Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/356 E. 2022/245 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
-{YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR}-
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO :
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
VEKİLİ :
YARGILAMA SIRASINDA ÖLEN DAVALI … MİRASÇILARI:
2-
3-
4-
5-
VEKİLİ :
6-
7-
8-
VEKİLİ :
9-
VEKİLİ :
10-
11-
12-
VEKİLİ :
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :

{}Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizce yapılan aleni/açık yargılama sonunda;
-{HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:}-
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalılar … ve … Tic. A.Ş. ile müvekkili arasında 23/07/2017 tarihli protokolle satım sözleşmesi adı altında bir sözleşme imzalanmış olsa da tarafların gerçek iradelerinin adi ortaklık olduğunu, Türk Borçlar Kanununda da sözleşmesinin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında tarafların gerçek ve ortak iradelerinin esas alındığını, sözleşmenin kurulmasındaki amacın davalı şirket tarafından üretilen ürünlerin … AVM isimli alışveriş merkezlerinde satılarak doğrudan tüketiciye ulaştırmak ve daha fazla kar elde etmek olduğunu, bu kapsamda market, mağazalar, depolar, kamyon, kamyonet ve … AVM ve türevlerinin isim hakkının müvekkili şirkete devredildiğini, müvekkilinin adi ortaklığa katılım payı olarak protokolde kararlaştırılan 3.000.000,00 TL + KDV ve envanter mal bedelini ödemeyi kabul ettiğini, bunun üzerine taraflar arasında ipotek sözleşmesi imzalandığını, müvekkiline ait olan dükkan vasıflı taşınmaz üzerine ipotek senedi düzenlendiğini, sözü geçen ipotek senedinin borçlusunun müvekkili şirket olup alacaklıların ise davalı şirket ile diğer davalı … olduğunu, müvekkili şirket yetkilisinin ve çalışanlarının çabası ile … marketlerinin yüksek cirolara ulaştığını, ortaklık amacına uygun olarak kar elde ettiklerini, 24/07/2017 tarihli yönetim kurulu kararı uyarınca şirket ortaklarının … ve … olarak belirlendiğini ve ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, satış protokolünün 6. maddesinde … ve türev isimlerle AVM kurulması konusunda tek yetkilinin müvekkili şirket olduğunu, sözleşmede açıkça belirtilmemiş ise de … isimli marketlerin işi … sütün ürettiği ürünlerin satışını yapmak olduğunu, davalıların sadakat yükümlülüğü gereği bölgede başkalarıyla iş yapmama yükümlüğünün bulunduğunu, davalıların bu yükümlülüğünü ihlal ederek Konya’ nın ilçelerinde bulunan market şubelerine yüklü miktarda ürün sevkıyatı yaptığını, yüklü miktardaki ürünler ilçe marketlerinin Konya ilindeki şubelerine gönderilmek suretiyle il merkezinde satışa sunulduğunu, müvekkili şirketin ticari rekabet içerisinde bulunduğu bölgelerde bulunan satış noktalarının yakınındaki işletmelerin de … SÜT ürünlerini bu yolla tedarik etmiş olduklarını, tüm bu nedenlerle davalıların rekabet yasağını ihlal etmelerinden dolayı adi ortaklığın mahkemece tasfiye edilmesini, ortaklık konusunu oluşturan taşınır, taşınmaz ve işletmelerin aktif ve pasifleri ile birlikte ortaklar arasında eşit olarak paylaştırılmasını, yargılama giderlerinin rekabet yasağını ihlal ederek adi ortaklığın feshine sebep olan davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkili şirketin 1994 yılında kurulmuş bir şirket olduğunu, diğer müvekkilinin ise şirketin hissedarı olduğunu, müvekkili şirketin süt ve süt ürünleri üretiminde Türkiye’ nin lider firmalarından olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye’ nin en büyük 650. sanayi kuruluşu olduğunu, müvekkilleri ile davacı şirket arasında kurulmuş her hangi bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davacının müvekkillerine karşı olan borçlarını ödememek için huzurdaki davayı ikame ettiğini, adi ortaklığın unsurlarının taraflar arasında mevcut olmadığını, işbu davada ispat külfetinin davacıda olduğunu, davacının adi ortaklık iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafından dava dilekçesi ekinde her hangi bir yazılı delil sunmadığını, davacının dosyaya sunmuş olduğu 23/07/2017 tarihli sözleşmenin son sayfası hariç diğer sayfalarında imza bulunmadığını, imzanın bulunduğu kabul edilse bile sözü geçen sözleşmenin satış sözleşmesi olduğunu, içeriğinin tamamen satış ile alakalı konuları içeren bir sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olduğu iddiasının mantık sınırlarına sığmadığını, sözü geçen sözleşmenin market+merket deposu+araç satışı ve ayrıca devarlana/satın alana yapılacak süt ve süt ürünleri satışı ile alakalı olduğunun tartışmaya açık olmadığını, müvekkili ile davacı arasında imzalanan 26/11/2018 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ve kira taahhüdünün içeriğinin açık olduğunu, sözü geçen sözleşmenin satış+kira ve buna bağlı olarak ipotek tesisine ilişkin olduğunu, müvekkilinin bu sözleşmeye istinaden 3.186.000,00 TL ödeme yaptığını, taraflar arasında yapılan ipotek sözleşmelerinin ise ne amaçla düzenlendiğinin sözleşme içeriğinden açık bir şekilde anlaşılacağını, davacı tarafından ikame edilen Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı konkordato dosyasında müvekkili ile aralarındaki ilişkinin alım satım olduğunu açık bir şekilde beyan ettiğini, sözü geçen dosyaya sunulan belgelerle davacının müvekkili …’ a dükkan satışından kaynaklı olarak borcu olduğunu kabul ettiğini, davacının konkordato dosyasında müvekkili şirket ile veya diğer müvekkili … ile aralarında ortaklık ilişkisi bulunduğunu da iddia etmediğini, müvekkillerinin davacıdan alacaklı olduğunu ve bu konuya ilişkin yasal süreçleri başlattıklarını, müvekkili şirketin davacıdan 2.131.547,95 TL + ferileri miktarınca alacağının olduğunu, taraflar arasında düzenlenen sözleşme kapsamında müvekkili …’ ın müvekkili şirkete 3.189.000,00 TL ödeme yaptığını, bu hususun davacının ticari defterlerinde de kayıtlı olduğunu, yine müvekkili … sözleşme gereğince 3.090.516,00 TL … A.Ş.’ ye ödeme yaptığını, müvekkili …’ ın davacıdan toplam 6.276.515,94 TL alacaklı olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşme gereğince müvekkiline devredilecek olan taşınmazın devredilmemesi nedeniyle davacı hakkında dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkillerinin alacaklarına istinaden taraflarınca icra takipleri başlatıldığını, davacının tek satıcı iddiasını da kabul etmediklerini, tanık dinletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, tüm bu açıklanan nedenlerle davacını davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ ın ölümünden sonra davaya dahil olan mirasçılar …, …, … ile şirket vekili Av. … beyan dilekçesi ile özetle; yargılama sırasında davalı …’ ın vefat ettiğini, davacı şirketin muris …’ a ait tereke malları üzerine dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiğini, tedbir talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin 1954 yılında yetkililerinin bireysel çalışmaları sonucunda 1994 yılında tüzel kişilik kazandığını, müvekkili firmanın Türkiye’ nin en büyük kuruluşlarından biri olduğunu, müvekkili firma ile muris …’ ın bir dönem market sektöründe de faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirket ile muris …’ ın bahse konu marketleri ve emtiaları davacıya satarak market sektöründen çekildiğini, davaya konu edilen satış sözleşmesinin geçerli bir satış sözleşmesi niteliğine haiz olmadığından doğmayan alacağa ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin mümkün olmadığını, davada yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediğini, davacının iddia ettiği gibi taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, davacı tarafça açılan konkordato davasının Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile görüldüğünü, sözü geçen dosyada … Alışveriş Merkezlerinin … şubesini satın alarak muris …’ la tanıştığını ve kısa süre içerisinde markete ait 5 adet şubeyi de bünyesine kattığını davacının açıkça beyan ettiğini, bu nedenle işbu davaya konu edilen sözleşmenin satış sözleşmesi olduğunu davacının bizzat kendisinin kabul ettiğini, davacı yanın gerçeği söyleme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, bu yükümlülüğün asil taraf kadar vekili de kapsadığını, dürüstlüğe uygun davranmayan avukatlara disiplin cezası verileceğinin Avukatlık Kanunu’ nun 134. maddesinde açıkça hükme bağlandığını, davacının iddia ettiği gibi taraflar arasında imzalanan sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca taraflar arasında imzalanan sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmiş olmadığından geçersiz olduğunu, davacı tarafın tedbir talebinin kötü niyetli olduğunu, davacının ihtiyati tedbir talebine dayanak gösterdiği maddelerin dava ile ilgisiz olduğundan tedbir talebinin de reddedilmesi gerektiğinden bahisle öncelikle tedbir talebinin reddine, neticeten davacının haksız ve hukuki mesnetten yoksun davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ ın ölümünden sonra davaya dahil olan mirasçılar …, …, … ve … vekili Av. … beyan dilekçesi ile özetle; müvekkillerinin miras bırakanı …’ a husumet yöneltmiş ise de açıkça husumet itirazında bulunduklarını, davacının sözde adi ortaklık iddiasına gerekçe yaptığı sözleşmede tek imzanın bulunduğu ve bu imzayı … şahsı adına atmayıp tek başına imzaya yetkilisi olduğu diğer davalı … şirketi adına attığını, sözleşme incelendiğinde de sözleşme taraflarının davacı şirket ile davalı şirket olduğunun açık olduğunu, davacının …’ a olan borçlarını ödememek için işbu davayı açtığının açık olduğunu, davacı tarafın adi ortaklık iddiasını kabul etmediklerini, davada ispat külfetinin davacıda olduğunu, davacının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğunu, davacı adi ortaklık sözleşmesi olarak ileri sürdüğü sözleşmenin 1. Sayfasında her hangi bir imzanın bulunmadığını, bu nedenle davacının sözleşmeyi değiştirme ihtimalinin söz konusu olduğundan sözleşmenin geçerliliği bulunmadığını, sözü geçen sözleşmede muris …’ ın şahsını bağlayan her hangi bir imza bulunmadığını, ayrıca sözü geçen sözleşmenin satış sözleşmesi olduğunun izahtan vareste olduğunu, sözleşmenin geçerli olduğu düşünülse bile içeriğinin tamamen satış ile alakalı olduğunu, muris … ile davacı arasında imzalanan 26/11/2018 tarihli sözleşmenin taşınmaz satış vaadi ve kira taahhüdü ile alakalı olduğunu, bunun sözleşme içeriğinden de açık bir şekilde anlaşılacağını, davacı tarafça açılan konkordato davasının Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile görüldüğünü, sözü geçen dosyada … Alışveriş Merkezlerinin … şubesini satın aldığını beyan eden davacının dava konusu sözlemenin satın alma sözleşmesi olduğunu kabul ettiğini, yine sözü geçen konkordato dava dosyasına sunulan detaylı mizanda muris …’ ın davacıdan 3.186.000,00 TL alacaklı olduğunun anlaşıldığını, alacak ile ilgili hukuki sürecin taraflarınca başlatıldığını, davacının davalı şirkete verdiği çeklere ilişkin olarak Diyadin Asliye Hukuk Mahkemesine … isimli kişi aracılığı ile çek iptali davası açtırığını ve çekin yazılmasını önlediklerini, bunun karşılıksız çek keşide etme suçundan kurtulmaya yönelik olduğunu, davacı ile dava dışı … isimli kişi hakkında Diyadin Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının açtığı konkordato davasının da kötü niyet gerekçesi ile reddedildiğini, davada tanık dinletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığından bahisle davacının tüm talepleri yönünden davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ ın ölümünden sonra davaya dahil olan mirasçı … vekili Av. … beyan dilekçesi ile özetle; görülmekte olan davada müvekkilinin miras bırakanı …’ a husumet yönetilemeyeceğini, murisin sözleşmenin tarafı dahi olmadığını, bu nedenle murise karşı açılan davanın husumetten reddedilmesi gerektiğini, davacının murise olan borçlarını ödememek adına işbu davayı kötü niyetli olarak açtığını, açılan davadaki iddiaların hukuki olmadığını, davanın yasal dayanağının da bulunmadığını, davada ispat külfetinin davacıda olduğunu, davacının iddialarını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının iddia ettiği adi ortaklığı kesin delillerle ispat edemediğini, davacının davaya konu ettiği sözleşmenin sadece son sayfasında imzanın bulunduğunu, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilse dahi sözü geçen sözleşmenin satış sözleşmesi olduğunun izahtan vareste olduğunu, muris … ile davacı arasında imzalanan 26/11/2018 tarihli sözleşmenin taşınmaz satış vaadi ve kira taahhüdü ile alakalı olduğunu, bunun sözleşme içeriğinden de açık bir şekilde anlaşılacağını, davacı tarafça açılan konkordato davasında davacının muris …’ a 3.186.000,00 TL borcu olduğunun sunulan detay mizanla sabit olduğunu, davacının sözü geçen dosyada muris ile davalı şirketle olan ticari ilişkisinin alım satım olduğunu kabul ettiğini, davacının murise devretmesi gereken taşınmazı devretmemesi nedeniyle Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyası ile dolandırıcılık şikayeti yapıldığını, davacının