Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/113 E. 2023/18 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ :
DAVALI : … – … …
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkil aleyhine 06.12.2021 tarihinde davalı tarafından Konya . İcra Dairesi – … esas sayılı dosya ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını ve ihtiyati haciz kararı alındığını, takibe konu edilen senet 17/12/2018 tanzim ve 28/12/2018 vadeli 95.000 TL miktarlı bono senedi olduğunu, müvekkilin davalıya herhangi bir borcunun olmadığını, taraflar arasında hiç bir beşeri ve ticari münasebet olmadığını, iş bu senet güvence/teminat olarak davalıya verildiğini, senedin veriliş amacı/gayesi yerine geldiğini, davalı elindeki bu senedi müvekkile iade etmesinin gerektiğini, ancak davalının elindeki bu senedi müvekkile iade etmediğini, müvekkilden hiçbir hakkı ve alacağı olmadığı halde, haksız ve hukuksuz şekilde senedi icra takibine koyduğunu, müvekkilin kardeşi … enerji işi ile uğraştığını, elektrik enerji üretmek için yatırım yaptığını, davalı …’de, parasını değerlendirmek ve yatırım olsun diye müvekkilin kardeşi olan … ile görüşüp yaptıkları enerji işinden hisse satın aldığını, davalı ile … hisse miktarı, bedeli ve ödeme konusunda konuşup anlaştıklarını ve davalı hisse alımı için …’a ödeme yaptığını, davalı, verdiği para karşılığında müvekkilin abisi …’in enerji işinde hisse sahibi olduğunu, ancak yatırım aşamasında olduklarından hisse satışı resmileştirilemediğini, bu nedenlerle müvekkil hakkındaki icra takibinin teminatsız olarak (veya uygun bir teminat ile) iş bu davanın kesin sonucuna kadar durdurulmasına karar verilmesini, esasen; Konya . İcra Müdürlüğünün … e. sayılı icra takip dosyasında alacaklı görünen …’e müvekkilin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, dava devam ederken Konya . İcra Müdürlüğünün … esas dosyasından alacaklıya/davalıya ödenen miktarlar olması halinde, ödenen miktarların davalıdan istirdadına karar verilmesini, müvekkil hakkında haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olarak takip başlatan davalının takip miktarının %20 oranında müvekkile icra inkâr tazminatı ödemesine hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı borçlu vekilinin ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde; Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu olan senedin teminat senedi olduğu, müvekkilinin değil, müvekkilinin kardeşinin enerji işi ile uğraştığını, müvekkilinin herhangi bir borcunun da bulunmadığını iddia ederek öncelikle takibin durdurulması ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, davacı tarafça açılan iş bu dava, zaman kazanmaya ve borçtan kurtulmaya yönelik, kötü niyetle açılmış olup davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, müvekkil, davacı borçludan, icra takibine dayanak olan senetten kaynaklı alacağı bulunmadığını, davacı borçlu tarafından da bu borca karşılık hiç bir ödeme yapılmadığını, yargılamaya konu yaklaşık üç yıl geçen alacak sebebi ile yeteri kadar mağdur olan müvekkilin davacı tarafın talep etmiş olduğu takibinin durdurulması talebi ile mağduriyetinin daha da fazla artmaması için talebin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacının asılsız iddialar ve haksız taleplerden ibaret davasının tüm talepleriyle birlikte reddine, davacı tarafın davaya konu alacağın %20 ‘sinden az olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
(II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası UYAP sistemi üzerinden celp edilerek incelenmiştir.
Davacı vekilinin 24/06/2022 tarihli dilekçesi ile yemin teklifini sunduğu görülmüştür.
Davalı vekilince sunulan yemin metnine itiraz edildiği, mahkememizin 10/01/2023 tarihli duruşmasında yemin metninin düzeltilerek “Konya . İcra müdürlüğünün … esas sayılı takibe konu 17/12/2018 tanzim tarihli, 28/12/2018 vade tarihli, 95.000,00 TL bedelli , keşidecisi … olan bononun …’dan aldığım enerji yatırım hissesine ilişkin olarak ödediğim 95.000,00 TL nedeniyle davacı tarafından bana teminat olarak verilmediğine işbu bononun teminat senedi olmadığına … ile aramda ticari-beşeri alacak ve borç ilişkisi olduğuna,” şeklinde olmasına karar verilmiştir.
