Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
-{YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR}-
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO:
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
{}Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizde yapılan açık yargılama sonunda, mahkememizin 07/10/2020 tarih … Esas … Karar sayılı kararında belirtilen nedenlerle davanın reddine ilişkin istinaf kanun yolu açık olan bu kararımıza karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine KONYA Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin 09/12/2020 tarih … Esas … Karar sayılı kararı ile mahkememize gelen dava dosyası mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle; mahkememizce yapılan aleni/açık yargılama sonunda;
-{HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:}-
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin tohum üretim, ihtalat ve ihracaatı ile iştigal ettiğini, ülkenin pek çok yerinde bayi ve iş ortaklarının bulunduğunu, sektöründe saygın firmalardan birisi olduğunu, aynı iş kolunda faaliyette bulunan davalı ile de uzunca süredir devam eden ticari ilişkisinin bulunduğunu, taraflar arasında 12/03/2017 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince müvekkiline ait taşınmazda mühendislik, sertifikasyon, bitki pasaportu, eleme, boylama, ilaçlama ve paketleme işleri davalı şirkete ait olmak üzere, davalı şirketin fasülye (08/03 ve perolar) tohumluk çeşitlerinin üretim ve teslimini taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden davalının taahhütlerini yerine getireceği inancı ile müvekkili tarafından davalı şirkete banka aracılığıyla toplam 640.000,00 TL avans ödemesi yapıldığını, tüm ödemelerin tarafların şirket kayıtları ile sabit olduğunu, sözleşmenin uygulamaya geçmesinden sonraki tarihte müvekkilinin üretim sorumlusu tarafından davalının ekim sahalarında yapılan yapılan denetimlerde bir çok alanda bakteriyel bir hastalığın varlığı konusunda oluşan şüpheye istinaden durumun müvekkili şirkete rapor edildiğini, müvekkili tarafından farklı yerlerde numuneler üzerinde analizler yaptırıldığını, numunelerde yapılan analizlerde “bakteriyel enfeksiyonla pozitif” sonucuna ulaşıldığını, davalı şirket tarafından üretilen ürünlerin kalite standartlarına uygun olduğunun belirtildiğini ancak tohumlukların Sebze Tohumluğu Laboratuvar Standartlarına uygun olmadığını, bu nedenle taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5. maddesine aykırı olarak üretilen tohumluğun satışının da mümkün olmadığının tespit edildiğini, müvekkilince avans olarak yapılan ödemenin davalıdan talep edildiğini, davalı şirketin müvekkiline avans ödemesini iade etmediğini, müvekkilinin hem ürünü almadığından dolayı hemde almadığı ürüne karşı yaptığı avans ödemeden dolayı zararının bulunduğunu tüm bu nedenlerle taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davranan davalı şirkete avans olarak ödenen 640.000,00 TL nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 21/03/2018 tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte geri iadesine, dava masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı şirket ile müvekkili tarafından akdedilen sözleşme gereğince müvekkilinin sözleşmede ayrıntıları belirtilen 74000 kg ve 300 dekarlık alanda perolar cinsi tohumluk fasulyeden 9.000 kg sinin zirai standartlara ve sözleşmenin 5. maddesinde yer alan kalite standartlarına göre yetiştirdiğini, sözü geçen hazır olan ürünün davacı tarafından teslim alındığını, fakat aynı standartlara uygun olarak üretilen fasulye tohumluğunun davacı tarafından kötü niyetli olarak teslim alınmadığını, davacı tarafından ambalajlama malzemesi gönderilmediği için temizleme ve ilaçlama işlemleri yapılmadığını, bu nedenle ürünleri teslim almaları ve bakiye kalan bedelinin müvekkiline ödenmesi için davacı tarafa ihtarname gönderildiğini, davacı yanın 6 ay kadar sonra müvekkiline ihtarname çekerek tohumların kalite şartlarına uygun olmadığı iddiası ile tohumları teslim almayacaklarını beyan ettiklerini, davacı yanın 8 günlük inceleme süresini geçirdiğini, ayıp ihbarına ilişkin işbu süreler hak düşürücü süre olup hakim tarafından da re’sen dikkate alınması gerektiğini, bu nedenle açılan davanın öncelikle TTK m.23/1(c) maddesi gereğince hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, ayrıca davacı yanın hasat anında mahkeme aracılığı ile tespit yaptırmadığını, davacı şirketin gerçeği yansıtmayan bahanelerle ürünleri teslim almadığını, bu nedenle müvekkili şirketi zarara uğrattığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacı tarafın müvekkilime ödediği avanstan düşülmesi gereken miktarlar düşüldükten sonra 509.313,60 TL kaldığını, bu durumun cari ekstrelerden de anlaşılabileceğini, ayrıca taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10. maddesi gereğince mücbir sebepler dışında sözleşmeden cayılması durumunda diğer tarafa o ana kadar yapılmış olan masrafların tamamının ödenmesi gerektiğinin hüküm altına alındığını, ayrıca gecikme tazminatı isteme haklarının saklı tuttuklarını, tüm bu nedenlerle öncelikle yasal hak düşürücü süre nedeniyle davanın usulden reddine, talebin yerinde görülmemesi halinde haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, müvekkili ile aralarında imzalanan vekalet ücreti sözleşmesi kapsamında ödenmesi gereken ücretin HMK 329/1 gereğince davacıdan tahsiline, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İşbu dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklı olarak avans olarak ödenen paranın iadesine yönelik alacak davasıdır.
