Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1393 E. 2020/134 K. 28.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 28/01/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – TC : …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 28/01/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 30/01/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin taraf vekillerinin ayrı ayrı istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 21/06/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 03/05/2018 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … adına kayıtlı … plaka sayılı aracın müvekkiline çarpması sonucu, müvekkilinin ağır şekilde yaralanarak sakat kaldığını, kaza tespit tutanağında müvekkiline atfedilen kusuru kabul etmediklerini, kazaya karışan aracın davalı … şirketine ZMMMS ile sigortalı olduğunu, müvekkili davacının kazaya ilişkin olarak zararlarının tazmini için davalı … şirketine başvuruda bulunduğunu ancak herhangi bir cevap verilmediğini, kaza sonrası Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı dosyasından soruşturmanın başlatıldığını, müvekkilinin Konya … Devlet Hastanesinde tedavi gördüğünü belirterek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00 TL maddi tazminatın, 2.000,00 TL sürekli iş göremezlik, 2.000,00 TL geçici iş göremezlik, 100 TL geçici iş göremezlik dönemi için bakıcı gideri olmak üzere 5.100,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 10/07/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; davacının müvekkili sigorta şirketine başvurusu üzerine … numaralı hasar dosyasının açıldığını, evrakların eksik olması nedeniyle de yeterli değerlendirmenin yapılamadığını, bu nedenle ödemenin yapılamadığını, öncelikle dava şartı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde … numaralı Trafik Sigorta Poliçesi ile 17/06/2017/2018 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte kazaya sebep olan olayda öncelikle kusur durumunun net ve kesin olarak tespitinin gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin sigortalısının herhangi bir kusuru bulunmaması halinde ise müvekkilinin de kusurunun bulunmayacağını, davacının kalıcı sakatlığının bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğini, davacının geçici iş göremezlik talebine ilişkin olarak müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, bu hususta sorumluluğun SGK ‘ya ait olduğunu, davacının dava tarihinden itibaren avans faizi talebinin haksız olup kabul edilemeyeceğini belirterek; davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin 16/07/2019 tarihli gerekçeli kararı ile; “Delillerin toplanması bakımından Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Konya .. Asliye Ceza Mahkemesine, Konya … Devlet Hastanesine, … Sigorta A.Ş.’ne, Konya Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’ne Konya Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’ne, Konya SGK İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığı, gelen cevabi yazıların incelenerek dosya arasına alındığı anlaşılmıştır.
Dava konusu kazaya ilişkin olarak Ankara Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda sonuç olarak; sürücü …’nun %100(yüzde yüz ) oranında kusurlu olduğu, dvacı yaya …’in atfı kabil kusuru bulunmadığına dair rapor düzenlenmiştir.
Davacının maluliyetine ilişkin olarak …. … Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenen raporda ; mağdur davacı …’in 03/05/2018 tarihinde trafik kazası geçirdiği, kaza neticesinde sol tibia-fibula şaft kırığı meydana geldiği, sol tibia şaft kırığına yönelik olarak intramedüller çivi ile tespit yapıldığı, kırıkların yeterli miktarda kaynadığı, sol diz ve ayak bileği eklem hareket açıklıklarının normal olduğu, sol bacakta sağa göre 3.5 cm, sol uylukta sağa göre 2 cm atrofi olduğu anlaşılan şahsın yaralanmasının;
1-30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre; sol uylukta 2 cm atrofi (orta) için tablo 3.5.a’ya göre %8 alt ekstremite özür oranı, sol bacakta 3.5 cm atrofi (ciddi) için tablo 3.5.b’ye göre %13 alt ekstremite özür oranı olduğu, Balthazard ile %20 alt ekstremite özür oranı olduğu ve tablo 3.2’ye göre kişinin özür oranının %10 olduğu tespit edilmiş olmakla; kişide meydana gelen arızaların %10 (yüzdeon) oranında tüm vücut fonksiyon kaybına neden olduğunu,
2-Tibia-fibula şaft kırığı arızasının emsallerine göre iyileşme süresinin 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceğini, kişinin bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceğini, bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak değerlendirilebileceğini,
3-Dosya kapsamında tedavi giderlerine ilişkin herhangi bir fatura, fiş ya da makbuza rastlanılmadığını, tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılanmış olduğunu, ancak bu nitelikteki bir yaralanmada yukarıda “lll-Tedavi ve İyileşme Giderleri Kavramları ile İlgili Değerlendirme” başlığı altında belirtildiği şekilde tedavi sırasında yapılan zorunlu harcamaların olacağını (Refakatçi, özel bakıcı ve özel beslenme giderleri; hastanın ve yakınlarının hastanelere, sağlık kurumlarına, doktor muayenehanelerine, fizik tedavi merkezlerine gidip gelme yol giderleri; hastanın başka bir şehirde veya yurt dışında tedavisi gerekiyorsa, kendisinin ve yakınlarının otomobil, otobüs, tren, uçak gibi taşıt ve her türlü yol giderleri; tedavi için gidilen yerde hastanın ve yakınlarının otel, lokanta, ulaşım gibi barınma ve beslenme giderleri vs), yaralanmanın ağırlığı dikkate alındığında bu tür giderlerin olay tarihi itibarıyla 2.000,00 TL olarak değerlendirildiği,
4-…’in yaralanan vücut bölgesi ve yaralanma ağırlığı dikkate alındığında; 3 (üç) ay boyunca bakıcıya ihtiyaç duyacağını ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları Ek:3 Madde 6’ya göre bakıcı gideri hesaplanırken asgari net ücrete uygulanacak nispet oranının %100 olarak uygulanmasının uygun olacağına dair rapor düzenlenmiştir.
Davacının tazminat alacağına ilişkin olarak aktüer bilirkişi Mehmet Ertürk düzenlemiş olduğu hesap raporunda sonuç olarak; geçici iş göremezlik dönemi 14.871,72 TL, geçmiş dönem 2.269,70 TL, gelecek aktif dönem 14.842,13 TL, gelecek pasif dönem 21.924,48 TL, bakıcı gideri 14.871,15 TL, kaçınılmaz tedavi gideri 2.000,00 TL olduğuna dair rapor düzenlenmiştir.
Davacı vekili 18/04/2019 tarihli dilekçesinde, açmış oldukları davalırın 63.679,18 TL olarak ıslah ettikleri anlaşılmıştır.
Dava, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat davasıdır.
Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları, adli tıp raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 2918 s. KTK.nun 90. maddesinde yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişikliğe göre, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın C.11 maddesine göre, “Bu Genel Şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır.”
Davalı tarafa sigortalı aracın ZMMS poliçesinin, ZMMS Genel Şartları’nın yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden sonra tanzim edilmesi ve kazanın da 2918 s. KTK.nin 90. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 26/04/2016 tarihinden sonra meydana gelmesi nedeniyle, sigorta şirketinin sorumluluğunun 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na göre belirlenmesinin gerektiği anlaşılmıştır.
ZMMS Genel Şartları’nın A.5.c. maddesine göre; Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak özürlü sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde sakat kalan kişi esas alınır.
ZMMS Genel Şartları’nın A.5.b. maddesine göre; Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir. Anılan düzenleme ile tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ve çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu belirlenmiştir.
6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez. Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ) Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez. (Konya BAM 3. H.D.’nin 2019/354 E. 2019/391 K. Sayılı ilamı)
Anılan yasal düzenlemeler ve Konya BAM 3. HD’nin emsal nitelikteki 2019/354 E. 2019/391 K sayılı içtihadı birlikte değerlendirildiğinde davalı … şirketinin sürekli iş göremezlik zararı, geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı zararı ile faturalandırılmayan tedavi gideri zararından sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli, gerekçeli, usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmekle hükme esas alınması suretiyle davanın kabulü ile; 03.05.2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 39.036,31 TL sürekli iş göremezlik zararı, 14.871,72 TL geçici iş göremezlik zararı, 14.871,15 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 63.679,18 TL maddi tazminatın, davalı … şirketinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına ölüm ve sakatlık teminat klozu limiti ile sınırlı olarak, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının feri nitelikteki faize ilişkin isteminin reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde Davanın kabulü ile; 03.05.2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 39.036,31 TL sürekli iş göremezlik zararı, 14.871,72 TL geçici iş göremezlik zararı, 14.871,15 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 63.679,18 TL maddi tazminatın, davalı … şirketinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına ölüm ve sakatlık teminat klozu limiti ile sınırlı olarak, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının feri nitelikteki faize ilişkin isteminin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararda 1. Bentte tazminat toplanırken hesaplama hatası yapıldığını, toplam 68.779,18 TL olmasına rağmen kararda 63.779,18 TL yazıldığını, kararda tazminat toplamının sehven eksik ve yanlış yazılmış olduğunu, ayrıca tazminat miktarının da az olduğunu ve avans faiz yerine yasal faiz verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın istinaf itirazları doğrultusunda düzeltilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, usule ilişkin olarak; dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta şirketine yazılı olarak başvurunun bir dava şartı haline geldiğini ancak davacının evraklarının eksik olması nedeniyle yeterli değerlendirme yapılamadığını, bu hususun 04/06/2018 tarihli eksik evrak yazısı ile sabit olduğunu, davacı tarafından eksik belgelerin tamamlanmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; hükme esas alınan kusur raporunda itirazlarda bulundukları, Yerel mahkemece bu itirazların değerlendirilmediğini, 28603 sayılı Yönetmeliğe aykırı olan 06/02/2019 tarihli … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalınca alınan maluliyet raporunun kullanılarak 11/04/2019 tarihli bilirkişi raporunun tanzim edildiğini ancak alınan maluliyet raporunda 06/02/2019 tarihli özür oranının %10 olarak belirlendiğini ve 28603 sayılı yönetmeliğe aykırı tanzim edilen raporun hükme esas alınmadığını, maluliyet oranı hesaplamasının yapıldığı 28/01/2019 tarihli rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, müvekkili şirket aleyhine hükmedilen geçici iş göremezlik gideri, tedavi giderleri, bu sürede ihtiyaç duyabileceği bakıcı giderlerinin de SGK sorumluluğunda olduğunu, verilen kararın haksız olduğunu, trafik kazalarından kaynaklanan bu taleplerin SGK tarafından karşılanması gerektiğini, Yerel Mahkemece esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan maddi tazminatın fahiş olduğunu ve kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Yerel Mahkemenin kusur durumunun tespiti için Karayolları Genel Müdürlüğü veya İTÜ nezdinde uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmaksızın tazminata hükmedildiğini, sigorta şirketleri sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti dahilinde zarar miktarından sorumlu olduğunu, davalının kusuruna isabet eden tazminata hükmedilmesi gerekirken müvekkili sigorta şirketinin hesaplanan tazminatın tamamından sorumlu tutulmasının hukuka ve genel hukuk prensiplerine aykırılık teşkil ettiğini, davacının SGK’dan herhangi bir ödeme alıp almadığının araştırılması gerektiğini, almış olması halinde hükmedilecek tazminattan tenziline karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemenin bu hususu göz önünde bulundurmadan davanın kabulüne karar vermesinin yerinde olmadığını, Yerel Mahkemenin faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak karar verildiği ancak davacının 18/04/2019 tarihinden ıslah ile dava tutarının artırıldığının belirtildiğini, usul hukuku gereğince Yerel Mahkemece verilecek olan kararın dava dilekçesinden talep edilen kısım için dava tarihinden, artırılan tutar için de ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, Yerel Mahkemece verilen davanın kabul kararına karşı taraf vekillerinin ayrı ayrı istinaf itirazları doğrultusunda kararın ortadan kaldırılmasına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
Somut olayda 6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasında dava tarihinden önce davalı … şirketine belgeler ile birlikte 28/05/2018 tarihli başvuru dilekçesi ile başvurdukları, sigorta şirketinin davacının özür oranı belli olmadığından ve diğer evraklar eksik olduğundan bahisle bunların gönderilmesinden sonra tazminat talebini değerlendireceğini bildirilerek yasal süre içerisinde talebin karşılanmayarak sonuçsuz bırakıldığının sabit bulunduğu, bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı sigortanın istediği belgeler maluliyet tazminat talebi için Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde belirtilen belgelerden ise de KTK’nın 96. maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2. maddesinde geçen bu belgeler sigorta şirketinin ödeme tarihine(temerrüde) ilişkin olup dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer tüm belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı,davalı sigortanın cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalı sigortanın davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı … vekilinin kabul edilen Bakıcı gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 17/06/2017 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin hükme esas alınan raporun yönetmelik hükümlerine göre yanlış düzenlendiği istinafı yönünden
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Somut olayda maluliyet raporunun olay tarihi itibariyle yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ve Yargıtay 17. HD nin kökleşmiş içtihatları gereği Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan alınmasının yeterli olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınma zorunluluğunun bulunmadığı,bu halde haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenen selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından alınan heyet raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık olmadığı ,davalı vekilinin itirazlarını yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin kusur raporuna itiraz değerlendirmesi;
Dava konusu kazaya ilişkin olarak Ankara Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda; sürücü …’nun %100(yüzde yüz ) oranında kusurlu olduğu, davacı yaya …’in atfı kabil kusuru bulunmadığına dair rapor düzenlendiği,trafik kaza tespit tutanağındaki tespitler ile düzenlenen raporun uyuştuğu anlaşılmakla kusura yönelen itirazlar yersiz olup bu halde davalının tam kusuruna göre aktüerya bilirkişisince hazırlanan rapora göre hesaplanan tazminatının tamamından davalı … şirketinin sorumlu tutulması kararı da usule uygun olup istinaflar yersizdir.
Islah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faiz işletildiği istinafı yönünden
6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir.
2918 sayılı KTK.’nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Aynı zamanda zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Buna göre davalı … de dava dilekçesi ile talep edilen ve ıslaha konu edilen miktarlar yönünden daha önce kendisine başvurulduğu ve temerrüde düştüğü halde, davacı vekilinin talebi ile bağlı kalınarak tüm alacağa, yani asıl ve ıslah edilen kısım yönünden dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru olup itirazlar yersizdir
Davacıya SGK’ca ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmadığı ve mahsup edilmediği istinafı yönünden
TBK 55 maddeye göre “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu’nun 55. madde gerekçesinde; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez (indirilemez).” açıklamalarına yer verilmiştir.
Öte yandan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesisinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, işverenin sorumluluğunun belirlenmesinde kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınacağı,4.fıkrasında ise, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilileceği belirtilmiştir.
O halde, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (iş kazasına dayanan maddi tazminat tazminat davaları) haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya ölüm halinde hak sahiplerine iş kazası sigorta kolundan bağlanan bir gelirin bulunup bulunmadığının tespiti ile var ise bu gelirin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 55.maddesi de gözetilerek ilk peşin sermaye değerlerinin rücuya tabi kısmının hesaplanan tazminattan tenzili gerekir.
Davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 1. fıkrasında; “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır” düzenlemesine; aynı maddenin 4. fıkrasında “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda meydana gelen kazanın trafik iş kazası niteliğinde bulunmadığı, davacının yaya olarak yüremesi esnasında çarpılması sonucu gerçekleştiği,bu durumda yapılan ödemenin mahsubunun ve indirimin mümkün olmadığı anlaşılmakla istinaflar yersizdir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/71 esas 2018/11227 Karar sayılı ilamı
Davacı vekilinin tazminat miktarının yanlış hesaplandığı istinafı yönünden
Yerel Mahkemece davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 39.036,31 TL sürekli iş göremezlik zararı, 14.871,72 TL geçici iş göremezlik zararı, 14.871,15 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam hükmolan miktarın 68.779,18 TL olduğu halde hesaplama hatası yapılarak 63.679,18 TL meblağa hükmedildiği, bu halde davacı vekilinin istnafının yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Avans faizine hükmedilmesi gerektiği istinafı yönünden
Trafik kazasına konu araç tescil kaydına göre dava dışı gerçek kişi …’e ait olup ruhsatında kullanım amacının hususi kaydı olmasına göre uygulanabilecek faiz oranı yasal faiz olmalıdır. Bu nedenle mahkemece, yasal faize hükmedilmesinde yasaya aykırılık olmayıp davacı vekilinin buna yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.
Davacı vekilinin Maddi tazminattaki aktüerya raporuna itirazı yönünden;
HMK’nın 341. maddesinde yer alan” istinaf başvuru dilekçesinde başvuru sebepleri ve gerekçesinin bildirilmesi “355. maddesinde yer alan” incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı ancak, bölge adliye mahkemesinin kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözeteceği ” ve 357. maddesinde yer alan” bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı ve ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan delillerin bölge adliye mahkemesince incelenebileceği” hükümleri doğrultusunda davacı vekilin istinaf dilekçesinde maddi tazminat açısından istinaf sebep ve gerekçesini göstermediği,kararın usul ve yasaya aykırı olduğundan bahsedip kararın kaldırılmasını istediği, ancak itirazına ilişkin hiçbir gerekçe ve açıklamada bulunmadığı, kullanılan bu ifadenin HMK’nın 341. maddesinde yer alan “istinaf başvuru dilekçesinde başvuru sebepleri ve gerekçesinin bildirilmesi” şeklindeki düzenlemeye uygun bir gerekçe olarak kabulünün mümkün olmadığı, kaldı ki davacı vekilin aldırılan raporlara yönelik ilk derece mahkemesinde somut bir itirazın olmadığı, düzenlenen raporlar kendisine tebliğ edilmesine karşılık somut bir itiraz getirmeden raporu kabul etmediklerini beyan ettiği, istinaf dilekçesinde de aynı şekilde somut bir itirazının bulunmadığı, bu durumda maddi tazminata yönelik itirazlarının da yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf yersizdir
HMK’nin 355. maddesinde, “ İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek toplama hatasındaki yanlışlık düzeltilerek ilk derece mahkemesi kararı doğrultusunda davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 39.036,31 TL sürekli iş göremezlik zararı, 14.871,72 TL geçici iş göremezlik zararı, 14.871,15 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam hükmolan miktarın 68.779,18 TL yönünden hüküm kurularak davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü davalı vekilinin başvurusunun ise esastan reddi ile ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/07/2019 tarih ve … Esas – … Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILARAK, DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
2-Davanın KABULÜ ile; 03.05.2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 39.036,31 TL sürekli iş göremezlik zararı, 14.871,72 TL geçici iş göremezlik zararı, 14.871,15 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 68.779,18 TL maddi tazminatın, davalı … şirketinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına ölüm ve sakatlık teminat klozu limiti ile sınırlı olarak, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
Davacının feri nitelikteki faize ilişkin isteminin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 4.698,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harç ile 217,50 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 253,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.444,90 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 294,50 TL harç gideri, 450,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 314,50 TL Adli Tıp fatura bedeli, 1.007,32 TL … Tıp Fakültesi Hastanesi fatura bedeli, 285,65 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 2.057,47 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı vekili için A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 9.741,29 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmının 6100 sayılı HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
7-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak davacıdan alınan peşin ve karar ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
8-Davalı vekilinin istinaf talebi yönünden Karar ve ilam harcı olarak 4.349,92 TL alınması gerektiğinden peşin olarak yatırılan 1.043,08 TL nin mahsubu ile bakiye 3.306,84 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı tarafından yapılan 19,50 TL tebligat gideri ile 121,30 TL istinaf başvuru gideri olmak üzere toplam 140,80 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
10-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
11-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (72,070,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 30/01/2020

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …