Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1271 E. 2019/1250 K. 17.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 17/12/2019

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2019
NUMARASI :

DAVACI :
VEKİLİ : Av

VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/12/2019
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 17/12/2019
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 27/09/2016 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 08.06.2016 tarihinde sürücü …… sevk ve idaresindeki ……. plaka sayılı otobüsüyle havalimanı istikametinden orta refüj ile bölünmüş karayolu olan Ankara Caddesini takiben seyredip alt geçit girişine geldiğinde yakın takip yaparak hızından dolayı takip mesafesini koruyamayıp 28 metre sağ teker fren iziyle beraber aracının ön kısımları ile beraber aynı istikamette ve önünde seyreden sürücü …… sevk ve idaresindeki …….. plakalı otobüsün arka kısımlarına çarpması ve çarpmanın etkisiyle ……. plakalı otobüsün ileri savrularak yine aynı istikamette ve önünde seyreden ………… idaresindeki ……. plakalı minibüsün arka kısımlarına çarpması sonucunda çok taraflı yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, bu kazanın oluşumunda ………..plakalı araç sürücüsü ………..’nin tamamen kusurlu olduğunu, …… plakalı araçta bulunan müvekkilinin kaza neticesinde yaralanarak hastaneye kaldırıldığını, tedavisi devam eden müvekkiline halen iş göremez raporlarının verildiğini, müvekkilinin tedaviye ilişkin olarak birçok masafın çıktığını, tedavi giderleri dışında ulaşım, konaklama vb. belgelendirilemeyen tedavi giderlerinin de olduğunu, geçici iş göremezlik dönemlerinde bakıma muhtaç olduğunu, kazaya ilişkin olarak Konya Cumhuriyet Savcılığının ……… sayılı dosyasından soruşturnın yürütüldüğünü, …….. plakalı araç davalı ……. Sigorta A.Ş tarafından ………… poliçe numarası ile 02.06.2016-02.04.2017 tarihleri arasında Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalandığını, BK 75. ve 76. Maddeleri gereğince geçici ödemenin talep edildiğini, ancak davalı sigorta şirketi tarafından karşılanmadığını belirterek; fazlaya ilişkin talep, dava ve ileride HMK 107. madde gereği müddeabihi artırma hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile, müvekkili ……. için 100,00 TL maddi tazminata (geçici iş göremezlik, daimi iş göremezlik, hem geçici hem de daimi iş göremezlik dönemindeki bakıcı gideri, belgelendirilebilen ve belgelendirilmeyen tedavi masraftan) davalının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber tahsili İte davalıdan alınarak müvekkillerine ödenmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …… Sigorta A.Ş. vekili 02/11/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Davacının uyuşmazlığın çözümlenmesi için gerekli belgelerle birlikte müvekkili şirkete başvurmadığını bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, davacının müvekkiline eksik evrakla başvuru yaptığını, bu nedenle davacının talebinin yerine getirilmediğini, müvekkili sigorta şirketi tarafından davacı tarafa eksik evrakların gönderilmesinin talep edildiğini, ancak gerekli evrakların müvekkiline ibraz edilmediğini, söz konusu evrakların ibrazından sonra başlayacak olan 15 günlük yasal sürenin sona ermesi gibi bir durumun mümkün olmayacağını, ……… plakalı aracın müvekkili şirkete 02.06.2016 – 02.06.2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere ………. numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu poliçede teminat limitinin kişi başı 310.000 TL olduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun, sigortalısının kusurlu olması halinde söz konusu olacağını, öncelikle kusur tespiti için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dalresi’nden rapor aldırılmasının gerektiğini, davacının maluliyetinin tespiti se Adil Tıp Kurumu 3. İhtisas Dalresi’ne veya Üniversite Hastanelerinin Adil Tıp Anabilim Dalı Bölümlerinden rapor aldırılmasının gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, hesap raporunda malul kalan kişinin gelirinin esas alınmasının gerektiğini, vergilendirilmiş gelir söz konusu değil ise yerleşik Yargıtay kararları ve Genel Şartlar gereği asgari ücretin esas alınmasının gerektiğini belirterek; davanın reddine, taleplerinin kabul edilmemesi halinde ise ilgili birimlerden gerekli raporlarının aldırılmasına, müvekkilinin temerrüde düşmemesi nedeniyle dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, aleyhlerine hüküm kurulmaması halinde, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen 02/07/2019 tarihli kararı ile; “Anılan yasal düzenlemeler ve Konya BAM 3. HD’nin emsal nitelikteki 2019/354 E. 2019/391 K sayılı içtihadı birlikte değerlendirildiğinde davalı sigorta şirketinin sürekli iş göremezlik zararı, geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı zararı ile faturalandırılmayan tedavi gideri zararından sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli, gerekçeli, usul ve yasaya uygun oldukları değerlendirilmekle hükme esas alınmaları suretiyle davanın kabulü ile; 148.320,63 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 8.420,68 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 11.985,89 TL bakıcı gideri zararı ve 5.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri masrafı olmak üzere toplam 173.727,20 TL maddi tazminatın olay tarihi itibariyle geçerli ZMSS araç başı maddi zarar klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 21.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine, davacının feri nitelikteki faize ilişin talebinin reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde Davanın KABULÜ ile; 148.320,63 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 8.420,68 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 11.985,89 TL bakıcı gideri zararı ve 5.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri masrafı olmak üzere toplam 173.727,20 TL maddi tazminatın olay tarihi itibariyle geçerli ZMSS araç başı maddi zarar klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 21.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine, davacının feri nitelikteki faize ilişin talebinin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete usulüne uygun başvuru yapılmadığını, dava şartı yerine getirilmeden açılan davanın öncelikle dava şartı yokluğundan usulden reddinin gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri ve tedavi harcamalarının teminat kapsamı dışında olduğunu, bu taleplerin SGK sorumluluğunda olduğunu, ayrıca bilirkişi raporunda fatura edilmeyen masraflara yer verildiğini ve fatura edilmeyen varsayımlara dayalı masraflardan da müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının maluliyetinin Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe göre tespit edilmesi gerektiğini, davacı adına maluliyet tespit edilirken hatalı yönetmeliğin uygulandığını, bu nedenle raporun kabul edilebilir herhangi bir yanının bulunmadığını, gerekçeli kararın dayanaksız ve eksik inceleme ürünü olduğunu, Yerel Mahkeme kararında sundukları itirazların incelenmediğini, tartışma konusu dahi yapılmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, Yerel Mahkemece verilen davanın kabulü kararına karşı davalı vekilinin istinaf itirazları doğrultusunda kararın ortadan kaldırılmasına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …… Esas ……. Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına veya poliçenin olmaması durumunda bu sorumluluğu üstlenen güvence hesabına yasa gereği karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya veya güvence hesabına tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya veya güvence hesabına yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına ve güvence hesabına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
Somut olayda 6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna ve güvence hesabını yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacının dava tarihinden önce davalı şirkete belgeler ile birlikte başvuru dilekçesi ile başvurdukları,özürlülük yönetmeliği çerçevesinde belgelerin eksik olması nedeniyle bu eksikliğin tamamlanması gerektiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır
Davalının istediği belgeler Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde belirtilen belgelerden ise de KTK’nın 96. maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2. maddesinde geçen bu belgeler davalının ödeme tarihine(temerrüde) ilişkin olup dava açmadan önce davalıya başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer tüm belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı,davalının cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalının davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı sigorta vekilinin kabul edilen Geçici iş göremezliğin,bakıcı gideri ve faturasız tedavi gideninin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir” hükmü gereği söz konusu zarardan davalı taraf sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de bu düzenlemenin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, somut olaydaki kazanın ise 06/03/2015 tarihinde gerçekleştiği gözetildiğinde Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi ve dolayısyla Güvence Hesabı zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin ve dolayısıyla Güvence Hesabının, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir.
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9. Maddesine göre sorumluluğu üstenen güvence hesabının, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden ,güvence hesabının,sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 02/06/2016 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Yanlış tarihli yönetmelik hükümlerinin hükme esas alındığı ve buna göre hesaplama yapıldığı istinafı
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Davalı sigorta vekili tarafından 20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında” yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte maluliyet oranlarının belirlenmesinde ilgili yönetmeliğe göre alınmış sağlık kurulu raporuyla belirlenmesi gerekeceği iddia edilmekte ise de kaza tarihi 09/04/2017 ve dava tarihi 22/11/2017 tarihi olup maluliyet raporunun olay tarihi itibariyle yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ve Yargıtay 17. HD nin kökleşmiş içtihatları gereği Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan alınmasının yeterli olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınma zorunluluğunun bulunmadığı,bu halde haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenen Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından alınan heyet raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık olmadığı ,davalı vekilinin olay tarihinde yürürlükte olmayan,daha sonra yürürlüğe giren yönetmeliğe göre maluliyet değerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığı,
Keza aynı yönetmeliğin ;
MADDE 19 – (1) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanan bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Şeklindeki Hükümleri dikkate alındığında,bu yönetmeliğin yayımı tarihi olan 20/02/2019 tarihinden itibaren gerçekleşecek haksız fiillerde tatbikinin mümkün olduğu,
Buna yönelen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, Anlaşılmakla birlikte hükme esas alınan maluliyet raporunun karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekirken ,11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği ,bu halde yanlış yönetmelik hükümlerine göre karar verildiği anlaşılmaktadır
Bu halde ilk derece mahkemesince yapılacak iş; haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranı ile iyileşme süresinin tespitine ilişkin ATK dan ek raporu alınarak,belirlenecek bu maluliyet durumuna göre aktüerya bilirkişisinden ek rapor almak olmalıdır
HMK nın 353/1-a maddesi 6. bendinde; mahkemece tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması, istinaf aşamasında duruşma yapılmadan değerlendirilmesi gereken bir istinaf sebebi olarak kabul edilmiştir.HMK da düzenlenen istinaf sisteminin, dar istinaf sistemi olduğu hususu düşünüldüğünde, işin esasının incelemesine geçilebilmesi için hüküm kurmaya yetecek esaslı bir delilin toplanmamış olması halinde bu maddenin uygulanması gerekeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunun md. 353/1-a-6. bentte geçen “Tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” ifadesini, yetersiz olmakla birlikte dosyada delillerin kısmen toplanıp kısmen değerlendirildiği ancak davanın esasıyla ilgi uyuşmazlığı tam olarak ortaya koyup çözecek derecede esaslı delillerin toplanmamış olması veya bu delillerin değerlendirilmemiş olması şeklinde amaçsal yorumlamak, istinaf incelemesinin denetime ilişkin işlevi de göz önüne alındığında maddenin düzenleme amacına daha uygun olacaktır.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması,denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı,aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği,bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın sadece davalı tarafça istinaf edildiği gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince KABULÜ ile İlk Derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafça yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davalıya iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya …. İcra Dairesinin ……. Esas sayılı dosyasına davalı tarafından yatırılan 280.000,00 TL bedelli teminatın İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,

Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/12/2019