Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/770 E. 2022/613 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08/11/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile mahkememize gönderilen dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 16/03/2020 havale tarihli dilekçesinden özetle; Fazlaya ilişkin talep ve dava hakkları saklı kalmak kaydıyla, Yunak İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasına davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak apılan itirazın iptali ile takibin devamına, alacağımızın tahsilini teminen davalı …’e ait … plaka sayılı aracın trafik kaydına üçüncü kişilere devir ve satışının önlenmesi amacıyla tedbir konulmasına, ayrıca davalının alacağın 9420’sinden az olmamak zere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesi talebidir.(Harca esas değer takip çıkışı zerinden 24.811,84 TL) 06.01.2017 tarihinde …’e ait olan ve kendisinin sevk ve dairesindeki … plaka sayılı aracın, Polatlı ilçesi istikametinden Yunak ilçesi istikametine seyir halindeyken …’e ait … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpışması sonucu trafik kazası meydana gelmiştir. Gerçekleşen azada … plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunan … yaralanarak alul kalmıştır. 06.01.2017 tarihli trafik kazası tespit tutanağına göre kazanın oluşumunda … plaka sayılı araç sürücüsü …’in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun m.59 (duraklama ve park etme) ve 84/1-k (Yerleşim birimleri dışındaki kara yolunun taşıt yolu üzerinde, zorunlu haller dışında park etme veya duraklama ve her durumda gerekli tedbirleri almama) maddelerini ihlal ettiğinden kusurlu olduğu kanaatine Varılmıştır. Söz konusu kazada … plaka sayılı aracın zorunlu mali sigortasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Kazada yaralanarak malul kalan … tarafından müvekkil …’na yapılan başvuru sonucu 12.06.2019 tarihinde 24.462,00 TL maluliyet tazminatı …’e ödenmiştir. … Yönetmeliğinin 17. maddesi “ Hesap ödediği tazminat miktarınca hukuken zarar gören kişi yerine geçer.” Ve 16/a maddesi … Zorunlu sigorta yaptırmayan veya geçerli teminat t tarları üzerinden zorunlu sigortaları yaptırmayan kişilere ” ve 16/e “Zarardan sorumlu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine” rücu hakkı bulunmaktadır, bu gereği tazminat alacaklısının yerine geçen müvekkil …; ödediği tazminatı, … plakalı aracın işleteni ve sürücüsü olan davalıdan tahsil etmek amacıyla Yunak İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatmıştır. avalı tarafından borca itiraz edilerek icra takibi haksız ve hukuka aykırı olarak durdurulmuştur. Araç sürücüsü ve işleteni meydana gelen kaza sebebiyle ödenen maluliyet tazminatından sorumludur. Müvekkil … tarafından yapılan takibe karşı itirazları haksız ve hukuka aykırıdır. Daha sonra tarafımızdan 27.11.2019 tarihinde zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmuş olup davalı taraf ile anlaşma sağlanamamıştır. Yargılama safhasında ortaya çıkabilecek tazminattan indirim sebeplerinin bulunması halinde, sayın mahkemece hak sahibinin gerçek zararının tespit ettirilerek, tespit edilen gerçek zarar tutarından kusur ve her türlü indirim tutarları düşüldükten sonra 24.81 1,84 TL’nin tahsili için, davalının haksız ve hukuka aykırı olarak yapmış oldukları itirazın iptali ve duran takibin devamı için iş bu davanın açılması zorunluluğu doğmuştur, şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Davalı Vekil Tarafından 30/06/2020 Tarihli Cevap Dilekçesinden Özetle; Söz konusu davada Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Söz konusu dava Ticaret Mahkemesi sıfatıyla açılmıştır. Görev yönünden usulden reddi gerekir. 2 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Zamanaşımı defisinde bulunuyoruz. Söz konusu trafik kazası zamanaşımı süresinin başlangıdır. Söz konusu kazada müvekkilin kusuru yoktur. Söz konusu kaza tespit tutanağında aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz. Yeterli ve gerekli araştırma yapmadan ödeme yapan … söz konusu rakamı müvekkilden istemeye hakkı yoktur. Dava dilekçesinde yer alan ekler tarafımıza tebliğ edilmemiştir. Söz konusu durum yasaya aykırıdır. Ayrıca … zarar görene yapmış olduğu ödemeyi ne için yaptığı zarar görenin hangi hal ve durumu için ödeme yaptığını söz konusu ödemenin hangi durumları kapsadığı açık ve belli değildir. … karşılamak zorunda olmadığı bir durumun zararının zarar görene ödemesinin yapılması müvekkili bağlayan durumlardan ya da sorumlu tutulabileceği bu yüzden rücu isteyebileceği durumlardan değildir. Poliçe Genel Şartlarının 4. maddesinde de rücu halleri düzenlenmiştir. Rücu halleri arasında, sigortalının ağır kusurlu veya kasıtlı olması, istiap haddinin aşılması, ehliyetsiz sürücü yönetimindeki sigortalı aracın ya da uyuşturucu veya keyif verici madde kullanan sürücünün kaza yapması, aracın çalınması ya da gasp edilmesi (sigortalının kusuru ile) oto yarışına katılma gibi haller bulunmaktadır. Kanunda sigorta ettirene rücu sebepleri belli olup davacı tarafından rücu sebeplerinin varlığı konusunda bir açıklama ve delil olmaksızın soyut tespitlerle rücu talep edilmiştir. Kusur ve kast yoktur, rücu hakkını kullanabileceği bir durum söz konusu değildir. Arz ve izah edilen nedenlerle somut dayanaktan yoksun davanın reddini talep etme gereği hasıl olmuştur. Zarar görenin gerçek zararının tespiti gerekli olup … gerekenden fazla ödeme yapması durumunda söz konusu fazla ödemeyi davalı değil zarar görenden istemesi gereklidir. Kusur raporu ile her ne kadar sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu belirtilmişse de, rücuya dayanak madde metninde tam kusurdan değil “ağır kusur” ve “kasti hareketten ” bahsedilmekte olup Yargıtayın yerleşmiş uygulaması gereği sürücünün %100 oranında kusurlu olması ağır kusurlu olduğu anlamına gelmeyeceği hususu göz önüne alınmalıdır. Söz konusu davaya konu trafik kazasına zarar gören kişi kendi kusuru ile sebebiyet vermiştir. Söz konusu zarar görenin gerçek zararının tespiti ve söz konusu duruma göre davalının kabul anlamına gelmemekle birlikte sorumlu olacağı rakamın çıkartılması gereklidir. Ayrıca söz konusu rakam davacının zarar görene ödemiş olduğu rakamdan az olması halinde bu aradaki farkı ödeme yaptığı zarar görenden sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istemesi gereklidir. Söz konusu davaya konu rakamın müvekkil tarafından ödenmesi mümkün değildir. Bu rakamı ödemesi durumunda müvekkil aşırı derecede fakirleşecektir. Davalı hakkında mali durum araştırması yapılması ve neticesinde söz konusu durumun indirim olarak uygulanmasını talep ederiz. %20 icra inkar tazminatı talebi yerinde değildir. Söz konusu yapılan ödeme müvekkilden usulüne uygun şekilde istenmeden ve haber ediilmeden icraya geçilmiştir. Söz konusu ödemenin neleri kapsadığını bilmemektedir. Ayrıca söz konusu rakam likit bir alacak değildir.
Davacı Vekilinin 07/09/2020 Havale Tarihli Cevaba Cevap Dilekçesinden Özetle;Davalı tarafından ileri sürülen görev itirazı yersizdir. E… , K. … sayılı ve 03.04.2019 tarihli ilamında Yargıtay . Hukuk Dairesi, “… sorumluluğunun Sigortacılık Yasası ve TTK.nun 1483/I. maddesinden kaynaklanmasına ve aynı Yasanın 4. maddesine göre TTK.dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, bu halde yerel mahkemece, mahkemenin görevsizliği, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi delaletiyle HMK’nın 115/2.maddesi gereğince dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.” diyerek … taraf olduğu zorunlu trafik sigortası hükümlerine dayanan davaların Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği savunulmuştur. Haliyle mahkemenizin davayı ticaret mahkemesi sıfatıyla yürütmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. KTK’da tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı sahip oldukları rücu hakkılarının tabi olduğu iki yıllık zamanaşımı süresi, ödemenin yapıldığı ve diğer tazminat yükümlülerinin öğrenilmesinden itibaren işleyeceği öngörülmüştür. “KTK md. 109/IV- Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.” Rücuya konu tazminat ödemesi Müvekkilim tarafından zarar görene 12/06/2019 tarihinde yapılmıştır. Rücu talebimiz davalıya icra takibi yoluyla 09/08/2019 tarihinde ileri sürülmüştür. Yapılan tüm bu işlemlerin Kanunda rücu hakları yönünden öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde olduğu tartışmadan uzaktır. Bu nedenle de davalının zamanaşımı itirazı yersizdir. Trafik kazası davalının asli ve tam kusurlu eylemleri nedeniyle meydana gelmiştir. Trafik kazası tespit tutanağında da davalının kaza sırasında gerçekleştirdiği eylemin KTK’nın 84’üncü maddesi gereği asli kusurlu olarak nitelenmiştir. Bu nedenle de davalının meydana gelen kazada kusurunun bulunmadığı noktasındaki itirazlara itibar edilmemesi gerektiği açıktır. “5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/b maddesinde rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için zorunlu sigortalara ilişkin olarak koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların, bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla … oluşturulacağı, yasanın geçici 2. maddesine dayanılarak çıkarılan … Yönetmeliğinin 16/c maddesinde zarardan sorumlu olan kişilere, hesaptan yapılan ödemeler nedeniyle rücu hakkının kullanılacağı düzenlenmiştir “(Yargıtay . HD T. 08.06.2020, E. … , K. … ). … yapılan tazminat ödemelerinin Yönetmeliğin 17. Ve 16/a ve c fıkraları gereğince, işleten ve araç sürücüsü olan davalıdan hem zarar sorumlusu hem de zorunlu trafik sigortasını yaptırmayan kişi olarak rücuen talep edilebilecektir. O nedenle davalının Yönetmelik hükümleri ile bağdaşmayan savunmaların reddine karar verilmesi lazımdır. Dava konusu rücu alacağı yukarıda belirtilen kanun ve yönetmelik ile düzenlenmiş olup, sigorta genel şartları ile ilgisi bulunmamaktadır. Müvekkilim zarar görenin kaza neticesinde uğradığı gerçek zararı karşılamış ve ödemiş olduğu gerçek zarar tutarını da rücu yoluyla davalıdan icra takibi marifetiyle talep etmiştir. Bu yüzden davalının iddiaları aksine zarar görene fazladan yapılmış bir ödeme bulunmamaktadır. Davalı meydana getirdiği zarardan ötürü tüm malvarlığı ile kişisel olarak mesuldür. Davalının mesul olduğu bu zarar nedeniyle müvekkilim tarafından yapılan icra takibinde müvekkilimin haksız ve kötü niyetli olduğu yönündeki itirazlarında hukuki isabet bulunmamaktadır. İddia edilenin aksine rücuya konu edilen tazminat ödemesi likit bir alacaktır.
Dava, sigorta şirketinin rücu alacağına yönelik itirazın iptali davasıdır.
Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08/11/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden bahisle esasın kapatılarak görevli ve yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE karar verildiği,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesinde; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” şeklinde düzenleme yapıldığı,
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 7/3. maddesinde; “Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir hukuk mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan hukuk mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir” şeklinde düzenleme yapıldığı,
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile; “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı içtihadında; ” Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (… ,.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve … E., … K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/102006 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı içtihadında;”….Bundan sonra genel mahkemelerin, kadastro tutanağı düzenlenmiş bulunan davalara bakması olanaklı değildir. Genel mahkemeler tarafların isteğine bağlı olmadan, dosyayı bir görevsizlik (devir ve tevdi) kararı ile kadastro mahkemesine aktarır. Hemen belirtilmelidir ki, mahalli mahkemelerce doğrudan doğruya verilen aktarma kararı, teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, sadece bir devir kararıdır. Bu nedenle, bu devir kararı hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesi hükmü uygulanmaz ve bundan dolayı davacı yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilemez (… -… , 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara-1991 s:1071)…” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 10/10/2016 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamında;”…Somut uyuşmazlıkta, davalılar aleyhinde iflas istemiyle 24/02/2014 tarihinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştır. Dava tarihinde, Gebze’de müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 sayılı Yasa’nın 5/4 maddesi gereğince ticari nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında HSYK’nın 23/07/2015 tarih 1157 sayılı kararı ile Gebze Adliyesi’nde 07/09/2015 tarihi itibariyle asliye ticaret mahkemesi faaliyete geçmiş olup, uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğundan, asliye hukuk mahkemesince dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen devredilmesine (aktarılmasına) karar verilmesi gerekmektedir.
Bu halde bir görevsizlik kararı söz konusu olmadığı için, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesine yer olmadığı gibi, iki hafta içinde görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması da söz konusu değildir.
Yerel mahkemece, 16/10/2015 gün … E. ve … K.sayılı ilamla görevsizlik kararı verilmiş ise de, bu karar Yargıtay HGK’nın 04/10/2006 gün … – … sayılı kararında vurgulandığı üzere teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, özel mahkemenin yargı çevresinde sonradan faaliyete geçmiş olmasından kaynaklanan, kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde ve kesindir.
Bu durumda yerel mahkemece 16/10/2015 günlü kesin nitelikteki devir kararı üzerine dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen gönderilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu kararın görevsizlik kararı olarak nitelendirilmesi suretiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ve görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin16/05/2014 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamında;”…. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin H.S.Y.K.’nın 24/3/2005 gün ve 188 sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesi’nin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara 19. İş Mahkemesi’nde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin 12/06/2016 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamında;”… Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin HSYK’nın 24/3/2005 gün ve 188 sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesinin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için sözkonusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara 4. İş Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Mahkemelerin görevlerine ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK.nun 1.2.3.4. maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 2.maddesinde;”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” şeklinde düzenlendiği, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 S.Y. ile değişik 6102 sayılı TTK. nun 5/3.maddesinde; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı, Bu düzenleme ile Ticaret Mahkemeleri genel mahkemeler içinde yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir dairesi olmaktan çıkarılarak genel mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun kabul edildiği, yine 6102 sayılı TTK.nun 4. Maddesinde Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği, dava şartlarına ilişkin düzenlemenin HMK.nun 114.ve 115.maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunun, aynı kanunun 115.maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağının ve taraflarında her zaman ileri sürebileceğinin, dava şartlarının noksan olması halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin, HMK’nun 138/1.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlendiği,
Yukarıda anılan TC. Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi, 5235 Sayılı 7/3. Maddesi, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı içtihadı ve Yargıtay .HD.’nin 16/05/2014 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamı,Yargıtay .HD.’nin 12/06/2016 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamı 6100 sayılı HMK’nun ile 6102 sayılı TTK’nun ilgili hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde, uyuşmazlık konusunun meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olduğu ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözüme kavuşturulmasının gerektiği, Başka bir anlatımla her davanın açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği, Yargı çevresini değiştiren ve idari nitelikte olan bu kararın 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu, bu tarihten önce açılan davalar için uygulanma imkanının bulunmadığı, bu davalar yönünden davanın açıldığı mahkemelerin görev ve yetkilerinin devam ettiği,
Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08/11/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı nedeniyle görevsizliğine karar verilerek mahkememize tevzi edilen dosyadan verilen kararın teknik anlamda görevsizlik kararı olmayıp kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde olduğu, mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu ayrıca Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’nin 06/12/2021 Tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamı ve Konya Bölge Adliye Mahkemesinin . Hukuk Dairesi’nin 23/12/2021 tarihli ve … Esas – … sayılı ilamı da dikkate alındığında dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine, Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna karar vermek gerekmiş olup, mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİ ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Yunak Asliye Hukuk Mahkemesinin GÖREVLİ olduğuna,
3-6100 sayılı HMK.nun 20/1.maddesi gereğince bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurması halinde dava dosyasının görevli Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE, aksi takdirde re’sen davanın açılmamış sayılmasına KARAR VERİLMESİNE,
4-6100 sayılı HMK.nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davaya görevli mahkemece devam edilmesi halinde görevli mahkemece, aksi takdirde talep halinde mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-Tensip zaptının bilgi mahiyetinde taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 16/11/2022

Katip Hakim