Davalının duruşmada yemin metnini okuyarak yemin ettiği görülmüştür.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşbu dava; Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; Konya . İcra Müdürlüğü … E sayılı takibe konu 1 adet bononun teminat kastıyla verilip verilmediği, bu nedenle icra takibinden dolayı davacının davalıya borcunun bulunup bulunmadığı olduğu anlaşılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” (TMK m. 6 m.).
İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190)
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Her ne kadar menfî tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı (alacaklı) tarafa ait ise de, davaya konu bonoda davacının keşideci, davalının ise lehtar konumunda oldukları, taraflar arasında sadece kambiyo ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı dilekçesinde de belirttiği üzere bonoyu kendisinin keşide ettiğini, imzaya itirazı olmadığını ama bono lehdarına herhangi bir sebepten dolayı borçlu olmadığını ve bononun teminat olarak verildiğini iddia ettiğine göre davacı taraf bu hususu ispat etmek zorundadır.
Teminat senedi; bir işin, taahhüdün, alım-satımın veya hizmetin kararlaştırıldığı şekilde tamamlanacağının, aksi halde senette yazan parasal miktarın ödeneceğinin taahhüt edildiği yazılı belgedir. Teminat senedi şarta bağlı olması yönüyle bir kambiyo senedi olan bonodan (borç senedi) ayrılır. Zira teminat senedinde kambiyo senetlerinin en temel özelliklerinden biri olan kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü söz konusu değildir; aksine, ödeme şarta bağlanmıştır. Bir başka ifadeyle teminat senedi, düzenlenmesine neden olan sebebe/asıl borç ilişkisine (iş, söz veya mal ve hizmet) sıkı sıkıya bağlıdır; bu ilişkiden bağımsız olarak ileri sürülemez. Teminat senetlerinde bonoda olduğu gibi mücerretlik ilkesi (soyutluk) söz konusu değildir.
Teminat senedi bir kambiyo senedi (poliçe, bono, çek) olmadığından, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamaz. Bunun yerine genel haciz yoluyla (ilamsız takip) yasal takip yapılabilir. Teminat senedinin bu özelliğinin pratik sonucu, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip başlatılması halinde, takip borçlusu tarafından duruma göre şikayet veya borca itiraz yoluna başvurulabilecek olmasıdır.
Kambiyo senedi olan bonoda bir takım unsurların bulunması zorunludur (şekil şartları). Aksi takdirde söz konusu belge kambiyo senedi vasfını taşımayacaktır (TTK m. 777). Teminat senetlerinin ise hukuki sonuç doğurabilecek şekilde düzenlenmesi yeterlidir. Teminat senetleri için ise bir takım zorunlu unsurlar/şekil şartları söz konusu değildir.
Normal koşullarda teminat senedi üzerine senedin teminat senedi olduğuna ilişkin bir takım ifadelerin usulüne uygun olarak yazılması veya senedin hangi ilişkinin teminatı olduğu açıklayan yazılı bir belge (sözleşme, protokol vs.) ile birlikte düzenlenmesi yahut da kredi sözleşmesinde söz konusu senedin teminat olarak verildiğinin düzenlenmesi ve senedin bilgilerinin açıkça yazılmak suretiyle belirtilmesi gerekmektedir.
Teminat amaçlı verilmekle birlikte senet üzerinde veya senedin asıl düzenlenme nedeni olan hukuki ilişkide senedin teminat amaçlı verildiğine ilişkin herhangi bir ifade geçmediği durumlarda; borçlu, senedin teminat amaçlı verildiğini, senette belirtilen borcun kayıtsız şartsız olmaması yani bir hukuki ilişkinin teminatı olması sebebiyle kambiyo senedi vasfını taşımadığını, dolayısıyla böyle teminat senediyle kambiyo takibi yapılamayacağını ileri sürebilir. Yargıtay’ın bu gibi bir ihtilaf karşısındaki tutumu hangi ilişkinin teminatı olduğunun açıkça senet üzerinde veya kredi sözleşmesinde yazmaması nedeniyle senedin kambiyo senedi vasfını taşıdığı yönündedir.
“HGK’nun 14.3.2001 tarih ve … Sayılı ve yine 20.6.2001 tarih ve … Sayılı kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir. Davacı borçlu İİK’nun 169/a maddesi kapsamında, senedin teminat senedi olarak verildiğinden bahisle takibin iptalini talep etmiş ise de bu iddianın aynı madde kapsamındaki belgelerden biri ile ispatı zorunlu olup, yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre senedin banka kredi sözleşmesi kapsamında teminat için verildiğinin iddia edilmesi halinde, kredi sözleşmesinde takibe konu bonoya açıkça atıf yapılması zorunlu olup, kredi sözleşmesinde senede hiçbir atıf olmadığı ve yine alacaklının da senedin teminat senedi olarak verildiğine dair kabulünün de bulunmadığı anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince davacı borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” (. HUKUK DAİRESİ E. … K. … T. 21.1.2020)
“Dava kambiyo senedi niteliğindeki bonodan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine ilişkin borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davaya konu bonoda davacı keşideci davalı ise lehtar konumundadır. Bonodaki düzenleme nedeninde ise nakden kaydı mevcuttur. Davacı sözkonusu bononun 01/03/2014 tarihli sözleşme uyarınca davalıdan alınacak mallara karşı teminat olarak verildiğini ileri sürmektedir. Davalı ise sözkonusu bononun davacıya verilen borç para karşılığı verildiğini savunmuştur. Davacı teminat iddiasını kanuni delillerle (yazılı delil veya yemin) ispat etmelidir. Davaya konu bononun sözleşme ile aynı tarihli olması ve taraflar arasında ticari ilişki olması nedeniyle dava konusu bononun mahkemece teminat bonosu olarak kabulü doğru olmamıştır. Mahkemece, davacıdan bononun teminat olduğuna dair varsa kanuni delillerinin sorulması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.” (YARGITAY . HUKUK DAİRESİ E. … K. … T. 27.11.2019)
Yukarıda belirtilen ve alıntılanan Yargıtay kararlarında da açıkça belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi olarak kabulü için belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır.
Davacının mahkememizce yapılan yargılama ve inceleme neticesinde borçlu olunmadığı iddia edilen dava konusu bononun senet metninden teminat olarak verildiği anlaşılmadığından ve bu bononun teminat olarak verildiğini tevsik eden yazılı belge davacı tarafından sunulamadığından Yerleşmiş Yargıtay Kararları da dikkate alınarak bononun teminat olarak verilmediği mahkememizce anlaşılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde yemin deliline açıkça dayandığından mahkememizce ispat yükü kendisine düşen tarafa “yemin teklifinde bulunma hakkı” hatırlatılmış, davacı tarafından yemin deliline dayanılmış ve yemin metni hazırlanmış, yemin metni dava içeriğine uygun olmadığından mahkememizce yemin metni düzenlenerek davalı tarafından yemin işlemi gerçekleştirilmiştir.
Davacının kötü niyetli olarak davacıyı icraya verdiği ve davalının davacıyı hiç bir şekilde borcu bulunmadığı iddiasıyla menfi tespit davası açılmış ise de; yukarıda izah edilen sebepler ile davacının davasını ispat edemediği gibi son olarak davalının davacının sunmuş olduğu düzeltilmiş yemin metnini mahkememiz huzurunda okuyarak yemin ettiği de görülmekle davacının davasının ve kötü niyet tazminatının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Davalının tazminat talebi ise; İİK 72. Madde “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmü gereğince mahkememizce verilen tedbir kararı uygulanmadığı ve tedbir nedeniyle takibin durmadığı, davalının alacağını geç almış bulunmadığı ve herhangi bir zarara uğramadığı anlaşılmakla reddedilmiştir.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE,
2-Davalının tazminat taleplerinin REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL karar harcından peşin olarak alınan 1,622,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.442,47 TL karar ve ilam harcının Harçlar Kanunun 31. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
6-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK’nın 333. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili, davalı vekili ve davalı asilin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.10/01/2023

Katip … Hakim …