Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/712 E. 2023/118 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ :
DAVALI : 1- … – … …
VEKİLİ :
DAVALILAR : 2- … – … …
3- … – … …
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2021
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davalı … Tic. A.Ş.’ye TMSF kayyım olarak atandığını, bu kayyımlık 26.09.2016 tarihinde Ticaret Sicil’e tescil edildiğini ve 06.10.2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan olunduğunu, ilgili şirketin tüm dava ve icra işlerini takip etmek üzere, kayyım olarak atanan TMSF’nin görevlendirdiği veni yönetim kurulu tarafından verilmiş vekâletname mahkememiz dosyasına ibraz edildiğini, davacı müvekkili şirketin … Tic. A.Ş.’ye FETÖ/PDY terör örgütü kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun kayyım olarak atanmasına karar verildiğini, müvekkili şirketin söz konusu sebeplerle; şu an kayyım olarak atanan TMSF’nin yetkili yönetim organları tarafından titizlikle inceleme altında olduğunu, aynı zamanda kayyımlarca faaliyetlerine devam ettiğini, davalıların müvekkili şirketin ortaklarından olduğunu, davalı …’ün müvekkili şirkete 398,79 TL, …’ün 9.571,05 TL, …’ün 398,79 TL sermaye borcunun bulunduğunu, bu nedenlerle; davanın kabulünü, davalılardan …’ün 398,79 TL, …’ün 398,79 TL ve …’ün 9.571,05 TL olmak üzere toplam 10.368,63 TL müvekkili şirkete ödenmeyen sermaye borçlarının tespiti ile davalılardan tazminini, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu alacak zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğramış bir alacağından müvekkilden tahsilinin talep edilmesi hukuken mümkün olmadığını, dava TTK’da sayılan ticari davalardan olmadığından mahkemenin görevine itiraz ettiklerini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, usulüne uygun bir arabuluculuk olmadığından arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğini, … Tic. A.Ş.’ne Fetö/PDY terör örgütü kapsamında el konulduğunu ve bu şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kayyım olarak atandığını, kayyımlık 26.09.2016 tarihinde Ticaret Siciline tescil edildiğini ve 06.10.2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, müvekkilinin … Tic. A.Ş.’de çok cüzi bir oranda hissesinin bulunduğunu, kayyım atanması üzerine müvekkilinin şirket ile tüm bağlarının koptuğunu, şirkete el konulması ile birlikte müvekkili ile diğer hissedarların ve yönetim kurulu üyelerinin şirkete girişini izin verilmediğini ve şirkette olan tüm işlemleri geri dönülemez bir şekilde ortadan kaldırıldığını, müvekkilinin şirkete hiçbir borcu olmadığı gibi şirketteki kar paylarını, huzur haklarını ve diğer haklarını da alamadığını, müvekkilinin iddia edilen sermaye koyma borcunun dayanağının ne olduğu belli olmadığını, genel kurul kararı olmadan ve genel kurul kararı tescil ve ilan edilmeden sermaye arttırımı ve ödenmemiş sermaye borcundan bahsedilmesi hukuken mümkün olmadığını, müvekkiline şirkete borçlu olduğuna ve bunu ödemesi gerektiğine dair bir tebliğ yapılmadığından dava usul ve esastan yoksun olduğunu, bu nedenlerle; haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından müvekkillerinin 398,79 TL sermaye ödeme borcunu ifa etmedikleri iddia edildiğini, fakat bu borcun kaynağına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığını, davacı tarafından alacak iddiasının kaynağının açıklanması gerektiğini, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı şirkete kayyım atanmasının ardından müvekkillerinin şirketle olan fiili bağları kopartıldığını, müvekkillerin şirketten alacaklarını da tahsil edemediklerini, müvekkillerinin davacı şirketten kar payı, huzur hakkı gibi mali haklarını tahsil edilemediğini, bu nedenlerle; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31.maddesi gereğince dava dilekçesinin davacı tarafa açıklattırılmasını, davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
(II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Konya Ticaret Sicil Müdürlüğünün 14/12/2022 tarihli cevabi yazısı ile, davacı firmaya ait tüm kayıt ve belge suretlerinin gönderildiği görülmüştür.
Selçuk Vergi Dairesinin 17/01/2022 tarihli cevabi yazısı ile, davalıların, davacı şirket ortaklarından olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Konya Ticaret Sicili Müdürlüğünün 11/01/2022 tarihli cevabi yazısı ile, davalıların tacir kaydına rastlanılmadığını bildirmiştir.
