Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/395 E. 2021/488 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava üzerine Konya . Asliye Hukuk Mahkemesi 09/09/2021 tarih …Esas … Karar sayılı görevsizlik kararı mahkememize gönderilmekle, dava dosyası mahkememizin yukarıdaki … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizce duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; dava dışı … tarafından Konya . İş Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile işçilik alacaklarına ilişkin dava açıldığını ve yargılama sonucunda müvekkili idare ile davalı şirketin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna hükmedildiğini, davacı tarafından alacaklarının tahsili amacıyla Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve takip sonucunda müvekkili idare tarafından takip konusu borç ödenerek takip dosyasının infaz edildiğini, davalı ile müvekkili idare tarafından imzalanan sözleşme gereğince taahhüt edilen işin yürütülmesine işçilik alacakları, vergiler, sigorta primleri, işçinin diğer sosyal haklarının davalı tarafça karşılanacağının kararlaştırıldığını, bu nedenle müvekkili tarafından Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına ödenen 13.340,00 TL’ nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Konya . İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyası dosya arasına alınmıştır.
Konya . Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında alınan Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda; Konya . İş Mahkemesi tazminat dosyası davacısının hizmet süresinin 1937 gün, davalı şirketin çalıştırdığı sürenin 1440 gün olduğu, dava ve icra takibi sonrası davacı kurumun ödediği miktarın 1.340,00 TL olup, hizmet alım sözleşmesi 8. Ve 9. Madde ve teknik şartnamenin 15. Maddesinin 5. Ve 6. bentlerine göre kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin tamamı yönünden sorumluluğunun yüklenici davalı şirkete ait olduğu, davalı yüklenici şirketin kendi çalıştırdığı süre ile sınırlı olmakla, davacı kurumun talep ettiği 13.340,00 TL’den 9.917,19 TL’sinde rücu hakkı bulunduğu bildirilmiştir.
Hukukçu- Muhasebeci Bilirkişi … 08/12/2015 tarihli raporunda özetle; Davacı … Genel Müdürlüğü ile davalı yüklenici şirket arasında hizmet alım ihaleleri nedeniyle, davacı kurumun Konya . İş Mahkemesinin … E — … K sayılı ilamına istinaden Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile (yüklenici şirket işçisi olarak davacı … Genel Müdürlüğü işyerinde çalışan dava dışı) … (işçilik hakları ve ferileri ile icra harç masraf ve ferileri karşılığı) 10.06.2014 tarihinde ödediği 13.340,00 TL’yi öderne tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte talep edebileceği görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Hukukçu- Muhasebeci Bilirkişi … 30/06/2016 tarihli ek raporunda özetle; Yapılan inceleme, tespit, değerlendirme ve hesaplamalar sonucunda aralarında asıl-alt işveren ilişkisi bulunan taraflar arasında görülmekte olan (rücuen) itirazın iptali davasında davacı asıl işverenin, davalı alt işverenden rücuen takip tarihi 10.08.2013 itibariyle Kıdem Tazminatı 4.015,70, Yillik İzin 1.419.560 , İlam Vekalet Ücreti 661,45 Yargılama Gideri 395,47 Faiz 1.811,02 TL olmak üzere toplam 6.303,24 TL alacağı olduğu görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı 04/01/2016 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunu hiçbir şekilde kabul etmediklerini, raporun son derece yüzeysel bir şekilde verilmiş olduğunu iş mahkemesi dosyasına göre müvekkilinin sorumlu olup olmadığı ,varsa iç ilişkide ne sebeple ve nereden kaynaklı olarak ne miktar sorumlu olduğunun detaylı şekilde belirtilmesi gerekmesine rağmen tamamen yüzeysel bir şekilde rapor tanzim edildiğini, dava dilekçesinde bile asla kabul edilmemek kaydı ile sözleşme gereği bir sorumluluktan söz edilmiş olmasına rağmen bu hususun dahi incelenmemesinde usul ve yasaya uygunluk olmadığını, raporda iş mahkemesi tarafından hangi alacak kalemi için hangi sebeple karar verildiği , tarafların sorumluluklarının olup olmadığı , icraya yansıyan talebin ne olduğu davacının miktarın artmasına sebebiyet verip vermediği gibi hiçbir husus belirtilmdiğini, itiraz edip kabul etmediklerini beyan etmişlerdir.
Davacı vekillerinin bilirkişi raporuna karşı 25/08/2016 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; kök rapor ve ek rapor arasında çelişki bulunduğundan; dosyanın başka bir bilirkişiye tevdii ile yeniden rapor alınmasına, mahkememizce aksi kanaatte olunması halinde kök rapor dikkate alınarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin bilirkişi ek raporuna karşı 02/09/2016 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda kendisi ile çelişmiş olup , açılan davalar hususunda taraflar arasında herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen ilam vekalet Ücreti ve yargılama gederlerinden ve icra vekalet ücreti ve masrafların müvekkilinin sorumlu olmadığı dönemler dışında … sinin sanki bir sorumluluğu yokmuş gibi hesaplama yapıldığını, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderleri noktasında da teknik şartnamenin 15/6 maddesine mi dayanıldığını, yapılan hesaplama yanlış olduğunu, İş Mahkemesi dosyası ve taraflar arasındaki sözleşmeler gözetilmediğini, tamamen yüzeysel olarak rapor hazırlandığını, raporun tamamına itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı vekilinin 15/02/2017 tarihli bilirkişi raporuna karşı 07/03/2017 havale tarihli itiraz dilekçesinde özetle; 15.02.2017 tarihli bilirkişi raporunun aleyhe olan kısımlarına itiraz edip ve kabul etmediklerini, raporda İş Mahkemesindeki iddia ve savunmalara göre eksik inceleme yapılmış olup, uyuşmazlığın esası hususunda ciddi bir inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporunda açılan davalar hususunda taraflar arasında herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen ilam vekalet ücreti ve yargılama gederlerinden ve icra vekalet ücreti ve masrafların müvekkilin sorumlu olmadığı dönemler dışında … sinin sanki bir sorumluluğu yokmuş gibi hesaplama yapıldığını, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderleri noktasında da teknik şartnamenin 15/6 maddesine mi dayanıldığını, yapılan hesaplama yanlış olduğunu, İş Mahkemesi dosyası ve taraflar arasındaki sözleşmeler gözetilmedğini , tamamen yüzeysel olarak rapor hazırlandığını, rapora bu yönü ile de itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Davacı vekilinin 15/02/2017 tarihli bilirkişi raporuna karşı 03/03/2017 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; Bilirkişi Raporunda bilirkişi heyeti, sanki bu kesin hüküm iki davalı değil, dört davalı hakkında kurulmuş gibi yorum yaptığını ve bu doğrultuda tamamen yanlış hesaplamalara gittiğini, bilirkişi heyeti dava konusunun dışında bir inceleme yapmış ve yanlış bir sonuca ulaştığını, davalı … Şti kesin hükümle sabit olmak üzere dava dışı … dava konusu borcun tamamının ödenmesinden zincirleme olarak ve tek başına sorumlu olduğunu bu konu tarafları ve mahkemeleri bağlar ve tartışma konusu yapılamadığını beyanla; 15.02.2017 tarihli Bilirkişi Raporuna itiraz ettiklerini, davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı 24/12/2015 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda dava dilekçemizi teyit eder mahiyette, dava dışı … Konya . İş Mahkemesinin … Es. … K, Sayılı ilamına istinaden başlamış olduğu Konya . İcra Müdürlüğünün … Es. sayılı icra takip dosyasına müvekkilinin ödemiş olduğu 13.340,00 TL davalıdan talep etme hakkı olduğunu belirlediğni, bu belirlemeye bir diyecekleri bulunmadığını, ancak raporda ödemenin 10/06/2014 tarihinde yapıldığı belirtilmiş ise de icra dosyasında mübrez ve ekte tekraren takdim etmiş olduğumuz dekonttan da anlaşılacağı üzere ödeme 09/06/2014 tarihinde yapılmıştır. Bu nedenle de faiz başlangıç tarihinin 09/06/2014 olması gerekmektedir. Yine davalı şirket kendi yükümlülüğünde olmasını bildiği halde basiretli davranmayarak ödemede bulunmadığını, müvekkili kurumun zarar görmesine neden olduğu ihale ile işi aldığı ve ticari şirketini ilgilendiren bir iş olduğu için de ticari faiz uygulanması gerektiğini, itiraz ettikleri hususlar hukuki noktaya müteallik olup, yeni rapor talepleri olmaksızın, mahkememizce irdelenmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı 03/02/2016 havale tarihli beyan ve itiraz dilekçesinde özetle; Dosyada alınan rapor tamamen yüzeysel olup , kabulü mümkün olmadığını, İş mahkemesi dosyasının içeriğinin incelenmesi ve taraflar arasındaki sözleşmelerin ve itirazlarımızın incelenmesi elzem olduğunu, mahkememizce yeni bir bilirkişiden rapor alınmasını , haksız açılan davanın reddi ile yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, asıl işveren davacı … ile davalı şirket nezdinde çalıştırılan işçinin … tarafından ödenen kıdem tazminatının rücuen tazmini istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine ve genel hukuk prensiplerine göre bir sonuca gidilmelidir.