Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
-{YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR}-
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO :
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Ortak Olunmadığının Tespiti ve Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
{}Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle; mahkememizce yapılan aleni/açık yargılama sonunda;
-{HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:}-
{}DAVACI TARAFIN İDDİASI: DAVACI TARAF VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİ İLE ÖZETLE; davacının davalı şirkete ve iştiraki olan şirketlere değişik zamanlarda yüksek oranlarda faiz verileceği, istediği zaman parasını kısmen veya tamamen geri alabileceği yönünde güven telkin edildiği için para verildiğini, davalı şirketin bu şekilde izin almadan bankacılık faaliyetleri yürüterek birlerce yatırımcıdan mevduat topladığını, paraları toplama faaliyetinden sorumlu olan … ‘ in yeminli teyit yazısında para toplama faaliyetinin ne şekilde işlendiğinin anlatıldığını, davalı şirket yetkililerince yürütülen faaliyetin kamuoyunda “… ” olarak bilinen bir dolandırıcılık faaliyeti olduğunu, davalı şirket yetkililerinin davalı şirket adı altında toplanan paralarla Türkiye’ de ortaklıklar kurulacağını, Avrupa’ da işçi olarak çalışanların artık şirket ortağı ve patron olacaklarını, Türkiye’ nin bu yatırımlar ile kalkınacağına inandırdıklarını, davalı şirket ve yetkililerince yürütülen bu faaliyetler sonucu zarara uğrayan yüzlerce yatırımcının dava açtığını, mağdur olan yatırımcıların açtığı davalarda farklı yerel mahkemeler Yargıtay kararları uyarınca davalara ilişkin yatırılan paranın faizi ile birlikte iadesi yönünde kabul kararları verdiğini, bu kararların da Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, müvekkilinden de aynı yöntemle 50.080,00 DM tahsil edildiğini, buna ilişkin ortaklık durum belgesinin ellerinde olduğunu, davalı tarafından verilen bu belgenin makbuz olarak kullanıldığının açık olduğunu, davalı şirket yetkililerinin Türk Ticaret Kanunu, Bankacılık Kanunu, Sermaye Piyasası ve sair kanun hükümlerini ihlal ettiklerini, bu konuda şirket yetkilileri hakkında ceza davaları açıldığını, bu nedenlerle taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ile haksız fiil hükümleri nazara alınarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik davalı tarafa verilen 25.553,62 EURO’ nun (50.080-DM) davalıdan alınarak yabancı para alacağı olarak aynen ödenmesine karar verilmesini, haksız fiilin söz konusu olması ve “gasp eden her zaman temerrüt halindedir” uyarınca Ortaklık Durum Belgesi üzerinde yazan alacağa tahsil tarihi olan 23.03.2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek oranda faiz uygulamasına karar verilmesini, alacağa ilişkin SPK listelerindeki kayıtlar esas alınırsa tahsil tarihinin her tahsilat için listelerde yazan tarihler olarak esas alınmasını ve 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek oranda faiz uygulamasına karar verilmesini, yargılama masraflarını ve vekalet ücretini davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
{}DAVALI SAVUNMALARININ ÖZETİ: DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİ İLE ÖZETLE; dosya kapsamındaki belgelere ve SPK listelerine gröe davacının şirket ortağı olduğunu, bu nedenle ihtilafın 7194 Sayılı Yasanın 41. madde kapsamına girdiğini, bu madde uyarınca davanın reddedilmesi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise davacının iddia ettiğinin aksine taraflar arasında davalıyı borç altına sokacak bir sözleşme, haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşme ilişkisinin mevcut olmadığını, davacının dava dilekçesi ekinde gösterdiği belgelerin fotokopiden ibaret olduğunu, davalı şirketin yetkililerince imzalanmadığını, bu belgenin davalı şirket aleyhine delil kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının tüm taleplerinin 818 Sayılı Borçlar Kanunu ve/veya 6762 Sayılı Türk Ticaret kanunu hükümlerine açıkça aykırı düştüğü gibi zorunlu arabuluculuk müessesinin davacı tarafından 28/07/2021 tarihinde yaptığı göze alındığında 2 seneyi aşkın bir süre sonra işbu davayı ikame etmesinin zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeni ile reddine sebep olduğunu, bugüne kadar tüm görsel ve yazılı basın açıklamalarında davalı şirket ve yöneticilerinin dava açılmasına engel olacak bir vaatte bulunulmadığını, onlara halen ortaklık dolayısıyla yüksek kar payı verileceği şeklinde bir açıklamaya da yer verilmediğini, bilakis hisse senetlerinin borsada işlem görebileceğine dair ilanlar yapıldığını, bu veriler karşılığında hangi tarih esas alınırsa alınsın davacının hile nedenine dayanarak haksız fiil tazminatına dayalı isteminde davacının davalı tarafa para verdiğini iddia ettiği 19/02/1999 tarihinden itibaren kanunda yer alan alt (1 yıl) ve üst sürelerin (10 yıl) sona erdiğini, özellikle hile iddiasında davacının bir yıllık süre içinde hile nedeni ile akdi fesih ettiğini davalıya yöneltmediğini, bu sebeple talebin hak düşürücü süreye maruz kaldığının açık olduğunu, hakdüşürücü ve zamanaşımı savunmalarının dürüstlük kuralının gerekçe göstererek reddedilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İŞBU DAVA; taraflar arasında geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının ve yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğünün tespiti (ortak olunmadığının ve hükümsüzlüğün tespiti) ve verilen paraların istirdadını sağlamaya yönelik maddi tazminat davalarıdır.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, … (… ) Şirketleri ile ilgili Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas seri başı dosyasında yer alan tüm ceza dosyalarına ilişkin bilgi ve belgeler ile davalı şirketlerle ilgili ticaret sicil kayıtları, sözü geçen dosya arasında bulunan SPK listeleri, SPK’ dan gelen cevabi yazılar ve tüm evrak ve ekleri, yargılamanın uzamaması ve usul ekonomisi gözetilerek dosyamıza UYAP sisteminden aktarılarak tek tek incelenmiştir.
{}DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE … HOLDİNG A.Ş.’ NİN SPK’ YA SUNDUĞU “CD” LER:
Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin seri başı … Esas sayılı dosyasında mevcut olan ve UYAP sisteminden dosyamıza aktarılan Sermaye Piyasası Kuruluşundan gelen 31/03/2014 tarih … sayılı yazısı ekinde geçen şekli ile davalı … Holding A.Ş. ‘nin ve … İnşaat A.Ş. ‘nin 28/04/2003 tarih 175 ve 176 sayılı yazıları ile Sermaye Piyasası Kuruluna yaptıkları başvuruları üzerine, Sermaye Piyasası Kurulunun kaleme aldığı 31/12/2003 tarih 019191 ve 019192 sayılı aynı içerikli yazılarına istinaden adı geçen şirketlerin 09/02/2005 tarih 030 ve 031 sayılı aynı içerikteki yazılarında; yazılarının ekindeki CD lerde Ek1-a, Ek1-b ve Ek1-c olarak belirtilen tahsilat dağılım listeleri ile ilgili olarak “……..Şirketimiz, … İnşaat A.Ş. (mahkeme açıklaması:yazıyı yazan şirkete göre … Holding A.Ş. olabilir) ile … Holdings S.A. tarafından ortaklardan hisse karşılığı olarak tahsil edilen tutarlar ile ortaklar arasındaki hisse değişimi nedeniyle tahsil edilmiş gibi gözüken meblağlar Euro cinsinden kişi ve tarih bazında toplam 213.225 satır ve 2.222 sayfadan oluşan listeler 6 cilt olarak Ek-1 dedir (… Holding A.Ş. ‘ne ilişkin listeler Ek-1a’da, … İnşaat A.Ş. ‘ne ilişkin listeler Ek-1b’de ve Lüxembourg’ta kain … Holdings S.A.’ya ilişkin listeler Ek-1c’dedir)………arz olunur.” şeklinde yer aldığı anlaşılmıştır.
{}HUKUKİ DELİLLER{}
818 sayılı Borçlar Kanunun Müruru Zaman
başlıklı 60. maddesi; “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.” hükmünü amirdir.
818 sayılı Borçlar Kanunun Müruru zamanın dermeyanı lüzumu başlıklı 140. maddesi; “Müruru zaman dermeyan edilmediği surette hakim, müruru zamanı kendiliğinden nazara alamaz.” hükmünü amirdir.
{}DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE{}
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; davacı vekilince davalı şirket aleyhine açılan bu davada taraflar arasında geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla davalı tarafa verilen paranın haksız fiil hükümlerine göre davalıdan tazmini talep etmiş olup; davalı vekilince verilen cevap dilekçesiyle davacının davalı şirketin ortağı olduğu kabul edilerek, 07.12.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7194 sayılı yasanın 41.maddesi uyarınca davanın reddi talep edilmiş, ayrıca davada haksız fiile ilişkin yasadaki 1 ve 10 yıllık sürelerin olduğu ileri sürülerek davanın hak düşürücü süre ve zaman aşımı nedeni ile reddinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı vekilince davanın 07.12.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 41. maddesiyle 3332 sayılı kanuna eklenen geçici 4. maddesi gereğince reddi talep edilmiş ise de; ilgili kanunun geçici 4. maddesi 12.09.2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 18.05.2023 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş olduğundan bu kanunun uygulama imkanı kalmamıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafça davalı şirketin Türk Ticaret Kanununa, Bankacılık Kanununa, Sermaye Piyasası Kanuna, Borçlar Kanuna aykırı şekilde faaliyet yürüterek davacı ve birlerce yatırımcıdan yürürlükte bulunan kanunların ve emredici kuralları ihlal edilmek suretiyle haksız fiil neticesiyle para toplandığı ve bu şekilde davacının zarar uğratıldığı iddialarına karşılık davalı tarafça cevap dilekçesiyle davada 1 yıllık (alt) hak düşürücü ve 10 yıllık (üst) zamanaşımı sürelerinin dolduğu yönünde ilk itirazda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya ibraz edilen Ortaklık Durum Belgesi ve davacı vekilinin iddiaları doğrultusunda taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 23.03.2000 tarihinde başladığı ve davacı tarafça davaya konu edilen paranın o tarihte davalı şirkete teslim edildiği bildirilmiş olduğundan mevcut uyuşmazlıkta davalı savunmaları değerlendirilirken o tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı borçlar kanunun haksız fiile ilişkin 60.maddesindeki hak düşürücü süre ve zamanaşımı sürelerinin nazara alınması gerekmektedir.
Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tüketilmesi anlamına gelmektedir.
Zamanaşımı, kanunun belirlediği süreler içerisinde hakkın kullanılmaması sebebiyle dava ve icra kabiliyetini, karşı tarafın defi ile kaybettiren ve hak üzerinde etki yapan kanuni bir sukut sebebidir.
Öteki deyişle, borcun zamanaşımına uğramasıyla alacak sona ermemekte, alacaklının dava yolu ile alacağını elde etme imkanı ortadan kalkmaktadır. Kısaca zamanaşımına uğrayan bir borç eksik borç (doğal borç=obligtio naturals) haline gelmektedir. (M. Serhat Şen Zamanaşımı ve Uygulamaları)
818 sayılı Borçlar Kanunun madde 60’daki süreler mahkemece doğrudan doğruya nazara alınamaz. Davalı tarafça süresi içerisinde ileri sürülmelidir. Süresi içerisinde ileri sürülmezse davacı tarafından savunmasının genişletilmesi itirazında bulunulabilir. (HUMK 202)
818 sayılı Borçlar Kanunun 60. maddesinde haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemleri için 1 yıllık ve 10 yıllık ve ayrıca tazminat cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş ise uzamış ceza zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Yani tazminat davasının kural olarak, zarar ve tazminat borçlusunun öğrenilmesinden (bilinmesinden) başlayarak 1 yıl içinde açılması gerekir. Ayrıca ilgili kanun maddesi dava açılabilmesi için yasal bir üst sınır belirlemiştir ki, bu üst sınır yasada 10 yıl olarak düzenlenmiştir. 10 yıllık sürenin başlangıcı eylem günü, sonu ise 10 yılın tamamlanmasıdır. Ayrıca tazminata ilişkin eylem, ceza kanunlarında suç oluşturuyorsa ve daha uzun bir zamanaşımı süresini öngörüyorsa, tazminat talep süresi de ceza kanunundaki öngörülen zamanaşımına kadar uzamış kabul edilir.
818 sayılı Borçlar Kanunundaki zamanaşımına ilişkin genel açıklamalardan eldeki somut uyuşmazlığa dönülecek olursa; öncelikle zamanaşımı süresinin başlangıcının tespiti önem arz etmektedir. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 13.03.2023 tarih ve … Esas, … Karar sayılı emsal ilamında Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.04.2022 tarih ve … Esas, … Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararına atıf yapılıp emsal kabul edilerek paranın davalı hesabına aktarılması tarihi bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun İçtihadı Birleştirme Kararları yerel mahkemeler için bağlayıcı nitelikte olduğundan davacı tarafça davalıya para verildiği iddiasının delili olarak dosyaya ibraz edilen Ortaklık Durum Belgesinin düzenleme tarihi olan 23.03.2000 tarihi mahkememizce de zamanaşımı başlangıç süresi olarak kabul edilmiştir. Eldeki bu davanın açılış tarihi 03.08.2023 olduğundan bu tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu madde 60’daki zamanaşımı süresinin üst sınırı olan 10 yıllık sürenin de dolduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar 818 sayılı Borçlar Kanunu madde 60’da tazminat sorumluluğuna neden olan fiil ceza kanunlarına göre suç oluşturması ve bu suçun ceza zamanaşımı süresinin daha uzun olması halinde tazminat sorumluluğu için uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı yönünde düzenleme mevcut ise de; Konya Adliyesinde Ceza Mahkemelerinde açılan ve yargılaması tamamlanan hiç bir davada davalı şirket yetkililerinin mahkumiyetine dair bir karar verilmemiştir.
Davalı şirketin yetkilileri aleyhinde Konya . Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasıyla açılan en son kamu davasında ise; mahkemenin 25.03.2011 tarih ve … Karar sayılı ilamıyla “Örgüt Kurma ve Örgüte Üye Olma, Hizmet nedeniyle Görevi kötüye Kullanma, Nitelikli Dolandırıcılık” suçlamaları nedeniyle tüm sanıklar (davalı şirket yetkilileri) hakkında açılan davalarının 765 sayılı TCK’nun 102/4. ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğundan bahis ile CMK’nun 223/8 maddesi gereğince ayrı ayrı düşürülmesine karar verildiği, bu kararın Yargıtay . Ceza Dairesinin 12.11.2012 tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
765 sayılı TCK’nun 102. ve 104. maddelerinde bahsi geçen suçlara ilişkin öngörülen zamanaşımı süresi 5 yıl, uzamış ceza zamanaşımı süresi ise 7,5 yıldır. Davacının 2000 yılında davalı şirkete para yatırdığı anlaşıldığından eldeki davanın 7,5 yıllık uzamış zamanaşımı süresinden sonra açıldığının kabulü gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle dava tarihi itibariyle 10 yıllık üst zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından davalı tarafın zamanaşımı definin kabulü ile davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
-{HÜKÜM:}- Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
DAVACININ DAVASININ ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE.
Alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 4.385,73 TL harçtan mahsubu ile fazladan alınan 4.115,88 TL harcın Harçlar Kanunu 31. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2021 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle 3-5 kişinin taraf olması durumunda taraf saati gözetmeksizin toplam 1.360,00 TL DAVACIDAN alınarak Hazine’ye gelir kaydına ve Harçlar Kanununun 28. ve 130. maddeleri, HMK’nun 302. maddesi ve Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 206. maddesi hükümleri kıyasen uygulanarak işbu kararın arabuluculuk ücreti yükümlüsüne tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmemesi halinde bir ayın bitiminden sonraki 15 gün içinde mahkememizce arabuluculuk ücretinin yükümlüsünden tahsili için müzekkere yazılmasına.
Davacının yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
Davalının yaptığı herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen miktara göre takdir ve hesaplanmış olan 40.522,08 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine.
İşbu hükümden sonra gerekli olan 20,00 TL karar tebliğ giderinin davacı tarafından karşılanmasına ve hükümden sonraki bu masrafların davacının kendi üzerinde bırakılmasına.
HMK nun 323–333. maddeleri gereğince hükmün verilmesinden kesinleşmesine kadar olan dönemde tarafların sorumlu olduğu yargılama giderleri de ödendikten sonra varsa tarafların yatırdığı avanstan artanının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine.
İşbu gerekçeli kararın 30/11/2023 tarihinde yazıldığına.
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere yapılan duruşma sonunda oy birliği ile verilen karar davalı vekilinin yüzüne karşı mazereti kabul edilen davacı vekilinin yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı.08/11/2023
Başkan Üye Üye Katip