Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/40 E. 2022/715 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ:
DAVALI :
VEKİLLERİ:
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Konya Bölge Adliye Mahkemesinin . Hukuk Dairesinin 13/01/2020 tarih … Esas … Karar sayılı ilamı ile Mahkememizin … esas … karar sayılı kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi üzerine mahkememize gönderilmekle ve dava dosyası mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle; davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkemize sunduğu dava dilekçesinde özetle; 22/08/2009 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile seyir halinde olduğu sırada önünde hareket halinde olan … sevk ve idaresindeki araca çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazası neticesinde araç içerisinde bulunmakta olan müvekkilinin ağır bir şekilde yaralandığını, geçici ve kalıcı iş göremezliğe maruz kaldığını, bahse konu kazanının meydana gelmesinde müvekkilin hiçbir kusuru bulunmadığını, dava konusu trafik kazasından sonra Konya Numune Hastanesi’ne kaldırıldığını, buradan Erciyes Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezine sevk edildiğini, söz konusu kaza neticesinde müvekkilin vücudunun çeşitli yerlerinde başkaca kırık ve yaralanmalar meydana geldiğini, psikolojik olarak da çok yıpranan müvekkil, işbu kaza neticesinde geçici ve kalıcı iş göremezliğe maruz kalmakla birlikte bir takım bakım ihtiyacı içerisine düştüğünü, Meram Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından tanzim edilen maluliyet raporunda müvekkilin vücut çalışma gücünden % 14.1 oranında kaybettiğini, 9 ay boyunca geçici iş göremezliğin bulunduğunu ve 9 aylık sürede bir başkasının bakımına muhtaç olduğunu, dava konusu trafik kazası sebebiyle Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası kapsamında kamu davası açılmış olup karara çıktığını, bu nedenlerle haklı davalarının kabulü ile HMK 107 maddesi uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere HMK’nın 107/2 maddesi gereğince arttırım hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkili …’ın ağır şekilde yaralanması, geçici ve sürekli iş göremezlik ile bakıcı ihtiyacına maruz kalması nedeniyle şimdilik 5.100,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkil davacıya ödenmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, dava dilekçesinin ekinde arabulucuk son tutanağı ve ihtarnamenin olduğu görülmüştür.
Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu taleplerinin zamanaşımına uğradığını, zira dava konusu kaza 22/08/2009 tarihinde meydana geldiğini, uzamış ceza zamanaşımı 5237 sayılı TCK’nın 66. Maddesinin (e) bendine göre (8) yıl olduğunu, zamanaşımı süresi geçtikten davanın ikame edildiğini, bu nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine, haksız, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunduğu cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafın yan taleplerin zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddi gerektiğini iddia ve beyan ettiğini, ancak söz konusu iddia ve beyanlar hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, bu nedenlerle itiraz ve cevaplarının kabulü ile davalı yanın her türlü itirazlarının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
(II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER
Konya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 10/07/2019 tarihli yazısı ile … T. C kimlik numaralı …’ın 22/08/2009 tarihinde geçirdiği kazaya ilişkin, herhangi bir iş göremezlik müracaatının olmadığını, herhangi bir iş göremezlik ödemesinin yapılmadığını ve iş göremezlikli ilgili herhangi bir gelir bağlanmadığına ilişkin cevabi yazının bir suretinin gönderildiği görülmüştür.
Erciyes Üniversitesi Rektörlüğü Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğünün 08/07/2019 tarihli yazısı ile … T. C kimlik numaralı … hakkında kayıtlarında herhangi bir hastane evrakının olmadığına ilişkin cevabi yazının bir suretinin gönderildiği görülmüştür.
Konya Numune Hastanesinin 10/07/2019 tarihli yazısı ile … T. C kimlik numaralı …’ın 22/08/2009- 09/09/2009 tarihleri arasında ortopedi servisinde kaytına rastlandığını, dosya muhteviyatı sureti ve 9 adet BBT tetkiki ve 5 adet röntgen filmi yazı ekinde sunulduğuna ilişkin cevabı yazının bir suretinin gönderildiği görülmüşür.
Konya Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün … plaka sayılı aracın eski ve mecut tescil ile sahip bilgilerini gösterir POL-NET kaydına ilişkin cevabi yazının bir suretinin gönderildiği görülmüştür.
Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası UYAP sistemi üzerinden celp edilerek incelenmiştir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin … esas, … karar sayılı hükmüne uygun şekilde; Davacının kazadaki yaralanması ile sonraki tarihli muayene sonuçları ve dosya kapsamında alınan maluliyet raporları değerlendirilmek suretiyle; Kazadaki yaralanmaya bağlı gelişen yeni durum olup olmadığının tespiti, Gelişen yeni durum olduğunun saptanması halinde ise bu yeni durumun ne zaman ortaya çıktığı, tedavi sürecinin ne zamana kadar devam ettiği ve hangi tarihte bittiği konularında rapor düzenlenmek üzere dosya İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlar kuruluna tevdii edilmiş olup, 10/10/2022 tarihli raporda özetle; … ve … kızı, … doğumlu, …’ın 22/08/2009 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanması neticesinde düzenlenen dava dosyasının tetkikinde; olay tarihli tıbbi belgelerde burun üstünde 4 cm düzgün kenarlı kesi, sol kaş üstünde 2 cmlik kesi, dudak üstünde 1 cmlik kesi, tibia-fibula orta diafizde kırık, sağ nazomaksiller bileşkede kırık tespit edildiği ve takipleri sırasında pulmoner emboli ön tanısıyla tedavi gördüğünün belirtildiği, olaydan yaklaşık 3 ay sonra 15/11/2009 tarihinde sol ayakta şişlik nedeniyle başvurduğu sağlık kuruluşunda DVT ön tanısıyla reçete verilerek taburcu edildiğinin belirtildiği, yine olaydan yaklaşık 11 yıl sonra 20/05/2021 tarihinde sağ dizinden gonartroz tanısıyla ameliyat olduğunun anlaşıldığı cihetle mevcut tüm tıbbi belgelerin tetkikinde ve grafilerin incelenmesinde; kişinin dava konusu olay tarihinde sağ alt ekstremitede tibia-fibula şaftında kırık tanımlandığı, dosyasındaki mevcut tıbbi belgelerde kişinin olay tarihinden yaklaşık 11 ay sonra radyolojik olarak tespit edilen gonartroz nedeniyle sağ dizine uygulanan protezin dava konusu olayla illiyet bağı bulunmadığı, kişide gelişen tibia kırığının lokalizasyonu ve niteliği birlikte değerlendirildiğinde olaydan yaklaşık 11 yıl sonra gonartroz nedeniyle kişinin sağ dizine uygulanan ameliyatın dava konusu olayla illiyet bağı kurulamadığı, kişide meydana gelen pulmoner emboli ve derin ven trombozuna (DVT) yönelik yapılan son durum muayene ve tetkiklerinde kişide herhangi bir sekel lezyon tespit edilmemesi nedeniyle maluliyet hesabına dahil edilmediği, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: Gr 1 XII (32a….1) A %5, E cetveline göre: %5.0 (yüzdebeşnoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin (iş göremezlik süresi) olay tarihinden itibaren 9(dokuz) aya kadar uzayabileceği, kişinin iyileşme süresini ve maluliyetini değiştirecek yeni bir durum tespit edilmediği görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, cismani zarar nedeniyle açılan maddi tazminat davasıdır.
Davacı dava dilekçesiyle, davacının 22.08.2009 tarihinde davacının yolcu konumunda olduğu trafik kazasında malul olduğunu, kazada … plakalı aracın kusurlu olduğunu ve sorumlu ZMSS şirketi olan davalıdan zararlarının tazminin talep etmiştir.
Davalı … sigortaya dava dilekçesi 27/06/2019 tarihinde tebliğ olmuş, davalı ise 02/07/2019 tarihinde cevap dilekçesi sunmuştur. Cevaplarında ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Mahkememiz … Esas, … Karar sayılı ilamı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olup, Konya Bölge Adliye Mahkemesinin . Hukuk Dairesinin 13/01/2020 tarih … Esas … Karar sayılı ilamı ile mahkememizin … esas … karar sayılı kararı kaldırılmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı hükmüne uygun şekilde; İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlar Kuruluna dosya tevdii edilmiş olup, 10/10/2022 tarihli raporda neticeten; … ve … kızı, … doğumlu, …’ın 22/08/2009 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanması neticesinde düzenlenen dava dosyasının tetkikinde; olay tarihli tıbbi belgelerde burun üstünde 4 cm düzgün kenarlı kesi, sol kaş üstünde 2 cmlik kesi, dudak üstünde 1 cmlik kesi, tibia-fibula orta diafizde kırık, sağ nazomaksiller bileşkede kırık tespit edildiği ve takipleri sırasında pulmoner emboli ön tanısıyla tedavi gördüğünün belirtildiği, olaydan yaklaşık 3 ay sonra 15/11/2009 tarihinde sol ayakta şişlik nedeniyle başvurduğu sağlık kuruluşunda DVT ön tanısıyla reçete verilerek taburcu edildiğinin belirtildiği, yine olaydan yaklaşık 11 yıl sonra 20/05/2021 tarihinde sağ dizinden gonartroz tanısıyla ameliyat olduğunun anlaşıldığı cihetle mevcut tüm tıbbi belgelerin tetkikinde ve grafilerin incelenmesinde; kişinin dava konusu olay tarihinde sağ alt ekstremitede tibia-fibula şaftında kırık tanımlandığı, dosyasındaki mevcut tıbbi belgelerde kişinin olay tarihinden yaklaşık 11 yıl sonra radyolojik olarak tespit edilen gonartroz nedeniyle sağ dizine uygulanan protezin dava konusu olayla illiyet bağı bulunmadığı, kişide