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleriyle düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Davalı alt işverenler arasındaki hukuki sorumluluğu belirlemede ise; Yargıtay . Hukuk Dairesi’ nin 9 Ekim 2017 tarih ve … E., … K. sayılı kararında belirtilen ” Yargıtay . Hukuk Dairesinin yerleşik kararları gereğince, işçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesi gerekmektiği, böyle hallerde değişen alt işverenler işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını devralmış sayıldığı, iş sözleşmesinin tarafı olan işçi ya da alt işveren tarafından bir feshi bildirimi yapılmadığı sürece iş sözleşmeleri değişen alt işverenlerle devam edeceği, ihalesi sona eren alt işverenin işyerinde ayrılması anında işçilerini de beraberinde başka işyerlerine götürme şeklinde olmaması halinde, alt işveren işçilerin alt işverenin işyerinden ayrılmasına rağmen yeni alt işveren yanında aynı şekilde çalışmasını sürdürmeleri halinde alt işverenler arasında 4857 sayılı İş Yasası’nın 6. maddesi anlamında bir işyeri devri kuralının kabulü gerektiği, devralan işveren devam eden hizmet akitlerini devralmış sayılacağı, işyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6 ıncı maddesinde düzenlendiği, sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceğinin öngörüldüğü, devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlandığı, değinilen Yasa’nın 120. maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Yasa’nın 14. maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanması gerektiği, anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanması gerektiği, bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlı olduğu, bu açıklamalar ışığında, iş hukukunda işyeri devrinin işçilik alacaklarına etkileri üzerinde ayrıca durulması gerektiği, işyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumlu olduğu, 1475 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasa’nın 6. maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmayacağı, o halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanması, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmesi gerektiği, diğer bir ifadeyle, kıdem tazminatı açısından asıl işveren alt işveren ilişkisinin sona ermesinin ardından işyerinden ayrılan alt işveren ile daha sonra aynı işi alan alt işveren arasında hukukî veya fiilî bir bağlantı olsun ya da olmasın, kıdem tazminatı açısından önceki işverenin (devreden) devir tarihindeki ücret ve kendi dönemi ile sınırlı sorumluluğu, son alt işverenin ise tüm dönemden sorumluluğu kabul edilmesi gerektiği, feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, işyerinin devredildiği tarihe kadar doğan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca devreden işveren ile son alt işveren (devralan işveren) müştereken müteselsilsen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu, devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı, bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacağı, aynı doğrultuda iş yasasının 2 ve 6. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, asıl işveren olan idare devreden diğer şirketlerle birlikte tüm işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilsen sorumlu olduğu” kriterleri nazara alınmalıdır.
Bu açıklamalardan sonra somut olayda; bilirkişi raporlarında ve dosyaya sunulan taraflar arasındaki sözleşme ve teknik şartnamelerde istihdam edilen dava dışı işçinin kıdem tazminatı ve kanun tüzük, yönetmelik ve tebliğlerle belirlenmiş tüm yükümlülüklerin yüklenici tarafından yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır. Tarafların sözleşme serbestini kapsamında davalıların çalıştırdığı işçinin mevzuattan dolayı tüm yükümlülüklerin davalı şirket tarafından ödeneceği kararlaştırıldığından davacı … Genel Müdürlüğünün asıl işveren olarak ödediği kıdem tazminatından alt işveren davalının sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Alınan raporlarda ve dosyadaki taraf evraklarında dava dışı işçinin kıdem tazminatı hak ederek ayrıldığı son işverenin davalı şirket olduğu ve bu davalı şirketin ödenen kıdem tazminatının tamamından ve diğer işçilik alacaklarının tamamından sorumlu olduğu değerlendirildiğinden davanın kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının KABULÜNE,
1-Davacının 13.340,00 TL rücuen alacağının … Ltd. Şti.( … Ltd. Şti.)’ den tahsili ile davacıya verilmesine,
2- Alacağın tamamına ödeme tarihi olan 09.06.2014 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
3-Alınması gereken 911,26 TL karar harcından peşin olarak alınan 227,82 TL harcın mahsubu ile bakiye 683,44 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvurma harcı, 14,50 vekalet harcı, 227,82 TL peşin harç toplamı 543,02 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 875,00 TL bilirkişi ücreti, 263,00 TL posta tebligat ve dosya masrafı toplam 1.138,00 TL giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, Davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK 345. Madde gereğince ( 2 ) iki hafta içerisinde, ilgili Konya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/12/2021

Katip Hakim