davalı şirkete verdiği çeklere ilişkin olarak Diyadin Asliye Hukuk Mahkemesine … isimli kişi aracılığı ile çek iptali davası açtırığını ve çekin yazılmasını önlediklerini, bunun karşılıksız çek keşide etme suçundan kurtulmaya yönelik olduğunu, davacı ile dava dışı … isimli kişi hakkında Diyadin Cumhuriyet Başsavcılığına … Soruşturma sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, davacıya ipoteklerin paraya çevrileceğine ilişkin ihtarnameler gönderildiğini, borcunu ödemeyen davacı hakkında yasal işlemlerin başlatıldığını, davada tanık dinletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığından bahisle davacının tüm talepleri yönünden davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İşbu dava; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi olup olmadığına yönelik tespit ve adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin davadır.
Mahkememizce; dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların verdikleri diğer dilekçe ve belgeler, taraflar arasında düzenlenen satış protokolü, yine taraflar arasında düzenlenen ipotek sözleşmeleri ile satış vaadi sözleşmesi, ihtarname örnekleri, Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası örneği, tapu müdürlüklerine yazılan müzekkerelere gelen cevap ve ekleri, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına yazılan müzekkereye gelen cevabi yazı ve ekleri, Gelir İdaresi Başkanlığına yazılan müzekkereye gelen cevabi yazı ve ekleri, Diyadin Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosya örneği, Diyadin Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosya örneği, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosya örneği, yargılama sırasında ölen …’ a ait veraset ilamı örneği, Konya Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen cevabi yazı ve ekleri ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun tanımı başlıklı 620. maddesi; “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.” hükmünü amirdir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun ortaklık payının tasfiyesi başlıklı 634. maddesi; “Bir ortağın ortaklıktan çıkması veya çıkarılması durumunda payı, diğer ortaklara payları oranında kendiliğinden geçer. Diğer ortaklar, ortaklıktan çıkan veya çıkarılan ortağa, kullanımını ortaklığa bıraktığı eşyayı geri vermekle yükümlü oldukları gibi, kendisini ortaklığın muaccel borçlarından doğan müteselsil sorumluluktan kurtararak, ortak sıfatının sona erdiği tarihte ortaklık tasfiye edilmiş olsaydı ödenmesi gereken tasfiye payını ödemekle yükümlüdürler. Ortaklığın henüz muaccel olmayan borçları için diğer ortaklar, çıkan veya çıkarılan ortağı borçtan kurtarmak yerine, kendisine bir güvence verebilirler. Çıkan veya çıkarılan ortağın tasfiye payı, ortaklık sıfatının sona erdiği tarih itibarıyla, mali işlerde uzman bir kişiye hesaplattırılır. Tarafların uzman kişi üzerinde anlaşamamaları durumunda bu kişi, hâkim tarafından atanır.” hükmünü amirdir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ispat yükü başlıklı 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
” hükmünü amirdir.
6100 Sayılı HMK’nın ispat yükü başlıklı 190. maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü amirdir.
6100 Sayılı HMK’nın senetle ispat zorunluluğu başlıklı 200. maddesi; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” hükmünü amirdir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; davacı vekilince davalılar aleyhine açılan bu davada davacı ile davalılar arasında … Süt Şirketinin üretmiş olduğu “…” markalı süt ve süt ürünlerinin perakende satışının yaygınlaştırılması ve tüketiciyle buluşturularak daha çok kar elde etmek amacı ile 23.07.2017 tarihli protokol ve 26.07.2017 ve 28.11.2018 tarihli ipotek sözleşmeleri düzenlenerek adi ortaklık kurulduğu, bu adi ortaklık çerçevesinde faaliyet gösterilirken davalıların rekabet yasağını ihlal etmek suretiyle davacıyı zarara uğrattığından bahis ile taraflar arasındaki adi ortaklığının tasfiyesi ve ortaklık konusunu oluşturan taşınır, taşınmaz mallar ve işletmelerin aktif ve pasifleriyle birlikte ortaklar arasında eşit olarak paylaştırılması talep edilmiş olup, davalı şirket vekili ve davalı … mirasçıları vekillerince taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi düzenlenmediği savunması ile davanın reddi talep edilmiştir.
TBK’nun 620. maddesi gereğince adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup; adi ortaklık sözleşmelerinde “şekil serbestisi” ilkesi mevcuttur. Yani adi ortaklık ilişkisi yazılı veya sözlü olarak kurulabilir. Adi ortaklıkta şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.
MK’nun 6. ve HMK’nun 190. maddeleri gereğince ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu nedenle adi ortaklığın varlığı konusunda ihtilaf çıktığından ispat yükü iddia eden davacıya ait olacaktır.
HMK’nun 200/1. maddesi gereğince 4.880,00 TL (2021 yılı senetle ispat sınırı) nın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak senetle ispat zorunluluğu mevcuttur. HMK’nun 200/2. maddesi gereğince senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebilir. (Yargıtay . HD. … E, … K – … E, … K)
Bu hukuki hatırlatmalardan sonra somut olayımıza dönecek olursak; davacı tarafça taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu iddia edilerek, iddiaya dayanak olarak “23.07.2017 tarihli Satış Protokolü”, “Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi ve Kira Taahhüdü”, “26.07.2017 ve 28.11.2018 tarihli ipotek sözleşmeleri” ibraz edilmiş ise de; söz konusu sözleşmelerin içeriği ve yorumlarından taraflar arasında TBK 620. maddesinde belirtilen şekilde bir adi ortaklık ilişkisi kurulduğu sonucuna varılmamıştır. Kaldı ki celp edilip incelenen Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı davacı tarafından açılan konkordato talepli davada da; davacı tarafça dosyamız davalıları ile olan ilişki “ALIM-SATIM ilişkisi” olarak belirtilmiştir. Bu yazılı beyanlar davacının iddiaları ile uyuşmamakta olup, mahkeme içi ikrar niteliğindedir. Ayrıca her ne kadar davacı tarafça davada tanık deliline dayanılmış ise de; iddia edilen ortaklık ilişkisinin konuları bakımından HMK 200/1. maddesi senetle ispat kuralı mevcut olup, HMK 200/2. maddesi gereğince davalı vekillerince tanık deliline açıkça muvafakat edilmediğinden bu davada tanık delili bir ispat vasıtası olarak değerlendirmeye alınmamıştır.
Açıklanan nedenlerle ispat yükü kendisinde olan davacı tarafça davamıza konu uyuşmazlıkta, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu yasal delillerle ispatlayamadığı kanaatine varılarak ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
-{HÜKÜM:}- Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
DAVACININ İSPATLANAMAYAN DAVASININ REDDİNE.
Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2021 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle 2 kişinin taraf olması durumunda saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına ve Harçlar Kanununun 28. ve 130. maddeleri, HMK’nun 302. maddesi ve Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 206. maddesi hükümleri kıyasen uygulanarak işbu kararın arabuluculuk ücreti yükümlüsüne tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmemesi halinde bir ayın bitiminden sonraki 15 gün içinde mahkememizce arabuluculuk ücretinin yükümlüsünden tahsili için müzekkere yazılmasına.
Davacının yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
Davalıların yaptığı herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen miktara göre takdir ve hesaplanmış olan 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine.
İşbu hükümden sonra gerekli olan karar tebliğ giderinin davacı tarafından karşılanmasına ve hükümden sonraki bu masrafların davacının kendi üzerinde bırakılmasına.
HMK nun 323–333. maddeleri gereğince hükmün verilmesinden kesinleşmesine kadar olan dönemde tarafların sorumlu olduğu yargılama giderleri de ödendikten sonra varsa tarafların yatırdığı avanstan artanının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine.
İşbu gerekçeli kararın 25/04/2022 tarihinde yazıldığına.
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere yapılan duruşma sonunda oy birliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/03/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …