Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/41 E. 2023/185 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
(GÖREVSİZLİK)
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ :
DAVALI : … – … …
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİANIN ÖZETİ: Konya Ereğli İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyası ile girişilen icra takibi sonrası Ödeme Emri Örnek No:7 borçlu …’a 03/10/2020 tarihinde tebliğ edildiğini borçlu 10/12/2020 tarihinde faize, borca ve takibe itiraz ettiğini ve İcra Müdürlüğü’nce 10/12/2020 farihinde borçlu … hakkındaki takibin İİK 62 Maddesi gereğince durdurulmasına karar verildiğini, Konya Ereğli İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyası incelendiğinde görüleceği üzere takibin dayanağı ve borcun sebebi keşidecisi …, alacaklısı … Tic. Ltd. Şti. olan 12/07/2016 keşide, 25/09/2016 vade tarihli, 12.000,00 TL bedelli ve 12/07/2016 keşide; 25/12/2016 vade tarihli, 12.000,00 TL bedelli vasfını yitirmiş kıymetli evraklar olduğunu, borçlu takibe itiraz ederken takibe konu dayanak olan kambiyo senedi vasfını yitirmiş kıymetli evrakın varlığına ve açıkça imzaya itiraz etmemiş olup davaya dayanak yapılan kıymetli evrak bu açıdan ‘İmzası ikrar edilen ve borç ikrarını içeren bir belge’ niteliği kazandığını, davalı/borçlunun Konya/Ereğli İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptaline ve takibin devamı ile birlikte asıl alacağa davalı/borçlunun temerrüde düştüğü tarih olan 09/11/2020 tarihi itibari ile yasal faiz uygulanmasına, alacak likit (hesap edilebiliri, davalı, borçluda haksız ve kötü niyetli olduğundan müvekkil davacı/alacaklı yararına asıl alacak miktarı üzerinden % 20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacı tarafında açılan iş bu davada öncelikle kanun gereğince arabuluculuğa gidildiğini ve herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, açılan davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, davacı süresinde dava açmadığından ve icra yoluna başvurmadığından dolayı açılan davanın öncelikle süre nedeniyle zamanaşımı def’i dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafından açılan işbu dava haksız ve yersiz olup kötü niyetli bir şekilde açıldığını bu nedenle iş bu davanın reddi gerektiğini, temel ilişki açısından dikkate alınacak olunursa, senetteki borç davalı müvekkil tarafından tamamen elden ödenmiş ancak senedi güven esasına dayalı olarak almadığını, davacı senedi yırtmak suretiyle yok edeceğim diyerek kandırdığını ve davacı vasfını yitirmiş olan iş bu davaya konu senedi tekrar takibe koyduğunu, dolayısıyla davacı davayı kötü niyetli bir şekilde açtığını, davanın usul ve esastan reddine, davacının haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ VE GEREKÇE:
Mahkemenin görevli olması, HMK 114/1-c maddeye göre dava şartıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK 1. md.). “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK115.md.).
Türk Ticaret Kanununun ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri başlıklı 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” hükmünü içerir.
Yine Türk Ticaret Kanununun Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler başlıklı 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü içerir.
Ticari davalar kendi aralarında, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak ticari davalarda tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken Kanun o davayı ticari dava olarak tanımladığı için ticari dava sayılır. Mutlak ticari davalar, TTK nın 4/1/a-f bentleri arasında sayıldığı gibi, Kooperatifler Kanunu (md.99), İcra ve İflas Kanunu (md.154), Finansal Kiralama Kanunu (md.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiştir.
Buna karşılık tarafları tacir olan ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan davalara ise nispi ticari dava denir. Yani bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de tarafların tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Bu durumda eldeki somut davaya bakıldığında; Mahkememizce davacının tacir olup olmadığı hususunda araştırma yapılmış olup Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü, Konya Vergi Dairesi Başkanlığı ve Konya Ticaret ve Sanayi Odasından gelen müzekkere cevaplarında tacir kaydının bulunmadığı bildirildiğinden davalı …’ın tacir sıfatının olmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yukarıda belirtilen mutlak ticari davalar kapsamına girmediği gibi davalının tacir olmaması sebebiyle eldeki davanın nispi ticari dava kapsamında da kalmadığı açıktır.
Nitekim YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: … KARAR NO: … sayılı kararında da ” Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
Bir davanın ticari nitelikte olup olmadığı, bir diğer ifade ile asliye ticaret mahkemesinde görülüp görülmeyeceğinin belirlenmesi işi de Türk Ticaret Kanununun 4 üncü madde-sinde gösterilen ilkelere göre yapılmalıdır. Öğretide de benimsenen görüşe göre ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin 1 inci bendinin (a) alt bendi uyarınca bu Kanunda düzenlenen hukuk davaları mutlak ticari davalardır. Nispi ticari davalar ise konusu ne olursa olsun, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarıdır (TTK.m.4/1). Kanuni düzenleme uyarınca sadece mutlak ya da nispi ticari davalar asliye ticaret mahkemesinde görülürken, bunlar dışında kalan davalar (istisnalar saklı kalmak kaydıyla) asliye hukuk mahkemelerinde görülmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki itirazın iptali davaları takip hukuku kaynaklı, icra takibine sıkı sıkıya bağlı ve alacağın varlığını maddi hukuk kuralları çerçevesinde belirlemeye yarayan kendine özgü davalardır. Dava ile takip arasındaki bu sıkı ilişki nedeniyle dava konusu, ancak takip talepnamesinde yazılı alacak dayanağı, tutar ve benzeri talepler olabilir ve kural olarak ispat vasıtaları da bu çerçevede değerlendirilir.
Somut olaya dönüldüğünde davacı yanca davalı aleyhine Antalya . İcra Dairesinin … sayılı takip dosyası üzerinden 02.08.2012 günü girişilen (örnek 7) genel haciz yolu ile icra takibinde alacağın kaynağı olarak “10.08.2007 tarihli 30.000,00 TL’lik alacak” gösterilmiş ve takip talepnamesi ekine keşidecisinin davalı … , lehtarının davacı … olduğu, 10.07.2007 günü Döşemealtı ilçesinde düzenlenmiş, 10.08.2007 vadeli ve bedel hanesi boş 30.000,TL’lik bono eklenmiştir.
Ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu vekili tarafından icra dosyasına sunulan dilekçe ile özetle müvekkilinin borcu olmadığı, alacaklının müvekkiline 84 ton arpa satmayı teklif ettiği ve bu vaad üzerine kendisine takip talepnamesi ekindeki bononun verildiği, ancak alacaklının teslimatı gerçekleştirmediği ve bu nedenle de bonoda yazılı borcun doğmadığı ileri sürülerek borca itiraz edilmiştir.
Takibe yönelik bu itiraz üzerine açılan eldeki davada davacı vekili müvekkilinin davalıya arpa sattığını ve karşılığında takip konusu bonoyu aldığını, davalının oyalaması nedeniyle zamanaşımı süresinin geçtiğini ve giriştikleri takipte gönderilen ödeme emrine ticari ilişki de kabul edilmek suretiyle itiraz edildiğini, zamanaşımına uğramış bononun alt ilişki bakımından yazılı delil başlangıcı sayılacağını ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevabında itiraz dilekçesine paralel olarak, davacının arpayı teslim etmeyi vaad etmesi üzerine bononun kendisine verildiğini ancak arpayı teslim etmediğini ve bonoyu da kaybettiği bahanesiyle iadeden kaçındığını, satım sözleşmesi gereği edimini ifa etmediğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Takip talepnamesinde gösterilen borç kaynağına, iddia ve savunma içerikleri ile özellikle bononun zamanaşımına uğradığının sabit olmasına ve tarafların benimsemesine göre takip konusu alacağın bonoya dayanmayıp, satım sözleşmesine dayandığı tartışmasızdır.
Zamanaşımına uğramış bononun medeni usul hukuku anlamında yazılı delil başlangıcı olduğunda tartışma bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına göre davacı bonoya bir kambiyo senedi olarak değil bir ispat vasıtası olarak dayanmakta, davalı da bu çerçevede malın teslim edilmediği savunmasında bulunmaktadır. Bu durumda Özel Daire belirlemesinin aksine somut olay bakımından zamanaşımına uğramış bono ile ilgili Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmemektedir. Kaldı ki dava, Türk Ticaret Kanununun 778 inci maddesi atfıyla bonolar için de uygulanan ve poliçelerde sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 732 nci maddesine dayalı bir istemi de içermemektedir.
Bu haliyle somut uyuşmazlık satım sözleşmesinde karşılıklı edimlerin ifa edilip edilmemesi noktasında toplandığından, uyuşmazlığın çözümünde hakim kambiyo senetlerine ilişkin kuralları tartışmayacak, zamanaşımına uğradığı için bono vasfını kaybetmiş belgeyi taraflar arasındaki satım sözleşmesinin delili olarak değerlendirerek bir sonuca varacaktır.
Bu belirlemeye göre uyuşmazlığın münhasıran bonoya dayanmadığı ve davanın da mutlak ticari dava sayılamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Davalının tacir olduğu sabit ise de dosyaya yansıyan bilgiler ve özellikle tarafların açık-lamaları kapsamında davacının çiftçi olduğu ve Türk Ticaret Kanununun 12 nci maddesinde ifadesini bulan tanıma göre bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, bu haliyle davanın nispi ticari dava olarak da kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Varılan sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde işin ticari nitelikte olmadığı, davanın da mutlak ya da nispi ticari dava sayılamayacağı anlaşıldığından davanın asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.” şeklindeki kararında da görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu açıkça belirtilmiştir.
Bu hali ile bu davalara bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-H.M.K.114/1-C, H.M.K. 115/1-2 maddesine göre mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, görevli mahkemenin KONYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
2- HMK 20/1 maddesine göre kararın kesinleştiği tarihten itibaren kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, aksi halde HMK 20/2 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulduğu takdirde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmek üzere tevzii bürosuna tevdiine, H.M.K.’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama, harç, masraf ve giderlerinin görevsizlik kararından sonra dosyanın gönderildiği mahkemede davaya devam edilmesi halinde gönderildiği mahkemece karar verilmesine,
4-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.17/03/2023

Katip … Hakim …