Emsal Mahkeme Kararı Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/283 E. 2023/47 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
-{YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR}-
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO:

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
{}Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizce yapılan aleni/açık yargılama sonunda;
-{HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:}-
{}DAVACI TARAFIN İDDİASI: DAVACI TARAF VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİ İLE ÖZETLE; müvekkilinin Konya’ da faaliyetini sürdüren bir tacir olduğunu, müvekkilinin 2012 yılından bu tarafa bir takım ticari işlemlerini yerine getirmek, bankaya para yatırmak ve para çekmek gibi hususlarda davalının noter vekaletnamesiyle vekillik yaptığını, davalının vekillik görevini kötüye kullanarak müvekkilinin … Bank … Şubesinde bulunan EURO hesabından 40.000,00 EURO ve 5.000,00 EURO olmak üzere toplam 45.000,00 EURO, yine aynı banka şubesinde bulunan USD hesabından 74.865,00 USD parayı müvekkilinden habersiz çektiğini ve müvekkiline vermediğini, halen vekil sıfatının devam ettiğini, bu işlemlerle ilgili hesap verme görevini de yerine getirmediğini, geri verilmeyen paralara ilişkin olarak Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalı hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığını, paraların çekildikleri tarihlerden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/A maddesi uyarınca faiz işletildiğini, davalının MERNİS adresi olmadığı için tüm tebligat yolları tükendiğinden gazetede ilan yoluyla tebligat yapıldığını, davalı hakkında icra müdürlüğünce tesis edilen haciz işlemlerinden sonra davalı tarafça icra müdürlüğüne itiraz dilekçesi verildiğini, icra müdürlüğünce itirazın reddine karar verildiğini, davalı tarafça Konya . İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile yaptığı şikayet başvurusu üzerine sözü geçen mahkemece ödeme emrinin tebliğ tarihinin 22/01/2019 olarak düzeltildiğini, sözü geçen karar istinaf edilmekle Konya Bölge Adliye Mahkemesinin yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın gerekçesini değiştirerek tebliğ tarihinin yine 22/01/2019 olarak düzeltilmesine karar verdiğini, icra müdürlüğünün mahkeme kararına istinaden 06/02/2019 tarihinde takibin durdurulmasına karar verdiğini, müvekkili şirketin Konya’ da olduğundan ve davalının da görevini kötüye kullanma edimini Konya’ da gerçekleştirdiğinden HMK 10 ve 16. maddeleri gereğince Konya Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davalının icra takibine yaptığı itirazın haksız ve yersiz olduğunu, itirazda yetkili icra dairesi gösterilmediğinden yetki itirazının geçersiz olduğunu, görevli mahkemenin davanın mutlak ticari dava olması nedeniyle ticaret mahkemesi olduğunu, vekaletle iş görenin teslimini geciktirdiği paranın faizini de ödemek zorunda olduğunu, somut olayda müvekkilinin haberi olmadan müvekkili hesaplarından davalının döviz çektiğini ve müvekkiline iade etmediğini, davalı tarafça müvekkilinin rızası dışında çekilen parayı faiziyle geri iade ederek müvekkilinin zararını tanzim etmekle mükellef olduğunu, davalının müvekkilinin talimat verdiğini yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini, miktarı itibarıyla davada tanık dinlenmesinin mümkün olmadığını, takibin dayandığı banka dekontları ve hesap ekstrelerinin dava dilekçesinin ekinde yer aldığını, takip konusu yabancı paraların kanuni faiziyle birlikte en az %20 si oranında yabancı para cinsinden inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin alacağının yabancı para alacağı olduğunu bu nedenle paranın fiili ödeme günündeki kur üzerinden müvekkiline ödenmesini talep ettiklerinden bahisle davalarının kabulü ile davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalının dava konusu yabancı para üzerinden %20 den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