gelişen tibia kırığının lokalizasyonu ve niteliği birlikte değerlendirildiğinde olaydan yaklaşık 11 yıl sonra gonartroz nedeniyle kişinin sağ dizine uygulanan ameliyatın dava konusu olayla illiyet bağı kurulamadığı, kişide meydana gelen pulmoner emboli ve derin ven trombozuna (DVT) yönelik yapılan son durum muayene ve tetkiklerinde kişide herhangi bir sekel lezyon tespit edilmemesi nedeniyle maluliyet hesabına dahil edilmediği, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: Gr 1 XII (32a….1) A %5, E cetveline göre: %5.0 (yüzdebeşnoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin (iş göremezlik süresi) olay tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği, kişinin iyileşme süresini ve maluliyetini değiştirecek yeni bir durum tespit edilmediği bildirilmiştir. Ayrıntılı, gerekçeli denetlenebilir maluliyet raporu mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Dava konusu kazanın 22.08.2019 yılında olduğu, olayla ilgili Konya . Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden yargılama yapıldığı, sanığa takdirle yaralama suçundan ceza verildiği ve onanarak kesinleştiği, işbu davanın ise 19.06.2019 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Bilindiği üzere özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir.( Hukuk Genel Kurulu’nun … E., … K. Sayılı ilamı)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 146-161 (mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 125-140.) maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio Naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide de bulunması gerekir (HGK’nın 05.05.2010 gün ve … E., … K. sayılı kararı).
Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup; usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır. (… : Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: II, sh.1761; … .: “Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları”, … Cilt: III, Sayı:1, Kayseri 2008, sh.255 vd.).
Zamanaşımı def’i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu hakkı kullanıp kullanmamak tamamen borçluya kalmıştır. Diğer bir anlatımla, davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz (818 sayılı BK m.140, 6098 sayılı TBK m.161).
Zamanaşımı usule müteallik bir mesele değildir. Zamanaşımı hakkın esasına müteallik bir meseledir (… , … : Borçlar Hukuku (… Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:I-II, sh.688).
Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.01.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı)
Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 648. maddesine göre TBK 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK.nın 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (… , Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün … , HGK’nın 16.04.2008 gün, … -… , HGK’nın 05.06.2015 gün … -… /… ve HGK’nın 16.09.2015 gün, … , … , HGK’nın 10.06.2015gün, … -… /… sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malul olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nın 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Buna göre davada, 22.08.2009 kaza tarihi ile 19.06.2019 dava tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi 22.08.2017 tarihi itibariyle dolmuştur.
Yargılamaya esas alının ATK Başkanlığının 11/10/2022 tarihli raporunda da davacıda gelişen maluliyet durumunun dava konusu olayla illiyet bağının bulunmadığı belirtildiğinden, maluliyet sebebi olan trafik kazasının gerçekleştiği 22/08/2009 kaza tarihi zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
10 yıllık zamanaşımı süresine ilişkin yapılan değerlendirilmede ise, davacının trafik kazasının gerçekleştiği tarih itibariyle yaralanmanın ve maluliyetinin mevcut olduğu, her ne kadar davalı tarafından sigortalanan araç ve sürücüsüne ait bilgiler kazanın akabinde alınan ifadelerde anlaşılmıyor ise de; ilgili kazaya ilişkin ceza soruşturması neticesinde şüphelinin … olarak tespit edildiği ve 03/09/2009 tarihinde iddianamenin düzenlendiği dolayısıyla kazaya sebebiyet veren kişinin en geçe bu tarih itibariyle öğrenildiğinin kabul edilmesi gerektiği takdir ve kanaatine varılarak 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı anlaşılmış olup, zikredilen nedenlerle davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmaması nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmaması nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacının yapmış olduğu mahkeme masraflarının üzerinde bırakılmasına,
4-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde HMK 333 madde gereğince davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına)
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nın 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili İstinaf Dairesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/12/2022

Katip Hakim