Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/203 E. 2022/269 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C. TÜRK MİLLETİ ADINA
KONYA GEREKÇELİ KARAR
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
3-
4-
5-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ:
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava üzerine Ereğli (Konya) . Asliye Hukuk Mahkemesi 14/11/2017 tarih … Esas … Karar sayılı görevsizlik kararı ve HMK nun 20. maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki haftalık yasal süresi içinde başvuruda bulunulması üzerine dava dosyası kararda görevli gösterilen mahkememize gönderilmekle, dava dosyası mahkememizin yukarıdaki … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizce duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Davacılar murisi … 09/12/2016 tarihinde geçirmiş olduğu kaza neticesinde boğulma sonucu vefat ettiğini, Ereğli (Konya) Cumhuriyet Başsavcılığınca … Soruşturma numaralı soruşturma yapılarak müteveffanın ölüm sebebi tespit edildiğini, Muris … davalı sigorta şirketi tarafından “… ” poliçe/yenileme no numarası ile 28/07/2016 tarihinde “… Sigorta Poliçesi(AZG)” ile poliçede belirtilen klozlar dahilinde sigortalandığını, murisin vefatı sonrası davalı sigorta şirketine dava konusu poliçeden kaynaklı ölüm tazminatının ödenmesi hususunda başvuruda bulunulduğunu ancak davalıca; müteveffanın ölümü sırasında alkollü olması nedeniyle poliçede ve sigorta genel şartları bölümünde yer alan aşikar alkollülük kapsamında müteveffanın durumunun değerlendirildiği ve bu nedenle poliçe kapsamında ödeme yapılamayacağının bildirildiğini, müteveffanın alkollü olması nedeniyle değil, kaza nedeniyle aşırı su yutmaya bağlı boğulma sonucu vefat ettiğini, müteveffanın davalı tarafından yapılmış hayat sigorta poliçelerinin de mevcut olduğunu, davalı tarafından müteveffanın kredi borcu nedeniyle dain-i mürtehin hakkı mevcut olan ziraat bankası Ereğli şubesine 16/06/2017 tarihinde ödendiğini, ödenen hayat sigorta bedelleri ile müteveffanın kredi borcunun kapatıldığını, bakiye kalan 27.610,00 TL’de varislere ödendiğini, müteveffanın başkaca bankalardan kullandığı yüklü miktarda çiftçi kredilerinin olduğunu, müteveffanın ölümü tarihinde o bankalara olan kredi borçlarının bankaların anlaşmalı olduğu sigorta kuruluşlarınca poliçeler kapsamında karşılandığını, belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla … numaralı 28/07/2016 tarihli … Sigorta poliçesinin geçerli olduğunun kabulü ile,Poliçe ölüm tazminatı olan 25.000,00 TL’nin davalı sigorta şirketinden bu davalıya başvuru tarihinden itibaren (20/09/2017) işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili ile davacılara miras hissesi oranında verilmesine, şimdilik 1.000,00TL’nin tahsiline, Poliçe teminat kapsamındaki “Kaza’en Vefat Maddi ve Manevi Tazminat Aylık Ödeme” tutarı olan aylık 1.000TL*120 ay =120.000,00TL’nin %20 ıskonto edilip ödenmesine, davalıya başvuru tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara miras hisseleri oranında verilmesine, dava gider ve masrafları ile ücreti vekaletin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 6100 Sayılı HMK 109. maddesinin 2.fıkrasına göre talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağını, bu sebeple davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, poliçede açıkça belirtildiği üzere, müvekkili şirket tarafından tanzim edilen … Ferdi Kaza ( AZG) poliçesi, Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları hükümlerine tabi olduğunu, sigortalının Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nda belirtilen bir kaza sonucu ölümü halinde sigorta bedelinin poliçede gösterilen menfaattarlara, yoksa yasal varislerine ödenmesini içerdiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın da dava konusunun değeri veya miktarı üzerinde değil dava konusu üzerinde olduğunu, Sigorta poliçesi kapsamında belirlenen vefat teminatının poliçede belirtilen menfaattara veraset ilamındaki hissesi nispetinde defaten 25.000 TL toplu tazminat ödemesi ve 10 yıl boyunca, uğradıkları maddi ve manevi zararları tazmin amacıyla her ay ayda 1.000 TL tazminat ödemesi yapılacağını, bu sözleşmede sigorta bedelinin toplamda 25.000 Kaza vefat+ 96.000 (120.000*%20) =121.000-TL olarak belirli ve kesin olduğunu, davacı tarafından dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde 1.000 TL ve iskontolu değer 96.000-TL talep edildiğini, davacı tarafından kısmi dava şeklinde açılan bu davanın HMK 109. maddesinin 2.fıkrasına aykırı olduğunu, Somut uyuşmazlıkta kısmi dava açmada hukuki yararın bulunmadığı, 109/2.fıkrası hükmüne aykırı bir durumun var olduğu ortada olduğundan iş bu davanın öncelikle HMK 115. madde hükmüne göre usulden reddedilmesi gerektiğini, davacı sonuç kısmında 96.000-tl ve 1.000-tl olmak üzere 97.000-TL talepte bulunulduğunu, harcın 1.000-TL üzerinden hesaplanmasının da HMK’ya aykırı olduğunu, davaya konu olan … Ferdi Kaza sigorta poliçesi müteveffa … adına … sayılı poliçe ile 28.07.2016/28.07.2017 tarihleri arasında müvekkil şirketçe 50.000-TL azami teminat limitiyle sınırlı olarak tanzim edildiğini, … Ferdi Kaza sigorta poliçesi, Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları hükümlerine tabi olduğunu, poliçede belirtilen genel şartlar ve özel şartlar çerçevesinde ve poliçede belirtilen azami teminat limitine kadar teminat verildiğini, müteveffanın trafik kazası sonucu boğularak vefat ettiğini, müvekkil şirkete Girişimci Ferdi Kaza poliçesi kapsamında tazminat talebinin aşikar sarhoşluk nedeni ile ret edildiğini, kişinin aşikar sarhoşluk nedeni ile değil kaza sonucu aşırı su yatmaya bağlı boğulma sonucu vefat ettiğini ileri sürüldüğünü, davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hususların gerçeği yansıtmadığını, murisi sigortalının vefatı Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları uyarınca kapsam dışı olduğunu, davacı tarafından müvekkil şirkete başvuru tarihinden itibaren avans faizi istenildiğini, başlangıç tarihinin ancak TTK 1427 ve 1446. maddesine göre tespit edileceğini, ancak belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden 15. günün sonunda ve ancak yasal faiz olabileceğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İşbu dava; Tazminat (Rücuen Tazminat) davasıdır.
Mahkememizce; dava dilekçesi, cevap dilekçeleri, tarafların verdikleri diğer dilekçe ve belgeler, Ereğli (Konya) . Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararı ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
İşbu davada öncelikle Ereğli (Konya) . Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının ve mahkememizin görevli olup olmadığının üzerinde durulması gerekmiştir.
HMK nun görev-görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesi; “(1)Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmünü amirdir.
HMK nun yargı yeri belirlenmesini gerektiren sebepler başlıklı 21. maddesi; “(1)Aşahâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulur: a)Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin davaya bakmasına herhangi bir engel çıkarsa. b)İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa. c)İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse. ç)Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.” hükmünü amirdir.
HMK nun inceleme yeri başlıklı 22. maddesi; “(1)Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına herhangi bir engel bulunduğu yahut iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesinde tereddüt ortaya çıktığı takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtaya başvurulur. (2)İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.” hükmünü amirdir.
Ereğli .Asliye Hukuk Mahkmesinin 05/09/2021 tarihli kararı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 5235 sayılı Kanun’un 7. Maddesi; “08/07/2021 tarih ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlan 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresi Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş olup anılan kararın 01/09/2021 tarihi itibariyle uygulanmasına karar verilmiştir.” hükmüne göre karar verdiği anlaşılmıştır.
Yargıtay . HD’nin 16/01/2020 tarih … E, … K, sayılı ilamı ile aynen; “Somut uyuşmazlıkta dava Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Dava tarihinde, İskenderun’da müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığa bakmaya, davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında Adalet Bakanlığının 14.05.2015 tarihli Oluru ile İskenderun ilçesinde Asliye Ticaret Mahkemesi kurulduğu ve 03.08.2015 faaliyete geçtiğinden mahkemece dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine re’sen devredilmesine (aktarılmasına) veya gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir” şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay . HD’nin 03/10/2016 gün ve … E. … K. sayılı kararı ile aynen; “Somut uyuşmazlıkta, sahte olduğu iddia edilen çek nedeniyle, keşideci ve banka aleyhinde 18/08/2014 tarihinde Erzurum Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştır. Dava tarihinde, Erzurum’da müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 sayılı Yasa’nın 5/4 maddesi gereğince ticari nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında HSYK’nın 23/07/2015 tarih 1157 sayılı kararı ile Erzurum Adliyesi’nde 03/08/2015 tarihi itibariyle asliye ticaret mahkemesi kurulmuş olup uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğundan, asliye hukuk mahkemesince dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen devredilmesine (aktarılmasına) karar verilmesi gerekmektedir. Bu halde bir görevsizlik kararı söz konusu olmadığı için iki hafta içinde görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK 20 maddesi hükümlerinin uygulanması da söz konusu değildir. Yerel mahkemece, 12/11/2015 gün … E. ve … K. Sayılı kararla görevsizlik kararı verilmiş ise de, bu karar Yargıtay HGK 04/10/2006 gün … – … sayılı kararında vurgulandığı üzere teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, özel mahkemenin yargı çevresinde sonradan faaliyete geçmiş olmasından kaynaklanan, kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde ve kesindir. Bu durumda yerel mahkemece 12/11/2015 günlü kesin nitelikteki devir kararı üzerine dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen gönderilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu 12/11/2015 günlü kararın görevsizlik kararı olarak nitelendirilmesi suretiyle yasal iki haftalık süre içerisinde gönderme talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde 18/04/2016 günlü ek kararla davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir” şeklinde karar verilmiştir.
Yukarıda yazılı Yargıtay’ın iki kararın öncelikle bir ihtisas mahkemesi kurulduğunda aynı yerde (İskenderun ve Erzurum) olan genel yetkili mahkemelerin, ihtisas mahkemesinin görev alınana giren davaları gönderme kararı ile göndermesine ilişkin içtihatlar olduğu, yeni ihtisas mahkemesi kurulmayıp, mevcut ihtisas mahkemelerinin yargı çevresinin genişletilmesi durumunda, aynı yerde olmayan diğer mahkemelerin derdest davalarına uygulanabilir bir içtihat olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve … E. … K. Sayılı emsal içtihat ilamı ile aynen; “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, … E., … K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı)… Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (… : Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.” hükmünü amirdir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve … E. … K. sayılı kararında da; “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararının; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır. Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir. Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” denilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurul kararı ile iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının 08/07/2021 tarih ve 31535 sayılı Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe girmesi ile oluşan güncel sorun ile ilgili olarak; Samsun Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’ nin 02/11/2021 tarih … Esas … Karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’ nin 17/11/2021 tarih … Esas … Karar sayılı kararları ile 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların DOĞAL HAKİMLİK İLKESİ GEREĞİ açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği belirtilmiştir.
Son olarak Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’ nin 06/12/2021 tarih … Esas … Karar sayılı karar ile özet olarak “Kanuni hâkim güvencesi, hukuki uyuşmazlıkları çözecek olan Hâkim (Mahkeme)lerin tabi olacakları görev ve yetkiye ilişkin kuralların kanun ile düzenlenmesini ifade etmektedir. Doğal hâkim güvencesi ise, hangi uyuşmazlıklarda hangi mahkemelerin görev ve yetkili bulunacağının, uyuşmazlık ortaya çıkmadan önce kanunda öngörülmüş olmasını ifade etmektedir. Bu anlamda Doğal hâkim ilkesi, mahkemelerin görev ve yetkilerinin belirli bir olayla bağlantılı olmaksızın, herkes için genel ve soyut kurallarla kanunla belirlenmiş olmasının yanı sıra, bu kuralların önceden belirlenmiş olması kriterini de içermektedir. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında, doğal hâkim ilkesine ilişkin bu kritere vurgu yapılmıştır: “Bir yargı yerinin, kuruluş, görev, işleyiş ve izleyeceği yargılama usulü itibariyle hukuki yapılanmasının, doğal hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için, bu alana iliş¬kin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verilmiştir” 1982 Anayasasında doğal hâkim ilkesi zikredilmemekle birlikte “Kanuni Hâkim Güvencesi” başlıklı 37’nci maddede; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz” denilmek suretiyle, esasen hem doğal hâkim güvencesi hem de kanuni hâkim güvencesi düzenlenmiştir. Bu husus madde gerekçesinde de “Kanunî hâkim, “kanunun gösterdiği hâkim” deyimiyle, mahkemelerin veya hâkimlerin görev ve yetkilerinin kanunla belirleneceği; yani ancak yasama tasarrufları yoluyla görev ve yetkinin saptanacağı belirtilmiştir. “Suç ve cezaların kanuniliği” ilkesinin, şeklî ceza hukuku yani suç yargılaması hukukundaki mukabili olan bu ilke esasen “yargı” bölümünde açıkça ifade edilmiştir. Bu ilke, suç yargılaması hukukunda çok iyi bilinen ve yargılamada keyfiliği önlemek ve güvenilirliği sağlamak amacını güden “yargılamanın kanuniliği” kuralının tabiî ve ilk sonucudur. “Tabiî hâkim” kavramı ise, yargılanacak nizanın vukuu anında yürürlükte bulunan kanunun öngördüğü yargı mercii demektir. Bunlara “olağan mahkemeler” denir. Diğer bir deyimle, bir ceza ancak vukuu anında yürürlükte bulunan kanunun öngördüğü yargı mercii önüne götürülecek; bu kanuna göre hangi mahkemenin görev ve yetkisine giriyorsa o mahkeme tarafından çözüme bağlanacaktır. Bu suretle davanın “olaydan” sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne götürülmesi yasaklanmakta, yani “kişiye” yahut “olaya” göre “kişiyi” yahut “olayı” göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise “tarafsız yargı mercii” güvencesinin ilk gereğidir. Tabii hâkim güvencesi, bu anlamıyla, ne bütün cezaların adliye mahkemeleri önüne götürülmesini zorunlu kılar, ne de adliye mahkemeleri kümesi içinde veya dışında yer alacak “özel mahkemeler” kurulmasına engeldir. Tek anlamı, yukarıda da açıklandığı gibi, “görev ve yetki” belirlenmesinde expost facto kanunları yasaklamak, “görev ve yetki” belirleyen kanunların geçmişe yürümesini önlemektir; bu da “tarafsız mahkeme”nin ilk gereğidir” Şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, mahkemelerin görev ve yetkilerine ilişkin kuralların kanunla yapılmasının öngörülmesi gerekli olmakla birlikte, bu güvence tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda bu yargılama merciinin, uyuşmazlığın ortaya çıkmasından önce kurulmuş olması gerekir. Bu yönüyle Doğal hâkim ilkesi, sırf bir olaya ya da uyuşmazlığın taraflarına özgü olağanüstü yargı mercilerinin kurulmasına engeldir. Doğal hâkim ilkesi, hukuksal belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine hizmet ettiği için hukuk devletinin temel unsurlarından biridir. Kişilerin, bir suç işlediklerinde ya da bir hukuki uyuşmazlıkla karşılaştıklarında, söz konusu suçtan dolayı yapılacak yargılanma yerini ya da hukuki uyuşmazlığı çözecek olan yargı merciini ve hangi yargılama süreçlerinden geçileceğini bilmeleri gerekir. Aksine eğer uyuşmazlığın ortaya çıkmasından sonra sadece o uyuşmazlığın çözümü için ya da belirli bir suçun yargılanması için yargı yetkisi kullanan merciler oluşturulur ve hâkim görevlendirilirse doğal hâkim ilkesi ihlal edilmiş olur. Doğal hâkim ilkesi, Anayasa ve AİHS ile garanti altına alınmış bağımsız ve tarafsız mahkemece yargılanma anlamında adil yargılanma hakkı ile de doğrudan bağlantılıdır. Eğer suçun işlenmesinden ya da hukuki uyuşmazlığın ortaya çıkmasından sonra, kişiye veya olaya göre mahkemeler kurulur ve hâkimler görevlendirilirse orada yargı bağımsızlığından da söz edilemez. Bununla birlikte mahkeme kurulmuş olmakla birlikte mahkeme üyelerinin zaman içinde değişmesi mümkündür. Olağan usuller içerisinde görülmekte olan davaların hâkimlerinin değişmesi doğal hâkim ilkesine aykırılık oluşturmaz. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Mutlak Ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan Ticari davada yetkili mahkemenin belirlenmesinden ibarettir. Yukarıda açıklamalarımız ve Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince, doğal hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için, bu alana ilişkin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verilmiştir. Hülasa Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada DOĞAL HAKİMLİK İLKESİ GEREĞİNCE uygulama yeri yoktur. Hattı zatında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda DOĞAL HAKİMLİK İLKESİNİN gözetildiği de çok açıktır. Davacılar tarafından 06/01/2017 tarihinde açılan bu ticari davada yetkili ve görevli olan Konya (Ereğli) 1.Asliye Mahkemesinde görülmesi gerekmiştir…..” şeklinde karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulunun kararına göre; “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresi Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş olup anılan kararın 01/09/2021 tarihi itibariyle uygulanmasına” karar verilmiştir.
Eldeki dava TTK nda düzenlenmiş bir dava olup dava tarihi 14/11/2017dir. Hakimler ve Savcılar Kurulu kararından mahkememizin 01/09/2021 tarihi itibariyle görevli olduğu hususu açıktır. HMK nun 115. Maddesi ve Hakimler ve Savcılar Kurulu kararı gereğince sözü geçen Ereğli (Konya) . Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması ile ilgili dava şartındaki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün değildir. Mahkemenin görevsizliği halinde de davanın usulden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmelidir.
Dava konusu husus ticaret mahkemesinin görev alınanda olsa da; dava tarihi itibari ile Hakimler ve Savcılar Kurulunun kararı gereğince görevsizlik kararı veren mahkemenin görevli olduğu kanaatinde olunduğundan özellikle Samsun BAM . Hukuk Dairesinin görev uyuşmazlığının çözümüne yönelik 02/11/2021 tarih … E, … K. Sayılı ilamı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk dairesinin görev uyuşmazlığının çözümüne yönelik 17/11/2021 tarih … Esas … K. Sayılı ilamı ve ayrıca Konya BAM . Hukuk Dairesinin 06/02/2021 tarih … E, … K. Sayılı ilamı da nazara alınarak davanın usulden reddine ve daha önceden görevsizlik kararı veren ve görevsizlik kararı yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşen Ereğli (Konya) . Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna ve adı geçen mahkeme ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
-{HÜKÜM:}- Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
Mahkememizin görevsizliği nedeniyle Hakimler ve Savcılar Kurulunun kararı ve HMK nun 114/1-c maddesi ve HMK nun 115/2. maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE.
Daha önceden görevsizlik kararı veren EREĞLİ (KONYA) . ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA.
Mahkememiz ile adı geçen mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan işbu görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde varsa gider avansından harcama yapılarak resen; GÖREV UYUŞMAZLIĞININ ÇÖZÜMÜ (MERCİ TAYİNİ) İÇİN DOSYANIN KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ . HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE.
HMK nun 331. maddesi gereğince harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece bir karara bağlanmasına.
İşbu karar duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden yapılan inceleme sonunda verildiğinden ve talep olmadan gerekçeli karar tebliğe çıkarılamayacağından varsa gider avansından gerekli harcama yapılarak; davanın karara bağlandığı ve talep halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğe çıkarılabileceği hususlarının tüm taraflara tebliğine.
Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına.
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi. 06/04/2022

Katip Hakim