{}DAVALI SAVUNMALARININ ÖZETİ: DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİ İLE ÖZETLE; öncelikle davanın görevsiz mahkemede açılmış olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkilinin tacir olmadığını, bu nedenle bu davaya bakmaya ticaret mahkemesinin görevli olmadığını, yetki itirazlarını yenilediklerini, mahkeme aksi kanaatte olursa davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin saygın bir kişiliğe sahip olup uzun yıllar boyunca davacı şirketin vekillik görevini üstlendiğini, davacının takip konusu alacaklar incelendiğinde 5 yıla yakın bir süre geçtikten sonra alacağın takibe konu edildiğini, müvekkilinin davacı tarafa hiç bir borcu olmamasına rağmen zaman aşımının dolmasına 2 gün kala icra takibi yapılmasının TMK 2 maddesi gereğince hakkın açıkça kötüye kullanıldığını gösterdiğini, alacağın doğum tarihi itibariyle geçirilen sürenin sözü geçen icra takibi ve davanın açılış tarihleri nazara alındığında hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, 2013 yılından bu yana aktif bir ticari faaliyeti bulunmayan davacı şirket yetkililerince 2012 yılında müvekkiline yetki verildiğini, müvekkilinin verilen yetki gereğince davacı şirket hesabına para yatırdığı gibi muhtelif tarihlerde şirketin banka hesabından 6 kez para çekerek şirket yetkililerine teslim ettiğini, takip ve dava konusu paraların 7 Aralık 2012 ve 19 Kasım 2012 tarihleri arasında yaklaşık 40 içinde çekildiğini, davacı şirket tarafından müvekkilindeki yetkilinin halen alınmadığını, davacı şirketin banka hesabında para mevcut ise müvekkilinin bunu tahsil etmeye yetkisi bulunmasına rağmen böyle bir girişimde bulunmadığını, 2012 yılında tahsil edilen paranın davacı şirkete teslim edilmediği gerekçesiyle 5 yıl sonra icra takibi yapılmasının ve halen müvekkilinin azledilmemiş olmasının davanın kötü niyetli olarak açıldığının göstergesi olduğunu, sözü geçen paraların bugünkü TL karşılığının 1.000.000,00 TL nin üzerinde olduğunu, Türkiye şartlarında TL karşılığı bu kadar yüksek miktarda olan alacağın 5 yıl süreyle hiç bir işlem yapılmaksızın beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı şirketçe müvekkili tarafından çekilen 10.000,00 EURO gibi önemli bir miktarı davaya konu etmediklerini, diğer paralar gibi bu paranın da müvekkili tarafından çekilip davacı şirkete teslim edildiğini, müvekkili ile birlikte 5 kişiye davacı şirket tarafından yetki verildiğini, diğer vekillerce de yapılan işlemler yerine getirilirken ticari teamül gereği yazılı belge alınmadığını, müvekkili tarafından vekalet çekilen paraların davacı şirkete teslim edildiğine ilişkin olarak alınan belgenin şirket ortağının yetkisiz olduğundan sunulmadığını, şirket ortağının yetkisiz olduğunun işbu dava ile birlikte öğrenildiğini, banka ekstresinde 18 Aralık 2012 tarihinde çekilen paraların karşısında isim bulunmamasına rağmen bu paraların da müvekkili tarafından çekilip davacı şirkete ödendiğini kabul ettiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte TBK 99/1 maddesi hükmüne göre para borcunun ülke parasıyla yani TL olarak ödenmesi gerektiğini, taraflar arasında bir sözleşme bulunmaması nedeniyle aynen ödemeye ilişkin bir husustan söz edilemeyeceğini, ayrıca faizin başlangıç tarihinin de icra takip tarihi olması gerektiğini, davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesini talep ettiklerini, müvekkilinin halen yetkili olmasına rağmen bu yetkisini istismar etmediğini, müvekkilinin davacı şirkete her hangi bir borcunun bulunmadığını, davacı şirketin defterlerine münhasıran dayandıklarını, alacağın likit olarak değerlendirilebilmesi için her iki tarafında alacak borç ilişkisinin miktarını yargılamayı ve bilirkişi incelemesine gerek duyulmadan net olarak belirlenebilir miktarda olması gerektiğini, bu nedenle icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi gerektiğinden bahisle öncelikle davanın görevsiz mahkeme açılması sebebiyle davanın görevsizlik nedeniyle reddine, bunun mümkün olmaması halinde davanın reddine ve asıl alacağın %20 si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, sayın mahkeme aksi kanaatte olursa aleyhlerine icra inkar tazminatına hükmedilmemesine, bu taleplerinin de kabul görmemesi halinde icra inkar tazminatının takip tarihindeki kur üzerinden hesaplanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İşbu dava; ilamsız başlatılan icra takibine yönelik yapılan itirazın iptaline yönelik itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce; dava dilekçesi, cevap dilekçesi, davaya konu vekaletname örneği, çekilen paraların banka dekont örnekleri, davacı şirketin ticaret sicil kayıt örneği, bankadan gelen cevabi yazı örneği, Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … ve … Soruşturma sayılı dosya örnekleri, mahkememizce temin edilen bilirkişi rapor ve ek raporu, vergi dairesinden gelen cevabi yazı örneği, Konya İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya örneği, vergi dairesinden davacı şirketin resen terkine ilişkin gelen yazı örneği ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
Mahkememizce temin edilen 09/04/2021 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacı şirketin 2012 ve 2015 yıllarına ilişkin defterlerinin açılış tasdikleri ile 2012 yılı yevmiye defteri kapanış tasdiki zamanında yaptırıldığını, 2013 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin bulunmadığını, dava konusu alacağın 2012 yılında çekilen paralardan kaynaklandığını, davacı şirketin çekilen bu tutarları para çekim işlemlerinin yapıldığı tarihler itibariyle defterlerine kayıt ettiğini, bu durumda, bu para çekimlerine ilişkin aynı gün haberdar olduğu ve kayıtlarına yansıttığının anlaşıldığını, davacı şirket kayıtlarında; 128 Şüpheli Ticari Alacaklar (128.01 … (USD) yardımcı hesabına 74.865 USD (TL Karşılığı 132.862,92 TL) ve 128.02 … (EURO) yardımcı hesabına 55.000 EURO (TL Karşılığı 127.606,50 TL) olmak üzere) hesabında toplam 260.469,42 TL davalıdan alacaklı olduğuna dair kayıt bulunduğunu, kayıtların incelenmesinden, bankadan paraların davalı tarafından çekilmesiyle birlikte doğrudan Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabına kayıt yapıldığının görüldüğünü, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği (MSUGT)’nde hesapların işleyişine göre Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabının, “Ödeme süresi geçmiş bu nedenle vadesi bir kaç defa uzatılmış veya protesto edilmiş, yazı ile birden fazla istenmiş yada dava veya icra safhasına aktarılmış senetli ve senetsiz alacakları” kapsadığının belirtildiğini, dava konusu alacakların doğrudan şüpheli alacak yazılması, MSUGT açısından normal bir uygulama olmadığını, MSUGT’ ne göre şüpheli alacak, normal alacakların tahsilinde sorun yaşanması durumunda geldiği hali gösteren alacaklar olduğunu, dava konusu olayda ise davalı tarafından davacı şirket hesabından ilk paranın çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan alacak şüpheli alacak olarak kaydedildiğini, sonraki tarihlerde para çekilmeye devam edildiğini ve çekilen paralar yine şüpheli alacaklar hesabına kaydedildiğini, 07Aralık 2012 Tarihli 40.000 EURO Alacak Faizi: 6.441,37 EURO ve 18.12.2012 Tarihli 5.000 EURO Alacak Faizi: 797,64 EURO olmak üzere toplam 7.239.01 EURO olduğunu, ancak, alacağın talepte bağlı olduğunun kabulü halinde icra takibinde hesaplanan EURO faiz tutarları, 40.000 EURO alacak için 6.441.37 EURO, 5.000 EURO alacak için 797,64 EURO olmak üzere toplam 7.239,01 EURO olacağını, 18 Aralık 2012 Tarihli 74.865 USD Alacak Faizi: 12.593,82 USD olduğunu, icra takibinde bu alacak için hesaplanan faiz tuları ise 15.037.48 USD olduğunu, icra takibinde yer alan faiz tutarları ile tarafından hesaplanan faiz tutarları arasındaki farkın sebebinin icra dosyasında yer alan hesaplama tablolarından da anlaşılacağı üzere faiz hesaplamasının aylar itibariyle yapılması söz konusu aylarda da faiz oranlarında yapılan sürekli değişiklikler olduğunu, taraflarından yapılan hesaplamanın ise yıllık bazda yapıldığını, farklılığın bundan kaynaklandığını, mahkememizce takip konusu alacağın mevcut olduğu kanaatine varılması halinde, takip tarihi itibariyle işlemiş faizleriyle birlikte alacak tutarlarının TL karşılığı, yukarıda hesaplandığı üzere toplam 576.835.69 TL olduğunu, alacak tutarına dahil edilen faiz tutarının belirlenmesinde, takip konusu edilen faiz tutarlarının taraflarınca hesaplanan faiz tutarından düşük olması durumunda, mahkemenin takdirinde olmak üzere, taleple bağlı kalınması kuralından hareketle, düşük faiz