Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/51 E. 2022/317 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C. TÜRK MİLLETİ ADINA
KONYA GEREKÇELİ KARAR
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Bankaların düzenlemiş olduğu kampanyalara istinaden; ilgili bankaların kredi kartlarını kullanıp ve devamında harcama yapan kişiler, yaptıkları harcamalara paralel olarak “Bonus Para” kazanmakta olduğunu, davacı …; eşinin, dostunun veya herhangi bir arkadaşının rızası ve onayı doğrultusunda ilgili kişiye ait kredi kartını teslim alıp mevcut kampanyalardan yararlanarak, zorlu piyasa şartlarında kendisine ek gelir sağladığını, söz konusu yararlanmanın aslında tek taraflı olduğunu, şöyle ki: davacının kredi kartını teslim aldığı ilgili kişiyle arasında somut herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı, ne şekilde ve ne kadar tutarda bir harcama yapacak ise, söz konusu harcama bedelini “Yatır-Çek” mantığıyla ilgili kredi kartına daha öncesinde yatırdığını, daha sonra ise bizzat yatırmış olduğu bu bedeli ilgili kredi kartıyla harcama yaparak kullanmakta olduğunu, davacı aslında kendisine ait olan parasını; eşinden, dostundan veya herhangi bir arkadaşından teslim almış olduğu ilgili kredi kartında “Bonus Para” kazanmak maksadıyla değerlendirdiğini, dolayısıyla somut olması muhtemel bir borç ilişkisi soyut olarak kaldığını, karşı tarafın herhangi bir kaybı bulunmadığını, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile davalı … tarafından başlatılmış olunan, Konya . İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki kambiyo senet bedeli ve ferileri olan toplamda 12.194,42 TL cebri icra tehdidi altında ödenmek zorunda kaldığını, ortada, herhangi bir ticari ilişkiye dayandırılabilecek böyle bir miktar bulunmamakla birlikte; davacı ile davalı arasında yalnızca 10/02/2015 – 17/06/2017 tarihleri arasında 15 yıllık dostluklarına dayalı bir ilişki bulunduğunu, davalı dışında ilgili birçok kişinin de kredi kartını “Bonus Para” kazanmak maksatlı himayesinde bulunduran davacı, aynı şekilde davalıdan da davalıya ait 6 farklı bankanın kredi kartını rızası doğrultusunda teslim aldığını, ayrıca, davalıya ait ilgili kredi kartlarının “ekstre bilgisi” de davacıya ait “… ” mail adresine yönlendirildiğini, müvekkil, 1 ay içerisinde sadece 1 kredi kartından yaklaşık 15 farklı harcama yapabileceğini, dolayısıyla uyuşmazlığımızda 6 farklı bankanın kredi kartının olduğunu düşünecek olursak, bir hayli fazla işlemin ve yüksek rakamların ortaya çıkması kaçınılmaz olacağını, davalı, bu durum karşısında tedirgin olarak ilgili bankalara talimat vererek, kendisine ait fakat müvekkil himayesinde bulunan 6 farklı kredi kartını kapattırdığını, müvekkil ise, yaptığı harcamalardan kazandığı bonus paraların kapatılan ilgili kredi kartlarında kaldığını ileri sürerek, davalıdan ilgili kredi kartlarını yeniden açtırmasını talep ettiğini, davalı, söz konusu tedirginlik sebebiyle müvekkil yüzünden borca girip, icralık olabileceği düşüncesine kapıldığını, ancak, müvekkil, yıllar önce başlamış olduğu bu faaliyetine şuan bile devam etmekte olup, kendisine teslim edilen kredi kartlarına istinaden hiçbir zaman güveni kötüye kullanmamış, hiç kimsenin icralık olmasına da sebep teşkil etmediğini, müvekkil, davalının kapılmış olduğu söz konusu tedirginliğin üzerine, söz konusu kredi kartlarının yeniden açtırılması için bankalara talimat verdirilmesi şartıyla, davalıya güven inşa etmek maksatlı “TEMİNAT” senedi verdiğini, senet üzerinde sadece imza bize ait olup, senet üzerinde geriye kalan tüm boşluklar karşı tarafça doldurulduğunu, bu da açıkça gösteriyor ki, el borcuna istinaden verilmiş bir meblağın borcu veren ve alan tarafın başından itibaren kabulünde olması gerektiğini, müvekkil, uyuşmazlık konusu boş senedin davalıya teslim edilmesinin üzerinden geçen 2 yılın sonunda, davalıya ait ilgili tüm kredi kartlarını ilk günkü haliyle (kartların içindeki miktar bakımından) aynı şekilde teslim ettiğini, ilgili banka ekstrelerinden de görüleceği üzere davalı … adına kayıtlı hiçbir kredi kartında borç bulunmadığını, akabinde müvekkil, söz konusu senedin kendisine teslim edilmesini rica etmiştir (… da bu sürecin şahididir). müvekkilin, uyuşmazlık konusu senet dışında, davalıya yönelik düzenlemiş olduğu bir başka senedin olmadığını da bilahare belirterek; 2015 yılında güven inşa etmek maksatlı ve teminat olarak verilmiş olan söz konusu boş senet, kötüniyetli bir şekilde sonradan doldurularak 26/10/2018 düzenleme tarihli olarak icraya konu olduğunu, Müvekkilin, davalı ile olan ilişkisi 2017 yılında son bulmuş olup, o süre zarfından sonra davalı ile hiçbir şekilde bir araya gelinmediği halde her nasıl olduysa 2018 tarihinde düzenlendiği belirtilerek bir senede imza attığı iddia edildiğini, davalı tarafla somut anlamda herhangi bir borç veya ticari ilişki durumu meydana gelmediğini, dolayısıyla senedin geçerliliğine dair hiçbir gerekçe bulunmamakla birlikte, müvekkilin davalıya borcu da bulunmadığını, davalıya ödenmiş olan 12.194,42 TL’nin ödeme tarihi olan 31/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte istirdatına, kötü niyetli davalının en az %40 oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; açılmış olan davanın muhteviyatına bakılacak olursa davanın ticari olmadığı görüleceğini, bahsi geçen senet taraflara arasında ticari olmayan bir amaçla verilmiş bir senet olduğunu, dolayısıyla da mahkememizin görevli olmadığını, asliye hukuk mahkemesi görevli olabileceğini, görev nedeniyle davanın reddi gerektiğini, Konya . İcra Hukuk Mahkemesi … E, Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi … E sayılı dosyaları ile de aynı konularla dava açıldığını, kendilerinin borcu olmadığını iddia etmişler en sonunda bu iddiaları da red olduğunu, İşbu nedenle davamızın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu olan icra takibi “KAMBİYO SENEDİNE MATUF BİR TAKİPTİR.” Dolayısıyla da davacı/borçlunun iddia ettiği şekilde bambaşka bir olayın varlığının iddiası ile borcun sukut bulduğunu iddia ve kabulünü beklemek hukukumuza uygun olduğunu, davalı ile müvekkilimin tanışıyor olması ve başka ilişkilerinin olması ve bu dostane yazışmaların (doğruluğu tartışılır) davamızın konusu olan borcun var olmadığı veya ödendiği manasına gelmediğini, söz konusu kambiyo senedi şayet teminat olarak verilmişse senedin üzerinde “TEMİNATTIR” ibaresi bulunması veya yazılı bir sözleşmede bu husus belirtilmiş olması gerekirtiğini, davacının kambiyo senetlerine uygun olan senetteki imzaları inkâr etmediği gibi senedi de inkâr etmediğini, davacının benzer şekilde bir davada da davacı mahkememizde iddia ettiği gibi bir ticari işler yapmadığını kendi imzalı dilekçesi ile Konya . Asliye Hukuk Mahkemesi … E sayılı dosyasında beyan ettiğini, ayrıca hem bu dava dosyasında hem de mahkememizin dava dosyasında ki iddia edilen işlemler kontrol edilecek olursa davacının devlet memuru olduğu, şüpheli ticari faaliyetler yapması ve faaliyetler nedeniyle kişilerden alacaklı olduğu iddiası ile mahkemelerden de kazanca yönelik çabalarda oluğunu dikkat edecek olursak davacının nasıl bir faaliyet içerisinde olduğu görüleceğini, Muallâk bir takım alacaklar ve ilişkiler hatta sözde ticari faaliyetler ile bu şekilde kredi kartı veya para toplama işlemleri ceza mahkemesinin konusunu olduğunu, davamızın gerek miktarı gerekse muhteviyatı nedeniyle şahit dinlenmesine muvafakat etmediklerini, İşbu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Konya . İcra Müdürlüğüne 11/02/2021 tarihinde yazılan müzekkereye cevabı; istenilen dosyanın UYAP sistemi üzerinden mahkememize gönderildiği bildirilmiştir.
Konya . İcra Hukuk Mahkemesine 22/03/2021 tarihinde yazılan müzekkereye cevabı; istenilen dosyanın UYAP sistemi üzerinden mahkememize gönderildiği bildirilmiştir.
Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi 22/03/2021 tarihinde yazılan müzekkereye cevabı; istenilen dosyanın UYAP sistemi üzerinden mahkememize gönderildiği bildirilmiştir.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İş bu dava; Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle) davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına davacı tarafından ödenen bedelin istirdadının gerekip gerekmediği hususları olduğu anlaşılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” (TMK m. 6 m.).
İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190)
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Her ne kadar menfî tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı (alacaklı) tarafa ait ise de, davaya konu bonoda davacının keşideci, davalının ise lehdar konumunda oldukları anlaşılmaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde icra takibine konu bononun Teminat maksadıyla verildiğini ileri sürmüştür.
Teminat senedi; bir işin, taahhüdün, alım-satımın veya hizmetin kararlaştırıldığı şekilde tamamlanacağının, aksi halde senette yazan parasal miktarın ödeneceğinin taahhüt edildiği yazılı belgedir. Teminat senedi şarta bağlı olması yönüyle bir kambiyo senedi olan bonodan (borç senedi) ayrılır. Zira teminat senedinde kambiyo senetlerinin en temel özelliklerinden biri olan kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü söz konusu değildir; aksine, ödeme şarta bağlanmıştır. Bir başka ifadeyle teminat senedi, düzenlenmesine neden olan sebebe/asıl borç ilişkisine (iş, söz veya mal ve hizmet) sıkı sıkıya bağlıdır; bu ilişkiden bağımsız olarak ileri sürülemez. Teminat senetlerinde bonoda olduğu gibi mücerretlik ilkesi (soyutluk) söz konusu değildir.
Teminat senedi bir kambiyo senedi (poliçe, bono, çek) olmadığından, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamaz. Bunun yerine genel haciz yoluyla (ilamsız takip) yasal takip yapılabilir. Teminat senedinin bu özelliğinin pratik sonucu, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip başlatılması halinde, takip borçlusu tarafından duruma göre şikayet veya borca itiraz yoluna başvurulabilecek olmasıdır.
Kambiyo senedi olan bonoda bir takım unsurların bulunması zorunludur (şekil şartları). Aksi takdirde söz konusu belge kambiyo senedi vasfını taşımayacaktır (TTK m. 777). Teminat senetlerinin ise hukuki sonuç doğurabilecek şekilde düzenlenmesi yeterlidir. Teminat senetleri için ise bir takım zorunlu unsurlar/şekil şartları söz konusu değildir.
Normal koşullarda teminat senedi üzerine senedin teminat senedi olduğuna ilişkin bir takım ifadelerin usulüne uygun olarak yazılması veya senedin hangi ilişkinin teminatı olduğu açıklayan yazılı bir belge (sözleşme, protokol vs.) ile birlikte düzenlenmesi yahut da kredi sözleşmesinde söz konusu senedin teminat olarak verildiğinin düzenlenmesi ve senedin bilgilerinin açıkça yazılmak suretiyle belirtilmesi gerekmektedir.
Teminat amaçlı verilmekle birlikte senet üzerinde veya senedin asıl düzenlenme nedeni olan hukuki ilişkide senedin teminat amaçlı verildiğine ilişkin herhangi bir ifade geçmediği durumlarda; borçlu, senedin teminat amaçlı verildiğini, senette belirtilen borcun kayıtsız şartsız olmaması yani bir hukuki ilişkinin teminatı olması sebebiyle kambiyo senedi vasfını taşımadığını, dolayısıyla böyle teminat senediyle kambiyo takibi yapılamayacağını ileri sürebilir. Yargıtay’ın bu gibi bir ihtilaf karşısındaki tutumu hangi ilişkinin teminatı olduğunun açıkça senet üzerinde veya kredi sözleşmesinde yazmaması nedeniyle senedin kambiyo senedi vasfını taşıdığı yönündedir.
“HGK’nun 14.3.2001 tarih ve … -… Sayılı ve yine 20.6.2001 tarih ve 2001/112-496 Sayılı kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir. Davacı borçlu İİK’nun 169/a maddesi kapsamında, senedin teminat senedi olarak verildiğinden bahisle takibin iptalini talep etmiş ise de bu iddianın aynı madde kapsamındaki belgelerden biri ile ispatı zorunlu olup, yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre senedin banka kredi sözleşmesi kapsamında teminat için verildiğinin iddia edilmesi halinde, kredi sözleşmesinde takibe konu bonoya açıkça atıf yapılması zorunlu olup, kredi sözleşmesinde senede hiçbir atıf olmadığı ve yine alacaklının da senedin teminat senedi olarak verildiğine dair kabulünün de bulunmadığı anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince davacı borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” (. HUKUK DAİRESİ E. … K. … T. 21.1.2020)
“Dava kambiyo senedi niteliğindeki bonodan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine ilişkin borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davaya konu bonoda davacı keşideci davalı ise lehtar konumundadır. Bonodaki düzenleme nedeninde ise nakden kaydı mevcuttur. Davacı sözkonusu bononun 01/03/2014 tarihli sözleşme uyarınca davalıdan alınacak mallara karşı teminat olarak verildiğini ileri sürmektedir. Davalı ise sözkonusu bononun davacıya verilen borç para karşılığı verildiğini savunmuştur. Davacı teminat iddiasını kanuni delillerle (yazılı delil veya yemin) ispat etmelidir. Davaya konu bononun sözleşme ile aynı tarihli olması ve taraflar arasında ticari ilişki olması nedeniyle dava konusu bononun mahkemece teminat bonosu olarak kabulü doğru olmamıştır. Mahkemece, davacıdan bononun teminat olduğuna dair varsa kanuni delillerinin sorulması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.” (YARGITAY . HUKUK DAİRESİ E. … K. … T. 27.11.2019)
Yukarıda belirtilen ve alıntılanan Yargıtay kararlarında da açıkça belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi olarak kabulü için belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır.
Takibe ve davaya konu bononun taraflar arasındaki kredi kartı kullanımından kaynaklı teminat olduğuna dair yazılı belge davacı tarafından dosyaya sunulamamıştır.
Bu nedenle davacıya delil listesinde yer alan yemin delili hatırlatılmıştır. Ancak 26.04.2022 tarihli celse davacının yemin deliline dayanmayacağı yönündeki beyanı da dikkate alınarak;
Tüm dosya kapsamı ile tarafların bildirdiği deliller toplanmış olup taraflar arasında davaya konu edilen İcra Müdürlüğünün dosyası detaylıca incelenmiştir. Dava konusu takibe konu edilen bononun açıkça teminat senedi olduğunu gösterir her hangi bir ibare bulunmamaktadır. Davacı davasını ispat edecek yazılı bir delil de sunmamıştır. Davacının davalıyı bağlayan herhangi bir yazılı delili yoktur. Bu nedenle, davacı davasını ispatlayamadığından davacının davasının reddine ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 833,00 TL karar harcının peşin olarak alınan 208,26 TL, harçtan mahsubu ile 624,74 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
5-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; Davacı ve davalı asil ile davacı vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde, Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/04/2022

Katip … Hakim …