Mahkememizce; dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların verdikleri diğer dilekçe ve belgeler, taraflar arasında imzalanan sözleşme örneği, tarafların karşılıklı olarak gönderdikleri ihtarname örnekleri, dosya içerisinde bulunan analiz sonuç örneği, dosya kapsamına göre mahkememizce temin edilen bilirkişi raporları, Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin 09/12/2020 tarih … Esas … Karar sayılı ilam örneği, kurum ve kuruluşlardan gelen cevabi yazı örnekleri ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
Mahkememizce 07/10/2020 tarih … Esas … Karar sayılı kararı ile aynen; “Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; davacı vekilince davalı şirket aleyhine açılan bu davada taraflar arasında düzenlenen 12/03/2017 tarihli Tohumluk Fasulye Üretim Sözleşmesi kapsamında davalı yanca davacıya ait zirai alanda üretilen (08/03) tohumluk fasulyenin ayıplı olduğu iddia edilerek, davalıya avans olarak ödenen 640.000,00 TL nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile iadesi talep edilmiş olup; davalı vekilince davacı tarafça TTK 23/1-(c) maddesi gereğince usulüne uygun ve süresinde ayıp ihbarı yapılmadığı ileri sürülerek davanın öncelikle hakdüşürücü süre yönünden reddi talep edilmiştir. Bu davada öncelikli uyuşmazlık taraflar arasındaki hukuki ilişkinin “satım sözleşmesi” mi yoksa “eser sözleşmesi” mi olduğu ve varılacak noktada davada hakdüşürücü süre ve zamanaşımı süresinin dolup dolmadığıdır. Satış sözleşmesi yukarıda belirtildiği gibi Türk Borçlar Kanununun 207. maddesinde düzenlenmiş olup; satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Eser sözleşmesi ise; TBK 470. maddesinde belirtildiği gibi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığı bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Eser meydana getirme (imal etme) eser sözleşmesi ve satış sözleşmesi arasındaki en önemli farktır. Bu kapsamda öğreti ve Yargıtay uygulamalarına bakılacak olursa davalı bir bedel karşılığında emek ve becerisini kullanarak davacı adına tohumluk fasulye üretip teslim etmeyi üstlendiğinden, taraflar arasındaki ilişki satım değil eser sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir. (Yargıtay HGK 14/12/2013 T. … Esas … K. sayılı ilamı) Bu çerçeveden bakılacak olursa eser sözleşmesinde ayıplı ifadan doğan hakların tabi olduğu zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının tespiti gerekmektedir. TBK 147/6. maddesinde eser sözleşmeleri için 5 yıllık zamanaşımını öngörmüştür. Uyuşmazlıkta tohumluk fasulyenin numunelerinin davalı tarafça teslim alındığı Aralık 2017 tarihinden dava tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davada zamanaşımı sorunu bulunmamaktadır. Diğer bir uyuşmazlık konusu davada hak düşürücü süre sorununun bulunup bulunmadığıdır. Türk Borçlar Kanunu 474. maddesine göre; iş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları var ise buna uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir. Kanun metninden de anlaşılacağı üzere kanun koyucu burada ayıp ihbarının yapılması için belirli bir süre belirtmediği gibi ayıp ihbarının ne şekilde yapılacağını da açıklamamıştır. Bu halde, iş sahibi eseri teslim aldıktan sonra makul süre içinde imal edilen ürünleri inceleyip veya inceletip, eserde ayıp var ise uygun vasıtalarla yükleniciye bildirmek durumundadır. Aksi halde TBK 475. maddede belirtildiği gibi ayıptan doğan haklarını kaybeder ve eseri ayıplı olarak kabul etmiş sayılır. Gizli ayıplar ise TBK 477/3. fıkrası gereğince gecikmeksizin yükleniciye bildirilmesi gerekir. Bu kapsamda taraflar arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; davalı tarafından üretilen (imal edilen) fasulyenin niteliğinin özel tip 08/03 tipte tohumluk fasulye olması, eserdeki ayıpların çıplak gözle tespitinin mümkün olmaması, uyuşmazlıkta olduğu gibi ayıbın tespiti özel laboratuvar analizi ve tekniği gerektirdiğinden ve davalı tarafında bu kapsamda tespit çalışmaları yaptırıldığı anlaşıldığından gizli ayıba ilişkin hakdüşürücü süre ihbarının dava tarihi nazara alındığında makul süre içinde yapıldığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin hakdüşürücü süre itirazının reddine karar vermek gerekmiştir. Esastan yapılan değerlendirmede; davacı tarafından davalı tarafın ürettiği 08/03 cinsi tohumluk fasulyelerin taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 5. maddesinde belirtilen kalite standartlarına uymadığı, ayıplı olduğu ileri sürülerek, verilen avansın iadesi talep edilmiş ise de; mahkememizce toplanan deliller ve özellikle konunun uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 30/03/2019 tarihli bilirkişi heyet raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirketin, sözleşme gereğince kendi üzerine düşen edimlerinin bir kısmını yerine getirmediği, tohumluk ambalajları zamanında davalı üretici firmaya teslim etmediği, bundan dolayı davalının eleme, gravite, sortex, ilaçlama ve ambalajlama işlemlerini yapamadığı, sözleşme gereği yapılması gereken bu işlemlerin çimlenme oranlarını etkileyecek nitelikte olduğu, davacı tarafça numune alınırken uygulamada kullanılan numune alma kurallarına ve tekniğine uymadığı, aldığı numunelerin davalının deposundan alındığına dair taraflar arasında düzenlenmiş bir belgenin bulunmadığı, numunenin bir örneğinin davalıda bırakılmadığı, gelinen aşamada mahkememizce bu nedenle davaya konu ürünler üzerinde bir inceleme yaptırılmadığı, davacının numuneleri eleme, gravite, sortex, elle seçim ve ilaçlama yapılmayan ürünlerden alması nedeniyle bu durumun çimlenme oranlarını etkileyeceği, davacının sözleşmeden doğan sorumluluklarını ve edimlerini yerine getirmemesi sebebiyle davalının kusurundan kaynaklı bir ayıbın varlığını ispatlayamadığı ve bu sebeple ödediği avansın iadesini isteyemeyeceği hüküm ve kanaatine varıldığından davacının davasının reddine, davalı vekilinin HMK 329/1. maddesi gereğince vekalet ücreti talebinin de reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiş idi.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin 09/12/2020 tarih … Esas … Karar sayılı ilamında; “Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı iş iddiasına dayalı alacak talebine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğundan uyuşmazlığın çözümünde TBK’nın 470. ve devamı maddelerinin uygulanması gerekmektedir. Eser sözleşmesi “yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği” tam iki taraflı bir sözleşme olup, yüklenicinin eseri üretip teslim etme ana borcuna bağlı yan borçlarından biri de genel ihbar (uyarı) borcudur. Bir eser sözleşmesinde yüklenici borcunu yerine getirirken sözleşmenin diğer tarafı olan iş sahibinin yararına olacak şekilde davranmak ve ona zarar vermekten kaçınmakla yükümlüdür. TBK’nın 472. maddesi uyarınca; yüklenici işin ehli olup bedele hak kazanabilmesi için, eseri fen ve sanat kuralları ile tekniğine ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayıp teslim etmesi zorunludur. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye teknik ve sanatsal kurallara ve amaca uygun olarak imâl edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftir. Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren emek sarfıyla gerçekleştirdiği bir sonuçtur. Eser sözleşmelerinde; yüklenici sadakat ve özen borcu gereği eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek zorundadır. Yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğü bu zorunluluktan kaynaklanır. Başka bir deyişle akdin gereği gibi ve zamanında ifasını tehlikeye sokan her hali yüklenici, iş sahibine derhal haber vermeye mecburdur. (Y. . HD. … Esas ve … Karar sayılı ilamı) Taraflar arasındaki 12/03/2017 tarihli sözleşmeye göre davacı iş sahibinin tasarrufundaki arazi üzerine mühendislik, sertifikasyon, bitki pasaport, eleme, boylama, ilaçlama ve paketleme işleri davalı yüklenici şirkete ait olmak üzere, fasülye (08/03 ve perolar) tohumluk çeşitlerinin üretim ve teslimi konusunda anlaşma yapıldığı, anlaşma çerçevesinde davacı iş sahibi tarafından 640.000-TL avans ödendiği uyuşmazlık dışıdır. Davacı iş sahibi, ekim sahalarında yapılan kontrollerde ve numuneler üzerinde yapılan testlerde 08/03 cinsi tohumluk fasulyelerde hastalık tespit edildiğini, çimlenme oranın düşük olduğunu, tohumlukların sözleşmenin 5. Maddesinde belirtilen kalitede olmadığını öne sürmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına mahkemece karar verileceği düzenlenmiştir. 281/2. maddesinde mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebileceği, 281/3. maddede ise gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 22/11/2019 tarihli ilk bilirkişi heyeti raporunda tohumların hastalık ve çimlenme oranı düşüklüğü nedenleriyle tohumluk özelliği taşımadığı mütalaa edilmiştir. Ancak daha sonra farklı bir bilirkişi heyetinden alınan 30/03/2020 tarihli raporda, davacı şirketin tohumluk ambalajlarını zamanında davalı şirkete teslim etmediği, bundan dolayı davalı firmanın eleme, gravite, sortex, ilaçlama ve ambalajlama işlemlerini yapamadığı, bu işlemlerin çimlenme oranları üzerinde depolama koşullarıyla birlikte olumlu etkisi olacağı belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince ikinci bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Ancak her iki bilirkişi raporu, tespit ve sonuçları bakımından açık şekilde farklı ve çelişkilidir. İlk derece mahkemesince, HMK’nın 281/3. maddesi gereği gerçeğin ortaya çıkması ve çelişkilerin giderilmesi için farklı bilirkişi heyetinden rapor almak yerine çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanmadan ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanarak hüküm kurulamayacağından ilk derece mahkemesince dosyanın önceki bilirkişilerden farklı ve konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdii ile tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, bilirkişi raporlarındaki çelişkileri giderir ve raporlara yapılan itirazları karşılar nitelikte ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, 08/03 cinsi tohumluk fasulyelerin sözleşmenin 5. Maddesinde belirtilen kalitede olup olmadığı, ambalaj teslim edilmemesinin veya eleme, gravite, sortex, ilaçlama ve ambalajlama işlemlerinin çimlenme oranı üzerinde ne kadarlık bir etkiye sahip olabileceği hususlarının açıklığa kavuşturulması, salt ambalaj teslim edilmemesi nedeniyle ayıplı iş doğduğunun tespit edilmesi halinde yüklenicinin yukarıda açıklanan ihbar yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin de değerlendirilmesi ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin tarafı ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/10/2020 tarihli, … Esas – … Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6.maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının (maktu) ilk derece mahkemesince talep halinde yatırana iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına, 5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı leline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak kesin hüküm kurulduğundan; İİK’nun 36/4. maddesi uyarınca davalı tarafça Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasına sunulan … Bankası A.S./ … /… Şube Müdürlüğüne ait, 18/11/2020 tarih ve … sayılı, 60.165,86-TL tutarında teminat mektubunun sahibine iadesine, gerekli işlemin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,” denilerek sözü geçen kararımız kaldırılmıştır.
Mahkememizce dosyamız ve tüm ekleri Bursa Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilerek; Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümünden seçilecek tohumculuk ve tohum ıslahı konusunda uzman iki öğretim görevlisi bilirkişi ile Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğünde görevli sahada tohumculuk ve fasülye üretimi konusunda uzman bir bilirkişi kurulundan Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin kaldırma kararında belirtilen hususlar ile dosyamızdaki bilirkişi raporlarını irdeler rapor ve ek rapor temin edilerek incelenmiştir.
Mahkememizce Ankara Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğünden davalı şirketin depolarından alınan numunelerin analizlerine ilişkin belgeler celp edilerek incelenmiştir.
