Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/258 E. 2019/258 K. 25.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR :1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ : Av.
DAVA TÜRÜ : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davada verilen karara ilişkin davacılar vekili ve davalı vekilinin ayrı ayrı istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili … havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; müvekkillerinden …’in kızı, …’ın annesi ve …’ın imam nikahlı eşi …’ın … tarihinde … plakalı araç ile seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıktığını ve tek taraflı trafik kazası yaptığını, olaydan sonra yaklaşık 20 gün hastanede tedavi gördüğünü ve … tarihinde vefat ettiğini, tek taraflı kazaya karışan … plakalı aracın davalı … Sigorta AŞ ne ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza tespit tutanağında olay yerini gösterir kamera kaydının ve görgü tanığının bulunmadığının belirtildiğini, kazanın direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu meydana geldiğinin ifade edildiğini, müteveffa …’in vefat ettiği tarihte …Tic San Ltd Şti nde çalışmakta olduğunu, sürekli ve düzenli bir geliri olduğunu, ayrıca … Üniversitesi Almanca öğretmenliği mezunu olduğunu ve ileri seviyede Almanca ve İngilizce bilmesi nedeniyle haftanın 4 günü akşamları özel ders verdiğini, bu özel derslerden de ciddi manada aylık gelir elde etmekte olduğunu, müteveffanın küçük …’ın hem maddi hem manevi ihtiyaçlarını gidermek için elinden gelen çabayı sarf etmekte olduğunu, …’ın küçük yaşta annesinin desteğinden mahrum kaldığını, yine müteveffanın babasının daha önceden vefat etmiş olması nedeniyle müvekkillerinden …’in kızı ve torunu ile sürekli vakit geçirdiğini, neredeyse tüm ihtiyaçlarının da … tarafından karşılandığını, müvekkillerinden …’in ise müteveffanın imam nikahlı eşi ve …’ın babası olduğunu, müteveffanın uzun süreli birliktelikleri boyunca hem maddi hem manevi olarak müvekkiline destek olduğunu, müvekkili …’in tüm ihtiyaçlarının kaza tarihine kadar … tarafından karşılandığını, aynı evi ve ortak bir hayatı paylaştıklarını, destekten yoksun kalma taleplerinin bir miras hakkına dayanmadığını, müteveffanın yardımından yoksun kalanların yani geçimini ya da ihtiyaçları müteveffa tarafından karşılananların talepte bulunma hak ve yetkisi olduğunu, karı-koca hayatı yaşayanlarında birbirlerine destek olmalarının hayatın olağan akışının bir gereği olduğunu, müteveffanın kaza nedeni ile tüm hastane ve cenaze işlemleri ile müvekkili …’in ilgilendiğini, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalma tazminatının … için 1.000,00 TL, … için 500,00 TL, … için 500,00 TL nin toplamda 2.000,00 TL nin sigortaya başvuru tarihi olan 24/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkillerine verilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 19/04/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; … tarihinde kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın müvekkili şirkete 15/03/2015-08/03/2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu poliçede teminat limitinin kişi başı 290.000,00 TL olduğunu, 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanuna göre ve KTK na göre kendi kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücünün yakınlarının talebinin teminat kapsamı dışında olduğunu, 20/09/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın ilgili maddeleri ile teminat dışında kalan hallerin sayıldığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dilekçesi eklerinin kendilerine tebliğ edilmediğini, kazadan 20 gün sonra vefat nedeniyle otopsi raporunun önem arz ettiğini, kaza tespit tutanağı ve otopsi raporunun taraflarına tebliğini talep ettiklerini, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa işletene düşen sorumluluk da olmadığını, dosyada öncelikle kusur tespitinin yapılması gerektiğini, kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesini, davacıların destekten yoksun kalıp kalmadıklarının araştırılması gerektiğini, iş bu davada davacı olmadığı halde destekten yoksun kalan kimseler varsa mahkemenin re’sen bunu tespit etmesi gerektiğini, nüfus kayıtlarının celbedilmesi gerektiğini, hesaplama yapılmasına karar verilmesi halinde hesap raporunda ilgili pay oranlarının dikkate alınması gerektiğini, tazminat hesaplanırken tazminat talep edenlerin ölen kişi ile ilişkileri, yaşları , medeni durumları ve vefat sebebiyle destekten yoksun kalıp kalmadıkları konularının belirlenmesi gerektiğini, TRH 2010 tablosuna göre teknik faiz oranının %1,8 olmak üzere hesaplama yapılmasını talep ettiklerini, imam nikahlı eşin müteveffadan fiili destek gördüğünün ispatlanması gerektiğini, başvuranın ölümden önce müteveffa ile birlikte yaşayıp yaşamadığına, ortak bir hayatları olup olmadığına dair dosyaya bir delil sunmadığını, iddiasını ispat edemediğini, davacının fiili destek gördüğünü mahkemede dinleteceği tanıklar ile ekonomik sosyal durum araştırması ile ispat etmesi gerektiğini, kazaya ilişkin olarak poliçe nedeniyle şirketlerine yapılmış geçerli bir başvuru olmadığını, aleyhe hüküm kurulması halinde faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak dikkate alınmasını, tüm bu nedenlerle dava konusu talebin poliçe genel şartları ve KTK na göre teminat dışı kalması sebebiyle reddine, aleyhlerine hüküm kurulmaması halinde yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, mahkeme aksi kanaatte olur ise kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine, müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu bulunması halinde davacıların ve dava dışı kimselerin destekten yoksun kalıp kalmadıklarının tespitine, destekten yoksun kalan kimselerin olması halinde alanında uzman bilirkişilerce azami poliçe limitleri ve aktüeryal kurallar gözetilerek hesaplama yapılmasına, davacı imam nikahlı eşin fiili destekten faydalandığının tespit edilmesi için ekonomik sosyal durum araştırması yapılmasına, tanık ile ispatlanmasına, müvekkili şirket temerrüde düşmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, kaza tespit tutanağı ve otopsi raporunun taraflarına tebliğine, aleyhe hüküm kurulmaması halinde vekalet ücreti, yargılama gider ve masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya ….Asliye Ticaret Mahkemesince … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli karar ile ; ” Dava, “tazminat” davasıdır.
Somut olayda ; 2918 s. KTK.nun 90. maddesinde yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişikliğe göre, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın 02/02/2016 tarihinde (dava tarihinden önce) yürürlüğe giren C.11 maddesine göre, “Bu Genel Şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır.”
Davalı tarafa ait aracın ZMMS poliçesinin 15/03/2015 tarihinde tanzim edilmesi ve kazanın da … tarihinde meydana gelmesi nedeniyle, taraflar arasındaki ihtilafın 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na değil, 15/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na tabi olduğu anlaşılmıştır.
15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın A.1/1. maddesine göre, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.”
6098 s. TBK’nun 54. maddesine göre, “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1.Tedavi giderleri. 2.Kazanç kaybı. 3.Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4.Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Yukarıda yazılı yasal düzenlemelere istinaden, 15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın ve 6098 s. TBK’nın uygulandığı dönemde meydana gelen kazalar yönünden, sürücü ve işletenler ile sigortacıların (ayrıca şartları varsa Güvence Hesabı’nın) 2918 s. KTK. ve 6098 s. TBK. hükümleri gereğince, zarar görenlerin uğradığı destek zararından sorumlu oldukları sonucuna varılmıştır.
Bilirkişi tarafından tanzim edilen 20/11/2017 tarihli kusur raporuna göre, meydana gelen kazada vefat eden destek … % 100 kusurlu ise de ; Yargıtay 17. HD.nin 10.4.2018 gün ve 2016/19832 E. 2018/4010 K. sayılı emsal içtihadında “kaza tarihinin 14.11.2013 olmasına, davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açmasına, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacı da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketi sorumlu olacağına (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 esas,2013/74 karar sayılı, HGK’nun 18.11.2015 gün ve 2014/17-691 Esas-2015/2626 Karar sayılı ilamları uyarınca)” karar verilmiştir.
Yukarıda yazılı Yargıtay emsal kararında da belirtildiği üzere, sigorta poliçesinin tanzim edildiği tarih itibariyle uygulanması gereken kazanın meydana geldiği tarih itibariyle uygulanması gereken ZMMS genel şartları gereğince ve davacılarında mirasçı sıfatıyla değil, destek zararına uğrayan 3. kişi sıfatıyla bu davayı açmaları karşısında vefat eden desteğin kusurunun davacıları etkilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Davacılardan …’ın vefat edenin resmi nikahlı eşi olmadığı anlaşılmış ise de; Yargıtay HGK’nin 13/04/2011 gün ve 2011/17-3 E. 2011/142 K. sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere “destekten yoksun kalma tazminatı istemi için resmi bir evlilik bağı ile bağlı olunması gerekmediği gibi, mirasçı olunmasına da gerek yoktur. Önemli olan, düzenli ve eylemli birliktelik ve destek ihtiyacının kanıtlanmasıdır.”
Yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da açıklandığı üzere, duruşmada dinlenen davacı tanıklarının anlatımlarından davacılardan …’ın, vefat eden … ile vefatından önce birlikte yaşadıkları belirlendiğinden davacı …’ın da imam nikahlı eşinden dolayı destek tazminatı isteyebileceği sonucuna varılmıştır.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan tazminat bilirkişisinin 15/10/2018 tarihli raporuna göre de ; davacıların destek zararının; … için, 40.958,02 TL, … için 80.948,61 TL. ve … için 43.441,16 TL. olduğu belirlenmiş, bu rapora gerekçesi ve içeriği itibariyle diğer tazminat raporu karşısında üstünlük tanınmak suretiyle davacıların destek zararının bu kadar olduğu kabul edilmiştir.
Davacı taraf hükmedilecek tazminata 24/02/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesini istemiş ise de ; davacı tarfın sigorta şirketine 21/02/2017 tarihli dilekçe ile destek tazminatı başvurusunda bulunduğu, dilekçenin davalıya 06/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı tarafın 2918 s. KTK.nin 99/1. maddesi gereğince 8 işgünü sonra 08/03/2017 tarihinde temerrüte düştüğü anlaşıldığından, faize de temerrüt tarihinden itibaren hükmetmek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile; davacıların davasının kısmen kabul, kısmen reddi ile, … tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat eden …’ın desteğinden yoksun kalan davacıların, destek zararlarından dolayı ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması kaydıyla; a)davacı … için 40.958,02 tl, b)davacı … için 80.948,61 tl, c)davacı … için 43.441,16 tl. olmak üzere toplam 165.347,79 tl. destek tazminatının, temerrüt tarihi olan 08/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, ” şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
DELİLLER :
Konya ….Asliye Ticaret Mahkemesine ait … Esas … Karar sayılı dosya
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacılar vekili 25/12/2018 tarihli tehir-i icra talepli dava dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, aşamalardaki beyanlarının istinaf sebebi olarak tekrar ettiklerini ve hükmün bu sebepler doğrultusunda bozulmasını talep ettiklerini, yerel mahkeme gerekçesinde taraflar arasındaki ihtilafın 15/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS genel şartlarına tabi olduğu belirlemesi yapılmasına rağmen müteveffanın gelir durumunu asgari ücret olarak kabul eden bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesis edildiğini, bu belirlemenin dosya kapsamı ve yerleşik içtihatlara tamamen aykırı olduğunu, zira 15/08/2003 tarihinde yürürlüğe gire nve dava konusu kazada uygulanması zorunlu ZMMS genel şartlarında herhangi bir sınırlama mevcut olmadığından gelirin tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebileceğinin kabul edildiğini, yerel mahkemenin ise tazminat hesabını yürürlükte olan ve dava konusu olayda uygulanması mümkün olmayan 14/05/2015 tarihli ZMMS genel şartlarının destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması başlıklı ek-2 maddesinde “belgelendirilmiş olması durumunda hesaplamalarda ölen kişinin vergilendirilmiş geliri dikkate alınır” hükmünü gerekçesine dayandırarak karar verdiğini, müteveffanın asgari ücretten çok daha fazla gelir elde ettiğini, müteveffanın haftada 4 gün toplamda 8 saat olmak üzere özel ders verdiğini ders başına ise 70,00 TL ücret aldığının tanık beyanlarında ifade edildiğini, dosyada alınan 01/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda da müteveffanın ölüm tarihi itibariyle aylık gelirinin 1.790,99 TL olduğunun belirtildiğini, bu açıdan asgari ücret üzerinden kazanç hesabı için dosya içi bilgi , belge ve müstekar içtihatlara aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının mahkemece incelenmeden reddedildiğini, bu hali ile hükmün yerleşik içtihatlara aykırı olduğu gibi somut gerçekten de uzak olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda küçük …’ın şehirde yaşadığını ve şehirde yaşayanların 22 yaşında evlenecekleri belirlemesi yapılarak 31/12/2030 tarihine kadar ennesinin desteğinden yoksun kaldığının belirtildiğini, bu belirlemenin kabulünün mümkün olmadığını, buna ilişkin itirazlarının da değerlendirilmediğini, …’ın anne ve babasının üniversite mezunu olması, babası ve bir kardeşlerinin halen üniversite eğitimine devam ettikleri dikkate alındığında …’ın da üniversite okumasının hayatın olağan akışının bir gereği olduğunu, ayrıca evlenme yaşının sosyal ve ekonomik duruma, yöresel ve töresel koşullara göre değişiklik gösterdiğinden …’ın en erken 25 yaşında evleneceği kabul edilerek hesabın buna göre yapılması gerektiğini, raporda bir diğer hatalı hesaplamanın ise müteveffanın imam nikahlı eşi …’in imam nikahlı olarak yeniden bir başkası ile yaşama olasılığının %50 oranında olduğuna ilişkin DYK hesaplaması yapılması olduğunu, bu oranın son derece yüksek olduğunu, müvekkili …’in eşinden 3 müteveffadan 1 çocuğu bulunduğunu, olayın üzerinden 3 yıla yakın bir zaman geçmiş olması ve müvekkilinin hala bir birliktelik yaşamadığı dikkate alındığında oranın yüksek olduğunun ortaya çıkacağını, buna yönelik itirazlarının da mahkemece incelenmeden reddedildiğini, bu hususların tazminat miktarını etkilediğini, tüm bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, duruşma günü takdir ve tayini ile öncelikle icranın geri bırakılması için tehir-i icra kararı verilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı vekili 04/01/2019 tarihli tehir-i icra talepli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; başvuru konusu talebin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararı ile poliçe dönemine bakılmaksızın sürücüsünün kendi kusuru ile vefatına sebep olan kazaların teminat dışında bırakıldığını, dosya incelendiğinde davacı murisi ile aynı zamanda sigortalı araç sürücüsü olan müteveffanın tek taraflı, asli ve tam kusuru ile yaptığı kazada vefat ettiğinin anlaşıldığını, somut olayda objektif iyi niyet kurallarına göre davacıların murisinin %70 kusuruyla meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacıların talep ettikleri destekten yoksunluk tazminatından işletenin sorumlu olmadığının kabul edilmesi gerektiğini, huzurda görülen davaya konu kazanın öncelikle sürücü kusuru ile gerçekleşmiş olması nedeniyle onun desteğinden yararlanacak olanların tazminat hakkı olmayacağının kabulü ile teminat dışı tutularak başvurunun tümden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının haksız olduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibinin durdurulması için tehir-i icra kararı verilmesini beyan ve talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Taraflar arasında uyuşmazlık; davacılar desteğinin idaresinde bulunan araç ile tam kusurlu olarak neden olduğu trafik kazasında vefat etmesi sonucu aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının zarar görenlerin talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu olup olmadığı, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları ve 2918 sayılı KTK.nın 92. Maddesinde yapılan değişikliklerin uygulanıp uygulanmayacağı hususlarına ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Davalı tarafın istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacıların desteği … ; … tarihinde adına kayıtlı ve idaresinde bulunan araç ile tam kusurlu olarak neden olduğu kazada vefat ettiği, davalı sigorta şirketi tarafından desteği idaresinde bulunan aracın 15/03/2015-15/03/2016 tarihleri arasında zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin tazminatın poliçe teminatı kapsamında olmadığına yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde :
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda 91. ila 101.maddeler arasında düzenlenmiştir. Motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde o aracın işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belirli limitlere kadar karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüdür.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası,( Trafik Sigortası) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 91. Maddesinde- “İşletenlerin, bu Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir. Bu madde gereğince zmss yapılması yasal bir zorunluluk olmakla birlikte bu tür sigorta sözleşmeleri gibi sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile sigorta sözleşmesi kurulur ve bir sigorta poliçesine bağlanır.Yoksa yasa gereği kendiliğinden oluşan bir sigorta türü değildir. (Işıl Ulaş Uygulamalı Sigorta Hukuku) KTK.nın 93. Maddesinde; (Değişik: 17/10/1996 – 4199/34 md.)Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.”hükmü mevcuttur.
Sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmeleri kapsamındaki sorumlulukları sigorta poliçelerinin ayrılmaz parçası olan genel şartlarda düzenlenmiştir.
Genel Şartlar; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından her sigorta branşı için hazırlanmış olan ve sigorta şirketlerinin bunun aksine hareket edemeyecekleri sigorta poliçesinde açıkça ifade edilmiş, teminatın kapsamı, istisna edilen haller, hasar prosedürü, sigortalının görev ve yükümlülükleri, anlaşmazlık halinde uygulanabilecek hükümler, prim ödemesi, rücu durumu gibi sigorta sözleşmesinin esaslarını belirten koşullardır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar ile yapılan değişiklerin uygulanma zamanı; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “A.1. Amaç” başlıklı maddesinin; 2. fıkrasının son cümlesinde; “Bu Genel Şartlar ekleriyle bir bütündür. Bu Genel Şartlar ve sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır,” düzenlemesi 02.02.2016 tarihindeki değişiklik ile “Bu Genel Şartlar” kaza tarihi itibariyle uygulanır ibaresi çıkarılıp sadece ” sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır” olarak değiştirilmiştir.
ZMMS Genel Şartları’nın teminat dışında kalan haller başlıklı A.6.maddesinde;
c-)İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
d-)Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat dışında sayılmıştır.
Genel açıklamalar bu şekilde olmakla birlikte KTK.nın Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller: başlıklı 95.maddesinde “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” hükmüne göre Karayolları Trafik Kanununda düzenlenmeyen sigortacının zarar görenlere karşı ileri süremediği tazminatın kaldırılması veya miktarının azaltılması hallerini ancak sigortalısına rücu edebileceği düzenlenmiştir.Yani sigorta şirketi KTK.nunda düzenlenmeyen teminat kapsamında olmayan halleri ve rücu koşullarının varlığını zarara uğrayan kişilere karşı ileri süremez, koşullarının varlığı halinde sigorta sözleşmesinin eki olan genel şartlarda düzenlenmiş teminat dışı haller ve rücu halleri mevcut ise sadece sigorta sözleşmesinin tarafı olan akidi sigortalıya rücu edebilir. Zorunlu mali sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı başlıklı B.4.maddesinde;“Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.” Düzenlemesi ile 2918 sayılı KTKnın 95. Maddesi aynen genel şartlara taşınmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacı; Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre işleten ve kazaya kusuru ile neden olan sürücünün mirasçısı değil, zarar gören üçüncü kişi olması ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması ve üçüncü kişilerin haklarının korunması için 2918 sayılı KTK.nın 95 maddesi düzenlemesi karşısında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan davacı yönünden uygulanması mümkün olmadığı gibi olay tarihinde geçerli genel düzenlemeye göre genel şartlara yapılmış bir atıf da mevcut değildir.
Dava konusu olan ve … tarihinde meydana gelen trafik kazası yönünden 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı KTK.da yapılan değişikliklerin uygulanıp uygulanmayacağı yönünden yapılan değerlendirmede ise;
2918 Sayılı KTK.nın 90.maddesinde Yapılan Değişiklikten önce; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Denilmekte iken 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yapılmıştır.
Olay tarihi olan … tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTKnın 92. maddesinde ise; “a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b)İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c)İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d)Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)Manevi tazminata ilişkin talepler” teminat kapsamında olmadığı belirlenmiş,
26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanun ile 92. Maddeye göre de;
g)(Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h)(Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i)(Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” eklenmiştir.
Trafik kazaları dayanağını 2918 sayılı KTK.dan alan haksız fiillerdir. Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası işletenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına almıştır. KTK’nun da ayrı ayrı maddelerde işletenin bu kanun hükümlerine göre sorumlu olmadığı haller belirtilmiş ayrıca 92.Maddesinde ZMSS teminatı kapsamında olmayan bazı haller düzenlenmiştir.
26.04.2016 tarihinde 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun’da yapılan değişikliklerin dava konusu haksız fiil tarihinde yürürlükte olmadığı, 6704 sayılı Kanunda, yapılan düzenlemelerin geriye yürüyeceğine dair açık bir hükmün de bulunmadığı anlaşılmıştır.
Geriye yürümezlik ilkesinin tanımı konusunda doktrinde görüş birliği bulunmamasına karşın, ilke genel olarak şu şekilde tanımlanabilir: Yürürlüğe giren yeni kuralın yürürlük tarihinden önceki dönemde hukuki sonuçlar doğurmasını yasaklayan ve kuralın ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanmasını emreden hukukun genel prensibidir.
Yargıtay HGK.2010/402 E- 2010/442K. 29.09.2010 tarihli kararında ; “……, Türk Hukuk Sisteminde, kanunların geriye yürümesi (geçmişe etkililik) konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Önemle belirtilmelidir ki; kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek özel hukuk ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.
Ancak şu husus da belirtilmelidir ki; sosyal güvenlik hukukunun kamusal niteliği itibarıyla, devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni kanun veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Tamamlanmış hukuki durumları yeni kanun veya düzenleyici kuralın etkilememesi ve onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir.
Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir (Prof. Dr. Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sh: 193-194; Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2003, sh: 73).
Hukuk Genel Kurulu’nun 14.06.2006 gün ve 2006/10-367 E., 2006/386 K. sayılı; 06.04.2005 gün ve 2005/10-183 E., 2005/241 K. sayılı; 13.10.2004 gün ve 2004/10-528 E., 2004/533 K., 14.04.2010 gün ve 2010/10-201-222 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir…” şeklinde karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle dava konusu olay tarihinde meydana gelen davacının desteğinin işleteni ve sürücüsü olduğu araç ile tam kusurlu olarak neden olduğu kaza sonucu zarar gören üçüncü kişi sıfatıyla dava açan davacıların aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısından tazminat talep edebileceği, davacının sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması nedeniyle olay tarihi itibariyle 19.01.2016 tarihinde yapılan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları ile işleten ve sürücünün kusuru ile neden olduğu kazalar sonucu meydana gelen destekten yoksun kalma zararlarının teminat kapsamında olmamasına ilişkin düzenlemenin zarar gören üçüncü kişiler sıfatı ile talepte bulunan davacılar yönünden 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 95.maddelerine göre uygulanamayacağı, olay tarihinden sonra 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 92.maddelerinde yapılan değişikliklerin olay tarihinde bütün hüküm ve sonuçlarını doğuran haksız fiiller yönünden uygulanamayacağı, ayrıca yine zarar görenlere karşı tazminatın azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin hükümlerin zarar görenlere karşı ileri sürülememesi nedeniyle, haksız fiilin türü olan trafik kazalarına olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanun hükümlerinin uygulanması, haksız fiil tarihi ile işlemeye başlayan zamanaşımı, temerrüt tarihi ve diğer maddi hukuk kurallarının olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümlerine göre belirlenmesi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartları ile düzenlenen teminat dışı hallerin zarar görenlere karşı ileri sürülememesi gerektiğinden, mahkeme tarafından, hükme esas alınan kaza tespit tutanağı ile Yargıtay uygulamalarına uygun olarak, talep hakkının kabulü ile tazminat hesabı yaptırılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelemesinde:
Desteğin sürekli işi dışındaki ek işlerinin asıl işi gibi sürekli olması hayatın olağan akışına aykırı olup devamlılığı olmayan işlerinin tanıkla ispatı mümkün olmadığında davacı vekilinin buna yönelik istinaf itirazının yerinde olmadığı kanuna veYargıtay uygulamalarına uygun olarak, asgari ücret üzerinden tazminat hesabı yaptırılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı,6098 sayılı TBK’nın 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde düzenlenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK.’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. – 411 K. sayılı ilamı).
Somut olayda; davacı vekili, davalıya trafik sigortalı araçla kaza yapan, davacı …’nın resmi nikah olmadan birlikte yaşadığını belirttiği … … ‘nın ölümü sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı ile müteveffa arasında desteklik ilişkisinin varlığı kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmiş. Desteklik ilişkisi hususunda tazminat talep eden ile desteğinin eylemli ve düzenli olarak karı-koca gibi birlikte yaşamaları, durumu araştırılmıştır.
Sağ kalan imam nikahlı eşin evlenme ihtimalinin belirlenmesinde, sağ kalan eşin kaza tarihindeki yaşı ve AYİM tarafından hazırlanan tablolara itibar edilmektedir.
Davacı eşin durumu resmi evlilik gibi değerlendirilerek olay tarihindeki yaşı, 18 yaşından küçük bir çocuğunun bulunması sosyal yaşantısı ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak Yargıtay uygulamaları ve evlenme ihtimali konusunda düzenlenmiş tablolardan da yararlanılarak davacının durumuna uygun bir oranda evlenme ihtimali indirimi ve buna göre aktüerya hesabı yapılması gerekirken hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda davacı eşin %50 evlenme ihtimali bulunduğunun kabulü ile bu doğrultuda yapılan hesaplamanın hükme esas alınması doğru değildir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2013/20061 E 2015/7597 K, 2014/10266 E 2015/5025 K)
Mahkemece, davacı eşin kaza tarihindeki yaşı,sosyal ve ekonomik durumu, 18 yaşın altındaki çocuk sayısı, Yargıtay uygulamaları ve evlenme ihtimali konusunda düzenlenmiş tablolardan da yararlanılarak durumuna uygun bir oranda evlenme ihtimali indirimi yapılarak hesaplama yapılması konusunda başka bir aktüerya uzmanı bilirkişiden denetime elverişli, ayrıntılı rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve davacı vekilinin bu istinaf sebebi belirtilen gerekçeyle yerinde bulunmuştur.

Desteğin küçük çocuğun bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek, çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar. Yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar, yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir.
Bu durumda; davacı çocuk ve ailesinin yaşadığı yer, ailenin sosyal ve ekonomik durumu gereği, davacı … ‘nın yüksek öğrenim göreceği kabul edilmek suretiyle, hesaplama yapılması konusunda başka bir aktüerya uzmanı bilirkişiden denetime elverişli, ayrıntılı rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve davacı vekilinin bu istinaf sebebi belirtilen gerekçeyle yerinde bulunmuştur.

Bu nedenle; HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İstinaf eden davacı tarafın anılan hususlar kapsamında istinaf itirazlarının HMK m.353/1-a-6 gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca, başvuru harcı dışında kalan, peşin olarak yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, HMK. m.353/1-a hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip