Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/537 E. 2019/557 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : …

DAVACI : … -T.C NO: … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … – …
DAVALI : GÜVENCE HESABI – …
VEKİLİ : … – …
DAVA : Trafik Kazası Sonucu Cismani Zarar Nedeniyle Geçici ve Sürekli İş Göremezlik Maddi Tazminatı ile Kaçınılmaz Tedavi Giderleri ve Bakıcı Gideri Maddi Tazminatı
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin 29/06/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; 04/10/2010 tarihinde müvekkilinin içerisinde bulunduğu ve sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı Renault Kangoo marka aracın Konya-Aksaray yolunun 60.kilometresinde bir anda yoldan çıkarak sol banketteki gevşek zemine geçmesi sonucu şarampole yuvarlanması neticesinde müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, meydana gelen kaza sonucu müvekkilinin kendi ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale geldiğini, … plakalı aracın olay tarihinde trafik sigortası bulunmadığından davalı Güvence Hesabının zarardan sorumlu olduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle daha önceden Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas numarasıyla … Sigorta A.Ş’ye dava açıldığını, yapılan bilirkişi incelemesinde müvekkilinin %27,2 oranında kalıcı sakatlığının olduğunun tespit edildiğini, geçici iş göremezlik ve maluliyetinden doğan zarar için 29.126,31 TL ve bakıcı ile kaçınılmaz tedavi giderleri için 7.675,80 TL hak kazandığını, ancak aracın … Sigorta A.Ş tarafından sigortalı olmaması nedeniyle davanın reddedildiğini, bu nedenle davanın Güvence Hesabına açılmasının gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle müvekkilinin geçici iş göremezlik ve maluliyetinden doğan zarar için 29.126,31 TL ile bakıcı ve kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan zarar için 7.675,80 TL olmak üzere toplamda 36.802,11 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 21/07/2017 tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; yetkili mahkemelerin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davaya konu tazminat talebine ilişkin müvekkili kuruma başvuru yapılmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihini kapsar şekilde geçerli trafik sigorta poliçesinin olup olmadığının tespitinin gerektiğini, kazanın oluşumunda kusur oranlarının tespitinin Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla yapılması gerektiğini, hatır taşımasının varlığı halinde hesaplanacak tazminatta indirime gidilmesi gerektiğini, davacının müterafik kusurunun varlığının ayrıca indirim sebebi olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun kaza tarihinde poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı bulunduğunu ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen … tarihli gerekçeli karar ile ; “Tüm dosya kapsamı ve deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; 04/10/2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, trafik kazasının oluşumunda Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 21/05/2014 tarihli kusur raporu ile davacının kusurunun bulunmadığının tespit edildiği, 09/08/2018 tarihli Adli Tıp 2. İhtisas Dairesince düzenlenen rapor ile davacının kalıcı sakatlık oranının % 7 ve iyileşme süresinin 9 ay olduğunun tespit edildiği, 04/01/2019 tarihli adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen rapor ile de davacının kaçınılmaz tedavi giderlerinin 5.000,00 TL olabileceğinin belirlendiği, 27/11/018 tarihli hesap raporu ile davacının geçici iş göremezlik maddi zararının 5.076,13 TL, sürekli iş göremezlik zararının 7.695,20 TL ve bakıcı gideri zararının ise 7.089,60 TL olduğunun tespit edildiği, davacının kaçınılmaz tedavi gideri zararına yönelik talebinin de 3.000 TL olduğu dikkate alınarak davanın taleple bağlılık ilkesi gereğince kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 5.076,13 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 7.695,20 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 7.089,60 TL bakıcı gideri tazminatı ve 3.000,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 22.860,93 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 02/05/2019 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; işbu davada yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, ancak yerel mahkemece yetki itirazları hususunda hiçbir karar verilmediğini, davacının kaza tarihinde 69 yaşında olduğunu bu nedenle geçici iş göremezlik zararının da bulunmadığını, kişinin 60 yaşında pasif döneme gireceğinin kabuli olduğunu, davacı 69 yaşında olduğundan aktif çalışma döneminde olmadığını, bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatı sorumluluğuna karar verilemeyeceğini, bu hususta davaya ve bilirkişi raporlarına itirazları olmasına rağmen yerel mahkemece müvekkili kurum aleyhine geçici iş göremezlik tazminatına hükmedildiğini, davacının müvekkili olan kurumdan talep etmiş olduğu tedavi giderlerine bağlı tazminat isteğinin reddinin gerektiğini, Sigortacılık Kanununun 14. Maddesinde Güvence Hesabı’ndan hangi durumlarda tazminat talep edilebileceğinin sınırlı olarak belirtildiğini, bu durumlardan davaya konu olaya ilişkin olarak ancak rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararların bu kapsam dışında olduğunu, trafik kazası geçiren kişilerin yaya, yolcu veya sürücü, kusurlu veya kusursuz, sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın kazadan kaynaklanan tedavi hizmet bedellerinin tamamının SGK tarafından karşılanacağının hüküm altına alındığını, bu nedenle tedavi teminatından kaynaklanan maddi tazminata ilişkin taleplerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na yöneltilmesinin gerektiğini, müvekkili olan kurumun bakıcı gideri zararından da sorumluluğuna karar verildiğini, müvekkili kurumun böyle bir sorumluluğu olmadığını, ancak sorumluluğun kabulü halinde dahi dikkat edilecek hususun bakıcı gideri hesaplanmasının net asgari ücret üzerinden yapılmasının gerektiği olduğunu, hesap raporunda bakıcı gideri tazminatının net ücret üzerinden yapılmadığını, ayrıca davacıya ücretli bakıcı tutulduğunun belgeyle ispat edilmemesi durumunda hesaplanan tazminatın ancak %50’sine hükmedilebileceğini, davacının müterafik kusurunun bulunduğundan hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasının gerektiğini, davacının yolcu taşımaya elverişli olmayan araçla seyahat ettiğini, ayrıca seyahat etmekte olduğu araçta istiap haddinin de aşıldığını, muhtemel sonucu kabullenerek hareket eden davacı için hesaplanan tazminatlardan %40’dan az olmamak üzere müterafik kusur indiriminin yapılmasının gerektiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının müvekkili kurum lehine bozulmasına ve kararın kaldırılmasına, davanın istinaf mahkemesinde görülmesine, davanın istinaf mahkemesince görülmemesi halinde de yerel mahkeme kararının kaldırılarak müvekkili kurum lehine karar vermek üzere tekrar ilk derece mahkemesine gönderilmesine, istinaf incelemesi sonuna kadar tehiri icra kararı verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; , davacının geçici iş göremezlik,bakıcı gideri zararının bulunup bulunmadığı, davacının müterafik kusurunun olup olmadığı hususlarına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Karar sayılı dosyası, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Karar sayılı dosya aslı, Aksaray… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş Esas sayılı dosya aslı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik, bakıcı ve belgelenmeyen tedavi giderleri tazminatı istemine ilişkindir.
Dava konusu kazanın 04/10/2010 tarihinde meydana geldiği, davacının kaza nedeni ile yaralandığı anlaşılmıştır.
1- Davalı vekilinin mahkemenin yetkisine ilişkin itirazı yönünden :
6100 sayılı HMK’nun 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.
Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir yetkilidir” hükmü yer almaktadır.
Uyuşmazlık, ZMMS’den kaynaklandığından ve bu sigorta türü 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinde düzenlendiğinden diğer bir yetki kuralı da bu yasada yer almakta olup, buna göre “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü yer almaktadır. Aynı hüküm ZMSS genel şartlarının C.7.maddesinde de tekrar niteliğinde yer almaktadır.
Somut olayda olduğu üzere bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açma hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir, (aynı yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 23/09/2013 tarih 2013/9042 Esas 2013/12620 Karar)
Somut olayda yukarıda belirtilen yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nun 6.maddesi gereğince davalı kurumun yerleşim yerinin İSTANBUL’da bulunduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda davalı kurumun HMK’nun 6.maddesi anlamında yerleşim yerinin dava dilekçesinde de yazılı olduğu üzere dava açılan yer olmadığı açıktır.
Diğer yetki kuralı ise: haksız fiile ilişkin 6100 Sayılı HMK’nun 16.maddesinde yer alan haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında,dosyada mevcut kaza tespit tutanağına göre trafik kazası Konya ili Karatay ilçesinde meydanı geldiği meydana gelmiş olup kazanın meydana geldiği yere göre yetkili yer kaza yeri mahkemesidir. Yine dosyada mevcut nüfus kayıt örneğine ve dava dilekçesine göre davacının yerleşim yerinin yine Aksaray ilidir.
Dolayısıyla yukarıda anlatılan yasal hükümlere göre: yetkili mahkeme, kazanın meydana geldiği yer bir başka deyişle haksız fiilin meydana geldiği ve kazanın oluştuğu yer kuralına göre yetkili mahkeme Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin yetki itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
2-Davalı vekilinin aktuerya raporuna ilişkin itirazı yönünden :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/3253 ESAS, 2017/9419 KARAR; aynı daire 2015/10058 ESAS, 2018/4639 KARAR)
Aktüerya raporunun istinaf eden davalı tarafa ihtaratlı olarak 16/07/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen bilirkişi raporuna yazılı olarak herhangi bir itirazda bulunulmadığından, bu husus kamu düzeninden olup re’sen nazara alınması gereken hususlardan bulunup davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği de açıktır.Bu nedenle davalının buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.
Kaldı ki; Haksız fiil sorumluluğunda zarar verenin sorumlu tutulabilmesi için fiil, zarar ve uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Zararın ise haksız fiiller yönünden 818 sayılı BKnun 46 . Maddesinde belirtildiği şekilde kazanç kaybı olabileceği gibi çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi de bir zarar olarak kabul edilmiştir. İş gücü kaybı sebebiyle uğranacak tek kalem zarar, gelir kaybına ilişkin olan değildir. Dava konusu olayda da davacı her ne kadar 69 yaşında ve gelir getiren bir işte çalışmıyor olsa da geçici iş göremezlik süresi yani %100 malul sayıldığı iyileşme süresi boyunca herhangi bir işte çalışmaması zararının olmadığı şeklinde yorumlanması haksız fiilin zarar ilkesi ile bağdaşmaz. Zarar gören geçici iş göremezlik süresi içinde günlük işlerini yerine getirememesi, öz bakımını sağlayamaması da bir zarardır. Geçici iş göremezlik süresi içinde kişinin zararının bulunmadığı ve bu süre için tazminat hesabı yapılmaması zarar veren lehine olup zararın sadece maddi olarak gelir azalması ve kazanç kaybı olduğu sonucunu doğurur.
Somut olayda davacı 69 yaşında olup trafik kazası sonucunda 9 aylık geçici iş göremezlik süresinin bulunduğunun belirlendiği, mahkemece geçici iş göremezlik süresi için davacının zararının bulunduğu kabul edilmiş ve zararın belirlenmesinde asgari ücretin esas alınmış olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ve yine; Davacının kazadaki yaralanması nedeniyle 9 aylık iyileşme süresi için başkasının yardımına muhtaç olduğu kabul edilip bakıcı giderine hükmedilmesi doğru olup , bakıcı giderinin ödenmesi sırasında bakıcıyı çalıştıran davacının brüt asgari ücret kadar bir ödeme yapmasının gerektiğinden raporda herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır. .(17. Hukuk Dairesi 2014/21822 E 2017/5957 K )
3-Davalı vekilinin bakıcı giderinin ispatlanması ve %50 indirim yapılmasına ilişkin itirazı yönünden :
Aile bireylerine davacıya bakma böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamasına göre davalı vekilinin itirazı yerinde değildir.(17. Hukuk Dairesi 2017/1726 E 2017/11442 K , 2016/8190 E 2019/3646 K,2016/9975 E 2019/355 K )
4-Davalı vekilinin faturalandırılmayan tedavi giderlerinden ve bakıcı giderinden sorumlu olmadıklarına ilişkin itirazı yönünden :
Davalı Güvence Hesabı vekilince, bilirkişi tarafından yapılan hesaplama ve miktar istinaf sebebi yapılmaksızın “bakıcı giderinin” teminat ve dolayısıyla sorumluluk dışı olduğunu iddia etmiş ise de, kaza tarihinin 04/10/2010 olmasına göre, BK’nın 46. maddesi (6098 sayılı TBK md. 54) gereğince vücut bütünlüğünün ihlali sonucu ortaya çıkan zararlardan olan geçici iş göremezlik zararı, bakıcı gideri ve SGK tarafından karşılanmayan faturasız tedavi giderleri ihlâlin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktığından zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat kapsamında olmasına, 6111 sayılı kanunla Karayolları Trafik Kanunun 98. Maddesinde değişiklik yapan düzenlemenin faturalı SGK tarafından karşılanan tedavi giderlerine ilişkin olmasına, olayda bakıcı giderinin ve faturalandırılmayan tedavi giderlerinin diğer ‘iyileşme giderleri’ kapsamında bulunmasına, bu zararlardan da davalı ZMMS’nın ve dolayısıyla Güvence Hesabı’nın sorumlu olmasına göre bu itirazın yerinde olmadığı görülmüştür.
5-Davalı vekilinin Müterafik kusura ilişkin itirazı yönünden :
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda davacının kaza anında araçta yolcu olarak bulunduğu, kazanın istiap haddinin aşılmasından dolayı meydana gelmediği istiap haddi aşılmadığından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği savunması da yerinde bulunmamıştır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konya … Asliye Ticaret Mahkemesince verilen … tarih … sayılı kararın usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalının istinaf talebi yönünden Karar ve ilam harcı olarak 1.561,63 TL alınması gerektiğinden, yatırılan 390,50 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.171,11 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri elli sekiz bin sekiz yüz (58.800,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip