Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/473 E. 2022/606 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :
Konya . İcra Dairesi : …

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ :
DAVALI : 1- … –
VEKİLLERİ :
DAVALI : 2- … – …
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ :
KARARIN MAHİYETİ : RED

Mahkememizde görülmekte bulunan ” İtirazın iptali ” davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflarınca Konya . İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, takip tarihi itibariyle asıl alacağın 227.991,16 TL olduğunu, borçlunun itiraz dilekçelerinde borcun tamamına itiraz ettiğini itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, borçluların itirazında haksız olduğunu, borçluların itiraz dilekçelerinde borca itiraz ettiklerini fakat bu itiraza herhangi bir dayanak göstermediklerini, faiz miktarına ve yetkiye de itiraz eden davalılardan … Tic. A.Ş.’nin itirazının da yersiz olduğunu, zira itiraz dilekçesinde faiz itirazlarına yönelik iddialarını kanıtlar nitelikte herhangi bir belge sunmadıklarını, ayrıca müvekkili şirketin merkezi ve icra dosya borçlularından birinin adresi Konya olduğundan davalılardan … Tic. A.Ş.’nin yaptığı yetki itirazını da kabul etmediklerini, müvekkili şirketin küçük ev aletleri satışı yaptığını, müvekkili şirketin 2018 yılından bu yana güvenilir hizmet verdiğine inandığı ve tüketiciler tarafından en çok tercih edilen alışveriş sitesi … üzerinden ürün satışı yaptığını, … ek hizmet bedelini düştükten sonra satışı yapılan ürünler bulunduğunu, bu ürünlerin bedelini, müvekkil şirketin siteye tanımladığı … … Şubesi hesabına gönderdiğini, bu satışlar sonucu faturaların müvekkil şirket adına kesildiğini, müvekkili şirketin … üzerinden ilk fatura tarihinin 09/04/2018 olduğunu, diğer davalı …, müvekkil şirketin muhasebe bölümü çalışanı olduğunu, … ın 08/03/2016 – 30/06/2020 yılları arasında müvekkili şirket nezdinde çalıştığını, …’ın işyerinden çıkış tarihi olan 30/06/2020 tarihi öncesi ; şirket deposundan 2 dondurucu ve iki tane su sebilini şirketten bedelsiz ve habersiz olarak almış olduğunun ortaya çıktığını, ayrıca müvekkil şirketin çalıştığı firma servislerinde tüketici tarafından verilen ürün satış bedellerini kendi hesaplarında tutarak şirkete teslimini gerçekleştirmediğini, daha sonra muhasebe bölümünde çalışan başka bir çalışanın yapılan ürün satış bedellerinin müvekkil şirket banka hesabına aktarılmadığını fark ettiğini, müvekkili şirket tarafından … . com isimli alışveriş sitesinde yapılan inceleme sonucu ; davalı …’ın … … şubesi … ıban nolu hesabının sitede tanımlı 2. banka hesabı olarak gördüklerini, yapılan incelemede; … adlı sitede yapılan tüm satışlarda faturalar ise; müvekkili şirket adına kesildiğini, faturayı kesen müvekkilinin- sözleşmeyi yapan müvekkili- alacaklı olan müvekkili olmasına rağmen satılan ürünlerin bedelleri farklı bir kişinin hesabına ödendiğini, bu haliyle yüzlerce ürün satıldığını ve yaklaşık 250.000,00 tl olan ürün bedelinin ise davalı …’ın hesabına … adlı site tarafından aktarıldığını, olay ile ilgili olarak davalılar hakkında konya cumhuriyet başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyası ile söz konusu olay ile ilgili şikayette bulunulduğunu, müvekkilinin konu ile alakalı olarak zararının çok miktarda olduğunu, . Bundan dolayı müvekkil şirketin uğradığı zarar nedeniyle davalılar hakkında itiraza konu takip başlatıldığını fakat borçlu davalılar tarafından yapılan itirazlar neticesinde takibin durduğunu, Söz konusu itirazlarların müvekkilin alacağını sürüncemede bırakma amacından başka bir amaç taşımadığını, açtıkları davanın kabulünü talep ettikleri görülmüştür.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın, 08/03/2016 tarihinde işe girdiğini, 30/06/2020 tarihinde işten ayrıldığını, yaklaşık olarak 4 yıl 3 ay kadar çalışmışlığı olduğunu, işteki pozisyonu muhasebe yardımcısı elemanı olduğunu, müvekkilin üzerinde ön muhasebeci olduğunu, ayrıca şirketin yasal defterlerini tutan resmi muhasebecisi bulunduğunu, bu kişilerin devamlı şirkete giren – çıkan mal ve paraların hesabını tuttuğunu, şirketin muhasebe programı ile her hangi bir usulsüzlüğün yanlışliğin rahatlıkla belirlenebileceğini, bunun belirlenmesi için 4 yıl 3 ay gibi uzunca bir sürenin gerekmeyeceğini, müvekkilinin pozisyonu ile muhasebenin ne şekilde yürütüldüğü konusunda deliller toplandıktan sonra, davalı müvekkile karşı açılan bu davanın haksızlığının ortaya çıkacağını, açılan davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.
Davalı … Şirketi vekilinin cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin olarak davacı yanın davacının yerleşim yerinin Konya olmasından bahisle yetkili icra dairesi ve yetkili mahkemenin Konya icra daireleri ve mahkemeleri olduğunu iddia ederek dava açtıklarını, Davacı ile Müvekkil Şirket arasında Müvekkil Şirket’in internet sitesi aracılığıyla kurulan Kullanıcı Sözleşmesi’nin 11.4. maddesi uyarınca “İşbu Kullanıcı Sözleşmesi’nden doğan veya doğabilecek her türlü ihtilafın hallinde, İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.” denildiğinden yetkili mahkeme Konya mahkemeleri değil, İstanbul mahkemeleri olduğunu, bu yönüyle öncelikle huzurdaki davanın yetkisizlik sebebiyle usulden reddini talep ettikleri, ayrıca esas yönünden ise açılan davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.
Mahkememizce verilen ara karar uyarınca tarafların tacir olup olmadığına ilişkin ilgili birimlere müzekkere yazıldığı, gelen cevabi yazıda tarafların tacir olduğu yönünde bilgi verildiği görüldü.
Mahkememizce verilen … Esas, … Karar sayılı ilam ile 10/11/2021 tarihinde ” Mahkememizin YEKSİZİLİĞİ’ne, bu nedenle dava dilekçesinin reddine, Yetkili Mahkemenin İSTANBUL (ÇAĞLAYAN) NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ olduğunun tespitine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce verilen iş bu kararın davacı vekili tarafından istinaf edildiği, Konya BAm . HD’nin … Esas, … Karar numarası ile 05/04/2022 tarihinde kararın kaldırılmasına dair karar verildiği görülmüştür.
Mahkemelerin yetkilerine ilişkin düzenlemelerin HMK.nun 5.Mad.-19.Mad. arasında düzenlendiği, HMK.nun 6.maddesinde;”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” şeklinde, HMK’nın 17. Maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü bulunduğu, HMK’nın 18. Maddesinde ise “Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları olarak “1)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz, 2) “Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.” hükmü bulunduğu, HMK’nın 19.maddesinde; ise “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde düzenlendiği, HMK.nun 116.maddesinde kesin yetkinin bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlardan olduğunun, HMK.nun 117.maddesinde ilk itirazların hepsinin cevap dilekçesinde ileri sürülmesinin aksi takdirde dinlenmeyeceğinin, ilk itirazların ön sorunlar gibi incelenip karara bağlanacağının, HMK.138.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceğinin, gerektiğinde ön inceleme duruşmasında tarafları dinleyebileceğinin düzenlendiği, aynı zamanda Yargıtay . HD’nin 02/06/2015 tarihli, … Esas, … Karar sayılı ilamında da bu hususun hüküm altına alındığı görülmüştür.
Konu ile alakalı olarak 6100 sayılı HMK’nın 6. Maddesinde “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmünün bulunduğu,
Yine 6100 Sayılı HMK nın 16. Maddesinde ” (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmünün bulunduğu,
Yine aynı kanunun 19. Maddesinde ise ” (1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükümlerinin
4721 sayılı TMK’nın 19. Maddesinde ise “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.
Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz.
Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.” hükmünün bulunduğu bulunduğu görülmektedir.
Konuyla alakalı olarak HMK’nın 17. Maddesinde ” (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünün bulunduğu görülmüştür.
Dosyanın ayrıntılı tetkiki neticesinde; tarafların tacir oldukları, aralarındaki sözleşmede yetki şartı olduğu, (… kullanıcı sözleşmesinin madde 15 Genel maddesinin 8 nolu bendinde İstanbul Çağlayan Mahkemelerinin İcra Müdürlükleri yetkili olacaktır şeklinde yetki şartının bulunduğu) yetkili mahkemenin İstanbul (Çağlayan) Mahkemeleri’nin yazılı olduğu, davalı yanın yetki ilk itirazında bulunduğu anlaşılmakla görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili davalılar aleyhine “İTİRAZIN İPTALİ” davası açmış, davalılar yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir.
Mahkememizce yapılan inceleme neticesinde; İ.İ.K. Madde 50’ye göre sözleşmenin yapıldığı yer icra dairesinin yetkili olduğunu, buna göre takibe yetkili mercinin İstanbul (Çağlayan) İcra Daireleri olduğunu, davalı yanın kötü niyetli olarak alacaklarını sürüncemede bırakmak amacıyla takibe itiraz ettiğini, yapılan itirazın iptaline karar verilmesi olduğu, davalı yanın süresi içinde yetkiye ve borca tüm ferileri ile birlikte itiraz ettiği ve takibin durdurulmasına dair karar verildiği, davacı tarafından süresi içinde itirazın iptali davası açıldığı, itirazın iptali davasının görülebilmesi için geçerli bir icra takibinin varlığına bağlı olduğu, İcra dairesinin yetkisine itiraz halinde bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin varlığından söz edilemeyeceği, borca itiraz eden davalı şirket … Tic. AŞ nin adresinin … Mah. … Sk. … İş Merkezi No:… … /İSTANBUL olduğu, davalı borçlu … Tic. AŞ tarafından Konya . İcra Dairesi’ne verilen dilekçe ile icra müdürlüğünün yetkisine, borca ve takip ile faize itiraz ettiğini, takibin ilamsız takip olduğunu ve itirazın süresinde yapıldığını, Yargıtay üyesi … İtirazın İptali, Menfi Tespit ve İstirdat, Tasarrufun İptali, İflas ve İflasın Ertelenmesi, Sıra Cetveline İtiraz Davaları kitabının genişletilmiş 4. baskılı kitabına göre; İtirazın iptaline konu icra takibine karşı itirazda bulunan borçlu “yetki itirazında” bulunmamış olsa dahi, itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz edebilir, (Yargıtay . HD’nin 13/02/2007 tarih, … ; … )
Bu durumda mahkemece; kendi yetkisine yapılan ilk itirazın esasa girilmeden genel hükümler çerçevesinde incelenip karara bağlanması gerekir. İcra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmiş ve mahkemece icra dairesinin yetkisiz olduğu tespit etmişse, itirazın iptali davası bu nedenle ret edilmelidir.
Borçlunun hem icra dairesinin yetkisine ve hem de borca itiraz ederek takibi durdurması ve alacaklının itirazın iptali davasını açması halinde; mahkemenin kendi yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, icra mahkemesinin yerine geçerek öncelikle “icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelenmeli, yetki itirazını yerine görmemesi halinde işin esasına girerek davayı sonuçlandırmalıdır. Yetki itirazı yerinde görülürse, “takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı” gerekçesiyle “açılan itirazın iptali davasının reddine” karar verilmelidir.
HMK’ya göre yetkili mahkemenin düzenlenmesinde ise; itirazın iptali davasında yetkili mahkeme, davalının ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkemedir, (HMK m.6 ) gerçek kişilerin ikametgahı MK’nın 19-22. Maddelerine göre, tüzel kişilerin ikametgahı ise MK’nın 51. Maddesine göre tayin edilir. Davalının ikametgahı belli değilse, itirazın iptali davası Türkiye’de son defa oturduğu yer mahkemesinde açılır. bu nedenle İİK’ nun 50. ve HMK’nun 6. Maddesi gereğince yetkili icra Müdürlüğünün davalı şahsın ikametgahı olan İstanbul Çağlayan İcra Müdürlüğü olduğu, Yetkili icra Müdürlüğünde takip yapılması itirazın iptali davalarının koşullarından olup bu halde ise takip yetkili icra dairesinde yapılmadığından dava şartı gerçekleşmediği, buna göre davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş olup, oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: GEREKÇESİ YUKARIDA AÇIKLANDIĞI ÜZERE
1-Davalı … Tic. AŞ yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 2.753,56 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 2.803,19 TL harcın davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine BIRAKILMASINA,
4-Davacı tarafından dava başında yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5-Davalı … TİC. AŞ kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’ye göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6- 6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesi kapsamında arabuluculuğa başvurulduğundan 1.360,00 TL arabulucu ücretinin 6235 sayılı Kanunu 18/A-13.maddesi gereğince davacıdan alınarak Hazine’ye gelir KAYDINA,
Dair, davacı vekilinin ve davalılar vekilleri yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek dilekçe ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/11/2022

Katip … Hakim …

* Bu evrak UYAP-DYS üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.