Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/225 E. 2022/746 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ :
DAVALI : … – … …
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili şirket tarafından, davalı şirket aleyhine 24/01/2018 tarih, … nolu 1.522,20 TL bedelli; 05/03/2018 tarih, … nolu, 557,55 TL bedelli; 24/03/2018 tarih, … nolu, 3.432,15 TL bedelli ve 06/04/2018 tarih, … nolu, 4.488,43 TL bedelli faturalara ilişkin alacağın tahsili amacıyla Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe itiraz etmesi üzerine, İcra Müdürlüğünce, takibin durdurulmasına karar verildiğini, işbu itirazın iptali davası açılmadan önce, dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak davalı borçlu şirketin takibe konu borcu ödemeye yanaşmaması nedeniyle, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamadığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari satım gerçekleşmiş olup, satıma konu ürünler davalıya teslim edildiğini, ancak davalı şirket tarafından satın alınan ürünlerin bedeli ödenmediğini, davalı borçlu tarafından, faturaların tesliminden sonra herhangi bir itirazda bulunulmamasına rağmen; icra takibine başlanıldıktan sonra takibe itiraz edilmesi itirazın haksız ve kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, davalı borçlu şirket ile müvekkili şirkete ait ticari defter kayıtları incelendiği takdirde, davalı borçlu şirketin müvekkili şirkete olan borcu ortaya çıkacağını beyanla; Davalı borçlu şirketin haksız ve dayanaksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalı borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı müvekkili şirketin adresi Ödemiş olduğundan yetkili ve görevli mahkeme Ödemiş mahkemeleri olması nedeniyle yetkiye itiraz ettiklerini, davalı müvekkili şirketin davacı şirkete her hangi bir borcu bulunmadığını, davacı şirkete müvekkili şirketin yetkilisi olan … adına kayıtlı … kredi kartından 23.01.2018 tarihinde 10.000,00 TL ödeme yapmış olup, gerek bu ödeme gerekse ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde görüleceği üzere davalı müvekkili şirketin davacı şirkete her hangi bir borcu bulunmadığı ortaya çıkacağını, davalı müvekkil şirket ile davacı şirket arasında önce alınacak olan mallar tespit edildiğini ve ödeme yapıldığını, sonrasında mallar geldikçe de fatura edilmiş ve muhasebe kayıtlarına işlendiğini, yani davalı müvekkili şirkete fatura konusu mallar teslim edilmeden ödeme yapıldığını, sonrasında mallar kısım kısım teslim edildikçe fatura kesildiğini ve davalı müvekkili şirkete gönderildiğini, öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili ve görevli Ödemiş Asliye Hukuk ( Ticaret ) Mahkemelerine gönderilmesine, duruşmanın icrası ile haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iş bu davanın reddi ile ; davacı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Konya . İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyanın fiziken celp edilerek gönderildiği görülmüştür.
SMMM Bilirkişi … İ 11/05/2022 tarihli raporunda özetle; Davacı şirket 10.000,33 TL lık 4 adet faturayı davalı şirket adına düzenlediğini, ve ticari defterlerine kaydettiğini, davalı şirketten 10.000,00 TL tahsilat kaydı bulunduğunu ve icra takip tarihi itibariyle alacağının bulunmadığı görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Bilirkişi … ’ın İzmir . Asliye Ticaret Mahkemesi … Talimat sayılı dosyasına sunmuş olduğu 22/09/2022 tarihli raporunda; Davalı … Ticaret Limited Şirketi’nin dava konusu 2018 yılına ilişkin defter ve belgelerinin incelenmek üzere, davalı vekili Av. …’in bilirkişi incelemesi yapılabilecek adres olarak gösterdiği … Mah. … Sok. No:… Ödemiş İzmir adresinde bulunan SMMM … işyerine 16/09/2022 tarihinde saat 14:35 de gidildiğini, inceleme yapmak üzere adı geçen şirketin defter ve belgelerinin taraflarına ibrazı SMMM … istenmiş olduğu, bu talepleri üzerine SMMM … , “Bahse konu şirket ilgili dönemde mükellefimiz değildi, sonraki dönemlerde mükellefimiz olup incelemeye konu dönem defter ve belgeleri işyerimde bulunmamakta olup, incelemeye konu dönem defter ve belgeler işyerimde bulunmamakta, firmanın avukatının bilgisi doğrultusunda söz konusu defterler mahkemeye ibraz edildiğini söylediklerini, bu sebepten dolayı söz konusu defterler adresimizde bulunmamaktadır. Bu sebep ile tarAfınızca Yapılan İncelemede İbraz Edemiyorum.” şeklinde ifade ve beyanda bulunarak, davalı … ticaret Limited Şirketi’inin dava konusu 2018 yılına ilişkin defter ve belgelerinin