Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/141 E. 2019/167 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : ..
NUMARASI : ..Esas .. Karar

DAVACI : ..
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ :
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ :
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili … havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; … günü … plaka sayılı araç ile… plaka sayılı çekicinin çarpışması sonucunda müvekkili davacının sol ayağının tarak kısmında kırık ve çıkık oluşması şeklinde yaralandığını, müvekkilinin kazadan 9 ay geçmesine rağmen sağlığına kavuşamadığını, kazaya karışan araçların davalı … şirketine Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, meydana gelen trafik kazasında kazaya karışan araçların kusurlu, müvekkilinin ise kusursuz olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 15/09/2014 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; … plaka sayılı aracın müvekkiline 01/06/2012-01/06/2013 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, bu araca ait kaza tarihini kapsayan poliçe bulunmadığını,… plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketine ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, 3. Kişinin ağır kusuru ile meydana gelen zarardan müvekkilinin sorumlu olmadığını, kusur oranlarını kabul etmediklerini, dava konusu olayın iş kazası olup, ZMMS sigortası kapsamı dışında olduğunu, işgücü kaybına yönelik tazminat talebi ile geçici iş gücü kaybı talebinin teminat kapsamı dışında olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermediği için faiz ve mahkeme masraflarından sorumlu olamayacağını belirterek, davanın reddine, mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi’nin 23/11/2018 tarihli gerekçeli kararı ile “Dava, cismani zarar sebebiyle açılan tazminat davasıdır. Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu 23/07/2013 tarihinde meydana gelen iş kazası neticesinde 11/10/2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacıda %15,2 oranında sürekli iş göremezliğe neden olacak şekilde malüliyetin meydana geldiği, iyileşme süresinin 3 aya kadar sürebileceği, olayın meydana gelmesinde Konya Valiliği İl Özel İdaresi’nin %25, …’in %35, …’in %15, …’in %25 oranında kusurlu olduğu, müterafik kusur ile geçici iş göremezlik ödeneğinden rücu olunabilir kısmın ve ilk peşin sermaye değerli gelirden rücu olunabilir kısmın tenzili sonucu davacının karşılanmamış gerçek zararının 10.211,13 TL olduğu ve bilirkişi …’nin 13/03/2018 tarihli raporunun denetime elverişli, gerekçeli, usul ve yasa ile vakaya uygun olduğu kanaatine varılmakla hükme esas alınması suretiyle her ne kadar sehven ıslah uyarınca denilmiş ise de dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak davacının davasının kabulü ile 10.000,00 TL geçici iş göremezlikten doğan maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının davasının ıslah uyarınca kabulü ile 10.000,00 TL geçici iş göremezlikten doğan maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekilinin 21/01/2019 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili olan şirketin mesuliyetinin, sigortalısı olan işletene yükletilen kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, yerel mahkemenin buna riayet etmediğini, yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan maluliyet bilirkişi raporunun “çalışma gücü kaybı ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliği hükümlerine göre düzenlendiği, bu raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, “özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik” hükümlerine göre düzenlenmesi gerektiğini, bilirkişi maluliyet raporunda tespit edilen maluliyet oranını ve 3 aylık iyileşme süresini kabul etmediklerini, sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik, tedavi giderleri ile bakıcı giderlerinden ötürü müvekkili olan şirketin mesuliyetinin son bulduğunu, ilk derece mahkemesince yapılan tazminat hesaplamasının maluliyete ve kusur durumuna ilişkin aykırılıklar giderilmeksizin yapıldığını, ayrıca hesap raporunda belirlenen tazminat miktarının da fazla olduğunu, bu miktarı kabul etmediklerini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını beyan ederek yerel mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılarak davanın reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıdan tahsilini, tehir-i icra kararı verilmesi gerektiğini talep etmiştir.

UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık konusu, yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf itirazlarına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas … karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Sigorta şirketinin kusuruna göre karar verilmediği istinafı yönünden ;
Karayolları Trafik Kanunun 85 maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Aynı yasanın 88. Maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi ile motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ayrıca birden fazla kişinin zararı tazminat ile yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine TBK 61. Maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” demekle birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da herhangi bir tazminat yükümlülüğün şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
Davacı vekili açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre davada dava dışı kişinin de kusurunun bulunması davalının müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
Olayda dava dışı kişilere de kusur izafe edilmiş ise de; su durum ancak birbirlerine karşı açılacak rücu davasında önem taşımakta olup,aralarındaki iç ilişkiyi ilgilendirmektedir
Müteselsil sorumluluk kanundan doğan bir sorumluluk türüdür. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, davacı %25 kusurlu olduğuna göre kalan % 75 lik kusur durumuna göre bu bedelin kusura isabet eden tamamını müteselsil sorumlu olan sigorta şirketinden isteyebilir.KTK 88 ve TBK 61.maddesine aykırı olarak davalının bu kusuru oranında sorumlu tutulmaları doğru olup bu halde davalı sigortanın buna yönelin istinafı yerinde değildir
(Nitekim emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/11886 Esas, 2017/6732 Sayılı Kararı)
Davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf başvurusu değerlendirildiğinde ;
HMK nın 357/1. Maddesi gereğince bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı hükmü gereği bu iddianın incelenmesi mümkün olmayıp bu hususlardaki istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalının maluliyet hesaplamasının yanlış yapıldığı bu kapsamda düzenlenen aktüerya raporunun da usulüne uygun olmadığı ve geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerin sigorta teminatı dışı olduğuna yönelik istinafı açısından;
Davalı taraf 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.”hükmü gereği söz konusu zarardan sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de bu düzenlemenin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, somut olaydaki kazanın ise 23/07/2013 tarihinde gerçekleştiği ve poliçe düzenlenme tarihlerinin de 26/12/2012 ile 26/12/2013 tarihleri olduğu gözetildiğinde Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir.
Trafik kazası neticesi yaralanan ve geçici yada sürekli iş göremez hale gelen kişinin giderleri sadece bir sağlık kuruluşunda yapılan tedavi harcamalarından ibaret değildir. Trafik kazası sonucu beden bütünlüğü zarara uğrayan kişi tedavi gördüğü süre ile iyileşeceği süre içinde işlerini göremeyeceği ve bu süre içinde normal hayatını sürdüremeyeceğinden bu dönem içinde tam iş göremez olarak kabul edilip buna göre tazminat hesabı yapılacaktır. Geçici işgöremezlik nedeniyle hükmedilecek tazminatın kusurlu sürücü ve işletenin yanında ZMSS poliçesini düzenleyen şirketin de sorumluluğu kapsamı içerisinde bulunduğu ve bu itibarla davalı … şirketinin buna yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Keza davalı taraf maluliyete yönelik itirazda bulunmakta ise de; Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.

Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda davacının yaralanmasına neden olan kaza 23/07/2013 gününde meydana gelmiş davalı tarafından tanzim edilen sigorta poliçesi ise 26/12/2012-26/12/2013 arası dönem için tanzim edilmiştir. Buna göre davacının maluliyet raporunun olay tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre alınması doğrudur.
Öte yandan maluliyet raporu söz konusu yönetmeliğe uygun düzenlenmiş ise de aktüerya bilirkişi raporunda dava konusu olayın aynı zamanda iş kazası olması neticesi SGK tarafından gönderilen 29/02/2016 tarihli yazı cevabı uyarınca maluliyet oranının %11,1 oranı olarak tespit edilip kendisine bu oran üzerinden iş kazası sigortası kolundan sürekli iş göremezlik geliri bağlandığı belirtilerek bu miktar üzerinden aktüerya hesabının yapıldığı, davacı tarafın da mahkemece belirlenen %11,2 oranındaki maluliyete karşılık herhangi bir itirazının bulunmadığı, bu durumda aktüerya hesabında %11,2 oranında maluliyet açısından hesap yapılmasının da davalı açısından kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilmekle davalı vekilinin buna yönelik itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu halde ,Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına,tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konya … Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23/11/2018 tarih… esas … karar sayılı kararın usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafın istinaf talebi yönünden Karar ve ilam harcı olarak yatırılması gereken 683,10 TL harcın yatırılan 171,00 TL nin mahsubu ile bakiye 512,10TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 28/02/2019


Başkan


Üye


Üye

Katip