Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/309 E. 2022/682 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C. TÜRK MİLLETİ ADINA
KONYA GEREKÇELİ KARAR

. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle;davacı müvekkili, davalı borçluya 06.10.2021 tarih, … seri numaralı 15.000,53 TL meblağlı fatura ile ticari emtia ( yağ) sattığını, fatura bedelinin ödenmesi şifaen defaetle talep edilmesine rağmen ödenmediğini, bu nedenle davacı şirket tarafından fatura bedelinin tahsili için davalı-borçlu aleyhine Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı borçlu, vekili aracılığı ile öncelikle yetki itirazında bulunduğunu, yetkili icra dairelerinin Merzifon İcra Daireleri olduğunu iddia ettiğini, aynı zamanda herhangi bir borçları olmadığı iddiası ile borcun sebebine de itirazda bulunduğunu davalının bu itirazı haksız olup sadece süre kazanmaya yönelik olduğunu, iptali gerektiğini, davacı müvekkili şirketin ticari ikametgahı Konya olduğuna göre Konya İcra Daireleri kanalı ile takip yapılması hukuka uygun olduğunu, tüm bu nedenlerle takibin yapıldığı Konya . İcra Dairesi özel yetki gereğince yetkili olduğunu, takip e- faturaya dayanmakta olup davalı süresinde faturaya itiraz etmediğini, defterine işlediğini, bu nedenle teslim çekişme konusu olmadığını, buna rağmen davalı-borçlu itirazında borçlu olmadığını iddia ettiğini, e – fatura karşısında davalı ancak ödediğini yazılı belge ile ispat edebileceğini, davalı soyut itirazı dışında herhangi bir belge sunmadığını, bu nedenle itiraz haksız ve kötü niyetli olduğunu beyanla; davalı borçlunun icra takibine karşı yaptığı öncelikle yetki itirazının reddine, borca itirazının iptaline, takibin devamına müsaade edilmesine, kötüniyetli borçlu-davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin de davalı borçluya tahmiline, karar verilmesini davacı müvekkil adına talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesi özetle;Davacı taraf Konya . İcra Dairesi … Esas sayılı icra dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi yapmış ve yapılan icra takibine 07.03.2022 tarihinde süresi içerisinde itiraz edildiğini, bunun akabinden Konya .İcra Dairesi tarafından 08.03.2022 tarihli karar tensip tutanağı ile İİK nun 66/1 maddesi gerğince yapılan itirazın süresinde olduğundan yetki ve borca itiraz yönünden takibin durdurulmasına karar verildiğini, davacı tarafın açmış olduğu iş bu dava yetkili mahkeme olan Merzifon Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılması gerekirken yetkisiz mahkeme olan Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığını, mevcut davada yetki itirazında bulunmakla yetkisiz mahkemede açılan iş bu davanın usulden reddini talep ettiklerini, davacı tarafın sunmuş olduğu iddialar asılsız ve gerçeği yansıtmadığını, müvekkili Merzifon da saygın ve işini özveri ile yapan bir kişi olduğunu, davacı tarafından müvekkiline gönderilen bir kısım yağlar ayıplı çıktığını ve müvekkili tarafından davacı taraf şirket sahibi Beytül isimli şahıs ile görüşmesi sonrasında ayıplı olan malları iade edeceğini beyan ettiğini, bunun üzerine ilgili şirket Sefa isimli çalışanı müvekkilinin yanına gönderdiğini ve aide alacağını kabul ettiğini, ancak davacı taraf kötü niyetli olup müvekkilinden ayıplı olan malları(Yağları) iade almadığını, müvekkili tarafından şirkete 11.159,44 TL ayıplı maldan kaynaklı iade faturası kesildiği halde davacı taraf bahse konu ATF Direksiyon Yağı 900 ml 409 Adet 2T motosiklet yağı 900 ml 314 adet malları almadığını, davacı tarafın açıkça kötüniyetli olduğu ortada olduğunu, hem ayıplı mal satıp hemde iade almayıp hemde bunun bedelini talep etmesi ne hukuka ne ahlaka uygun olmadığını beyanla; taraflarının yapmış olduğu öncelikle yetki itirazının kabulüne, davacın haksız mesnetsiz açmış olduğu davanın reddine, kötüniyetli davacının davasının reddi ile, yargılama giderlerinin de davacı alacaklı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin beyan dilekçesinde özetle; davalı cevap dilekçesinde faturaya konu emtianın alındığını ikrar etmiş olup akti ilişki ispatlandığını ve akti ilişkide çekişme kalmadığını, buna göre İcra Ve İflas Kanunu’nun 50/1 maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesi ve Türk Borçlar Kanunu’nun 89/1. maddesine göre para borçları alacaklının ikametgahında ödeneceğinden ve somut olayda davacı müvekkili şirketin ticari ikametgahı Konya olduğundan Konya İcra Daireleri kanalı ile takip yapılması hukuka uygun olduğunu, bu nedenle davalının yetki itirazında hukuka uyarlılık bulunmadığını, akdi ilişkiyi ikrar eden davalı ödemezlik def’i olarak ürünlerin ayıplı olduğunu iddia ettiğini ancak bu yönde somut bir delil sürmediğini, somut olayda davalı ayıp ihbarına yönelik TTK 18/3 maddesi bağlamında delil ileri süremediğini, buna göre süresinde ayıp ihbarında bulunmayan davalı ürünü kabul ettiğini, bu nedenle ürün ayıplı olsa dahi davalının ayıba bağlı ödemezlik def’i hukuken dinlenebilir olmadığını, kaldı ki ürünler asla ayıplı olmadığını beyanla; arz edilen hususlar ve sunulan Yargıtay . HD içtihatı çerçevesinde dosya kapsamına göre süresinde ayıp ihbarında bulunmayan ve malı kabul eden davalının borca itirazı haksız ve süre kazanmaya yönelik olduğunu, bu nedenle tahkikata geçilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
(II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Mahkememizce; Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası, uyap sistemi üzerinden celp edilerek incelenmiştir.
III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşbu dava; ticari satımdan kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; Konya . İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı fatura alacağından kaynaklı takipte, takip tarihi itibariyle davacının muaccel alacağının bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa miktarının ne olduğu, davalının takibe itirazının haklı olup olmadığı ve itirazın iptalinin gerekip gerekmediği hususları olduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle usul yönünden davalının yetki ilk itirazında bulunduğu ve ön inceleme duruşma tutanağında gerekçesi ve ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanmak üzere yetki ilk itirazının reddine karar verildiğinden yekti ilk itirazı mahkememizce değerlendirilmiştir.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’ nun 27.05.2021 tarihli ESAS NO : … KARAR NO : … sayılı kararında da belirtildiği üzere ” ……Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı). İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.
Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.”
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Eldeki dava, ticari satımdan kaynaklı faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde değerlendirilmekle; davalının icra takibine ilişkin borca ve yetkiye itiraz dilekçesinde ve dava dilekçesinde taraflar arasındaki akdi ilişki davalı tarafından inkar edilmeyip kabul edilmiştir.
Davalının gerek icra dosyasındaki, gerek cevap dilekçesindeki borca itirazı, açıkça takip talebinde istenen miktara ilişkin bir itiraz olup, istenen miktarda borcun olmadığına teslim alınan malların bir kısmının ayıplı olduğuna yönelik borca itirazdır. Bu itirazdan, davacı alacaklı ile aralarında akdi bir ilişki olmadığına dair itiraz olduğu değil, talep edilen alacağın fazla talep edildiğine dair itiraz olduğu anlaşılmaktadır. Akdi ilişkinin inkârı söz konusu olmayıp, borca itirazın alacağın miktarına ilişkin olduğu, Yargıtay İçtihatları uyarınca akdi ilişki inkâr edilmediğinde, yetki itirazının İİK 50. maddesi, HMK 10. ve TBK 89/1. maddeleri uyarınca, uyuşmazlığın bir miktar para alacağına ilişkin olması nedeniyle alacaklının ikâmetgahı icra dairesi ve mahkemesi yetkili olduğundan yetki itirazının buna göre çözümlenmesi gerektiğinden, Konya İcra Dairesi ve Mahkememizin yetkili olduğunun kabulü ile davalının yetki ilk itirazı reddedilerek işin esasına girilmesi gerekmiştir.
