Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/6 E. 2018/10 K. 19.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2018
NUMARASI : … ESAS – … KARAR

DAVACILAR : 1 -… – TCK No:…
2 -… – TCK No:…

3 -… – TCK No:…

VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : 1 -… – TCK No:…

DAVALI : 2 -… – TCK No:…

DAVALI : 3 -… –
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 19/11/2018
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 19/11/2018

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 15/03/2017 tarihli dava dilekçesi ve 04/04/2017 tarihli tavzih dilekçesi ve 03/07/2017 tarihli duruşmadaki tavzih beyanlarıyla ; davalılardan …’a ait olup, davalı …’in sevk ve idaresindeki, ZMMS poliçesi de davalılardan Unico Sigorta A.Ş. tarafından tanzim edilen …. plakalı araç ile dava dışı …. ve …. plakalı araçların 13/01/2010 tarihinde kaza yapması sonucu, …. plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacıların destek ve murisi …’ın vefat ettiğini, davacıların kendisinin desteğinden yoksun kaldıklarını, kusurun davalı tarafta olduğunu, davacıların destek zararlarının tazmin edilmesi için Konya … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtıklarını, Konya … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. … K. sayılı ilamı ile davacıların destek tazminatının kabulüne karar vermekle birlikte karar bozma sonrası verildiğinden ve bozma öncesi ıslah dilekçesi sunulamayıp, bozmadan sonra da ıslah yapma imkanı olmadığından zararlarının tamamının karşılanmadığını beyan ederek, önceki kararda hükmedilen tazminatın dışında kalan zararlarının tazmini için davacılardan … için 17.359,54 TL, … için 45.057,07 TL. ve … için 219.025,53 TL. destek tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte (sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı Unico Sigorta A.Ş. vekili 15/05/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın talebinin zaman aşımına uğradığını, haksız fiilden doğan taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yılın geçmesiyle zaman aşımına uğradığını, bu nedenle davanın öncelikle zaman aşımından reddinin gerektiğini, usule ilişkin olarak da; zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunmsaı gerektiğini ancak davacı tarafın müvekkili şirkete herhangi bir yazılı başvuruda bulunmadığını, bu nedenle davanın usulden de reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; kazaya karışan …. plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde vadeli trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, meydana gelen trafik kazası neticesinde …. plakalı araçta bulunan davacıların murisi …. vefatı sebebiyle davacılar tarafından destekten yoksunluk tazminatı edildiğini, Trafik Sigortası Genel Şartları gereğince dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat taleplerinin sigorta teminatı dışında kaldığını, davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin miktar ve kusur yönünden mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonunda tespit edilmesi gerektiğini, sigortalının aracının kusurlu bulunması halinde poliçe teminatı kapsamında sorumluluk doğması için maddi tazminat miktarının aktüer tarafından hesaplanması esnasında SGK tarafından davacıya yapılmış veya yapılan ödemelerin de tenzili gerektiğini beyan ederek davacı tarafın dava açılmadan önce müvekkili şirkete yazılı başvuru yapmamış olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle usulden reddine, aksi halde davanın esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi tarafından 20/09/2018 tarihli kararı ile; “Somut olayda ; davalılardan sigorta şirketi tarafından zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de; 2918 s. KTK.nın 109/2 maddesi ve TCK.nın 85. maddesi ile TCK.nın 66/1-d maddesi gereğince, taksirle ölüme sebebiyet verilmesi halinde ceza davası zamanaşımı süresinin 15 yıl olması, kaza tarihiyle dava tarihi arasında da bu sürenin geçmemiş olması nedeniyle davalı tarafın zamanaşımı itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Konya …. . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. … K. sayılı ilamının incelenmesi sonucu; davacılar tarafından davalılar ve bu davada yer almayan Ergo Sigorta A.Ş. aleyhine 11/02/2010 tarihinde tazminat davası açıldığı, Mahkeme tarafından davacıların destek zararının … için 281.450,52 TL, … için 22.359,54 TL. ve … için 51.192,99 TL. olduğu kabul edilmekle birlikte bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından daha önce ıslah dilekçesi de sunulmadığından dava dilekçesindeki talepler esas alınarak, … için 62.424,99 TL., … için 5.000 TL. ve … için 6.135,92 TL. tazminata hükmedilerek, …, …, Aviva Sigorta A.Ş. (sonraki ünvanı Unico Sigorta A.Ş.) ve Ergo Sigorta A.Ş.den tahsiline karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 09/09/2016 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ankara Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 15/03/2010 tarihli kusur raporunda; …’in asli kusurlu, diğer sürücülerin kusursuz görülmesi ve Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Mahkememizdeki davalıları ve bu davada yer almayan Ergo Sigorta A.Ş.yi davacıların zararı yönünden müştereken ve müteselsilen sorumlu tutması ve kesinleşen Konya …. . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bu ilamının taraflar yönünden kesin delil teşkil etmesi karşısında yeniden kusur incelemesi yapılmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan tazminat bilirkişisinin 21/06/2018 tarihli ek raporuna göre ; davacıları destek zararının … için 197.051,30 TL, … için 10.035,99 TL, … için 36.259,64 TL. olduğu belirlenmiş ise de ; Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşen …. E. …. K. sayılı ilamında; davacıların zararının … için 281.450,52 TL, … için 22.359,54 TL. ve … için 51.192,99 TL. olarak kabul edilmesi, bu kararın taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmesi nedeniyle, önceki karardaki bu tespit ve kabulün davacılar lehine kesin delil ve usuli kazanılmış hak oluşturduğu sonucuna varılarak, Mahkememizce de davacıların destek zararının; … için 281.450,52 TL, … için 22.359,54 TL. ve … için 51.192,99 TL. olduğu kabul edilmiştir.
Davacıların Konya …. . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E. sayılı davasında belirlenen ve kabul edilen tazminattan ilk davada hükmedilen kısmın mahsubundan sonra geriye kalan kısmın tahsilini istemeleri karşısında davacıların davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacıların, destek tazminatına sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden itibaren avans faizi, diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesini istedikleri görülmüş, sigorta şirketinin ilk karar tarihi olan 11/02/2010 tarihinde temerrüte düştüğü, diğer davalıların haksız fiil hükümlerine göre kaza tarihinden itibaren faizden sorumlu oldukları belirlenmiştir. Davalı tarafa sigortalı aracın ticari araç olması nedeniyle de faize talep gibi sigorta şirketi yönünden avans faizi, diğer davalılar yönünden ise yine talep gibi yasal faiz olarak hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılarak oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilerek davacılar lehine bakiye destekten yoksun kalma tazminat alacağına dair karar kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 04/10/2018 havale tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Yerel mahkeme taraından alınmış olan rapor verken Konya …. . Asliye Hukuk Mahkemesinden alınan raporun hükme esas alınması,
Zararın daha önce açılmış bir dava ve verilmiş bir karar bulunmasına rağmen ve ıslah yapılabilme imkanı varken yeni bir dava açılmış olması içtihatlara ve usul ekonomesine aykırı olduğu,
Meydana gelen kaza haksız fiil niteliğini taşıdığından avans faizi değil yasal faiz uygulanması gerektiği,
Müvekkil şirkete sorumluluk yükleyecek nitelikte bir poliçe bulunmadığı,
Aktüerya raporundaki davacıların vefat eden desteklerinin yaşı, öğrenim durumu, kendisi ve ailesinin soyla durumu nazara alınması ona göre pay hesaplanırını hesaplanması, hiçbir pay oranının açık bırakılmaması gerekmekte iken bu husus ve diğer içtihatlaşmış değerlendirmelere riayet edilmeksizin fahiş bir hesaplama hatası yapıldığı belirtilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık destekten yoksun kalmaya ilişkin ek tazminat davası niteliğindedir.
DELİLLER :
Konya 3.Asliye Ticaret Mahkemesine ait … Esas – …. Karar sayılı dosya aslı ve ekinde Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesine ait …. – …. Karar sayılı dosya aslı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
İstinaf konusu hususlardan ve kamu düzeninden sayılmak üzere ana uyuşmazlığın; kısmi davada alınan rapor ve verilen kararın eldeki ek davaya etkisinin ne olacağı, kısmi davanın temyiz edilmeyerek kesinleşmesinin taraflara usuli kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağı ve buna göre yeniden yargılama yapılması ile bu kapsamda yeniden bilirkişi incelemesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Her dava, kural olarak iki kısımdan; tespit ve eda kısımlarından oluşur. Davanın kısmi nitelikte olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur ve kuşkusuz bağlayıcıdır.
Öğreti ve yargısal uygulamada; kısmi davanın redle sonuçlanması halinde tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşacağı; kısmi dava kısmen kabul kısmen redle sonuçlanırsa her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşacağı; kısmi dava tümüyle kabul edilirse de kararın tespit bölümünün açılan ek dava için kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir.
Eş söyleyişle; kısmi dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur ki, bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur.
Kısacası; ikinci davaya bakan mahkeme, kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlıdır. Burada davalının haksızlığı olgusu artık tartışılamaz hale gelmiştir. Zira, kesin hüküm bulunan bir konuda, mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Bu yön kamu düzenine ilişkin olup, mahkemeler ve Yargıtay’ca doğrudan doğruya (res’en) göz önünde tutulmalıdır.
Kısmi dava sürerken ek davanın açılmış olması halinde davalı ilk itirazda bulunarak birleştirme istememişse kısmi dava ile ek dava birleştirilemez. Ancak, ek davaya bakan mahkeme kısmi davanın sonuçlanmasını bekletici sorun yapmalıdır. Çünkü, kısmi dava tamamen veya kısmen reddedilecek olursa bu karar ek dava için kesin hüküm teşkil edecek, kısmi dava tamamen kabul edilirse de kararın tespite ilişkin bölümü ek dava için kesin hüküm teşkil edecektir.
Açıklanan hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.1980 gün ve 1980/9-73 esas, 1980/186 karar sayılı; 02.06.1982 gün ve 1981/11-1130 esas, 1982/549 karar sayılı ve 09.11.1988 gün ve 1988/15-572 esas, 1988/898 sayılı kararlarında da açıkça vurgulanmıştır.
Kısmi davada alınan ve kesinleşen hükmün dayanağını teşkil eden bilirkişi raporunun kısmi dava tutarını aşan bölümünün açılan ek davada mahkemeyi bağlayacak nitelikte bir kesin delil mahiyetinde olup olmadığı konusundaki uyuşmazlığa gelince;
Kural olarak, kısmi davada alınan bilirkişi raporlarının açılan ek dava yönünden kesin delil olmayacağı gerek öğretide gerek yargısal uygulamada kabul edilmiştir. Ne var ki, kısmi davada kesinleşen hükme esas alınan rapor tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp, tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usulü kazanılmış haklar gerçekleşmişse kesin delil olarak değerlendirilmesi gerekeceği de ortadadır. Bu nedenledir ki, bilirkişi raporlarının takdiri delil oldukları kural ise de somut olay özelliklerine göre kesin delil niteliği alabilecekleri de göz ardı edilmemelidir. (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2007/15-126 ESAS, 2007/210 KARAR; YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2013/7-1728 ESAS, 2015/1036 KARAR)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/15-2007/614 Esas ve 2007/696 Karar sayılı kararında, ilk davada alınan bilirkişi raporunun açılan ek davada kesin delil olamayacağı, ancak takdiri delil mahiyetinde olduğu vurgulanmış, “Bundan ayrı, daha önce açılan kısmî davada alınan bilirkişi raporu daha sonra açılan ikinci davada hâkimi bağlamaz. Zira bilirkişi raporunun kesinlik kazanması ve kazanılmış hak teşkil etmesi verildiği ilk dava içindir. Bilirkişi raporu takdiri delillerden olup, kısmî davada alacağın dava edilen miktar kadar olduğunun ispat edilmesi yeterlidir. Açılan ikinci davaya konu edilen alacağın miktarının davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Bu nedenle ilk davada alınan bilirkişi raporu bu davadaki alacak miktarının da ispatı için yeterli sayılamaz.
Nitekim, somut olayda da ; davacı tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan Konya …. . Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas, …. Karar sayılı dosyasının istinaf incelemesinde getirtilerek dosya arası edilmesi ve incelenmesinde, kısmi davanın taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile sonuçlandığı; hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun duruşmada taraflara tebliği sonucunda süresi içerisinde istinaf eden davalı … vekilince içeriğine ve hesaplama şekline itirazda bulunulduğu ancak verilen karar temyiz edilmeyerek kesinleştiği görülmekle, böylece mahkemece verilen karar ile davaya dayanak alınan hukuki ilişkinin varlığı saptanarak, davalının sorumluluğu da kesinleşen bu hükümle tespit edilmiştir. Bu kararın tespite ilişkin bölümünün sonradan açılan eldeki ek dava için kesin hüküm oluşturacağı, buna karşın kısmî davada alınan bilirkişi raporunun tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp, tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usulü kazanılmış haklar gerçekleşmemiş ve dolayısıyla kısmi davadaki bu raporun kesin delil olarak değerlendirilmeyeceği ortadadır.
Bu açıklamalar kapsamında;istinafa konu dava dosyasının incelenmesinde, mahkemesince, davacıların talep edebileceği bakiye alacağa ilişkin inceleme ve bu çerçevede yargılama yapılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, bakiye alacak yönünden herhangi bir kesinleşme söz konusu olmadığı halde mahkemesince bakiye alacak yönünden de yargılama ve inceleme, değerlendirme yapılmadan kısmi davada alınan bilirkişi raporunun kesin delil, usuli kazanılmış hak olduğu belirterek aynen kabulle hüküm kurulması doğru olmamış, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, davacının talep edebileceği bakiye alacak yönünden taraf iddia ve delilleri değerlendirmek suretiyle bilirkişi raporu ile Konya …. .Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.05.2016 tarih …. E, …. K sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu arasında çelişki meydana gelmesi halinde çelişkinin giderilmesi için gerekirse üçüncü kez bilirkişi incelemesi yaptırılarak çelişkinin giderilmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, kaldırma sebebine göre sair itiraz sebepleri incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan 4.806,32TL harcın istek halinde istinaf edene iadesine,
3-İstinaf posta giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararla hüküm altına alınmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,
Dair yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a maddesine göre KESİN olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.19/11/2018


Başkan


Üye


Üye


Katip