SMMM bilirkişi … mahkememize sunmuş olduğu 19/01/2023 tarihli raporunda özetle; Davacı Şirketin Ticari Defterlerinin 2010 ila 2022 yılları tasdik / beratları zamanında yapılmış olup, dava konusu ihtilafla ilgili kayıtların ticari defterlere usulüne uygun olarak kaydedilmiş olunduğu ve bu ticari defterlerin sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığı, davacı Şirketin 2010 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı 30/09/2011 tarihinde Bakanlık Temsilcisi … gözetiminde gerçekleştirildiği, 12.000.000,00TL’lik sermayeye tekabül eden 10.000 adet hisse toplantıda asaleten temsil edildiği, alınmış olunan kararların yazılı olduğu Genel Kurul Toplantı Tutanağının 6’ncı maddesinde sermayenin 8.000.000,00TL artırılmasına karar verilmiş olunduğu, Ortaklar tarafından nakit artırım yoluyla taahhüt edilen sermayeden dolayı, davalılara ait sermaye taahhüt borcu hisse oranı dikkate alınarak hesaplanmış olup, Ortak …’e ait borcun 9.571,05 TL olduğu, Ortak …’e ait borcun 398,79 TL TL olduğu, Ortak …’a ait borcun 398,79 TL TL olduğu, davacı Şirketin sermaye artırım kararı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş ancak, davalı ortaklara herhangi bir ödeme çağrısı yapılmamış olunduğu, şirket ana sözleşmesinde, nakdi sermaye taahhütlerinin ödeme vadesi ile ilgili herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı, sermaye taahhüt borçlarının ifası hususunda ana sözleşme ile genel kurul’a veya yönetim kuruluna herhangi bir yetkilendirilme yapılmamış olunduğu, dava konusu sermaye taahhüt borçlarının ifası ile ilgili, pay sahiplerine ilan yoluyla ödeme çağrısı yapılmamış olunduğu, bu durumda borcun muaccel olup olmadığı olmuşsa hangi tarih itibariyle muaccel sayılacağı hususunda TTK’ye göre mi yoksa 6098 sayılı TBK’nin 90 ıncı maddesine göre mi değerlendirileceği hususu mahkememiz takdirinde olduğu, eski TTK’ye göre alınan sermaye artırım kararındaki süre sınırı, 13/10/2011 tescil tarihinden üç yıl sonra 13/10/2014 tarihinde muaccel olacağı görüş ve kanaatini bildirmiştir.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşbu dava; şirket sermaye borcundan kaynaklı alacak davasıdır.
Davacı vekili dava dilekçesiyle; Davalı … Tic. A.Ş.’ye TMSF kayyım olarak atandığını, davalıların müvekkili şirketin ortaklarından olduğunu, davalı …’ün müvekkili şirkete 398,79 TL, …’ün 9.571,05 TL, …’ün 398,79 TL sermaye borcunun bulunduğunu, bu nedenlerle; davanın kabulünü, davalılardan …’ün 398,79 TL, …’ün 398,79 TL ve …’ün 9.571,05 TL olmak üzere toplam 10.368,63 TL müvekkili şirkete ödenmeyen sermaye borçlarının tespiti ile davalılardan tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle; dava konusu alacak zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğramış bir alacağından müvekkilinden tahsilinin talep edilmesi hukuken mümkün olmadığını, davacı şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kayyım olarak atandığını, müvekkilinin cüzi bir oranda hissesinin bulunduğunu, kayyım atanması üzerine şirket ile bağlarının koptuğunu, müvekkilinin hiçbir borcu olmadığından davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesiyle; Davacı şirket tarafından müvekkillerinin 398,79 TL sermaye ödeme borcunu ifa etmedikleri iddia edildiğini, fakat bu borcun kaynağına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığını, davacı tarafından alacak iddiasının kaynağının açıklanması gerektiğini, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce davacı ticari defterleri sunulması ve yerlerinin bildirilmesi hususunda süre tanınmış olup, toplanan deliller itibariyle, davacının ticari defterler üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzim edilmek üzere dosya bilirkişi … tevdi edilmiş olup, bilirkişi raporunda neticeden; Davacı Şirketin Ticari Defterlerinin 2010 ila 2022 yılları tasdik / beratları zamanında yapılmış olup, dava konusu ihtilafla ilgili kayıtların ticari defterlere usulüne uygun olarak kaydedilmiş olunduğu ve bu ticari defterlerin sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığı, davacı Şirketin 2010 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı 30/09/2011 tarihinde Bakanlık Temsilcisi … gözetiminde gerçekleştirildiği, 12.000.000,00 TL’lik sermayeye tekabül eden 10.000 adet hisse toplantıda asaleten temsil edildiği, alınmış olunan kararların yazılı olduğu Genel Kurul Toplantı Tutanağının 6’ncı maddesinde sermayenin 8.000.000,00 TL artırılmasına karar verilmiş olunduğu, Ortaklar tarafından nakit artırım yoluyla taahhüt edilen sermayeden dolayı, davalılara ait sermaye taahhüt borcu hisse oranı dikkate alınarak hesaplanmış olduğu, Ortak …’e ait borcun 9.571,05 TL