Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/49 E. 2021/335 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TÜRK MİLLETİ ADINA
KONYA GEREKÇELİ KARAR
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:
KARAR NO:

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkil firmanın davalı tarafa birtakım tarım makinesi, makine satış işlemleri yaptığını, bu kapsamda davalıya icra dosyasına konu 15 adet fatura konusu malzemeleri sattığını, faturaların toplamının 141.585,50 TL olduğunu, davalı tarafın faturalara ilişkin bir kısım ödeme yaptığını kalan 124.280,50 TL bakiye ödemesini yapmadığını, bunun üzerine bakiye alacağı için Konya . İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yapıldığını, davalı tarafın söz konusu takibe yetkiye ve borca “böyle bir borcum yoktur” diyerek itiraz ettiğini, itirazın üzerine takibin durduğunu, davayı açmadan önce dava şartı olan arabuluculuk başvurusu yapıldığını ancak anlaşma sağlanamadığını, faturaları kabul edip defterine de işleyen davalı tarafın söz konusu itirazı borcunu ödememek için itiraz ettiğinin açık olduğunu, bu nedenlerle şirketlerin piyasanın içinde bulunduğu zor ekonomik durum nedeniyle mal kaçırma ihtimaline karşı davalının taşınır ve taşınmaz mallarının şimdilik dava değeri olan 124.280,50 TL üzerinden ihtiyati haczini, davalının Konya . İcra Müdürlüğü …esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, kabul olunan kısım üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından müvekkil şirket adına icra müdürlüğünde ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak ilamsız takiplerde borçlunun takip tarihindeki ikametgahının bulunduğu yer icra dairesi yetkili olduğundan dolayı ilamsız icra takibinin Uşak İcra Müdürlüklerinde başlatılmasını gerektiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, ayrıca müvekkil şirketin 7 adet traktörünün belirli arızalarının tamir edilmesi ve yedek parçalarının yapılması için davacı şirketle anlaştığını, davacı şirketin arızaları istenilen şekilde tamir etmemiş ve traktörleri tamir olmadan müvekkil şirkete teslim ettiğini, traktörlerin kullanılması gerektiğinden tamirini başka bir firmada yaptırdığını, bu durumda müvekkil şirket sözleşmeden dönme hakkını ve ayıp oranında indirim hakkını kullanmak zorunda kaldığını, davacı şirketin ayıplı tamir hizmetlerinden dolayı ayıbı oranında indirim yapmasını istemiş ve davacı şirketle bu anlamda anlaşma sağladığını, kararlaştırılan anlaşma gereğince müvekkil şirketin borcu 47.300,00 TL olarak belirlendiğini, müvekkil şirketin 09/01/2020 tarihinde 7.300,00 TL, 29/06/2020 tarihinde 40.000,00 TL toplamda 47.300,00 TL davacı şirkete ödeme yaparak borcunu tamamladığını, bu nedenlerle davanın reddi ile karşı tarafın %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
(II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Mahkememizce; Konya . İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası celp edilerek incelenmiştir.
Mali Müşavir Bilirkişi …mahkememize sunduğu 16/08/2021 tarihli raporunda özetle; dava konusunun taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde davalı adına tanzim edilen faturalardan kaynaklı 124.280,50 TL cari hesap alacağı ve 8.748,44 TL gecikme faizi ile birlikte tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğunu, davacının 2020 ve 2021 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacının ticari defterlerine göre davacı tarafın takip tarihi itibariyle davalı adına düzenlemiş olduğu faturalardan kaynaklı 124.280,50 TL cari hesap bakiye alacaklı olduğunun tespit edildiğini, takip tarihinden sonra ise defter kayıtlarında herhangi bir işlem bulunmadığı 2021 yılına da aynı bakiyenin devrettiğini, davacı taraf davalı adına tanzim ettiği faturaların tamamını BS formlarında beyan ettiğini, davalı şirket tarafından düzenlenen iade faturası bulunmadığını, davacı tarafından davalı adına tanzim edilen faturaların E-fatura şeklinde usulüne uygun olarak düzenlediğini, faturaların davalı yana e-fatura portalı üzerinden teslim edildiğini, davalı tarafın cevap dilekçesinde davacı yandan alınan mal ve hizmetlerin ayıplı olduğu ve bu nedenle sözle anlaşma üzerine 47.300,00 TL ödendiğini, davacı yan ticari defter kayıtlarında da 47.300,00 TL ödeme kaydının bulunduğunu, 2020 yılında düzenlenen fatura toplamı 164.280,50 TL, önceki yıldan devreden bakiye 7.310,00 TL, toplam ödenen 47.310,00 TL, bakiye 124.280,50 TL olduğunu, davacı tarafın davasında haklı görülmesi halinde ticari defter kayıtlarında takip tarihi (29/12/2020) itibariyle davalı taraftan 124.280,50 TL asıl alacaklı olduğu sonuç ve kanaatinde olduğunu bildirmiştir.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşbu dava; icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır.
Davacının davalı aleyhine Konya . İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile 29/12/2020 tarihinde 124.280,50 TL asıl alacak ve ferileri ile birlikte toplam 133.028,94 TL üzerinden icra takibine giriştiği, ödeme emrinin davalıya 07/01/2021 tarihinde usulen tebliğ edildiği, davalının yasal itiraz süresi içinde 07/01/2021 tarihinde verdiği itiraz dilekçesi ile borca itiraz etmesi üzerine icra takibinin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle usul yönünden davalının yetki ilk itirazında bulunduğu ve ön inceleme duruşma tutanağında gerekçesi ve ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanmak üzere yetki ilk itirazının reddine karar verildiğinden yekti ilk itirazı mahkememizce değerlendirilmiştir.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’ nun 27.05.2021 tarihli ESAS NO: …KARAR NO: …sayılı kararında da belirtildiği üzere ” ……Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve …E., …K. sayılı kararı). İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.
Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.”
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Eldeki dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde değerlendirilmekle; davalının icra takibine ilişkin borca ve yetkiye itiraz dilekçesinde ” BORCA VE YETKİYE İTİRAZ EDİYORUZ. Alacaklı görünen müvekkilim şirketin böyle bir borcu bulunmamaktadır. Müvekkilim şirketin adresi ödeme emrinde de belirtildiği gibi …Mah. …Sok. NO : …Merkez- Uşak olup yetkili icra müdürlükleri Uşak İcra Müdürlükleridir. Bu nedenle müvekkilim şirket aleyhine başlatılan icra takibi yetkisiz olan Konya İcra Müdürlüklerinde başlatıldığı için borca ve yetkiye itiraz ediyoruz.” denilmiş, davaya cevap dilekçesinde de icra dairesinin yetkisine itirazlarını tekrar ederek “Müvekkil şirket, 7 tane traktörünün belirli arızlarının tamir edilmesi ve yedek parçalarının yapılması için davacı şirketle anlaşmıştır.” denilerek taraflar arasındaki akdi ilişki davalı tarafından inkar edilmeyip kabul edilmiştir.
Davalının gerek icra dosyasındaki, gerek cevap dilekçesindeki borca itirazı, açıkça takip talebinde istenen miktara ilişkin bir itiraz olup, istenen miktarda borcun olmadığına dair bir borca itirazdır. Bu itirazdan, davacı alacaklı ile aralarında akdi bir ilişki olmadığına dair itiraz olduğu değil, talep edilen alacağın fazla talep edildiğine dair itiraz olduğu anlaşılmaktadır. Akdi ilişkinin inkârı söz konusu olmayıp, borca itirazın alacağın miktarına ilişkin olduğu, Yargıtay İçtihatları uyarınca akdi ilişki inkâr edilmediğinde, yetki itirazının İİK 50. maddesi, HMK 10. ve TBK 89/1. maddeleri uyarınca, uyuşmazlığın bir miktar para alacağına ilişkin olması nedeniyle alacaklının ikâmetgahı icra dairesi ve mahkemesi yetkili olduğundan yetki itirazının buna göre çözümlenmesi gerektiğinden, Konya İcra Dairesi ve Mahkememizin yetkili olduğunun kabulü ile davalının yetki ilk itirazı reddedilerek işin esasına girilmesi gerekmiştir.
Esas yönünden yapılan incelemede ise; her ne kadar davalı vekilinin cevap dilekçesinde; 7 tane traktörünün belirli arızlarının tamir edilmesi ve yedek parçalarının yapılması için davacı şirketle anlaşıldığını, ancak davacı şirketin arızaları istenilen şekilde tamir etmemiş ve traktörleri tamir olmadan davalı şirkete teslim ettiğini, davalı şirketin, davacı şirketin servis müdürüyle iletişime geçip traktörlerin belirtilen arızlarının tamir edilmediğini, traktörlerdeki arızaların giderilmesi ve yeniden kontrol etmeleri gerektiğini bildirdiğini, davacı şirketin traktörlerdeki arızaları kabul etmediğini, incelemede bulunmadığını, davalının mecburen traktörlerin tamirini başka bir firmada yaptırdığını, buna ilişkin faturaların cevap dilekçesine eklendiğini, aradan 4 ay geçtikten sonra davacı şirket yetkilisinin davalı şirketi arayarak traktörleri tamir etmek istediklerini, ancak traktörler başka firmaya tamir ettirilmiş olup 4 ay sonra dönen davacı şirkete yeniden tamir işlemi yaptırılmadığını, davacı şirketin tamir hizmetini anlaşmaya uygun ifa etmediğini ve ayıplı hizmetlerde bulunduğu, bu nedenle davalı şirketin sözleşmeden dönme hakkını ve ayıp oranında indirim hakkını kullandığını, ayıplı tamir hizmetlerinden dolayı ayıbı oranında indirim yapmasını istediğini, davacı şirketle bu anlamda anlaşma sağlandığını, anlaşma gereğince davalı şirketin borcunun 47.300 TL olarak belirlendiğini, 09.01.2020 tarihinde 7.300 TL, 29.06.2020 tarihinde 40.000 TL toplamda 47.300 TL davacı şirkete ödeme yapıldığını ve borcun tamamlandığını bildirmiş ise de; davalı vekilinin tüm iddialarını ispatlar şekilde cevap dilekçesine delillerine yer vermediği ve bildirmediği, yazılı belge sunmadığı sadece dava dışı bir firmanın muavin defter örneğinin sunulduğu, 22.03.2021 tarihli tensip zaptının davalı vekiline tebliğ edildiği, tensip zaptında 8. ve 9. maddelerinde HMK 140/5 ve HMK 139. madde uyarınca ihtaratların yapıldığı, buna rağmen dosyaya yazılı delil sunulmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan açık kanun hükmü uyarınca; uyuşmazlığın çözümü için mahkeme kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine vereceği karar ile ticari defterlerin ibrazını isteyebilir ve ticari defterleri delil olarak inceleyebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinin 2. Fıkrasındaki “kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulma, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış olma ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olmasıdır.” hükmüne uygun olmaları aranmaktadır. Genel hukuk kuralları dâhilinde bir kimsenin kendi düzenlemiş olduğu belgenin kendi lehine delil sayılması mümkün değildir.
Görüldüğü üzere ticari defterlerin sahibi lehine delil sayılması istisnai bir haldir. Ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için bir takım şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartların neler olduğu 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ticari Defterlerin İbrazı Ve Delil Olması” başlıklı 222. maddesinin 3. Fıkrasında ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde) yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde). Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” şeklinde belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile somut dava dosyamızda HMK 222. Maddenin 3 fıkrasında belirtilen hususlardan ” ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde) yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünün uygulama alanı bulacağı açıktır.
Zira davalı vekiline 08.06.2021 tarihli ön inceleme duruşma tutanağında kesin süre içinde ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerin bildirilmesi için ara karar kurulmuş ve ihtarlı tebliğ mazbatası ile istenmiş ama süresi içerisinde cevap ve beyanda bulunulmamıştır. Bu nedenle HMK 222/3. Madde hükmü gereğince usulüne uygun tutulmuş davacı ticari defterleri lehine delil olarak kabul edilmiştir.
Bu nedenle tüm dosya kapsamı ile;Davacı …Şti. vekilinin davalı … A.Ş. aleyhine açtığı itirazın iptali davasının kabulü ile; dosyaya konu Konya . İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasındaki itirazın iptali ile; takibin 124.280,50 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile devamına, alacak likit olduğundan hüküm altına alınan 124.280,50 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 24.856,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı …Şti. vekilinin davalı … A.Ş. aleyhine açtığı itirazın iptali davasının KABULÜ İLE;
1-Dosyaya konu Konya . İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasındaki itirazın İPTALİ İLE; takibin 124.280,50 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile DEVAMINA,
2-Alacak likit olduğundan hüküm altına alınan 124.280,50 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 24.856,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
3-Alınması gereken 8.489,60 TL karar ilam harcının peşin alınan 1.457,27 TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.032,33 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 vekalet harcı, 1.457,27 TL peşin harç toplamı 1.525,07 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.756,65 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 500,00 TL bilirkişi ücreti, 53,75 TL posta tebligat gideri toplam 553,75 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK 333 maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK 345. Madde gereğince ( 2 ) iki hafta içerisinde, ilgili Konya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.21/09/2021

Katip … Hakim …