Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1385 E. 2020/21 K. 13.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … -…
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 13/01/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE :…
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA…. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 26/03/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA TÜRÜ : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 13/01/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 14/01/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 28/12/2017 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 04/05/2010 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı olan dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karıştığı tek taraflı kazada, araç içinde yolcu konumunda olan 8 haftalık hamile müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını ve sakat kaldığını; kazada yolcu indirme bindirme kurallarına riayet etmeyen minibüs sürücüsünün tek ve tam kusurlu olduğunu; kaza sonrasında tutulan kaza tespit tutanağında araç sürücüsünün tam ve tek kusurlu olduğunun tespit edildiğini; müvekkilinin maddi zararlarının karşılanması istemiyle davalı sigorta şirketine yaptıkları yazılı müracaatın davalı sigorta şirketi tarafından reddedildiğini beyanla zararlarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmam üzere şimdilik 50,00 TL. geçici iş göremezlik tazminatı, 50,00 TL. sürekli iş göremezlik tazminatı, 50,00 TL. bakıcı giderleri, 50,00 TL. SGK tarafından karşılanmayan zorunlu tedavi giderleri olmak üzere toplam 200,00 TL. maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili 23/02/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; dava dilekçesinde belirtilen … plaka sayılı aracın müvekkili şirket tarafından 01/05/2010 başlangıç ve 01/05/2011 bitim tarihli … no’lu ZMSS poliçesi ile maluliyet halinde şahıs başına 175.000 TL.’ye kadar azami sorumluluk haddi ile… adına sigortalanmış olduğunu; davacının sürekli iş göremezlikten doğan zararla ilgili maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, zira kaza sonrasında davacının kendilerine yaptığı başvuru üzerine maluliyet oranına göre yapılan değerlendirmede 35.209,75 TL. tazminatın 01/06/2017 tarihinde davacı tarafa ödendiğini, müvekkilinin başkaca sorumluluğunun olmadığını; davacının bakıcı ve tedavi giderleri taleplerinin de yerinde olmadığını, zira 25/02/2011 tarihinde 2918 sayılı KTK’nda yapılan değişiklik ile üzerine düşen prim aktarma yükümlülüğünü yerine getiren müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, tedavi ve bakıcı giderlerinden artık SGK’nun sorumlu olduğunu, bu hususlardaki davanın SGK’ya yöneltilmesi gerektiğini; müvekkilinin iş göremezlik taleplerinden sorumlu olduğunun kabulü halinde, bu sorumluluğun usulüne uygun olarak tespit edilecek kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu; davacının temerrüt tarihi itibariyle avans faizi talebinin de yerinde olmadığını; davanın haksız fiilden kaynaklandığını ve davacı ile müvekkili arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını; bu nedenle davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilinin sorumluluğuna karar verilecek olması halinde dava tarihi itibariyle yasal faize hükmedilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya ….Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/03/2019 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” 04/05/2010 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı yolcu minibüsünün … Caddesi’nden … Caddesi’ne doğru seyir halindeyken … Sokak Kavşağına geldiğinde dava dışı araç sürücüsü …’in araç tam olarak durmadan kapısını açtığı; minibüsten inmek isteyen davacının da aracın durmasını beklemeden inmeye çalışırken düşerek yaralandığı; olayın meydana gelmesinde araç sürücüsü ile birlikte davacının % 50 kusurlu olduğu; olay nedeniyle davacının kalıcı sakatlığının bulunmadığı; tamamen iyileşme süresinin ise yaklaşık 9 ay olduğu; davacının bu süre içerisinde % 100 işgöremez durumda olduğu ve başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı; aynı süre içerisindeki bakıcı giderlerinin 6.826,28 TL., SGK tarafından karşılanmayan zorunlu tedavi giderlerinin ise 5.000 TL. olduğu; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan kazaya karışan … plaka sayılı minibüsün kaza tarihi itibariyle dava dışı …..ya ait olduğu ve zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yapıldığı; bu nedenle davalı sigorta şirketinin işleten sıfatıyla sorumlu olan sigortalısına isabet eden kusur oranında davacının zararını gidermekle yükümlü olduğu; davalının kendisine yapılan başvuru sonucunda 01/06/2017 tarihinde davacıya bir kısım ödemede bulunduğu ve eldeki davanın da eksik ödeme nedeniyle açıldığı; buna göre davalının eksik ödemede bulunduğu 01/06/2017 tarihinde temerrüde düşmüş olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Kısa kararda davalının temerrüt tarihinin sehven 10/07/2014 olarak yazıldığı; bunun davalı sigorta şirketinin17/01/2018 tarihli cevabi yazısında yapılan yazım hatasından kaynaklandığı anlaşılmış; yapılan bu yazım hatası hükmün henüz taraflara tebliğ edilmemiş olması nedeniyle HMK’nın 304. maddesi uyarınca taraflara tebligat yapılmaksızın re’sen düzeltilerek; 1-DAVANIN KISMEN KABULÜ ile 2.500,00 TL. belgelenemeyen zorunlu tedavi giderleri ve 3.413,14 TL. bakıcı gideri olmak üzere toplam 5.913,14 TL. maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 01/06/2017’den itibaren hesabedilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; müvekkili şirketin tedavi giderleri kapsamında sayılan geçici iş göremezlik tazminatından geçici bakıcı giderlerinden ve tedavi giderlerinden herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, bu husustaki sorumluluğun SGK nda olduğunu, müvekkili şirketin tedavi teminatının devri için SGK na prim aktarımı da yaptığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla hükme esas alınan sigortalı araç sürücüsüne atfedilen %50 kusur oranının kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle kusur oranlarının tespiti için hem Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden hem de Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmasının zorunlu olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkemece müvekkili şirket aleyhine geçici iş göremezlik tazminatı yönünden hükmedilen toplam 5.913,14 TL tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin tazminat hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğundan kanun yoluna başvurduklarını, icranın tehirine, haksız ve hukuka aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, müvekkili şirket yönünden davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, trafik kazası şeklindeki haksız eylemden kaynaklanan maddi tazminata ilişkindir.
A- Kamu düzeni nedeniyle incelemede;
Mahkemece verilen faturasız tedavi ve bakıcı gideri tazminatı kararı davalı sigortaca kusur, teminat dışılık yönlerinden istinaf edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, istinaf eden davalı işleten ve araç sürücüsü yönünden, kusur ile maluliyetin varlığı ve miktarı, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderinden davalıların sorumluluğu noktasındadır.
Mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri BAM’ın ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Mahkemece kısa kararda davanın kısmen kabulü ile tazminatlar yönünden 10/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine;
Gerekçeli kararda ise; tazminatlar yönünden faiz başlangıçları 01/06/2017 itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine denilmiştir.
Bu şekilde mahkemenin de kabulünde olduğu gibi kısa Karar ile hüküm arasında çelişki bulunmaktadır. Bu nedenle, kamu düzeninden olup resen nazara alınması gereken bu husus kararın kaldırılması sebebi olmuştur.
B-Davalı tarafın kusur oranının yanlış belirlendiği itirazı yönünden ;
Türk Borçlar Kanunun 49. maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50. maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Somut olayda, kazadan sonra düzenlenen Trafik Kaza Tespit Tutanağında davalı sigortalısı minibüs şoförünün KTK 58. Maddesinde düzenlenen “indirme ve bindirme” kurallarına riayetsizliği sebebiyle tamamen kusurlu bulunduğu;
Mahkemece alınan trafik bilirkişi ve itiraz üzerine sonradan alınan Adli Tıp Kurumu ihtisas dairesi raporlarında davacının araç durmadan inmesi, minibüs şoförünün de aracı durdurmadan kapıyı açması sebebiyle ayrı ayrı yüzde elli kusurlu olduğunun tespit edildiği;
Buna göre, olayla ilgili düzenlenen Trafik Tespit Tutanağı, olayla ilgili mahkemesinden aldırılan trafik bilirkişi ve ATK raporu ile, davacının istinafı da olmaması da gözetildiğinde, davalının sigortalısı minibüs şoförünün en az yüzde elli kusuru bulunduğu sabit olmakla, davalı sigortanın kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
C- Tarafların Bakıcı gideri ile Geçici işgöremizliğe ve tedavi giderlerine ilişkin itirazları yönünden;
Davalı taraf 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde, “Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” hükmü gereği söz konusu zarardan sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de bu düzenlemenin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, somut olaydaki kazanın ise 04/05/2010 tarihinde gerçekleştiği ve poliçe düzenlenme tarihlerinin de 01/05/2010 ile 01/05/2011 tarihleri olduğu gözetildiğinde Sigortanın sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu sebeple davalı sigortanın buna yönelik itirazı yerinde değildir.
D-Davalı vekilinin Faturalandırılmayan Tedavi giderleri, bakıcı gideri talebi konusunda;
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
Bu kapsamda, uzman doktor bilirkişiden faturasız tedavi ve bakıcı gideri konusunda rapor alınmak suretiyle değerlendirme yapılarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yukarıda yazılı (A) bendinde belirtilen sebeple davalı itirazıının, kamu düzeni sebebi ile kabulüne, incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun Kısmen KABULÜNE, Yerel Mahkeme Kararının HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (infazda tereddüt oluşmaması için kesinleşen hususlar da aynen yazılarak)
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ ile 2.500,00 TL. belgelenemeyen zorunlu tedavi giderleri ve 3.413,14 TL. bakıcı gideri olmak üzere toplam 5.913,14 TL. maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 01/06/2017’den itibaren hesap edilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 403,93 TL. karar ve ilam harcından dava açılırken alınan 31,40 TL. peşin harç ile yargılama sürecinde alınan 20,00 TL. tamamlama harcı toplamı 51,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 352,53 TL. karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL. başvuru harcı, 31,40 TL. peşin harç, 4,60 TL. vekalet suret harcı ve 20,00 TL. tamamlama harcı toplamı 87,40 TL. harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarfedilen 1.080,00 TL. bilirkişi ücreti, 314,50 TL. adli tıp gideri, 340,80 TL. posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.735,30 TL. yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre 1.706,44 TL.’lık kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi uyarınca 2.725,00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 ve 2 maddesi uyarınca 100,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
8-Davalı tarafça yatırılan gider avansı ve yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
9-Davalı tarafça başvuru harcı dışında yatırılan istinaf harcının talep halinde kendisine iadesine,
10-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf harç giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12 -Harç ve tebliğ işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, HMK. M.362/1-ç hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/01/2020

….
Başkan


Üye


Üye


Katip