Davacı vekili 29/11/2022 tarihli duruşmada ;” dosyaya emsal Bölge Adliye Mahkemesi kararlarını sunduk, davalı taraflar arasındaki akdi ilişkiyi inkar etmemektedir, ayıba dayalı olarak ödemezlik itirazında bulunmaktadır ancak TTK hükümlerine göre tarafımıza usulüne uygun ayıp ihbarı yapılmamıştır bu hususta dosyada herhangi bir delil sunulmamıştır bu nedenle ticari defter incelemesi yapılmasına gerek kalmadan davamızın kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizin 02/06/2022 tarihli ön inceleme tensip zaptı 8 nolu maddesinde; “6100 sayılı HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca, davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,” ara kararının bulunduğu 08/06/2022 tarihinde ön inceleme tensip zaptının davalı vekiline tebliğ edildiği ancak dosyaya HMK 145. Maddesi uyarınca cevap dilekçesinde belirttiği ve gösterdiği delillerini dosyaya sunmadığı her ne kadar cevap dilekçesinde iade faturası kesildiğini ve bu faturanın cevap dilekçesi ekinde sunulduğu belirtilmiş ise de cevap dilekçesinin ekinde iade faturasının bulunmadığı ayrıca ayıp ihbarının yapıldığına dair hiçbir yazılı belge ve delil de dosyaya sunulmadığı anlaşıldığından davalı tarafından usulüne uygun ve süresinde ayıp ihbarı yapılmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin 26/09/2022 tarihli dilekçesinde sunduğu İstanbul Bölge Adliye . Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere taraflar arasındaki satış sözleşmesinin davalı yanca inkar edilmemiş davaya karşı ayıp iddiasında bulunulmuş olduğu malların teslimini kabul ettiği davalının ayıp iddiasının ispat yükünün davalı da olduğu ancak bu hususta herhangi bir delil sunmadığı fatura bedelinin çekişmesiz olduğu davalının faturaya yönelik ödeme iddiasında da bulunmadığı anlaşıldığından ticari defterlerin incelenmesine gerek duyulmadığından aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
Davacın icra inkar tazminatı talebinin değerlendirilmesinde; İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih … Esas, … Karar sayılı kararı).
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkememizce hükmedilen asıl alacak miktarının takibe konu faturada sabit olduğu davalının fatura içeriğine ve ürünleri teslim almadığına dair itirazı da bulunmadığı anlaşıldığından bu miktar alacağın varlığı saptanarak hüküm kurulmuştur. Davalı bu miktar borçlu olduğunu bilecek durumda olduğundan hükmedilen miktarın likid bir alacak olduğunun kabulü gerekir. Anılan açıklamalar uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Yukarıda belirtilen nedenler ve diğer delil ve belgeler hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacının davalı aleyhine açtığı itirazın iptali davasının kabulü ile; dosyaya konu Konya 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki itirazın iptali ile takibin 15.000,53 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yasal faiz (adi kanuni faiz) üzerinden devamına, alacak likit olduğundan; hüküm altına alınan 15.000,53 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 3.000,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davalı aleyhine açtığı itirazın iptali davasının KABULÜ İLE;
Dosyaya konu Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki İTİRAZIN İPTALİ ile takibin 15.000,53 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yasal faiz (Adi Kanuni Faiz) ÜZERİNDEN DEVAMINA,
2-Alacak likit olduğundan; hüküm altına alınan 15.000,53 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 3.000,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 1.024,69 TL karar harcından peşin olarak alınan 181,18 TL harcın mahsubu ile bakiye ‭843,51‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 vekalet harcı, 181,18 TL peşin harç, toplamı ‭273,38‬ TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 66 TL posta tebligat gideri olmak üzere toplam 66 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2022 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
8-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/11/2022

Katip Hakim