tutarının esas alındığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce temin edilen 23/12/2021 tarihli bilirkişi ek raporunun incelenmesinde; kök rapordan farklı olarak, davacı şirketin 2014-2020 yılları defterlerinin de incelendiğini, davalı şirket defterlerinin 2012, 2015, 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ait açılış ve kapanış tasdikleri bulunmakta olup, 2013, 2014, 2016 ve 2017 yılları defterlerinin açılış tasdikleri zamanında yapılmış olduğunu, yevmiye defterlerinin kapanış tasdikleri bulunmadığını, kapanış tasdiki zorunlu olmasına rağmen, bulunmayan defterlerin delil niteliği mahkemenin takdirinde olduğunu, defterlerde dava konusuna ilişkin tespitlerin ise 2012 yılı defterlerinde yapılan incelemede; Kasım-Aralık 2012 aylarında yapılan kayıtlarla; davalı … adına 128.01 Amerikan Doları (USD) 74.865 USD (TL Karşılığı 132.862,92 TL) ve 128.02 EURO hesabında 55.000 EURO (TL Karşılığı 127.606,50 TL) olmak üzere toplam 260.469,42 TL Şüpheli Ticari Alacak kaydı bulunduğunu, 2013 ve izleyen yıllarda (2013-2020) defterlerin incelenmesinden, 2012 yılındaki USD ve EURO alacak kaydının TL karşılığının aynı tutarla kayıtlı olduğu görüleceğini, beyannamelerde yapılan tespitlerin ise yukarıda belirtildiği üzere şirket defterlerinde 2012 yılından itibaren şüpheli ticari alacak tutarı 260.469,42 TL olduğunu, bu defterlere dayalı olarak düzenlenmesi gereken beyannameler incelendiğinde, zamanında verilen 2012 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ve izleyen 2013-2017 yıllarına ait beyannamelerin ekindeki bilançolarda şüpheli ticari alacak bulunmadığını, 2012 yılı düzeltilmiş Kurumlar Vergisi Beyannamesi ekindeki bilançoda 237.641,42 TL şüpheli ticari alacak gösterildiğini, düzeltme beyannamesindeki bu tutar da defterde yer alan 260.469,42 TL tutar ile tam olarak uyumlu olmadığını, defterler ile bu defterlere dayalı olarak düzenlenen beyanname ekindeki bilançolar arasındaki tutarsızlığa ilişkin değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğunu, davalı tarafından bilirkişi raporuna itiraz ve beyanlar kısmında dile getirilen hususlara ilişkin değerlendirmenin ise alacağın şüpheli ticari alacak olması için ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması gereği: ticari alacaklar ve bu kapsamda şüpheli ticari alacaklar işletmenin esas faaliyetinden kaynaklanan alacakları kapsadığını, burada dava konusu olan alacak işletmenin esas faaliyet konusu dışında bir alacak olduğunu, dolayısıyla bu alacak, davalı şirketin personelinden alacağı ise diğer alacaklar grubunda “Personelden Alacaklar” ya da personelin işten ayrılması halinde “Diğer Çeşitli Alacaklar” hesabında izlenmesi gerektiğini, diğer alacaklar için de şüpheli alacak kaydının yapılabileceğini, ancak bu alacaklar 128 Şüpheli Ticari Alacaklar değil, 138 Şüpheli Diğer Alacaklar Hesabında izlenmesi gerektiğini, Vergi Usul Kanunundaki alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması gereği, icra takibi sonuçlanmadan alacağa karşılık ayrılarak, alacağın takip konusu yapıldığı yılda gider olarak gösterilebilmesi için gerekli şartlardan olduğunu, alacağın “Şüpheli Diğer Alacak” yerine “Şüpheli Ticari Alacak” yazılması, Vergi Usul Kanunu’na göre “Tek Düzen Muhasebe Sistemine Uymamak” olup, Vergi Usul Kanununa göre “Özel — Usulsüzlük” — olarak nitelendirildiğini, bunun dışında alacağın sıhhati açısından durumu Mahkemenin takdirinde olduğunu, beyannameler ve defterlerdeki durumun raporda detaylı olarak açıklandığını, davalı tarafından, “davacı şirketin 29.04.2013 tarihinde vermiş olduğu 2012 yılı Kurumlar Vergisi Beyanı ve bilançosunda ve diğer yıl beyan ve bilançolarında uyuşmazlığa konu alacağa ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmazken 29.12.2017 tarihinde düzeltme beyannamesi (davalıya icra takibi yapıldıktan 23 gün sonra zamanaşımına iki gün kala 5 yıl gibi uzun bir süre sonra) vererek iddia edilen alacak ile ilgili tamamen kötü niyetli olarak borçlu göstermeye çalıştığını, düzeltme beyannamesinde şüpheli ticari alacak 238.000 TL iken bilirkişi raporunun 16. sayfasında yapılan tablolu hesaplamalarda ise 260.469 TL olmasının davacı şirketin defter ve beyanlarının usulsüz ve şaibeli olduğu” beyanına ilişkin değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğunu, davalının, “davacı şirketin davalı tarafından çekilen paralardan haberdar olduğu halde, çekilen meblağların büyüklüğü ve 18 ve 11 gün gibi aralıklarla çekilen paralardan haberdar olmasına rağmen iddia ettiği şekilde bir ödemenin olmaması durumuna göre, davalıyı anında azletmesi ve müdahalede bulunması, güveni kötüye kullanmak suçundan suç duyurusunda bulunması gerekirken, bunların yapılmaması ve 5 yıl gibi bir süre sonrasında, zamanaşımının dolmasına 2 gün kala icra takibine girişilmesinin şirketin aslında davalı tarafından geri ödenen paraları zımnen ikrarı ve delili olduğu” iddiasının mahkemenin takdirinde olduğu şeklinde tespit yapıldığı anlaşılmıştır.
{}HUKUKİ DELİLLER{}
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun genel olarak başlıklı 4. Maddesi; “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;a) Bu Kanunda,b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.(2) (Değişik: 28/2/2018-7101/61 md.) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmünü amirdir.
İİK nun yetki ve itirazları başlıklı 50. Maddesi; “(Değişik madde: 03/07/1940 – 3890/1 md.) Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. icra mahkemesi *1* tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur. İki icra mahkemesi *1* arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur.” hükmünü amirdir.
HMK nun haksız fiilden doğan davalarda yetki başlıklı 16. Maddesi; “(1)Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmünü amirdir.
HMK nun yetki itirazının ileri sürülmesi başlıklı 19. Maddesi; “(1)Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.(2)Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.(3)Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükmünü amirdir.
HMK’nın Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 222. maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmünü amirdir.
{}DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE{}
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; davacı vekilince davalı aleyhine açılan bu davada; davalı borçlunun Konya 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali, takibin devamı ve %20 tazminat talebinde bulunulmuş olup; davalı vekilince ilk olarak görev ve yetki itirazında bulunulmuş ve Konya 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına verilen itiraz dilekçesi ile, Konya İcra Müdürlüğünün yetkisine itirazda bulunulmuş ise de; İİK 50. maddesi yollaması ile HMK 19. maddesi gereğince borçlu vekilince yetki itirazı ile birlikte yetkili İcra Dairesi bildirilmediğinden usulüne uygun olmayan İcra Dairesinin yetkisine itirazın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin mahkememizin görevine itirazının değerlendirilmesinde; davalının davacı şirketin ticari vekili olduğu hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından TTK 4/c maddesi gereğince bu itirazın da reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilince süresinde verilen dilekçe ile mahkememizin yetkisine de itiraz edilmiş ise de; taraflar arasındaki uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığından HMK 16. maddesi gereğince mahkememizin görevli olduğu kanaatine varılarak bu itirazın da reddine karar verilmiştir.
Esastan yapılan değerlendirmede; davacı vekilince davalı aleyhine açılan bu davada; davacı şirketin ticari vekili olan davalının davacı şirketin banka hesaplarından çektiği paraları davacı şirkete teslim etmediği ileri sürülerek haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre paranın iadesi talep edildiği ve bu doğrultuda zamanaşımı dolmadan takibe geçildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilince davacının MK 2. maddesine aykırı hareket ettiği, müvekkili tarafından çekilen paraların davacı şirketin elemanlarına teslim edildiği ancak güven esası, ticari teamüller ve iyi niyet kuralları çerçevesinde herhangi bir belge alınmadığı ileri sürülerek davanın reddi talep edilmiş ve HMK 222/5. maddesi gereğince davacı şirketi ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanılmıştır.
Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma dosyasının incelenmesinde; müşteki … vekilince, şüpheli … hakkında özel belgede sahtecilik suçundan şikayette bulunulduğu, C. Başsavcılığının 22/09/2022 tarih ve … sayılı kararı ile soruşturma zamanaşımının dolması nedeniyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, bu karara müşteki vekilince yapılan itirazın Konya 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 28/12/2022 tarih ve … D. İş kararı ile reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma dosyasının incelenmesinde; … Tic. Ltd. Şti. yetkilisi … tarafından şüpheli … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan şikayette bulunulduğu, şikayetin konusunun Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip doyasına konu 4 adet senet olduğu ve davamızla bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce toplanan deliller ve özellikle SMMM bilirkişisi tarafından düzenlenen rapor ve ek rapora göre davalının davacı banka hesaplarından çekmiş olduğu ve icra takibine ve davamıza konu edilen 45.000,00 EURO ve 74.865,00 USD yi davacı şirkete teslim etmediği, davalının HMK 222/5. maddesine göre münhasıran delil olarak dayandığı davacı şirket kayıtlarına göre davacının davalıdan alacaklı olduğu ve takip tarihi itibari itibariyle davacının faiziyle birlikte 52.239,01 EURO ve 87.902,48 USD alacaklı olduğu anlaşıldığından davacının davasının kabulüne ile, kabul edilen alacak üzerinden karar tarihindeki kur üzerinden %20 oranında hesaplanan 466.738,12 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline dair aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.
-{HÜKÜM:}- Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
DAVACININ DAVASININ KABULÜ İLE; Davalı borçlunun Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 45.000,00 EURO asıl alacak, 7.239,01 EURO işlemiş faiz, 74.865,00 USD asıl alacak, 13.037,48 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 52.239,01 EURO ve 87.902,48 USD ve asıl alacaklara takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a Maddesi ile BK 99. Maddeleri ve davacı alacaklının takipteki talebi ile bağlı kalınarak asıl alacağa takip tarihinden sonra kamu bankalarının bir yıllık EURO ve USD ye uyguladığı en yüksek faizi ile takibin devamına.
Kabul edilen asıl alacaklar üzerinden %20 oranında hesaplanan 466.738,12 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine.
Alınması gereken 186.338,86 TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 7.158,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 179.180,26 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2020 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle 2 kişinin taraf olması durumunda saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin Arabuluculuk Kanununun 25/9. maddesi gereğince DAVALIDAN alınarak Hazine’ye gelir kaydına ve Harçlar Kanununun 28. ve 130. maddeleri, HMK’nun 302. maddesi ve Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 206. maddesi hükümleri kıyasen uygulanarak işbu kararın arabuluculuk ücreti yükümlüsüne tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmemesi halinde bir ayın bitiminden sonraki 15 gün içinde mahkememizce arabuluculuk ücretinin yükümlüsünden tahsili için müzekkere yazılmasına.
Yargılama giderinden ayrı olarak davacının peşinen karşıladığı 54,40 TL başvuru harcı, 7.158,60 TL peşin karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 7.213,00 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
Davacının yaptığı 138,10 TL taraf davetiye gideri, 1.250,00 TL bilirkişi ücreti giderinden ibaret toplam 1.388,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
Davalının yaptığı herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktara göre takdir ve hesaplanmış olan 232.835,25 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
İşbu hükümden sonra gerekli olan 20,00 TL karar tebliğ giderinin davacı tarafından karşılanmasına ve hükümden sonraki bu masrafların davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
HMK nun 323–333. maddeleri gereğince hükmün verilmesinden kesinleşmesine kadar olan dönemde tarafların sorumlu olduğu yargılama giderleri de ödendikten sonra varsa tarafların yatırdığı avanstan artanının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine.
Karar kesinleştiğinde dosyamız arasındaki icra dosyasının iadesine.
İşbu gerekçeli kararın 24/02/2023 tarihinde yazıldığına.
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere yapılan duruşma sonunda oy birliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/01/2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …