Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/513 E. 2023/235 K. 14.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ :
DAVALI : … – … …
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalının Konya . İcra Müdürlüğü …-E.sayılı icra takip dosyasından davacı müvekkili aleyhine 48.800,45 TL’ lik Örnek-10 kambiyo senetlerinin takibine mahsus icra takibi yaptığını, ödeme emrinin müvekkili davacıya 04.07.2022 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı, takibe konu senedi tanzim ederken davalıya verdiği borcun faizini ana paraya ekleyerek asıl borcu 35.000,00 TL olarak yazmasına rağmen ayrıca müvekkilinden alacağına karşılık üç aylık 15.000,00 TL ilave faiz istediğini, müvekkili de bu faizin altından kalkamayacağını düşünerek, başka yerden gelen parasını (senet borcuna 5.000,00 TL faiz ekleyerek) 08.01.2020 Tarihinde … Şubesinden yapılan 40.000,00 TL havale ile ödendiğini, ancak davalı yapılan 40.000,00 TL lik ödemeye rağmen, müvekkiline “faizi eksik ödediğini” söyleyerek “10.000,00 TL daha faiz istemiş” ve senedi iade etmeyerek ödeme yapmadığı gibi icra takibine geçtiğini, dava şartı gereği arabulucuya yaptıkları müracaat anlaşamama ile sonuçlandığını, davalı hakkında; ödenmiş senedi icraya koyması nedeniyle TCK.m. 156 ve bono bedeline alacaklının alacağı faizi önceden eklemesi ve bu miktarın dışında ayrıca faiz istemesi (senet miktarına eklediği faiz ve ilave istediği 15.000,00 TL lik faizin 5.000,00 TL si bile vade dolmadan ödenmiştir) ilave faiz istemesi ve kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para vermesi nedeniyle TCK. m.241 muhalefetten suç duyurusunda bulunma haklarını saklı tuttuklarını, yukarıda açıkladıkları nedenlerden dolayı müvekkili davacının davalıya herhangi bir borcu olmadığından bu davayı açma zorunluluğu doğduğunu beyanla; ödenmiş borcun mükerrer tahsili halinde müvekkilinin ağır bir zarara uğraması kaçınılmaz olacağından, ihtiyati tedbir kararı verilerek haksız icra takibinin durdurulmasına, icra veznesine girecek paranın davalıya ödenmemesine, müvekkili davacının; Konya . İcra Müdürlüğü …-Esas sayılı takip dosyasında belirtilen borcunun olmadığının tespiti ile icra takibinin iptaline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bu dava sebebiyle uğramış oldukları zararların yasa gereği alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla kötü niyetli davalıdan alınarak müvvekiline verilmesine, vekâlet ücreti ve sair yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki dava, tamamen kötüniyetli olan ve borcunu ödememek için işin esasında haksız da olsa bütün hukuki mekanizmaları kullanmayı amaçlayan davacının ikame etmiş olduğu haksız bir dava olduğunu, müvekkilinin yaşlı ve huzur evinde emekli maaşıyla geçinen cüzi miktardaki birikimi olan yaşlı biri olduğunu, davacı taraf müvekkilinin birikimini borç olarak istediğini ve müvekkilinin de senet karşılığı borç verdiğini, davacı taraf Konya . İcra Müdürlüğü … E. icra kasasındaki senetten önce vermiş olduğu senedin bir kısmını ödemiş bir kısmını da ödemediğini, mevcut borç senedinden önce de senetle borç aldığını, ancak davacı senet zaman aşımı süresi yaklaşması, müvekkilinin icraya koyma ihtimali, davacını üzerindeki taşınmazların miras ortaklığı olması nedeniyle elden çıkaramaması nedenleriyle senedi yenilemek istediğini, bunun içinde müvekkiline 05.01.2020 tarihinde düzenlediği senedi hazırlamış ve postaneden de 40.000,00 TL ödeme yaptığında postanede teslim edeceğini beyan ettiğini, müvekkili 08.01.2020 tarihinde kalan borç olan 35.000,00 TL değerindeki senedi ve beraberinde postanedeki hesabına yatan parayı da çektiğini, davacı “üç aylık 15.000,00 TL ilave faiz istediğini, müvekkilde bu faizin altından kalkamayacağını düşünerek, başka yerden gelen parasını (senet borcuna 5.000,00 TL faiz ekleyerek) ” beyanları tamamen asılsız olduğunu, zira senet üzerinde yazan miktar dışında bir faiz talebi hukuka uygun olmadığı gibi böyle bir miktarı müvekkili de talep etmediğini, kaldı ki postaneden ödenen meblağın açıklama kısma 35.000 TL değerindeki borç senet yazarak da borçtan kurtulabilecekken senetten daha fazla ödemeyi havale evrakının açıklamasını boş bırakıp faiz iddiasına dayandırması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ispat külfeti davacıda olduğunu beyanla; müvekkilinin alacağını sürüncemede bırakmak amacıyla açılan işbu davanın reddine, işbu davanın açılmasında ve borcun ödenmemesinde tamamen kötüniyetli olan davacının İ.İ.K. md 72/4 uyarınca alacağın %20’ sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmolunmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Konya . İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyanın UYAP sistemi üzerinden gönderildiği görülmüştür.
Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … esas sayılı dosyanın UYAP sistemi üzerinden gönderildiği görülmüştür.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşbu dava; Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; ; Konya . İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takipten dolayı davacının davalıya borcunun bulunup bulunmadığı hususları olduğunun tespitine/belirlenmesine hususları olduğu anlaşılmıştır.
Dosya içerisine alınan Konya . İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının yapılan incelemesinde takibin dayanağının 1 adet bonoya ilişkin olduğu görülmüştür.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl / temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır. Bonoda şekil şartları TTK’nın 776. (eski 688) maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir.
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Yukarıda açıklanan genel bilgilerden sonra somut olayımıza bakıldığında davacının davalıdan borç para aldığının tarafların sundukları dava ve cevap dilekçeleri içeriğinden sabit olduğu ve uyuşmazlık dışı olduğu anlaşılmıştır. Borç para verildiği hususu senet metnine ” nakden ” kaydı işlenerek de belgelendirilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın bu bononun 08.01.2020 tarihinde … Şubesinden yapılan 40.000,00 TL havale ile ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır.
Bono metni ve kayıtlar incelendiğinde Düzenleme tarihinin 05.01.2020, Vade tarihinin 10.03.2020 ve bedelinin 35.000,00 TL olduğu görülmektedir. Dosyaya sunulan havale belgesinin bononun düzenleme tarihinden 3 gün sonra olduğu, bonoda belirtilen 10.03.2020 vade tarihinden 2 ay önce olduğu bono borç miktarından daha fazla bir bedelin havale edildiği ve havale belgesinde ilgili bononun ödemesine karşılık yapıldığını gösterir hiç bir kayıt bulunmadığı görülmüştür.
Davacı ödeme belgesi olarak sunulan havalenin dava konusu bono için gönderildiğini ve borcu olmadığını ispatlayamamıştır. İspat yükü halen kendisi üzerindedir. HMK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir.
Davacı taraf tanık bildirmiş ise de 01.01.2023 tarihli dilekçesi ile tanık dinletmekten vazgeçmiştir. Kaldı ki senede karşı tanıkla ispat yasağı başlıklı HMK Madde 201. Madde uyarınca “(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” davada tanık dinlenmesine imkan bulunmamaktadır.
Davacı taraflar arasında şikayete konu olan Konya Cumhuriyet Başsavcılığı … Soruşturma dosyasını delil olarak sunmuş ise de celbedilen dosyada alınan taraf ve tanık ifadelerine göre davalının davacının iddialarını ikrar edecek beyanının olmadığını aksine davacıdan daha önce verdiği borç paralara istinaden toplam 75.000 TL alacaklı olduğunu ve yapılan ödemenin de buna mahsuben olduğunu ileri sürmüştür.
Davacı dava dilekçesinde yemin deliline açıkça dayandığından mahkememizce ispat yükü kendisine düşen tarafa “yemin teklifinde bulunma hakkı” hatırlatılmış, davacı tarafından yemin deliline dayanılmış ve yemin metni hazırlanmış, yemin metni dava içeriğine uygun bulunarak 14.04.2023 tarihli duruşmada davalı tarafından yemin işlemi gerçekleştirilmiştir.
Davacının, dava konusu bonolardan dolayı borçlu olmadığı iddiasını ispatlar mahiyette muteber herhangi bir delil bulunmadığından ve davalının kötü niyet tazminat talebinin; İİK 72. Madde “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmü gereğince mahkememizce tedbir kararı uygulanmadığından ve davalı alacaklının herhangi bir zarara uğramadığı anlaşılmakla tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Yukarıda izah edilen, değerlendirilen ve açıklanan sebeplerle ve Anayasa’nın 138. maddenin 1. Fıkrası “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak, vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.” hükmü gereğince; davacının davasını ispatlayamaması sebebiyle davacının davası ve talepleri hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmesine vicdani kanaat getirilmiştir.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 833,39 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 653,49‬ TL harcın Harçlar Kanunun 31. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2022 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK 333 maddesi gereğince davacıya iadesine,
Dair; Taraf vekillerinin ve davalı asilin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 14/04/2023

Katip … Hakim …