Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/393 E. 2021/477 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 08/09/2020 tarihinde Konya . İcra Dairesi … E. sayılı dosyası kapsamında borçlu davalı firma aleyhine icra takibine başlatıldığını, davalı borçlu şirketin itirazları takibi sürüncemede bırakmak amaçlı olup haksız bir itiraz olduğunu, sunmuş oldukları faturalardan, mail yazışmalarından ve taraflara ait cari kayıtlarla ticari defterlerin incelenmesinden borçluların/davalıların haksız yere icra takibine itiraz ettiğinin açıkça ortada olduğunu, mail ihtarları dışında müvekkili firma tarafından davalı/borçluya Konya . Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarı ile ödeme ihtarı gönderildiğini, bu ihtarlarının 03/07/2020 tarihinde tebliğ edildiğini; ihtara herhangi bir itiraz olmamasına rağmen takibe konu borcun ödenmediğini beyanla; Davanın kabulüne, bilgileri verilen alacağın tahsili için yapılan Konya . İcra Dairesi … E. sayılı icra takibine haksız sebeplerle itiraz eden davalı borçluların itirazın iptaline, icra takibinin devamına, 18.705,73-TL Asıl alacak + 303,97-TL takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere TOPLAM: 19.009,70-TL’nin tahsili ile asıl alacağa mevduata uygulanan en yüksek faizin işletilmesine, itirazında haksız olan davalının dava değerinin % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama masrafları ile ücreti vekâletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yan dilekçesine “iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” hususunda hiçbir açıklama yapmadan huzurdaki davayı ikame ettiğini, HMK md. 318 ve 119/f.2 uyarınca bu eksikliğin tamamlanması aksi halde davanın açılmamış sayılması gerekmekte olduğunu, yine dava dilekçesinde belirtilen delillerin taraflarına tebliğ edilmemiş olup, bu husus HMK md. 318 ve 121’e aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca davacı yanın adres bilgisi de HMK gereğince dava dilekçesinde belirtilmesi gerekir iken belirtilmediğinden dilekçenin usulden reddi gerektiğinin açık olduğunu, müvekkilinin adresi … Mh. … Cad. No:… … /İstanbul olmasına rağmen davacı tarafça Konya’ da dava ikame edilmiş olup sayın mahkeme yetkisiz olduğundan davanın yetkisizlik sebebi ile reddinin gerektiğini, müvekkil şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının öncelikle alacağını HMK gereğince ispat etmesi gerektiğini, bu bakımdan davacının davasını tanıklarla değil yazılı delille ispatlamasının esas olduğunu, davacı yanın bildirdiği tanıklara da ayrıca itiraz ettiklerini, davacı yanın alacağı likit olmadığından ve hesaplamaya muhtaç olduğundan icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekmekte olduğunu, bu bakımdan da davacı yanın icra inkar tazminatı talebine itiraz ettiklerini, davacı yanın dilekçesin talep ettiği alacağın niteliği neden kaynaklandığı nasıl böyle bir miktara ulaştığı ve faizin hangi tarihten başlatıldığına ilişkin hiçbir açıklama ve nitelendirme olmadığını, bu bakımdan hem borç ilişkisi yönünden hem de borcun ferisi niteliğindeki faiz alacağı yönünden açılan işbu davayı kabul etmediklerini, davacının ileri sürdüğü borcun vadesi ya da döneminin ne zaman olduğu dahi belli olmadığını, bu bakımdan her halükarda zamanaşımı itirazı olduklarını beyanla; davacının dilekçesinde yer alan ve yukarıda arz ettiğimiz usuli eksikliklerinin giderilmesine, davanın yanlış davacı üzerinden açılmış olması sebebi ile davanın taraf yokluğu sebebi ile usulden reddine, Müvekkilin adresinin İstanbul olması sebebi ile yetki itirazımız ile zamanaşımı itirazının kabulü ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
(II) YARGILAMADA TOPLANAN DELİLLER:
Mahkememizce; Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası celp edilerek incelenmiştir.
Mali Müşavir bilirkişi … sunduğu 12/08/2021 tarihli raporunda özetle; HMK 222 md. ve 6102 sayılı TTK 64/3 md. gereğince mevcut haliyle davacının ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacı şirket ticari defter kayıtları ve fiili duruma göre yapılan tespitlerde; taraflar arasında 2019 yılındaki ticari ilişki sonucunda, davacı şirketin fiili durumunda 21.081,74 TL alacaklı olması gerektiğini, davacı şirketin başlatmış olduğu icra takibine konu edilen alacak tutarının ise 18.705,73 TL olduğu talebe bağlılık ilkesi gereği bu tutar kadar alacaklı olabileceğini görüş ve kanaatini bildirilmiştir.
Davacı vekilinin 24/08/2021 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı sunduğu beyan dilekçesinde özetle; taraflarınca faize ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 18.705,73 miktarlık alacak için takip başlatıldığını, aldırılan bilirkişi raporunun haklılıklarını ortaya koyduğunu beyanla; davalarının kabulüne karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
(III) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşbu dava; icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır.
Usul yönünden yapılan incelemede, davalının yetki ilk itirazının değerlendirilmesinde; ön inceleme duruşmasında karara bağlanarak mahkememizin öncelikle icra dairesinin yetkisinin incelemesi gerektiğinden bu aşamada yetki hususunda karar verilemeyeceğinden yapılacak araştırma neticesinde yetki hususunun sonuca bağlanmasına karar verilmiştir.
İşbu dava İİK. nun 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davası olup; davanın dinlenebilmesi için gerekli şartlardan biri de icra dairesinin yetkisine itiraz halinde yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi olmalıdır. İcra takibinin yapıldığı Konya İcra Dairelerinin takipte yetkili olup olmadığının öncelikle tartışılması gerekmiştir. Davalı sadece icra dairesinin yetkisine itiraz ederse, bu itirazın kaldırılması görevi icra mahkemesine aittir, bu durumda genel mahkemede itirazın iptali davası açılamaz. Ancak yetki itirazının yanı sıra borca itiraz edilmesi halinde genel mahkemede itirazın iptali davası açılabilir ve bu durumda genel mahkemece öncelikle icra takibindeki yetki itirazının incelenmesi gerekir, icra dairesinin yetkisiz olduğu anlaşılırsa uyuşmazlığın esasına geçilmeden, öncelikle yetkili icra dairesinde takip yapılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Daha açık anlatımla geçerli yetki itirazı nedeniyle davacının yetkili icra dairesinden davalıya yeni bir ödeme emrinin gönderilmesini sağlaması gerekir. Ortada mevcut ve geçerli bir icra takibi olmaması nedeniyle itirazın iptali davasının yasal koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceğinden davanın reddi gerekir. Nitekim Yargıtay’ın yıllardır yerleşmiş uygulaması da bu doğrultudadır.
İcra İflas Kanunu 50. Maddesi gereği HMK 10. Maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yerdeki icra dairesi yetkili olduğundan itirazın 6098 sayılı TBK. 89. maddesine göre para borcu götürülecek borç niteliğinde olması sebebiyle olduğundan takipte alacaklının yerleşim yerinin yetkili olduğu, alacaklının yerleşim yerinin Konya olduğu ve sözleşmenin ifa edildiği yerin de Konya olması sebebiyle icra takibinde ve davada Konya mahkemelerinin yetkili olduğu anlaşıldığından davalının yetki itirazı reddedilmiştir.
Esas yönünden yapılan incelemede, her ne kadar davalı vekili zamanaşımı def’i ileri sürmüşse de, Borçlar Kanunu İkinci Ayırım Zamanaşımı A. Süreler I. On yıllık zamanaşımı
“MADDE 146- Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” II. Beş yıllık zamanaşımı “MADDE 147- Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve
benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile
ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar
arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı
dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi
dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.” hükmünü havidir.
Dava dosyasının incelenmesinde takibe konu alacakların ve faturaların 2019 yılına ait oldukları anlaşılmakla yukarıda bahsi geçen zamanaşımı sürelerinin hiç birinin gerçekleşmediği açıkça anlaşıldığından davalının zamanaşımı def’i reddedilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan açık kanun hükmü uyarınca; uyuşmazlığın çözümü için mahkeme kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine vereceği karar ile ticari defterlerin ibrazını isteyebilir ve ticari defterleri delil olarak inceleyebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinin 2. Fıkrasındaki “kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulma, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış olma ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olmasıdır.” hükmüne uygun olmaları aranmaktadır. Genel hukuk kuralları dâhilinde bir kimsenin kendi düzenlemiş olduğu belgenin kendi lehine delil sayılması mümkün değildir.
Görüldüğü üzere ticari defterlerin sahibi lehine delil sayılması istisnai bir haldir. Ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için bir takım şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartların neler olduğu 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ticari Defterlerin İbrazı Ve Delil Olması” başlıklı 222. maddesinin 3. Fıkrasında ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde) yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde). Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” şeklinde belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile somut dava dosyamızda HMK 222. Maddenin 3 fıkrasında belirtilen hususlardan ” ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde) yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünün uygulama alanı bulacağı açıktır.
Zira davalıya 30.03.2021 tarihli duruşma tutanağında kesin süre içinde ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerin bildirilmesi için ara karar kurulmuş ve ihtarlı tebliğ mazbatası ile istenmiş ama süresi içerisinde cevap ve beyanda bulunulmamıştır. Bu nedenle HMK 222/3. Madde hükmü gereğince usulüne uygun tutulmuş davacı ticari defterleri lehine delil olarak kabul edilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan, sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir.
İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih … Esas, … Karar sayılı kararı).
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkememizce hükmedilen asıl alacak miktarı ticari defterlerinde yapılan inceleme ile de sabit olmuş ve bu miktar alacağın varlığı saptanarak hüküm kurulmuştur. Davalılar bu miktar borçlu olduğunu bilecek durumda olduğundan hükmedilen miktarın likid bir alacak olduğunun kabulü gerekir. Anılan açıklamalar uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Borçlunun temerrüdü TBK m. 117/1’de “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre kural olarak borçlunun temerrüdü için alacak muaccel olmalı ve alacaklı borçluyu ihtar etmelidir. Dava dosyasında davacının davalıları temerrüde düşürdüğüne dair belge bulunmadığından ve ancak icra takibi ile davalı borçluların temerrüde düştüğü kabul edileceğinden davacının icra takibinden önce talep etmiş olduğu temerrüt faizi ( işlemiş faiz ) yönünden talebinin reddi gerekmiştir.
Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığının ispatlandığı anlaşıldığından, davalı borçlunun Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki itirazın kısmen iptali ile takibin 18.705,73 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, alacak likit olduğundan hüküm altına alınan 18.705,73 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 3.741,15 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
(IV) HÜKÜM SONUCU, YARGILAMA GİDERLERİ VE KANUN YOLU:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı … A.Ş.’ nin davalı … Ltd. Şti. aleyhine açtığı itirazın iptali davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE,
1- Dosyaya konu Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki itirazın KISMEN İPTALİ İLE, takibin 18.705,73 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %9 ve değişen oranlarda işleyecek yasal faiz (Adi Kanuni Faiz) ÜZERİNDEN DEVAMINA,
Fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
2-Alacak likit olduğundan; hüküm altına alınan 18.705,73 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 3.741,15 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 1.277,79 TL karar harcından peşin olarak alınan 229,59 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.048,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 16,30 vekalet harcı, 229,59 TL peşin harç toplamı 300,29 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (kabul/talep oranına göre) 1.298,89 TL’sinin davalıdan, (red/talep oranına göre hesaplanan) 21,11 TL’sinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 303,97 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri 500,00 TL bilirkişi ücreti ile posta tebligat gideri 53,75 TL toplamı olan 553,75 TL’ nin (kabul/talep oranına göre hesaplanan ) 544,89 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK 333 m gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK 345. Madde gereğince ( 2 ) iki hafta içerisinde, ilgili Konya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07.12.2021

Katip Hakim