bilirkişiliklerine ibraz edilememiş olması nedeni ile Sayın Mahkemenizce davalının defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılamamış olduğu görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Davacı vekilinin 22/09/2022 tarihli bilirkişi raporuna karşı 07/10/2022 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda SMMM … ‘in bahse konu şirketin ilgili dönemde mükellefi olmadığını bu sebeple defteri ibraz edemediğini belirttiği bu nedenle de davalı şirketin 2018 yılına ilişkin defter ve belgelerinin ibraz edilemediğinden davalı şirkete ait defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılamadığı sonucuna ulaşıldığı mütalaa olunduğunu, bilirkişi raporu doğrultusunda davalı şirkete ait defter ve sair belgelerin incelemesinin yapılamaması nedeniyle davalının ticari defter deliline dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına ve davalarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı 17/10/2022 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle; 22.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda aleyhe olan hususları kabul etmediklerini, 11.05.2022 tarihli bilirkişi raporu ile davalı müvekkili şirketin davacı tarafa borcu olmadığı sabit olduğunu, nitekim davacı taraf da delil olarak kendi ticari defter ve kayıtlarına dayandığını, 11.05.2022 tarihli bilirkişi raporu ile; davacının ticari defterlerine göre; icra takibine konu 4 adet fatura toplamı olan 10.000,33 TL lik faturaların tamamının kayıtlı olduğunu, ticari ilişkisinin söz konusu icra takibine konu faturalardan oluştuğu ve fatura tarihlerinden önce avans niteliğinde davalı yan tarafından yapılan 23.08.2018 tarihinde 10.000,00 TL ödeme kaydı bulunduğunu ve sonuç olarak davalı yandan icra takip tarihi itibariyle alacağının bulunmadığı tespit edildiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iş bu davanın reddi ile; davacı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 11/05/2022 tarihli bilirkişi raporuna karşı 30/05/2022 havale tarihli beyan ve itiraz dilekçesinde özetle;11.05.2022 tarihli bilirkişi raporunda yer alan aleyhe hususları kabul etmediklerini, bilirkişi raporunda ; ” Davacı şirket 10.000,33 TL lık 4 adet faturayı davalı şirket adına düzenlediği ve ticari defterlerine kaydettiği, davalı şirketten 10.000,00 TL tahsilat kaydı bulunduğu ve icra takip tarihi itibariyle alacağının bulunmadığı; Sonuç ve kanaatine varılmaktadır ” beyanında bulunduğunu, söz konusu değerlendirmeler hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, şöyle ki ; dosyaya sunmuş oldukları müvekkiline ait ticari defter kayıtları incelendiğinde görüleceği üzere , davalı tarafın icra takibine konu olan borcun karşılığı olarak beyan ettiği ödeme 23.01.2018 yevmiye tarihli bir ödeme olduğunu, başlatmış oldukları icra takibinin konusu olan faturalar ise 23.01.2018 tarihinden sonra düzenlenmiş faturalar olduğunu, davalı tarafın da bir ticari şirket olduğu göz önüne alındığında taraflar arasında ki ilişki ticari nitelikte bir iş ilişkisi olduğunu, bilirkişi raporunda beyan edilenin aksine davalı şirketin tarafımıza yapmış olduğu 10.000 TL tutarında ki ödeme dava konusu uyuşmazlığın haricinde taraflar arasında mevcut başka bir ilişkiden doğan borcun ifası olduğunu, bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli olmadığından yeniden bilirkişi raporu alınmasını, beyanları doğrultusunda taleplerinin karşılanmasını, aksi kanaat olması halinde davalıya yemin teklif edilmesi üzere taraflarına süre verilmesini talep etmiştir.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşbu dava; Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; Konya . İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı 4 adet faturadan kaynaklı takipte, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, icra takibine yapılan itirazın haklı olup olmadığı, itirazın iptalinin gerekip gerekmediği hususları olduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle usul yönünden davalının yetki ilk itirazında bulunduğu ve ön inceleme duruşma tutanağında gerekçesi ve ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanmak üzere yetki ilk itirazının reddine karar verildiğinden yekti ilk itirazı mahkememizce değerlendirilmiştir.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’ nun 27.05.2021 tarihli ESAS NO : … KARAR NO : … sayılı kararında da belirtildiği üzere ” ……Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı). İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.
Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.”
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Eldeki dava, sözleşmeye dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde değerlendirilmekle; davalının icra takibine ilişkin borca ve yetkiye itiraz dilekçesinde ve dava dilekçesinde taraflar arasındaki akdi ilişki davalı tarafından inkar edilmeyip kabul edilmiştir.
Davalının gerek icra dosyasındaki, gerek cevap dilekçesindeki borca itirazı, açıkça takip talebinde istenen miktara ilişkin bir itiraz olup, istenen miktarda borcun olmadığına dair bir borca itirazdır. Bu itirazdan, davacı alacaklı ile aralarında akdi bir ilişki olmadığına dair itiraz olduğu değil, talep edilen alacağın fazla talep edildiğine dair itiraz olduğu anlaşılmaktadır. Akdi ilişkinin inkârı söz konusu olmayıp, borca itirazın alacağın miktarına ilişkin olduğu, Yargıtay İçtihatları uyarınca akdi ilişki inkâr edilmediğinde, yetki itirazının İİK 50. maddesi, HMK 10. ve TBK 89/1. maddeleri uyarınca, uyuşmazlığın bir miktar para alacağına ilişkin olması nedeniyle alacaklının ikâmetgahı icra dairesi ve mahkemesi yetkili olduğundan yetki itirazının buna göre çözümlenmesi gerektiğinden, Konya İcra Dairesi ve Mahkememizin yetkili olduğunun kabulü ile davalının yetki ilk itirazı reddedilerek işin esasına girilmesi gerekmiştir.
Mahkememizce tarafların ticari defterleri sunulması ve yerlerinin bildirilmesi hususunda süre tanınmış olup, süresi içerisinde davacı tarafın defterlerini sunduğu davalı tarafın ise 21/10/2022 tarihli duruşma tutanağında “Müvekkil şirketin ticari defterleri başka bir mahkemeye sunulduğundan bilirkişiye inceleme hususunda teslim edilememiştir, Ödemiş . Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı dosya içerisindedir, mahkeme müvekkilin ticari defterlerini incelemek isterse ilgili mahkemeden inceleme yapılabilir, ancak davacı ticari defterlerine göre de davacının müvekkil davalıdan alacağı olmadığı tespit edilmiştir, ” beyanında bulunduğu, ticari defterlerini sunmadığı anlaşılmıştır. SMMM bilirkişi … davacı taraf ticari defterleri yönünden tanzim ettiği rapor ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görüldüğünden bilirkişi raporu mahkememizce hükme esas alınmıştır. Bilirkişi raporuna göre; Davacı şirket 10.000,33 TL lık 4 adet faturayı davalı şirket adına düzenlediğini, ve ticari defterlerine kaydettiğini, davalı şirketten 10.000,00 TL tahsilat kaydı bulunduğunu ve icra takip tarihi itibariyle alacağının bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Kötü niyet Tazminatı yönünden ise; İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2. fıkrasına göre; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmünü içermektedir. Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir.
Somut olayda, davacı ticari defterlerine göre alacağı bulunmadığı halde takip yaptığından takipte kötüniyetli görülmüştür. Açıklanan miktar uyarınca kötüniyet tazminatı hükmedilmiştir.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE
2-Davalının tazminat talebinin kabulü ile, %20 oranında hesaplanan 2.270,22 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Ücret Tarifesi 13/1 maddesi gereğince kabul edilen miktar nedeniyle hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2020 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK 333 maddesi gereğince davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.20/12/2022

Katip … Hakim …