Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1464 E. 2020/184 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Maddi Tazminatı
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın reddine dair verilen karara ilişkin davacı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; 28/09/2006 günü saat 18:30 sıralarında davalı … tarafından ZMMS ile sigorta koruması altına alınan … plaka sayılı kamyonetin sürücü … idaresinde iken küçük …’i ezmesi sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin küçük kızı … …’ın vefat ettiğini, vefat tarihinde … …’ın 1 yaşında olduğunu, müvekkilinin vefat nedeni ile dektekten yoksun kaldığını, davalı … şirketine yazılı başvuru yapılmasına rağmen tazminat ödemesi yapılmadığını ve açıkladığı nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak üzere müvekkilinin kızının vefatı nedeniyle uğradığı 10,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigortacıdan alınarak müvekkiline verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, tazminat talep edilen hasarın poliçe ile teminat altına alınmış rizikodan dolayı meydana gelmediğini, kazada kusur durumunun belirlenmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sigortacının gerçek zarardan kusur oranında sorumlu bulunduğunu ve açıkladığı nedenlerle davanın öncelikle usulden, her halükarda esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile ; ” 28/01/2019 tarihli ATK raporu ve 30/04/2019 tarihli kusur raporu ile trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar ceza yargılamasında dava dışı sürücünün tali kusurlu olduğu belirtilmiş ise de ilgiliye atfedilen kusur trafik kazanın oluşumuyla ilgili olmayıp gözetim yükümlülüğünün ihlal edilmesi nedeniyle atfedilen bir kusurdur. Bu bakımdan ceza yargılmasında atfedilen bu kusuru trafik kazasının oluşumu yönünden de kabul etmek mümkün değildir. Anılan nedenlerle trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusuru ispat edilemediğinden davanın reddine ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 21/11/2019 havale tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; hükme esas alınan bilirkişi raporlarının hatalı olduğunu, ceza yargılamasında sigortalı araç sürücüsünün basit taksir düzeyinde kusurlu olduğu kabul edildiğinden, tazminat davasında da sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunun kabulünde hukuki zorunluluk olduğunu, tedbir alma ve kontrol etme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunun kabulünde hukuki ve fiili zorunluluk olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … vekili 02/12/2019 havale tarihli istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; davacı tarafın ceza hakiminin kusur konusundaki değerlendirmelerine dayanarak sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu iddiasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
Mahkemece verilen ret kararı, davacı tarafça meydana gelen kazada sigortanın sorumluluğunun bulunduğundan bahisle istinaf edilmiş olmasına göre davaya konu uyuşmazlığın davalının meydana gelen kazadan sorumlu olup olmadığı noktasında olduğu görülmüştür.
TBK 49. Maddesi, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” hükmünü amirdir.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Düzenlemesi mevcuttur. Haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan ikinci koşul, zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilin, fail tarafından kusurlu olarak yapılmış olmasıdır. Kusur, hukuk düzeninin kurallarının bilerek ve isteyerek yada ihmal sebebiyle ihlal edilmesi gerekecektir.Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.74 düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesi; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmü yer almaktadır.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231; 03.04.2013 gün ve E:2012/19-873, K:2013/433 sayılı ilamları).
Öte yandan, Karayolları Trafik Kanunun, “İşleten ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı 85. Maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar”;
“Mali Sorumluluk Sigortası Yaptırma Zorunluluğu” başlıklı 91.maddesinde ise, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur” düzenlemeleri mevcuttur.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası” Genel Şartlarının A.1 maddesindeki “Sigortanın Kapsamı” başlıklı düzenlemesinde ise, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” denilmektedir.
Yukarıda yazılı yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında somut olaya gelindiğinde;
Olaya ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda, müteveffa küçüğün ölümünde sanık anne ve babalarının kazanın meydana gelmesinden değil, bakım ve gözetim görevlerini yerine getirmemekten dolayı sorumlu oldukları ancak TCK 22/6 maddesine göre cezanın verilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmalarına yol açtığından ceza verilmesine yer olmadığına hükmedildiği, trafik kazasından kaynaklı bir kusur belirlemesinin yapılmadığı somut olgusu tespit edilmiş, verilen karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
Mahkemece Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda ve itiraz üzerine … uzman bilirkişi heyetinden alınan aynı yöndeki raporda ise, 28/09/2006 günü sürücü … (ölen küçüğün babası) sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonet ile köy içesirinde süt toplarken kendi evinin önüne gelip sütleri bıkartıktan sonra tekrar aracına bimip süt toplamak üzere aracını hareket ettirdiği esnada, kamyonetin altına girmiş olan bir yaşlarındaki kızı … …’ın aracın altına kalması sonucu dava konusu kazanın meydana geldiği, dava dosyası içerisindeki mecut Jandarma tarafından düzenlenmiş olay yeri tespti tutanağı ve olay yeri basit krokisi, ceza davası karar metni ve olayla ilgili tüm bilgi ve belgeler incelenip durum değerlendirmesi yapıldığında, sürücü …’ın olay mahallinde evinin önünde park halinde olan kamyonetine binip hareket ettiği esnada aracının altında bulunan bir yaşlarındaki kızı … …’ın aracın altında kalarak yaşamını yitirmesi sonucu meydana gelen olayda, bu durumu öngörmesinin mümkün olmadığından olayda atfı kabil kusurunun bulunmadığı, bir yaşlarındaki olaya müdrik yaşta olmayan … …’ın ise hal ve hareketleri ile davranış faktörlerinin olayın oluşunda asli derecede etkili olarak, yüzde yüz oranında etkili olduğu belirlenmiştir.
Bu halde, ancak ceza mahkemesince belirlenen “somut olguların” hukuk mahkemesini bağlayıcı olacağına, kusurun varlığı ve oranına ilişkin ceza kararının hukuk hakiminin serbest kusur takdirini engellemeyeceğine, hukuk mahkemesince yapılan kusur incelemesinde “trafik kazasından kaynaklı” olarak işleten babanın olayda bir kusurunun bulunmamasına, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlendiğine, sigorta şirketinin motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle ortaya çıkan zarardan sorumlu bulunmasına, dolayısıyla olayda işletilme halindeki trafik kazasında işleten babanın bir kusurunun bulunmadığından işletenin sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali mesuliyet sigortacının da bir sorumluluğunun olamayacağına, anne ve babanın trafik kazasından kaynaklı olmayan, gözetim ve bakım görevinin ihmal edilmesinin yukarıda yazılı ilke ve düzenlemeler uyarınca sigortanın sorumluluk kapsamında bulunmamasına göre mahkemenin yazılı gerekçeli kararının usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinafı yerinde bulunmadığından, aşağıda belirtilen şekilde reddine karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle, davanın reddine dair karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince duruşma yapılmadan esastan reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Kararın usul ve yasaya uygun bulunmasına, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde Yargıtay 17. HD Başkanlığı’na TEMYİZ yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. …


Başkan


Üye


Üye


Katip