Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/140 E. 2019/192 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … …

MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : …
ESAS VE KARAR NO : … Esas … Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ : Av….
DAVALI : 1- … SİGORTA ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
DAVA : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili … havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … tarihinde yaya kaldırımında yürümekte olan müvekkili …’ye çarpması sonucu maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’in 2918 sayılı KTK nun 57/1-b-7 kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle asli ve tam kusurlu bulunduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin ağır yaralandığını, hayat fonksiyonlarının ağır derecede etkilendiğini ve bakıma muhtaç hale geldiğini, tedavi sürecinde müvekkilinin bir çok masraf yaptığını, belgelendirilebilenler haricinde ulaşım, konaklama, yemek vb belgelendirilemeyen giderlerinin de olduğunu, müvekkilinin geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik dönemlerinde bakıma muhtaç olduğunu, kaza nedeniyle Konya CBS … soruşturma sayılı dosyası ile başlatılan soruşturmada hazırlanan iddianame ile Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan ceza davası açıldığını, ceza dosyasının halen derdest olduğunu, kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından … tarihleri arasında sigortalı olduğunu, sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak başvuruya rağmen kendilerine bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin mağduriyetinin günden güne arttığını, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep, dava ve müddeabihi artırma hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile müvekkilinin geçici ve sürekli iş gücü kaybından doğan maddi zararı ile tedavi giderleri ve bakıcı giderlerinden oluşan maddi zararlarının tazmini için ileride arttırılmak suretiyle 1.000,00 TL nin davalı … açısından kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı sigorta şirketi açısından (sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline verilmesine, müvekkilinin uğradığı manevi zararların tamamının tazmini için … adına 20.000,00 TL , … adına 10.000,00 TL , … adına 10.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile müvekkillerine verilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili … tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde … tarihleri arasında … poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği delillerin kendilerine tebliğ edilmediğini, tebliğe kadar cevap haklarını saklı tuttuklarını, talep edilen tazminat taleplerinin hukuki sebeplerinin açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerektiğini, maluliyet ve maluliyetin kaza ile illiyetinin olup olmadığına varsa ne oranda olduğuna dair Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, kaza nedeniyle açılan soruşturma ve kovuşturma dosyası var ise dosya arasına celbedilmesi gerektiğini, tazminat hesabının aktüerya uzmanı tarafından yapılması gerektiğini, dava konusu olayın haksız fiile dayalı olduğunu, kazaya karışan aracın ticari araç olmadığını bu nedenle ticari faiz taleplerinin reddinin gerektiğini, trafik kazalarından doğan tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılanacağını, husumetin SGK ya yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından 6111 sayılı yasa gereği SGK ya temmuz ayı itibariyle tedavi gideri prim aktarımı yapıldığını, yasa hükmü nedeniyle geçmişe yönelik olarak yüzlerce milyon TL SGK ya ödemek zorunda kaldıklarını, sigorta şirketlerinin sorumluluk dayanağının alınan primler olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/10-1156 Esas 2013/339 Karar sayılı 13/03/2013 tarihli kararında bu hususun detayları ile açıklandığını, sigorta şirketlerinin kestikleri her zorunlu poliçeden SGK ya tedavi gideri primi aktardığı, üstelik geriye yönelik de prim aktarımları yapılması karşısında tedavi giderlerinden sorumluluğun sona erdiği hususunun irdelendiğini, teminat dışı itirazları saklı kalmak kaydıyla yapılan giderlere ve zarara ilişkin uzman bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının afaki bakacı ücreti talebine itiraz ettiklerini, geçici iş göremezlik zararının kendiliğinden bakıcı gideri zararı oluşturmadığını, bakıcı tutulduğunun ve buna dair masrafların ispatının gerektiğini, tedavi giderlerinden sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmadığını bütün sorumluluğun SGK da olduğunu, davacının bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmesini, her halukarda davacının müterafik kusurunun dikkate alınmasını talep ettiklerini, zararın meydana geliş biçimi, zarar görenin müterafik kusurunun zararın meydana gelmesi ve artmasındaki etkisinin değerlendirilmesi gerektiğini, temerrüt süresinin delillerin tümümün müvekkili şirkete tebliğinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başladığını, tüm bu nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, aleyhe açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte tedavi süresi içinde bulunan bakıcı gideri (yani geçici iş göremezlik dönemi için talep edilen bakıcı gideri) , geçici iş göremezlik zararı, tedavi giderleri SGK sorumluluğunda olduğundan bu taleplerin reddini, dava tarihinden itibaren ticari faiz talebinin reddini, aksi halde celp edilmesi gereken delillerinin toplanmasını, davacı delillerinin kendilerine tebliğini, kusur durumu ve zarar tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini, herhalde haksız ve mesnetsiz davanın reddini beyan ve talep etmiştir.
Davalı …, … havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; … tarihinde dava konusu kazanın meydana geldiğini, davacının iddia ettiği gibi asli kusurlu olunduğunu kabul etmediğini, kusur oranının keşif ve bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, kazazedenin maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu tarafından tespit edilmesi gerektiğini, davacının talep ettiği manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, manevi tazminatın amacının kişiyi zengin etmek değil duyulan acı ve elemin bir nebze olsun giderilmesi olduğunu, hükmedilecek manevi tazminatın zarar görenin zenginleşmesine, zarar sorumlusunun fakirleşmesine neden olmaması gerektiğini, tüm bu nedenlerle davanın reddine , yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” Dava, cismani zarar sebebiyle açılan tazminat davasıdır.
Yukarıda izah edilenler, Adli Tıp raporları , bilirkişi raporları ile birlikte tüm doya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
… tarihinde meydana gelen ve davaya konu trafik kazasının oluşumunda davalı sürücü … tam kusurlu iken sürücü … ve davacı yaya …’nin kusursuz oldukları, … tarihli Çalışma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre kazanın davacıda malüliyetine neden olacak derecede araz bırakmadığı, iş göremezlik süresinin olay tarihinden itibaren dokuz aya kadar uzayabileceği, davacının kaza tarihi itibariyle yaşı dikkate alınarak … tarihleri arasındaki dönem için geçici iş göremezlik süresi için maddi zararının bulunmayacağı, maluliyet oranının %2,1 olduğu, tedavi masraflarının SGK tarafından karşılanacağı ancak, bu tür bir yaralanmada bir takım karşılanmayan ve fatura edilemeyecek giderler olabileceği, toplam tedavi masraflarının 5.000,00 TL olacağı, buna 9 ay boyunca kazanç kaybının ve bakıcı giderlerinin de eklenmesi gerektiği ve dosyada yer alan ve yukarıda belirtilen raporların denetime elverişli, gerekçeli, usul ve yasa ile vakaya uygun oldukları kanaatine varılmış ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile olaydaki kusur durumu dikkate alınarak davacının davasının kabulü ile … tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacı …’nin meslekte kazanma gücü kaybından dolayı 19.949,24 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 5.000 TL. ve bakıcı gideri zararından dolayı 14.486,85 TL. olmak üzere toplam 39.436,09 TL. tazminatın, (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması ve faiz yönünden de dava tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla ) davalılar … ile … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacılardan … için 20.000 TL, … için 10.000 TL. ve … için 10.000 TL. olmak üzere toplam 40.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 16/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’den alınarak davacılar …, … ve …’ye verilmesine, dair karar vermek gerekmiş ve Davacının davasının kabulü ile … tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacı …’nin meslekte kazanma gücü kaybından dolayı 19.949,24 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 5.000 TL. ve bakıcı gideri zararından dolayı 14.486,85 TL. olmak üzere toplam 39.436,09 TL. tazminatın, (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması ve faiz yönünden de dava tarihi olan 16/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla ) davalılar … ile … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,Davacılardan … için 20.000 TL, … için 10.000 TL. ve … için 10.000 TL. olmak üzere toplam 40.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 16/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’den alınarak davacılar …, … ve …’ye verilmesine,” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
DELİLLER:
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesine ait … Esas … Karar sayılı dosya aslı ve ekinde … Tıp Fakültesi Hastanesine ait … nolu acil dosyası ile … nolu arşiv dosyası aslı
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı sigorta şirketi vekili … tarihli ve tehir-i icra talepli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; öncelikle hüküm kısmında müvekkili şirketin isminde ve maddi tazminat harcında maddi hata yapıldığını, bu hususların düzeltilmesini talep ettiklerini, maluliyet raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, itiraz ve savunma haklarının kısıtlandığını, tebliğ edilmeyen rapor ile ATK raporunun çelişkili olduğunu, çelişkiler giderilmeden dosyanın hesaba gönderilmesinin açıkça savunma haklarını kısıtladığını, tedavi giderlerinden SGK nun sorumlu olduğunu, tedavi giderlerinin dayanağı bulunmadığını, davacının hangi süreyle bakıcıya ihtiyacı olduğunun araştırılmadığını, hesap raporunun aktüer siciline kayıtlı bilirkişiden alınmadığını, uzman olmayan bilirkişiden alınan rapor ile hüküm kurulduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlığın dava konusu trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasında aşağıda belirtilen davalı sigorta şirketinin istinaf nedenlerinin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
A-Bu kapsamda verilen karara ilişkin Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
Mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri BAM’ın ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut dosyamızın gerekçesinde,mahkemece … tarihli çalışma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliği hükümlerine göre kazanın davacıda maluliyetine neden olacak derecede araz bırakmadığı tespiti yapıldıktan sonra aynı gerekçede davacının maluliyet oranının % 2,1 olduğu kabul edilmiştir.Dolayısıyla mahkeme gerekçesinin dosyadaki ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı Sigorta Vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmüştür.
Davacı vekili, dava dilekçesi ile, geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik zararının, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ve bu dönemdeki bakıcı giderlerinin de davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B-Davalı Sigorta vekilinin, … Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından alınan heyet raporunun tarafına tebliğ edilmemesine yönelik istinafının incelenmesi:
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde bilirkişi raporuna itiraz düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde; “…Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları hâlinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığı güvence altına alınmıştır. Bu düzenleme çerçevesinde, bilirkişi raporunda bazı hususlarda eksiklikler mevcutsa yahut raporda bazı hususlar belirsizlik arz ediyorsa, taraflar, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik arz eden hususların ise bilirkişiye açıklattırılmasını yahut yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını temin için, raporun kendilerine tebliğinden itibaren onbeş günlük süre içinde, mahkemeye itirazda bulunabilirler. Bilirkişiye yöneltilecek olan sorular, tarafların da görüşü alınmak suretiyle somut olarak belirlenecek olursa, rapora itiraz olasılığı da önemli ölçüde azalır ve bu suretle yargılamanın uzamasının da önüne geçilmiş olur. Burada rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan onbeş günlük süre, kesin süredir; hak düşürücü bir nitelik taşır. Dolayısıyla, taraflar, bu süre içerisinde, itirazlarını dile getirmez ise bilirkişi raporu, onlar bakımından kesinleşir; yani taraflar rapora itiraz olanağını tümüyle kaybederler. Bu durum, zaten Tasarının 100 üncü maddesinde yer alan ve kesin sürelerle ilgili genel bir düzenleme öngören kuralın birinci ve üçüncü fıkralarının işlerlik kazanmasının doğal bir sonucudur…” şekilde düzenlenmiştir.
HMK’nun 280.maddesinde; “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” düzenlemesinin, 281/1 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususları, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesinin mevcut olduğu, buradaki amacın tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleri olduğu, bu durumda, yani taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu,Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/3253 ESAS, 2017/9419 KARAR; aynı daire 2015/10058 ESAS, 2018/4639 KARAR)
Somut dosyamızda mahkemece yargılama aşamasında Adli Tıp Kurumu ….Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan … tarihli raporunda davacının meydana gelen kazada maluliyeti olmadığı belirtilmiş yine mahkemece bu sefer … Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından alınan … tarihli heyet raporunda davacının yaralanmasının % 2,1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiğini belirtir rapor alınmış ilgili bu son rapor TARAFLARA TEBLİĞ EDİLMEMİŞTİR.
Evvelemirde ilgili … Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından alınan … tarihli heyet raporunun ihtarat içerir şekilde tebliğe çıkarılması ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu,Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı hususunun gözönüne alınması,Süresinde itiraz olması durumunda ;
Yargıtay HGK … tarih … Esas, … Kararı ile Adli Tıp Kurumu ….Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan … tarihli raporu ile … Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından alınan … tarihli rapor arasında önemli bir fark olduğundan çelişki oluşmuş olup bu çelişki Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınacak rapor ile giderilmelidir. Bu nedenle davalı Sigorta Vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmüştür.
C-Davalı Sigorta vekilinin, Tedavi giderlerinden sorumlu olmadığı,SGK nın sorumlu olduğuna yönelik istinafının incelenmesi:
25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarihli 6111Sayılı Yasa’nın 59. maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’na göre zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur.Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinde kuşku yoktur.
Davacı taraf,faturalandırılmayan tedavi giderlerini talep etmiştir.Faturalandırılmayan Tedavi giderleri ve ispatı hususu;
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
Somut dosyamızda uzman bilirkişi kurulu Prof Dr. …, Doç.Dr. … ve Arşt Gör.Dr. … tarafından verilen … tarihli heyet raporunda açıklamalı ve gerekçeli olarak yaralanmanın vasıf ve mahiyetine uygun olarak faturalandırılmayan tedavi gideri miktarı 5.000.00-TL olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmekte olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı Sigorta Vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.
D-Davalı Sigorta vekilinin,davacının hangi sürede bakıcıya ihtiyaç içersinde olduğu ,bakıcı tutulup tutulmadığına yönelik ispatın araştırımına yönelik istinafının incelenmesi:
Davalı vekili bakıcı giderine hükmedilebilmesi için maluliyetin gerektiğini belirtmiş ise de bu durumun hakkaniyet kurallarına aykırı niteliktedir. Şöyle ki kaza sonucu davacıda alınan her iki raporda iyileşme sürecinin 9 ay ve bu süre içerisinde davacının bir başkasının bakımına muhtaç olduğu ve kişiye bu süre zarfında bakıcı gideri oluşması açıktır.Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin bakıcı giderlerine yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması,denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı,aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği,bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır.
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı bu eksik hususların giderilerek gerektiğinde önceki aktüerya bilirkişisinden de ek rapor alınmak suretiyle karar verilmesi suretiyle ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafça, başvuru harcı dışında kalan, peşin olarak yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Konya ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına davalı … SİGORTA ŞİRKETİ tarafından sunulan 70.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip