Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … -…
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 21/01/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2019
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : … – …
DAVALILAR : 1- … – …
VEKİLİ : . – …
2- … SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. . -…
3- … – …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 21/01/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 22/01/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davacı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili mahkememize tevzi edilen 20/03/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; …’un 19/09/2017 tarihinde müvekkiline ait … plakalı araç ile … Caddesinde seyir halindeyken, davalı …’ın kullandığı diğer davalı …’a ait olan … plakalı aracın arkadan çarpması sonucunda çift taraflı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; araç içinde bulunan müvekkilinin hafif şekilde yaralandığını; kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olduğunu; müvekkilinin aracında aracında 15.000,00TL hasar oluştuğunu ve ayrıca araçta değer kaybı meydana geldiğini; müvekkilinin aracının piyasa değerinin 45.000,00 TL. – 50.000,00 TL. arasında olduğunu; müvekkilinin aracında meydana gelen zarardan sigorta şirketinin sorumluluğu olduğunu; müvekkilinin kaza neticesinde yaşadığı korku nedeniyle manevi olarak çöküntü yaşadığını; manevi üzüntüsünü hafifletmek adına sigorta şirketi dışındaki davalılardan tazminat taleplerinin olduğunu beyanla davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla hasar ve değer kaybı için şimdilik 100,00 TL. maddi tazminatın tüm davalılardan, 5.000,00 TL. manevi tazminatın ise sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiş; 05/04/2018 havale tarihli dilekçe ile de maddi tazminat taleplerinin 50,00 TL.’lık kısmının araç değer kaybı ve 50,00 TL.’lık kısmının ise hasar bedeli olmak üzere şimdilik 100,00 TL. olduğunu beyan etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili mahkememize vermiş olduğu 24/04/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; kazaya konu aracın müvekkili sigorta şirketi tarafından 33.000,00 TL. üst limit sınırı ile sigortalandığını; kaza sonrası açılan hasar dosyasında yapılan değerlendirme sonucu 1.300,00 TL. değer kaybı bedelinin davacı vekili Av. …’ın banka hesabına yatırılmak suretiyle davacıya ödenmiş olduğunu; ayrıca davacının aracında meydana gelen hasarın kasko şirketi olan … Sigorta A.Ş. tarafından karşılanmış olduğu ve adı geçen sigorta şirketinin taraflarına rücu etmesi sonucunda 26/12/2018 tarihinde 3.813,40 TL. hasar bedelinin müvekkili şirket tarafından … Sigorta A.Ş.’ye ödendiğini; ödenen hasar bedelinin müvekkili şirketten yeniden talep edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ve davacı tarafın iyiniyetle hareket etmediğini gösterdiğini; davacının her iki talebinin de daha önce karşılanmış olması nedeniyle öncelikle davanın reddine karar verilmesini; davayı kabul anlamına gelememekle birlikte mahkememizin aksi kanaatte olması halinde kazaya karışan araçların kusur oranlarının ve araçtaki değer kaybının 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Trafik poliçesi Genel Şartları’na uygun olarak tespit edilmesi gerektiğini; buna göre mini onarımla giderilebilen hasarların değer kaybına neden olmayacağı ve araç rayiç değerini %25 aşacak şekilde değer kaybı talep edilemeyeceği hususlarının göz önünde bulundurulması gerektiğini; müvekkili şirketçe davacının başvurusu usul ve yasaya uygun olarak değerlendirilmek suretiyle davacıya ödeme yapılmış olduğundan müvekkilinin sorumluluğunun kaza tarihinden değil dava tarihinden itibaren söz konusu olabileceğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen 20/03/2019 tarihli kararı ile “Mahkememizce tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi sonucunda; 19/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının kusursuz, davalı …’ın ise %100 kusurlu olduğu; davacının başvurusu sonucunda kendi aracının kasko poliçesini tanzim eden … Sigorta A.Ş. tarafından araçtaki hasar bedelinin karşılandığı ve davalı sigorta şirketinden rücuen tahsil edildiği; davalı sigorta şirketinin araçta meydana gelen değer kaybına karşılık da davacıya 1.300,00 TL. ödeme yaptığı; her ne kadar davacı vekilinin itirazı üzerine alınan bilirkişi ek raporunda aracın dava konusu kazadan önceki hasarsız değerinin 34.000,00 TL. ve kaza sonrasındaki onarılmış değerinin ise 31.000,00 TL. olacağı, böylelikle araçta 3.000,00 TL. değer kaybı oluştuğu yönünde görüş bildirilmişse de, bilirkişinin söz konusu tespitlerinin somut verilere dayanmadığı; hasar dosyası içerisindeki fotoğrafların ve kasko ekspertiz raporunun incelenmesinde davacıya ait … plakalı araçtaki hasarın ön ve arka tamponlarda yoğunlaştığı, hasar gören tamponların ise serviste