Mahkememizce yeniden yapılan yargılama ve değerlendirmede; davacı vekiline davalı aleyhine açılan bu davada taraflar arasında düzenlenen 12/03/2017 tarihli Tohumluk Fasulye Üretim Sözleşmesi Kapsamında davalı tarafça davacıya ait zirai alanda üretilen (08/03) tohumluk fasulyenin ayıplı olduğu iddia edilerek, davalıya avans olarak ödenen 640.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsili talep edilmiş olup, mahkememizce Konya BAM . Hukuk Dairesinin 19/12/2020 tarihli kaldırma kararı sonrası yapılan araştırma ve kaldırma kararı gereğine Bursa Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi kanalı ile alınan 04/06/2021 tarihli rapor ve 05/11/2021 tarihli ek raporlara göre; Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Ankara Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğü ile Antalya Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Bitki Sağlığı Bölüm Başkanlığı tarafından yapılan testlere göre davaya konu edilen 08/03 çeşidi fasulye tohumlarının, çimlenme oranlarının standartların gerektirdiği minimum çimlenme oranı olan %75 değerinin altında kaldığının tespit edilmesi karşısında, davalı tarafından üretilen 08/03 fasulye tohumlarının taraflar arasında düzenlenen 12/05/2017 tarihli sözleşmenin 5. Maddesinde belirtilen kalite standartlarında bulunmadığı, davalı savunmalarında ileri sürüldüğü gibi tohumluk işleme teknolojisinde çimlenme testleri eleme, gravite (hafif tane temizliği), sortex (farklı renkteki tanelerin ayrılması) ve boylama işlemleri yapılan ilaçlanmamış ve ambalajlanmamış saf tohumlar üzerinde yapılmış olmasının çimlenme oranları üzerinde etkisi olmayacağı, dolayısıyla davacı tarafça ambalaj teslim edilmemesinin davalının ayıplı üretim yapması sonucunu doğurmayacağı tespit edildiğinden ve davalı depolarından alınan numunelerin Konya İl Tarım ve Orman Müdürlüğü elemanlarınca alındığı göz önüne alındığında ve söz konusu işlemlerin hukuka aykırı yapıldığı yönünde davalı tarafça yapılmış bir şikayet ve açılmış bir dava olmadığından Mahkememizce numune alma işleminde usulü bir eksiklik bulunmadığı kabul edilerek; davalı yüklenicinin MK 471. maddesi gereğince edimini tam olarak yerine getirmediği, ayıplı ürün teslim ettiği, bu nedenle avans olarak aldığı bedeli iade etmek yükümlülüğünde olduğu kanaatine varılarak davacının davasının kabulüne 640.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden (ihtarname tebliğ+5 gün) itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilince her ne kadar sözlü duruşmasındaki beyanları ile, davacının ödediği avansın 640.000,00 TL değil 509.313,60 TL olduğu ileri sürülmüş ise de; davalı tarafından davacıya gönderilen 28/02/2018 tarihli ihtarnamede ve 21/09/2019 tarihli cevap dilekçesinde davacıdan alınan avansın 640.000,00 TL olduğu açıkça kabul edilmiş olduğundan ve Konya BAM . Hukuk Dairesinin 09/12/2020 tarihli kararında davacı iş sahibi tarafından 640.000,00 TL avans ödendiği uyuşmazlık dışı olduğu tespit edildiğinden, davalının bu son savunması ve iddialarının araştırılmasına gerek olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
-{HÜKÜM:}- Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
DAVACININ DAVASININ KABULÜ İLE; 640.000,00 TL nin temerrüt tarihi olan 05/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine.
Alınması gereken 43.718,40 TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 10.929,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 32.788,80 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına.
Yargılama giderinden ayrı olarak davacının peşinen karşıladığı 35,90 TL başvuru harcı, 10.929,60 TL peşin karar ve ilam harcı ile 5,20 TL vekaletnâme suret harcı olmak üzere toplam 10.970,07 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
Davacının yaptığı 328,40 TL taraf davetiye ve posta gideri, 2.250,00 TL mahkememizce temin edilen bilirkişi raporuna ilişkin bilirkişi ücreti gideri, 5.037,00 TL iki ayrı talimat gideri, 10,10 TL vekaletname pulu gideri olmak üzere toplam 7.625,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
Davalının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktara göre takdir ve hesaplanmış olan 49.050,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
İşbu hükümden sonra gerekli olan 11,00 TL karar tebliğ giderinin davacı tarafından karşılanmasına ve hükümden sonraki bu masrafların davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
HMK nun 323–333. maddeleri gereğince hükmün verilmesinden kesinleşmesine kadar olan dönemde tarafların sorumlu olduğu yargılama giderleri de ödendikten sonra varsa tarafların yatırdığı avanstan artanının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine.
İşbu gerekçeli kararın 17/01/2022 tarihinde yazıldığına.
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere yapılan duruşma sonunda oy birliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/01/2022
Başkan Üye Üye Katip