Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/757 E. 2022/626 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ :
DAVALI : … – … …
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
KARARIN MAHİYETİ : GÖREVSİZLİK

Mahkememizin … Esas sayılı dosyasının 09/11/2022 tarihli 1 nolu celsesinde; Davalı … yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, kaydedilen yeni esas üzerinden yargılamaya devam edilmesine karar verildiği, dosyanın tefrik edilerek … Esas sırasına kaydı yapıldığı görüldü.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Konya . İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, takip tarihi itibariyle asıl alacağın 227.991,16 TL olduğunu, borçlunun itiraz dilekçelerinde borcun tamamına itiraz ettiğini itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, borçluların itirazında haksız olduğunu, borçluların itiraz dilekçelerinde borca itiraz ettiklerini fakat bu itiraza herhangi bir dayanak göstermediklerini, faiz miktarına ve yetkiye de itiraz eden davalılardan … … Tic. A.Ş.’nin itirazının da yersiz olduğunu, zira itiraz dilekçesinde faiz itirazlarına yönelik iddialarını kanıtlar nitelikte herhangi bir belge sunmadıklarını, ayrıca müvekkili şirketin merkezi ve icra dosya borçlularından birinin adresi Konya olduğundan davalılardan … … Tic. A.Ş.’nin yaptığı yetki itirazını da kabul etmediklerini, müvekkili şirketin küçük ev aletleri satışı yaptığını, müvekkili şirketin 2018 yılından bu yana güvenilir hizmet verdiğine inandığı ve tüketiciler tarafından en çok tercih edilen alışveriş sitesi … üzerinden ürün satışı yaptığını, … ek hizmet bedelini düştükten sonra satışı yapılan ürünler bulunduğunu, bu ürünlerin bedelini, müvekkil şirketin siteye tanımladığı … … Şubesi hesabına gönderdiğini, bu satışlar sonucu faturaların müvekkil şirket adına kesildiğini, müvekkili şirketin … üzerinden ilk fatura tarihinin 09/04/2018 olduğunu, diğer davalı …, müvekkil şirketin muhasebe bölümü çalışanı olduğunu, … ın 08/03/2016 – 30/06/2020 yılları arasında müvekkili şirket nezdinde çalıştığını, …’ın işyerinden çıkış tarihi olan 30/06/2020 tarihi öncesi ; şirket deposundan 2 dondurucu ve iki tane su sebilini şirketten bedelsiz ve habersiz olarak almış olduğunun ortaya çıktığını, ayrıca müvekkil şirketin çalıştığı firma servislerinde tüketici tarafından verilen ürün satış bedellerini kendi hesaplarında tutarak şirkete teslimini gerçekleştirmediğini, daha sonra muhasebe bölümünde çalışan başka bir çalışanın yapılan ürün satış bedellerinin müvekkil şirket banka hesabına aktarılmadığını fark ettiğini, müvekkili şirket tarafından …. com isimli alışveriş sitesinde yapılan inceleme sonucu ; davalı …’ın … … şubesi … ıban nolu hesabının sitede tanımlı 2. banka hesabı olarak gördüklerini, yapılan incelemede; … adlı sitede yapılan tüm satışlarda faturalar ise; müvekkili şirket adına kesildiğini, faturayı kesen müvekkilinin- sözleşmeyi yapan müvekkili- alacaklı olan müvekkili olmasına rağmen satılan ürünlerin bedelleri farklı bir kişinin hesabına ödendiğini, bu haliyle yüzlerce ürün satıldığını ve yaklaşık 250.000,00 tl olan ürün bedelinin ise davalı …’ın hesabına … adlı site tarafından aktarıldığını, olay ile ilgili olarak davalılar hakkında konya cumhuriyet başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyası ile söz konusu olay ile ilgili şikayette bulunulduğunu, müvekkilinin konu ile alakalı olarak zararının çok miktarda olduğunu, . Bundan dolayı müvekkil şirketin uğradığı zarar nedeniyle davalılar hakkında itiraza konu takip başlatıldığını fakat borçlu davalılar tarafından yapılan itirazlar neticesinde takibin durduğunu, Söz konusu itirazlarların müvekkilin alacağını sürüncemede bırakma amacından başka bir amaç taşımadığını, açtıkları davanın kabulünü talep ettikleri görülmüştür.
Mahkememizin … Esas sayılı dosyasının 09/11/2022 tarihli 1 nolu celsesinde; Davalı … yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, kaydedilen yeni esas üzerinden yargılamaya devam edilmesine karar verildiği, dosyanın tefrik edilerek … Esas sırasına kaydı yapıldığı görüldü.
Mahkememizin … Esas sayılı dosyasının 09/11/2022 tarihli 1 nolu celsesinde; “DAVALI … VEKİLİNDEN SORULDU: Kaldırma kararına bir diyeceğimiz yoktur, … daha önce davacı şirkette sigortalı çalışandır, davanın reddine karar verilsin,dedi.” şeklinde beyanda bulunduğu görüldü.
Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Mahkemelerin görevlerine ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK.nun 1.2.3.4. maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 2.maddesinde;”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” şeklinde düzenlendiği, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 Sayılı Kanun ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/3.maddesinde; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı, Bu düzenleme ile Ticaret Mahkemeleri genel mahkemeler içinde yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir dairesi olmaktan çıkarılarak genel mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun kabul edildiği, yine 6102 sayılı TTK’nın 4. Maddesinde Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği, dava şartlarına ilişkin düzenlemenin HMK’nın 114.ve 115.maddelerinde düzenlendiği, HMK’nın 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunun, aynı kanunun 115.maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağının ve taraflarında her zaman ileri sürebileceğinin, dava şartlarının noksan olması halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin, HMK’nın 138/1.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlendiği,
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 1. Maddesi gereğince; “Bu Kanunun amacı işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir. Bu Kanun, 4 üncü Maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır. İşyerleri, işverenler, işveren vekilleri ve işçiler, 3 üncü maddedeki bildirim gününe bakılmaksızın bu Kanun hükümleri ile bağlı olurlar.”
5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. Maddesi gereğince; ” İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”
“Genel olarak işçi ile işveren arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar ve çözümü, iş hukukunun niteliği dikkate alındığında, özel düzenlemeleri gerektirmektedir. Bu nedenle, ülkemizde iş Mahkemeleri, İş Mahkemeleri Kanunu ile özel bir mahkeme olarak düzenlenmiştir.
İş Mahkemelerinin Görevi: İş mahkemeleri iş davalarına bakar. Hangi davaların iş davası olduğu, İş Mahkemeleri Kanununda ve bazı özel kanunlarda sayılmıştır. Buna göre: İş Mahkemeleri; İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren (veya işveren vekilleri) arasında, hizmet (iş) sözleşmesinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk (iş) davalarına bakar.
Buna göre, bir davanın iş davası olarak nitelendirilebilmesi için, tarafların İş Kanununa tabi işçi ve işveren kimseler olması ve aralarındaki uyuşmazlığın hizmet (iş) sözleşmesinden veya İş Kanununa dayanan bir hak iddiasından doğmuş bulunması gerekir.” (5521 s. K. M.1,l) (Medeni Usul Hukuku, Prof. Dr. … , Prof, Dr. … , Prof. Dr. … , 3. Baskı, Syf. 741-742)
Ticari davalar TTK’nın 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. Maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 yayın sözleşmesine dair 487 ila 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ila 519 komisyon sözlemesine ilişkin 532 ila 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ima 554 havale hakkındaki 555 ile 560, saklama sözleşmelerinin düzenleyen 561 ila 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurulara ve ödünç ara verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın tacir işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığını ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. Maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında kooperatifler Kanununu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu(m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalarda bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için tarafların tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranaz. TTK’nın 4/1. Bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar; her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgimi olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. Maddesine göre, er iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. Maddesi uyarınca taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğer için de tacir iş sayılması, davanın niteliğinin ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yanızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak bu mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yanızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Y. HGK 10.02.2016 tarihli, … E, … Sayılı İlamının da aynı doğrultuda olduğu anlaşılmakla; Eldeki davada, davalının davacı yanda işçi olarak çalıştığı, bu durumun, dosya kapsamı ve davacı vekilinin beyanında anlaşılmakla ihtilafın, davacı ile davalı arasında işçi – işveren ilişkisine ait olduğundan ayrıca Mahkememizin 09/11/2022 tarihli 1 nolu celsesinde Davalı … vekilinin beyanı da dikkate alındığında mahkememizin görevsizliğine, dosyanın görevli Konya İş Mahkemesi’ne gönderilmesine dair mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: GEREKÇESİ YUKARIDA AÇIKLANDIĞI ÜZERE
1-Dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı HMK.nun 20/1.maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurması halinde dava dosyasının görevli KONYA İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin başvurmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına KARAR VERİLMESİNE,
3-6100 sayılı HMK.nun 20/1.maddesi gereğince kanun yoluna başvuru halinde bu başvurunun reddi halinde red kararının veya görevli yargı yerinin belirlenmesi halinde bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin başvurması halinde dava dosyasının Konya İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, bu süre içerisinde taraflardan birinin başvurmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına KARAR VERİLMESİNE,
4-6100 sayılı HMK.nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin davaya görevli mahkemece devam edilmesi halinde görevli mahkemece, aksi takdirde talep halinde mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek dilekçe ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/11/2022

Katip … Hakim …