tamamen değiştirildiği; kaportadaki hasarın sınırlı ve yüzeysel olduğu; değişen tamponların araçta değer kaybına neden olmayacağı; kaportadaki yüzeysel hasardan kaynaklanan değer kaybının ise dava öncesi yapılan başvuru üzerine davalı sigorta şirketi tarafından karşılanmış olduğu anlaşılmakla davacının maddi tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş; kazanın oluş şekli göz önüne alındığında, kaza sırasında yolcu olarak araçta bulunduğu anlaşılan davacının olay nedeniyle ciddi korku ve panik yaşamasının ve aracının hasar görmesinden dolayı üzüntü duymasının hayatın olağan akışına uygun olduğu; her ne kadar dava dilekçesinde davacının kazada yaralandığı belirtilmişse de bu hususun somut delillerle ispat edilemediği anlaşılmakla davacının manevi tazminat davasının da kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının aracında meydana gelen hasar ve değer kaybı nedeniyle açılan ve ispatlanamayan maddi tazminat davasının reddine, davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 2.000,00 TL. manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 19/09/2017’den itibaren hesabedilecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’tan alınarak davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin talebin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasına ve tüm hususlarda ayrıntılı rapor alındığını ancak maddi tazminat taleplerinin keyfi olarak kesin şekilde reddedildiğini ve manevi tazminat taleplerinin de makul olduğu halde düşük tutulduğunu, Yerel Mahkemece alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin araç değer kaybının 4.000,00 TL olduğunu, sigorta şirketi tarafından da 1.300,00 TL ödeme yapıldığını, karşılanmayan değer kaybının 1.700,00 TL olduğunun tespit edildiğini, bu kapsamda sigorta şirketini dışarıda tutmak sureti ile davalı şahıs yönünden harcın tamamlandığını, ancak Yerel Mahkemece bilirkişi raporu alınmamış gibi ve bilirkişi yerine geçmek suretiyle olayda değer kaybı olmadığını öne sürmek suretiyle maddi tazminat davasının tümüyle reddine karar verildiğini, bu durumun kamu düzeniyle alakalı olduğunu, manevi tazminat miktarının da düşük tutulduğunu ve 5.000,00 TL talep edildiğini ancak Yerel mahkemece sadece 2.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiğini, söz konusu karara göre müvekkilinin dava açtığı için cezalandırıldığını, bu dava nedeniyle 2.000,00 TL manevi tazminata hak kazandığı halde karşı vekalet ücreti olarak 3.700,00 TL ödeme yapmak durumunda kalacağını, müvekkilinin açtığı dava için 4.000,00 TL ödemeye mahkum edildiğini, bu durumun hakkaniyet, nefaset ve adalet duygularına aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, Yerel Mahkemece verilen kısmen kabul kısmen red kararına karşı davacı vekilinin istinaf itirazları doğrultusunda kararın ortadan kaldırılmasına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi…Esas … Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; maddi hasarlı trafik kazası nedeni ile hasar ve değer kaybıve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Maddi tazminata ilişkin itirazın incelenmesinde :
Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2) Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.
Somut dosyamızda;davacı tarafından verilen dilekçenin içeriği gereği 2 kalemden oluşan maddi tazminat istemleri yönünden belirsiz alacak dava olarak açtığı 08/01/2019 tarihli dilekçesi ile tamamlama harcını tamamlayarak davasın 1.700,00 TL ye yükselttiği ve dava edilen miktarın 1.700.00-TL olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece maddi tazminat davasının reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Mahkemece maddi tazminat davası reddedilmiş olup talep edlen miktar 1.700,00 TL dir HMK’nın 341/2. maddesi gereğince, karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (4.400,00 TL) altına kaldığından , red edilen miktar açısından her iki taraf yönünden de karar kesin olduğundan, HMK nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Manevi taminatın azlığına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre,Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yeterli olduğu davacının manevi tazminatın miktarına yönelik istinafının yerinde olmadığı anlaşılmıştır
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 341/2. maddesi gereğince alacak miktarının karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (5.390,00 TL) altına kaldığından, kabul ve red edilen miktar açısından karar kesin olduğundan HMK nın 352.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin REDDİNE,
2-Davacı vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Davacı tarafın istinaf talebi yönünden alınan harca göre başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (72,070,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 22/01/2020
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…