Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/567 E. 2023/288 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ :
DAVALI : 1- … – … …
VEKİLİ :
DAVALI : 2- … – … …
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili aleyhine Konya İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığını ve bu senede binaen alınan ihtiyati haciz kararı ile de anılan icra dosyasından 26.08.2022 günü müvekkilinin işyerine gelinerek menkulleri ihtiyaten haczedilerek yediemin olarak müvekkiline bırakıldığını, takibe konu senet incelendiğinde 80.000,00 TL miktarlı 25/11/2020 tanzim tarihli, 20/01/2021 vade tarihli senet olduğunu, borçlunun müvekkili …, alacaklının ise davalılardan … olduğu görüldüğünü, daha sonrasında ise ciro silsilesi ile davalılardan … adına icraya konulduğu gözüktüğünü, dosyada her ne kadar borçlu olarak davalı … gözükse de ona karşı herhangi bir ödeme emri veyahut icra işlemi de yapılmadığını, davalılardan … ile müvekkili adi ortaklık sözleşmesi ile 17.11.2020 tarihinde ortaklık yapmaya başladıklarını, anılan ortaklık sözleşmesinde ortaklık sermayesi olarak 160.000 TL yazılmış olup bunun yarısı olan 80.000 TL ortaklardan …, diğer yarısı olan 80.000 TL ise … tarafından sermaye olarak konulduğunu, işletmesi müvekkili tarafından yapılan işyerinde …’ in koymuş olduğu sermayeye karşılık olarak müvekkili tarafından yukarıda anılan senet verildiğini, verilen bu senet ortaklık sözleşmesine de yazıldığını, aradan bir buçuk yıl geçtikten sonra 24.06.2021 tarihinde … ortaklıktan tamamen ayrıldığını ve ortaklıktan kaynaklı müvekkilinden herhangi bir alacağının kalmadığına dair belgeyi imza ettiğini, müvekkili elindeki sözleşme ve ibra niteliğindeki belgeye binaen davalı …’nun hissesini ödediğini, elindeki belgelere güvenen müvekkili yine de senedin iadesini istese de türlü bahanelerle davalılardan Burcu tarafından senet iade edilmediğini, davalı …’nun ortaklık hissesini ödeyerek işletmeyi işletmeye devam eden müvekkili aradan 1 yıl geçtikten sonra anılan senet yüzünden cebri icra ve ihtiyati haciz baskısına maruz kaldığını, müvekkili davaya konu senet nedeniyle davalılara bir borcu bulunmadığını, davalı … bunu bildiğinden üçüncü şahıs üzerinden ciro yoluyla icra takibi başlatıldığını, yapılan icra takibine konu senetten kaynaklı müvekkilinin bir borcu bulunmadığını, senedin veriliş amacı adi ortaklık işletmesi için olduğunu ve ortaklıktan ayrılan davalı … da herhangi bir alacağı kalmadığına dair ibranameyi imza ettiğini, haksız olarak yapılan icra takibinin iptali ve müvekkilinin borçlu olmadığına dair işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu beyanla; Öncelikle tedbiren kötüniyetli icra takibinin durdurulmasını, müvekkilinin söz konusu icra takibinden davalılara borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptalini, kötüniyetle hareket ederek müvekkilimin mağduriyetine neden olan karşı tarafa % 20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … ile … Mah. … Sokak Numara … Selçuklu/ KONYA adresinde bulunan şimdiki ismi Dolunay olan terapi merkezinde ortak oldukları ve bu ortaklıkla ilgili olarak tarafların birbirlerini ibra ederek ortaklıktan ayrıldıkları doğru olduğunu, ancak bu ibra esnasında dükkanın açıldığı vakit bizzat tarafınca yapılmış olan masraflara karşın( kamera sistemi döşetme-…- , su tesisatı ve çeşme işlemleri- …-, boya badana sıva tarzı işçilik- …-) … tarafından davaya konu senet verildiğini, birbirlerinin ibra etmelerinin nedeni ortaklıktan kaynaklanan alacaklara ilişkin olmasına rağmen ortaklıktan ayrılmadan önce verilen ve … tarafından ödeneceği beyan edilen senede ilişkin aralarında herhangi bir anlaşma bulunmadığını, … gerek ortaklıkları boyunca gerekse ortaklıktan ayrıldıktan sonra defalarca istemesine rağmen borcunu ödemediğini, ticari olarak sıkıştığı için ve borçlarından dolayı evrakı ciro yolu ile … isimli şahsa devrettiğini, dava dilekçesinin eki olarak sunulan ortaklık sözleşmesi taraflarca imzalandığının doğru olduğunu, ancak sözleşme fotokopisi üzerine daha sonra elle yazılmış olan “25.11.2020 tarihli senet İçin ibaresi ” tamamen sayın mahkemeyi aldatmaya yönelik olup davacı tarafından daha sonra elle doldurulmuş ve sanki sözleşme ile senet arasında bir bağ varmış hissi uyandırılmaya çalışıldığını, yine tarafının ibraname sözleşmesini imzalar iken güttüğü amaç ortaklıktan ayrıldıktan sonra herhangi bir ahlaka mugayyir durumun yaşanması ya da iş yerinde herhangi bir kanun dışı eylemlerde bulunulması, suç işlenmesi ya da suça konu herhangi bir eşya bulundurulması durumunda tarafının sorumluluk kabul etmeyeceğini belirtmek olduğunu, yine dava dilekçesi eki niteliğinde ibranameden de anlaşılacağı üzere burada da herhangi bir şekilde tanzim edilen senedin ödendiği ödenmiş sayılacağı ya da ödenmeyeceği yönünde herhangi bir ibare bulunmadığını beyanla; davanın reddine, kötüniyet tazminatının davacıya yükletilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafça ödenmesini talep etmiştir.
Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde dava konusunu Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından davacı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini istediğini, davacı taraf bir diğer dava şartı olan ticari davalarda arabuluculuk şartını yerine getirmediğini, dava şartı olarak getirilen arabuluculuk tamamlanabilir bir dava şartı olmayıp; dava açılmadan önce başvurulup tüketilmesi gereken bir yol olduğunu, davacı vekilinin dava dilekçesinde müvekkili aleyhinde belirtmiş olduğu iddialar baştan sona asılsız olduğunu, müvekkili de bu olayda tamamen iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu,davalının anlattığı olaylarla ile hiçbir ilgisi olmadığını, davacı ve diğer davalı … ile kendi aralarında olan ticari ilişkiden, senetten kaynaklanan ihtilaftan tamamen bihaber olan müvekkili, alacağına karşılık …’dan ticari hayatın gereklerine ve kanunlarda belirtilen usullere uyarak dava konusu bonoyu ciro yoluyla devraldığını, ciro zincirinde her hangi bir problem olmamakla beraber kanuna uygun unsurları taşıyan geçerli bir ciro olduğunu, bilindiği gibi ticaret hukukunda güvenin korunması son derece önemli ve ticaret hukukunun en temel yapı taşlarından olan kıymetli evrakta da mücerretlik ( soyutluk ) ilkesi yürürlükte olduğunu, mücerret kıymetli evrak, doğumuna sebep olan ilişkiden bağımsız ve soyut olduğunu, kıymetli evrak bir defa doğduktan sonra, doğumuna sebep olan ilişkideki bir aksaklık veya bozukluk kıymetli evrakın geçerliliğine etkili olmadığını, davalı müvekkili …’in iyi niyetli 3. Kişi(iyiniyetli hamil) olup, ticaret hayatının olağan akışına göre aralarındaki ticari işlemlerden dolayı …’ın kendisine vermiş olduğu senet ödenmediği için, bu senedi icra takibine koyduğunu, bu sebeple; müvekkili bu ticari ilişki de iyi niyetli 3. Kişi olup, davalı … 3.kişi olduğu, diğer tarafların aralarında mevcut olan ilişkiyi bilmediği ve bilmesi de gerekmediğini, ve ticaret hukukunun, özellikle de kambiyo senetlerindeki mücerretlik ilkesi dikkate alınarak davalı müvekkilinin alacağını sürüncemede bırakmak amacıyla açılmış bulunan işbu davanın reddi, gerektiğini beyanla; Davanın arabuluculuk şartı noksanlığından usulden reddine, davanın arabuluculuk şartı noksanlığından usulden reddedilmeyecekse, cevapları gereği haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, haksız ve kötü niyetli şekilde açılan bu menfi tespit davası nedeni ile, davacı tarafın %20’den aşağı olmamak şartı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Konya . İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası UYAP sistemi üzerinden celp edilmiştir.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşbu dava; Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; ;Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyada takibe konu bono nedeniyle davacının davalılara borçlu olup olmadığı hususları olduğunun tespitine/belirlenmesine hususları olduğu anlaşılmıştır.
Dosya içerisine alınan Konya . İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının yapılan incelemesinde takibin dayanağının 1 adet bonoya ilişkin olduğu görülmüştür.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl / temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır. Bonoda şekil şartları TTK’nın 776. (eski 688) maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir.
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Yapılan açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, davacı dava konusu bono nedeniyle davalılara borçlu olmadığı yönündeki iddiasını; davalılardan … ile adi ortaklık sözleşmesi neticesinde ortaklık sözleşmesinde ortaklık sermayesi olarak 160.000 TL yazıldığını ve bunun yarısı olan 80.000 TL ortaklardan …, diğer yarısı olan 80.000 TL ise … tarafından sermaye olarak konulduğunu, işletmesini kendisinin yaptığı işyerinde …’ in koymuş olduğu sermayeye karşılık olarak dava konusu bononun verildiğini, verilen bu bononun ortaklık sözleşmesine de yazıldığını, aradan bir buçuk yıl geçtikten sonra 24.06.2021 tarihinde … ortaklıktan tamamen ayrıldığını ve ortaklıktan kaynaklı herhangi bir alacağının kalmadığına dair belgeyi imza ettiğini, müvekkili elindeki sözleşme ve ibra niteliğindeki belgeye binaen davalı …’nun hissesini ödediğini ancak ilgili bononun kendisine iade edilmediği hususlarına dayandırmıştır.
Davacının iddiası doğrultusunda yapılan incelemede; delil olarak dosyaya sunulan 17.11.2020 tarihli sözleşme içeriğinde dava ve takip konusu bononun ortaklık hisse payına karşılık verildiğine dair hiç bir hükmün yer almadığı görülmüştür. İlgili bilgisayar çıktısı sözleşmenin başına sonradan elle yazılan “25.11.2020 tarihinde düzenlenen senet için” ibaresi yer almış ise de bu eklemenin tarafların kabulü ve imzası ile yapıldığına dair hiç bir delil sunulmadığı ve davalı tarafından da inkar edildiği anlaşıldığından davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir. Ayrıca senedin ihdas nedeni de boş bırakılarak doldurulmadığı bu nedenle nakden/malen kaydı özellikle belirtilmediğinden ve taraflarca bu kaydın talil edilmediği anlaşılmıştır. Davalılardan bono lehdarı … cevap dilekçesinde davacı ile yapılan ortaklık sözleşmesi neticesinde işyerinde yapılan tadilat ve tamirat işlerinin kendisi tarafından yapıldığını ve bu sebeple ilgili bononun davacıdan borcuna karşılık alındığını ileri sürmüştür.
İspat yükü kendisinde olan davacı davasını yazılı belge ve delillerle ispat edemediğinden dava dilekçesinde YEMİN deliline dayandığı görülmakle davacıya bu delil hakkı hatırlatılmış kendisine yemin deliline dayanıyorsa başvurması için kesin süre verilmiş ancak davacı vekili verilen kesin sürede işlem yapmadığı gibi 16.05.2023 tarihli duruşmada da yemin deliline dayanmadıklarını beyan etmiştir.
Yukarıda izah edilen, değerlendirilen ve açıklanan sebeplerle ve Anayasa’nın 138. maddenin 1. Fıkrası “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak, vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.” hükmü gereğince; davacının davasını ispatlayamaması sebebiyle davacının davası ve talepleri hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmesine vicdani kanaat getirilmiştir.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 1.515,04 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.335,14 TL harcın Harçlar Kanunun 31. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 14.194,40 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit oranda ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK 333 maddesi gereğince davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili ve davalı … vekilinin yüzlerine karşı, diğer davalıların yokluğunda 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.16/05/2023

Katip … Hakim …