Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/346 E. 2022/718 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA İHBAR OLUNAN :
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; davacı şirketin, … İli … İlçesi … Mah. … Ada … -… Parsel nolu taşınmazları üzerinde, toplam kurulu gücü 1000 kWh olan Pırıltı Ges adıyla güneş enerjisi santrali bulunduğunu, anılan tesise ilişkin olarak davalı dağıtım şirketi ile müvekkil arasında “Lisanssız Elektrik Üreticileri İçin Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması” imzalandığını, davacıya ait tesisat numarası … olduğunu, teknik ve hukuki açıdan tüm eksiklikleri tamamlanan tesisin 24.05.2017 tarihinde Geçici Kabulü yapılmış ve tesis yasal olarak üretime başlandığını, tesisin üretime başlamasından sonraki süreçte, davalı tarafça, taraflar arasındaki Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması’na istinaden, davacıdan her ay düzenli olarak o ay boyunca üretilen toplam enerji miktarı üzerinden sistem kullanım dağıtım bedeli tahsil edildiğini, tüm elektrik üreticilerinin aynı dağıtım hattını kullanmasına ve müvekkile ait tesisin bu hat üzerinde ek bir maliyeti bulunmamasına rağmen davacıya ait tesisten diğer lisanslı üreticilere göre yaklaşık 8 kat fazla sistem kullanım dağıtım bedeli tahsil edildiğini, haksız yere ve fazladan tahsil edilen sistem kullanım dağıtım bedellerinin aşağıda ayrıntılı olarak yaptıkları açıklamalar doğrultusunda davacıya iadesi gerektiğini, dava şartı olan arabuluculuk görüşmelerinde taraflarca anlaşma sağlanamamış olduğundan işbu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, davacıdan haksız yere ve fazladan sistem kullanım dağıtım bedellerinin tahsil edilmesi, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu’ nda ön görülen genel işlem koşulları, haksız rekabet, eşitlik ilkesi ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmekte ve haksız şart oluştuğunu, dava konusu alacak, Türk Borçlar Kanunu 146. maddesi kapsamında 10 yıllık genel zamanaşımına tabi olduğunu, anılan nedenle dava ve taleplerini yasal süresi içerisinde arz ettiklerini, davacıya ait tesise ilişkin olarak davalı şirket ile “Lisanssız Elektrik Üreticileri İçin Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması” imzalandığını, bu sözleşmenin 4. maddesinde, elektrik üreticisinin sisteme verdiği ve sistemden çektiği enerji miktarları için ayrı ayrı dağıtım sistem kullanım bedeli ödeyeceğine ilişkin madde mevcut olduğunu, tüm üreticiler için tarifede belirlenen tek tip sistem kullanım dağıtım bedelinin ödeneceği kabul edildiğini, lisanslı üreticiden 3,8193 kuruş, davacıya ait lisanssız tesisten ise lisanslı üreticiye göre yaklaşık 8 kat fazla 28,2765 kuruş sistem kullanım dağıtım bedeli alındığını, lisanssız elektrik üretimi ile ülke genelinde elektrik üretimine olan talebin bölgesel ve küçük ölçekli üretim tesisleriyle karşılanması amaçlandığını, bu kapsamda 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 14. maddesinde de lisans almaktan muaf tutulacak faaliyetler sıralanırken kurulu gücü 1 megavatlık yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı tesislerinden bahsedilmiş; bu tesislerin sadece kendi öz tüketimlerini karşılamak için enerji üretmeleri şart koşulmadığını, yönetmelik gereği bahsedilen lisanssız üretim tesisine ilişkin yatırımı yapmak için basit bir abonelik yeterli sayılmış; tüketim açısından lisanssız üreticinin bir ampulü dahi olsa yatırımın gerçekleşmesi sağlandığını, lisanssız elektrik üretimi, salt tüketicilerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacına yönelik olmak zorunda değildir; kanuna göre bu tesisler bölgesel olarak elektrik üretim talebini karşılamak için de üretim yapabileceğini, nitekim lisanssız üreticilerin ürettikleri enerjiyi tüketme konusunda asgari bir tüketim sınırı mevzuatta öngörülmemiş; lisanstan muaf olmaları için salt tüketim yapıyor olmaları yeterli kabul edildiğini, bu konuda yasal olarak herhangi bir sınır belirlenmediği halde tüketimin olmadığı veyahut lisanssız üreticiler tarafından tüketim amacının dışında hareket edildiği iddiası gerçeklikten uzak olduğunu, çünkü lisanssız üreticiler ürettikleri enerjiyi tüketmekte ve kanunen kendilerine tanınan muafiyet sınırları içerisinde hareket etmekte olduğunu, ayrıca kanuna göre lisanssız üreticilerin muafiyet sınırlarını aşması halinde zaten demant bedeli olarak para cezası uygulanmakta, muafiyet dışı üretilen enerji YEKDEM kapsamında satın alınmadığını, ek olarak demant halinde üretilen enerji, dağıtım şirketleri tarafından üretilerek sisteme verilmiş gibi kabul edilmediğini, kısacası lisanssız üreticilerin muafiyet sınırlarını aşması halinde halihazırda öngörülen cezai müeyyide zaten mevzuatta öngörüldüğünü, bu noktada işbu temelsiz iddialar ile lisanssız üreticilerden fazladan dağıtım bedeli tahsil edilmesi, mükerrer ve kanunsuz bir idari yaptırım anlamına geleceğini, ayrıca yürürlükteki mevzuat gereği, lisanssız üretim tesisleri, lisanslı üretim tesisleri ile aynı hukuki statüde faaliyetlerini sürdürme hakkına sahip olduklarını, zira dışarıya bağımlılığın azaltılması ve yerli, çevre dostu elektrik üretiminin desteklenmesi neticesinde somut uyuşmazlığa konu olan bu tesisler, lisans alma, ÇED sürecinden geçme ve şirket kurma gibi birtakım faaliyetlerden muaf tutulduğunu, ürettikleri elektrik, lisanslı elektrik üretenlerle aynı fiyat tarifesi üzerinden satın alındığını, ülkemiz genelinde oldukça yaygın olan bu lisanssız tesislerde, üretim faaliyeti açısından hiçbir konuda ayrım yapılmadığını, ülke genelindeki tüm lisanssız elektrik üreticilerine, üretim yatırımları yapılırken; üretilen enerjiye 10 yıl boyunca alım garantisi verilmiş, üretilen enerjinin dağıtım firmalarına ait olan dağıtım hatlarının kullanılması ve dağıtılması sebebiyle bu hizmete karşılık üreticilerden dağıtım firması yararına sistem kullanım dağıtım bedelinin ödeneceği öngörüldüğünü, lisanssız üretim tesisleri kurulmadan önce ilgili dağıtım firmasının teknik açıdan alt yapısı ve sistemin kaldırabileceği maksimum kapasite dikkate alınarak her ilde lisanssız elektrik üretimine ilişkin kapasiteler açıklandığını ve halen de uygulama bu yönde olduğunu, bu belirlenen kapasiteler, yatırım yapmak isteyen her bir girişimcinin dikkatine sunulmuş ve ancak bu kapasitelere göre yatırım yapabileceği kabul edildiğini, bu sayede girişimcinin keyfi ve dilediği güçte yatırım yapmasının önü kapatıldığını, kısaca mevcutta var olan alt yapı doğrultusunda lisanssız elektrik üretim tesisi kurabileceği vurgulandığını, olayın somutlaştırılması açısından, birbiriyle yan yana veya karşılıklı konumda olan biri lisanslı diğeri ise lisanssız iki ayrı tesis olduğu varsayılacak olduğunda, ikisinin de mevcut konumu, kullanılan ve bağlı bulunulan dağıtım tesisi, sistem üzerindeki maliyeti ve üretim kapasitesi aynı olması halinde, son tarifeye göre lisanslı tesisten üretilen her kwh için 3,8193 kuruş alınırken, davacıya ait tesisten yaklaşık 8 kat fazla 28,2765 kuruş alındığını, bu durum fahiş biçimde hukuka aykırı olduğunu, düzenleyici işlem niteliğinde olan EPDK tarifeleri yürürlükteyken dahi hukuk mahkemelerinin normlar hiyerarşisi çerçevesinde hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi mümkün olduğunu, zira huzurdaki davadaki esas nokta, davalının herhangi bir kanun maddesine dayanmaksızın davacıdan fazladan ve fahiş bedel tahsil etmesi gerektiğini, bu kapsamda tahsil edilen bedellerin salt tarifelere uygun olup olmadığının denetlenmesi, dosya mevcut olan Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması’nın genel işlem koşulları niteliğinde sözleşme hükümleri içerdiği aşikar olduğunu, zira davalı, geniş kitlelere mal ve hizmet sunmak amacıyla lisanssız üreticiler ile öncesinde müzakere dahi etmeden ilgili sözleşme hükümlerini tek başına hazırlamakta; bu sözleşme hükümlerini tüm elektrik üreticileri ile akdedeceği sözleşmelerde matbu olarak kullanıldığını, davalının veya davacının tacir olması, aralarında ticari nitelikte bir sözleşme akdediyor olması, davalının özel bir kanun ile sözleşmedeki edimleri ifa edecek olması gibi hususlar işbu sözleşmeyi genel işlem koşullar kapsamından çıkarmayacağını, sözleşmenin içeriği konusunda davacının bir şekilde bilgilendirilmiş olduğu kabul edilse bile davalının yürüttüğü elektrik dağıtım hizmetinin tekel niteliğinde olmasından dolayı sözleşme hükümlerinin dürüstlük kurallarına aykırı şekilde genel işlem koşulları içerdiği aşikar olduğunu, zira lisanssız elektrik üretmek isteyen davacı, eğer ki bu üretimini gerçekleştirmek istiyorsa, sözleşmeyle birlikte kendisi aleyhine, dürüstlük kurallarıyla ve eşitlik ilkesiyle bağdaşmayacak düzeyde sözleşme hükümleri kabul etmek zorunda bırakıldığını, burada salt başkaca sözleşmelerde kullanılmak üzere önceden tek taraflı hazırlanan sözleşme şartları değil bunun da ötesinde, tekel niteliğine haiz, özü itibariyle üreticilerin karşısında onlardan daha güçlü durumda bulunan davalının, tek taraflı ve kendisini koruma altına alan sözleşme hükümleri söz konusu olduğunu, sözleşmenin içeriği konusunda davacının bir şekilde bilgilendirilmiş olduğu kabul edilse bile davalının yürüttüğü elektrik dağıtım hizmetinin tekel niteliğinde olmasından dolayı sözleşme hükümlerinin dürüstlük kurallarına aykırı şekilde genel işlem koşulları içerdiği aşikar olduğunu, zira lisanssız elektrik üretmek isteyen davacı, eğer ki bu üretimini gerçekleştirmek istiyorsa, sözleşmeyle birlikte kendisi aleyhine, dürüstlük kurallarıyla ve eşitlik ilkesiyle bağdaşmayacak düzeyde sözleşme hükümleri kabul etmek zorunda bırakılmadığını, burada salt başkaca sözleşmelerde kullanılmak üzere önceden tek taraflı hazırlanan sözleşme şartları değil bunun da ötesinde, tekel niteliğine haiz, özü itibariyle üreticilerin karşısında onlardan daha güçlü durumda bulunan davalının, tek taraflı ve kendisini koruma altına alan sözleşme hükümleri olduğunu, haklı davalarının kabulü ile dava tarihine kadar, davalı yanca davacıdan fahiş olarak alınan sistem kullanım dağıtım bedelleri ve bu bedellere ilave edilen KDV miktarlarının şimdilik 10.000,00 TL’sinin davalı dağıtım şirketinden tahsili ile davacıya ödenmesine, tarafların tacir olması ve uyuşmazlığın ticari faaliyetten kaynaklanması nedeniyle davacı alacağına, alacağın davacıdan tahsil edildiği tarihten itibaren en yüksek ticari avans faizi uygulanmasına, yargılamanın uzamasına sebebiyet vermemek açısından tensip tutanağı ile birlikte davalıdan “Geçici Kabul Tutanağı”, “Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması”, davacıdan tahsil edilen kullanım bedellerine ait faturalar; EPDK’ den ise ilgili tarifeler; hem davalı şirketten hem EPDK’ dan fiyata dönüştürülmüş maliyet analizi” ve “ek maliyet analizi” raporlarının celbine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesindeki talebinin uyuşmazlık konusu tahsilatların tarifeye uygunluk denetimi olmadığını açıkça ifade ettiğini, davacı tarafından davanın dayanağı olarak lisanslı üreticilere uygulanan tarife ile lisanssız üreticilere uygulanan tarifenin farklı olması gösterildiğini, tarifeler, üstün kamu iradesi tarafından herkes için bağlayıcı nitelikte olmak üzere EPDK tarafından belirlenmekte olup idari birer işlem niteliğinde olduğunu, şirketlerin tarifeleri uygulamama yönünde bir takdir yetkisi olmadığını, davalıya ait yanlış bir uygulama sebebiyle değil EPDK tarafından yapılan bir idari düzenleme sebebiyle oluştuğu iddia edilen fark talep edildiğini, bu nedenle davada idari yargı görevli olduğunu, lisanssız GES işletmecisi olan davacı kendisine lisanslı işletmecilere uygulanması gereken tarifenin uygulanması gerektiği iddiasıyla bu davayı açmış, dava dilekçesinde kendisine uygulandığını iddia ettiği dağıtım bedelini ve lisanslı üreticilere uygulandığını iddia ettiği dağıtım bedelini kri/kWh bazında gösterildiğini, davacı kendisinin ne miktarda üretim yaptığını ve buna isabet eden dağıtım bedelini bilebilecek durumda olduğunu, bu nedenle somut olayda davacı 6100 sayılı HMK’nın 107. Maddesi uyarınca iddia ettiği alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hal söz konusu olmadığını, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açılması ve görülmesi mümkün olmadığını, dava konusu uyuşmazlığın temeli niteliğindeki idari işlemin iptali için açılan davada Danıştay . Dairesinin verdiği … esas … karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiğini, hukuk mahkemesi idari yargının yada EPDK’nın yerine geçerek dağıtım bedeli katkı payını belirlemesi yada kaldırılması düşünülemeyeceğini, dava davacının kendisi aleyhine sebepsiz zenginleşme iddiasına dayanmakta olup, davacı baştan itibaren kendisine uygulanan dağıtım tarifesinden haberdar olduğunu, sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın sona ereceğinden davacının talepleri zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacı faturalara TTK 21. Maddesinde gösterilen sekiz günlük süre içinde itirazda bulunmamış kanun gereğince faturanın içeriği kabul etmiş sayılacağını, ayrıca söz konusu faturaları ticareti defterlerine işlemek suretiyle içeriğini benimsemiş olduğunu da gösterdiğini, davacı lisanssız statüde olması sayesinde tüm bu bedelleri ödemekten muaf tutulduğunu, ayrıca üretim lisansı başvurusunda bulunan tüzel kişiden, önlisans yükümlülüklerinin yerine getirilmesini müteakiben üretim tesisinin lisansında belirlenen inşaat süresi içerisinde kurulmaması halinde irat kaydedilmek üzere, kurulmak istenen üretim tesisinin niteliğine ve büyüklüğüne göre yatırım tutarının yüzde onunu geçmemek üzere teminat mektubu alınacağını, Kanuni düzenlemeler yanı sıra Lisanslı üreticiler 02.11.2013 tarih 28809 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği ile EPDK kararlarına konu edilmiş pek çok ek hukuki yükümlüğüne tabii kılınmışken lisanssız santraller lisans almak ve lisans almanın yanında getirdiği pek çok ek yükümlülükten muaf tutulduğunu, tüm bu yasal hukuki statü avantajlarının yanında lisanssız elektrik üreten tesisler ürettikleri enerjiyi daha yüksek bir bedelle satmaları sayesinde fiyat avantajına sahip olduklarını, tüm bu açıklamalar ışığında davacı lisanssız GES’e yatırım yapmayı Lisanslı / Lisanssız ayrımını avantajlı dezavantajlı yönlerini bilerek basiretli bir tacir olarak tercih ettiğini ve kendi tercih ettiği statü üzerinden hukuk güvenliği ve hukuki öngörülebilirlik içinde EPDK tarafından bir idari işlem olarak belirlenen tarife ile fiyatlandırıldığını, davacının durumu itibariyle baştan itibaren lisanslı GES’lere göre lisanssız GES$’ler ilgili farklılıklar baştan itibaren davacı açısından hukuki öngörülebilirlik ve bunun getirdiği hukuki güvenlik ilkesinin bir yansıması olarak nasıl bir hukuki muamele karşılaşacağını bildiğini, bu yönüyle de dava açıkça kötü niyetli olup haksız bir menfaat sağlamaya dönük olduğunu, lisanslı GES’ler ile lisanssız GES’ler Kanun yanı sıra diğer ilgili mevzuat ve EPDK kararlarıyla birbirlerinden farklı hukuki statülere tabii tutulduğunu, Lisanslı GES ile lisanssız GES’ler arasında ki hukuki statü farklılığı nedeniyle eşitlikten söz edilemeyeceğini, bu nedenlerle davacının farklılık oluşturulduğu eşitliğin ihlal edildiği yönündeki iddiaları gerçeği yansıtmadığını, faaliyete ilişkin maliyetlerden yola çıkılarak dağıtım şirketlerinin dağıtım faaliyeti kapsamında elde etmesi gereken geliri ifade eden gelir tavanları idare tarafından onayladığını, gelir tavanları, kullanıcı grupları bazında maliyet yapısına göre sistem kullanım bedellerine dönüştürülmekte ve sistem kullanım bedelleri kullanıcılardan tahsil edildiğini, bu şekilde, dağıtım faaliyeti kapsamında oluşan maliyetler, kullanıcılar tarafından maliyet esaslı olarak belirlenen sistem kullanım bedelleri vasıtasıyla karşılandığını, Gelir tavanı modelinde, bir dağıtım şirketinin kendisi için belirlenen gelir tavanının altında veya üzerinde sistem kullanım bedellerine ilişkin geliri olması halinde düzeltme bileşeni vasıtasıyla bu eksiklik veya fazlalık düzeltilmekte olduğunu, yani, gelir tavanının üzerinde geliri olan şirketin fazla geliri tarife hesaplamalarında düşülerek, gelir tavanının altında geliri olan şirketin eksik geliri tarife hesaplamalarına eklenerek kullanıcılara yansıtıldığını, bu şekilde, maliyetler eksiksiz ve tam şekilde tüm kullanıcılara yansıtıldığını, sistem kullanım bedelleri üzerinden şirketlerin fazla gelir elde etmesi ve bu gelirin kâr olarak şirketlere kalması mümkün olmadığını, şirketlerin elde edeceği gelir, gelir tavanı ile sabit olduğunu, aynı modelde, bir kullanıcı grubuna maliyetleri baz alınarak belirlenen sistem kullanım bedellerinin tam ve doğru yansıtılmaması sonucunda, gelir tavanı modeline göre eksik kalacak gelirin diğer kullanıcı gruplarından karşılanması, örneğin tüketicilerin dağıtım bedellerinin artması bir kullanıcı grubunun maliyetleri diğer kullanıcılara yansıtılmış olabileceğini, sonuç tavan geliri modeli içinde olan davalının dava konusu edilen bedelden tüzel kişi olarak bir yararı olmadığını, bu kapsamda 29.12.2016 tarihli 6838 sayılı Kurul Kararı ile lisanslı ve lisanssız üreticilerin birim fiyatları ayrıştırılmış olup 31.12.2017 den önce devreye giren santrallere üretici yönündeki lisanssız fiyatından 475 indirim uygulandığını, bu indirim kapsamındaki santraller 31.12.2021 tarihine kadar 4 yıldan fazla indirimden faydalandığını, 30.12.2021 tarihli ve 10700 sayılı Kurul Kararı ile 2016 yılında verilen indirim geri alınarak, lisanslı ve lisanssız olmak üzere üreticilere tarifeler sadeleştirildiğini, dağıtım tarifeleri sadece birim fiyat karşılığı elektrik bedeli değil, esasen dağıtım faaliyetlerinin ne şekilde finanse edileceğinin Devlet (EPDK) tarafından planlanması niteliğinde olduğunu, bu noktada tarifeler davacının iddiasını aksine sadece belli bir tesisat yada abone grubunun durumu değil sistemin bütünü nazara alınarak tarifeler belirlendiğini, o yüzden davacının “ lisanslının şebekeye maliyeti, lisanssızınkinden farklı değildir o zaman neden dağıtım bedeli farklıdır” şeklinde ortaya koyduğu gerekçenin temeli bulunmadığını, anılan mevzuat hükümleri karşısında davalının EPDK tarifeleri görmezden gelme yada yerine getirme hususunda takdir hakkı yada yetkisi bulunmadığını, aksi halde 6446 sayılı Kanunun 16. Maddesi uyarınca yüksek para cezaları yanı sıra lisans iptali dahil pek çok yaptırıma muhatap olunabileceğini, davalı şirketin eylemi EPDK tarafından belirlenen tarifeye uygun yapmaktan ibaret olduğunu, davalı ticari faaliyetlerini idare tarafından düzenlenen tarifelerin, kendisine verilen talimatların hukuka uygun olduğu kabulü ile yürüttüğünü, dağıtım bedeli farklılıklarını bilerek enerji piyasasında lisanssız olarak faaliyete başlayan davacının, lisanslı tesislerin dağıtım bedelleri üzerinden ücretlendirilmesine cevaz verilmesi hatta geçmişe dönük davalı aleyhine davacı lehine dağıtım bedelleri nedeniyle bir alacak çıkartılması hukukun tüm genel ilkelerine aykırı olmakla birlikte özellikle ticaret hayatı için büyük önem arz eden hukuk güvenliği ve hukuki öngörülebilirliği ortadan kaldıracağını, hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde ve yargı kararlarında bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değer olduğunu, ödeme tarihinden itibaren mevduata uygulanan azami faiz veya en yüksek ticari faiz/değişen oranlarda faiz talebi de diğer talepler gibi mesnetsiz olduğunu, davalıya husumet yönetilmesi mümkün olmadığını, uyuşmazlık özünde idari bir işlemin iptali sonucunda oraya çıkan yeni bir duruma ilişkin olduğundan uyuşmazlıkta adli yargı yolu görevli olmadığını, iddia edilen alacak zamanaşımına uğradığını, davacının talepleri esası itibariyle de haksız olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İşbu dava; Alacak( Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır.
İşbu davanın yargılaması sırasında davacı mahkememize gönderdiği 10/11/2022 tarihli dilekçesi ile işbu davadan feragat ettiklerini mahkememize bildirmiştir.
Mahkememiz 08/12/2022 tarihli duruşması 1.celsesin de davalı vekili feragata göre karar verilmesini, vekalet ücreti talepleri olduğunu beyan etmiştir.
HMK nun 307. maddesi “(1)Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.” hükmünü amirdir.
HMK nun 308. maddesi “(1)Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. (2)Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.” hükmünü amirdir.
HMK nun 309. maddesi “(1)Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (2)Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. (3)Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. (4)Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” hükmünü amirdir.
HMK nun 310. maddesi “(1)Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.” hükmünü amirdir.
HMK nun 311. maddesi “(1)Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” hükmünü amirdir.
HMK nun 312. maddesi “(1)Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. (2)Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.” hükmünü amirdir.
Davadan feragat, kesin hükmün yasal sonuçlarını doğuran ve davayı sonuçlandıran taraf işlemi olup, davalının kabulüne dâhi bağlı değildir. Bu durumlar karşısında davacının davasından feragat etmesi nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Peşin alınan 170,78 TL harçtan alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile fazla alınan ‭90,08‬ TL karar ve ilam harcının Harçlar Kanunun 31. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
5-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK’nın 333. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.08/12/2022

Katip Hakim