olduğu, Ortak …’e ait borcun 398,79 TL TL olduğu, Ortak …’a ait borcun 398,79 TL TL olduğu, davacı Şirketin sermaye artırım kararı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş ancak, davalı ortaklara herhangi bir ödeme çağrısı yapılmamış olunduğu, şirket ana sözleşmesinde, nakdi sermaye taahhütlerinin ödeme vadesi ile ilgili herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı, sermaye taahhüt borçlarının ifası hususunda ana sözleşme ile genel kurul’a veya yönetim kuruluna herhangi bir yetkilendirilme yapılmamış olunduğu, dava konusu sermaye taahhüt borçlarının ifası ile ilgili, pay sahiplerine ilan yoluyla ödeme çağrısı yapılmamış olunduğu, bu durumda borcun muaccel olup olmadığı olmuşsa hangi tarih itibariyle muaccel sayılacağı hususunda TTK’ye göre mi yoksa 6098 sayılı TBK’nin 90 ıncı maddesine göre mi değerlendirileceği hususu mahkememiz takdirinde olduğu, eski TTK’ye göre alınan sermaye artırım kararındaki süre sınırı, 13/10/2011 tescil tarihinden üç yıl sonra 13/10/2014 tarihinde muaccel olacağı tespit edilmiştir. Ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir bilirkişi raporu mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
TTK 481. Maddesi; “Payların bedelleri, yönetim kurulu tarafından, esas sözleşmede başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, pay sahiplerinden ilan yoluyla istenir. İlanda, ödenmesi istenen sermaye borcunun oranı veya tutarı ile ödeme tarihi ve ödemenin nereye yapılacağı açıkça belirtilir.” hükmüne havidir.
Temerrüt hususuna ilişkin TTK 482. maddesi; ” Sermaye koyma borcunu süresi içinde yerine getirmeyen pay sahibi, ihtara gerek olmaksızın, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.
Ayrıca, yönetim kurulu, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal etmeye yetkilidir. İptal edilen pay senetleri ele geçirilemiyorsa iptal kararı 35 inci maddede yazılı gazetede ve ayrıca esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan olunur.
Esas sözleşmeyle, pay sahipleri, temerrüt hâlinde, sözleşme cezası ödemekle zorunlu tutulabilirler.
Şirketin tazminat hakları saklıdır.” hükmüne havidir.
Iskat usulüne ilişkin TTK 483. maddesi; “Kanunun 482 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanabilmesi için, yönetim kurulu tarafından, mütemerrit pay sahibine, 35 inci maddede yazılı gazete ile esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan yoluyla şirketin internet sitesinde de yayımlanacak bir mesajla ihtarda bulunulur. Bu ihtarda, mütemerrit pay sahibinin temerrüde konu olan tutarı bir ay içinde ödemesi, aksi hâlde, ilgili paylara ilişkin haklarından yoksun bırakılacağı ve sözleşme cezasının isteneceği belirtilir.
Nama yazılı pay senetlerinin sahiplerine bu davet ve ihtar, ilan yerine, iadeli taahhütlü mektupla ve internet sitesi mesajı ile yapılır. Bir aylık süre, mektubun alındığı tarihten başlar.
Mütemerrit pay sahibi, yeni pay sahibinin ödemelerinden açık kalan tutar için şirkete karşı sorumludur.” hükmüne havidir.
Mezkur kanun hükümleri gereği sermaye artırım kararı sonrası artırılan miktardaki paylarını ödemeyen şirket ortaklarına ilişkin yapılacak işlemler ilgili pay miktarlarının tahsiline ilişkin olmayıp pay sahiplerinin ıskatına veya paylarının küçültülmesine ilişkin olması gerektiğinden haksız açılan davanın reddine karar verilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A Maddesi 11. Fıkrası “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.” hükmüne havi olup, ilgili madde gereğince davalılar arabuluculuk işlemlerinde oturumlara mazeretsiz şekilde katılmadığından aleyhlerine yargılama giderine hükmedilmiş ve davalılar lehine vekalet ücretine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı kanunen harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına.
3-Davalıların arabuluculuk ilk oturumuna mazeretsiz katılmadığı anlaşılmakla; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A Maddesi 11. Fıkrası gereğince davacının yaptığı 900,00 TL bilirkişi ücreti ve 155,2‬0 TL davetiye ve posta giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine.
4- Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A Maddesi 11. fıkrası gereği davalıların arabuluculuk ilk oturumuna mazeretsiz katılmadığı anlaşılmakla; davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
5-Davalıların arabuluculuk ilk oturumuna mazeretsiz katılmadıkları anlaşılmakla; reddedilen miktar yönünden 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A Maddesi 11. fıkrası ve AAÜT gereğince vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, kesin olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/03/2023

Katip … Hakim …