelişmeler nedeniyle asgari ücretlerde gerçekleşen artışlardan kaynaklanan hakkını istemesine engel olamaz. Hüküm tarihine en yakın asgari ücret esas alınarak zarar miktarı tespit edilmelidir.
Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporu 23/11/2018 tarihli olup mahkemece 26/02/2019 tarihinde karar verildiği, hüküm tarihine en yakın tarihteki 2019 asgari ücret verilerinin oluştuğu halde 2018 verileri esas alınarak karar verildiği, bu durumun kamu düzenine ilişkin olup istinaf mahkemesince re’sen gözetileceği, o halde mahkemece hüküm tarihine en yakın tarihteki veriler üzerinden tazminat hesaplanması amacıyla bir başka bilirkişiden rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve verilen karar kamu düzenine aykırı görülmüştür.
Davadan önce başvuru yapılmadığı ve dava şartının yerine getirilmediği istinafı yönünden;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken;
26.04.2016 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 6704 Sayılı Yasanın 5. maddesi ile 2918 Sayılı Yasanın 97. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda, zarar görenin dava açmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuruda bulunması ve bu başvurudan itibaren en geç 15 gün içinde başvurunun yazılı olarak cevaplanmaması veya cevabın talebi karşılamadığına dair uyuşmazlık olması durumunda zarar görenin dava açabileceği düzenlenmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacakları, öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracakları ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerinini düzenlendiği,bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanların sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorunda oldukları anlaşılmaktadır.
Dava açmak için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde de vurgulanmıştır.
6100 Sayılı HMK 114. maddede dava şartları düzenlenmiş olup, 114/2. maddede de diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Aynı kanunun 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Somut olayda davacı tarafın, davalı … hesabına karşı dava açmadan önce başvuruda bulunduğu,bu kapsamda kendisine destekten yoksun kalma ödemesinin yapıldığı,ne varki davacının yapılan bu ödemenin KTK 111. Madde gereğice yetersiz ödeme olduğundan bahisle talepte bulunduğu,bu halde açılan işbu davanın ek tazminat talebi niteliğinde olup ,bu tazminatın tahsili için dava açılmasında davalıya yeniden başvuru şartının gerekmediği anlaşılmakla davalı vekilinin buna yönelin istinafları yerinde değildir.
Aktüerya raporuna itiraz yönünden;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16921 Esas, 2018/11076 Karar sayılı ilamı)
Keza TMK’nun 185. madde hükmü gereğince, anne-baba birlikte çocukların bakımından sorumludur, aynı yasanın 327.maddesinde ise “çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır” denilmektedir.
Her baba ve annenin çocuğunu belli bir yaşa kadar büyütmek, yetiştirmek ödevi olup çocuğun ölümü nedeni ile artık yapılması gerekmeyecek yetiştirme giderlerinin belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerekmektedir. Kaza tarihinde 18 yaşından küçük olan desteklerin ölümü sebebi ile davacı baba yönünden hesaplanacak tazminattan, asgari ücretin %5’i oranında yetiştirme giderinin indirilmesi gereklidir. Bu itibarla, davacı baba için hesaplanan destek tazminatından yetiştirme gideri indirimi yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülememiştir.
Bu durumda ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda başka bir aktüerya bilirkişişinden yeni bir rapor alınarak sonucuna göre yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
HMK nın 353/1-a maddesi 6. bendinde; mahkemece tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması, istinaf aşamasında duruşma yapılmadan değerlendirilmesi gereken bir istinaf sebebi olarak kabul edilmiştir.HMK da düzenlenen istinaf sisteminin, dar istinaf sistemi olduğu hususu düşünüldüğünde, işin esasının incelemesine geçilebilmesi için hüküm kurmaya yetecek esaslı bir delilin toplanmamış olması halinde bu maddenin uygulanması gerekeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunun md. 353/1-a-6. bentte geçen “Tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” ifadesini, yetersiz olmakla birlikte dosyada delillerin kısmen toplanıp kısmen değerlendirildiği ancak davanın esasıyla ilgi uyuşmazlığı tam olarak ortaya koyup çözecek derecede esaslı delillerin toplanmamış olması veya bu delillerin değerlendirilmemiş olması şeklinde amaçsal yorumlamak, istinaf incelemesinin denetime ilişkin işlevi de göz önüne alındığında maddenin düzenleme amacına daha uygun olacaktır.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması, denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı,aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği,bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın sadece davalı tarafça istinaf edildiği gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 26/02/2019 tarih ve … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca davanın esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafına iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Harç ve tebliğ işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince nazara alınmasına,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/07/2019

Başkan

Üye

Üye

Katip