Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/116 E. 2022/117 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR :1-
2-
3-
VEKİLİ :
DAVALI :1-
VEKİLLERİ:
DAVALI :2-
VEKİLLERİ:
DAVALI :3-
VEKİLİ :

DAVA :Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 26/10/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile mahkememize gönderilen dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 08/05/2014 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı … kullandığı … plakalı araç ile … beldesi … mevkiine geldiğinde diğer davalı … ‘ın sevk ve idaresindeki … plakalı … ait iş makinesi ile U dönüşü yapmak için manevra yaptığı sırada davacının kullandığı aracın iş makinesine çarptığını ve kaza sonucunda araba içerisinde bulunan davacının eşi ve diğer davacıların annesi … vefat ettiğini, kaza neticesinde davacı … ve diğer davacı … ağır derecede yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde sürücü … kusursuz olduğunu ve diğer davalı … ‘ın asli kusurlu bulunduğunu, olaydan sonra davalılardan … hakkında Akşehir Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile yargılaması yapıldığını ve kusurun tamamının … da olması sebebiyle cezalandırılmasına karar verildiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 51, 53, 54, 56 ve 58. maddesi 29/18 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. Maddesine dayanarak mahkememizce dosya üzerinden yapılacak araştırma sonucunda görüleceği üzere davalının … . bölge müdürlüğü . Şube Şefliğinde çalıştığını ve bu sebeple ilgili kanun maddesi uyarınca Karayollarının da sorumluluğunun bulunduğunu, davacı … ve … meyadana gelen kaza neticesinde uzun süre hastanede yatmak zorunda kaldığını, hastanede yattığı dönem için tedavi masrafı ödediğini ve kaza gününden beri düzenli olarak ilaç kullanmaya başladığını, ayrıca … kaza sonucunda %72 özürlü duruma geldiğini, bu sebeple iş göremezlikten doğan maddi zararının da söz konusu olduğunu, hasta olarak yatmış olduğu süre zarfında bakıcı için ücret ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle kazada vefat eden … ‘in vefat etmesi ile eşinin desteğinden yoksun kaldığını, yine kaza sonucu … ‘ın basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde ağır derecede yaralandığını, sürekli iş göremezlikten doğan maddi zararının olduğunu, öğretmen olarak çalışmakta olduğunu, müvekkillerinin yaşamış olduğu psikolojik çöküntünün üstesinden gelebilmek için psikolojik tedavi görmeye başladıklarını, ölümden döndüklerini, eşini ve annelerini kaybettiklerini, çok büyük buhran atlattıklarını, ayrıca müvekkillerinden … ‘in kaza neticesinde bir çok harcama yaptığını ve iş yerinden izin almak zorunda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılardan … için 46.736,10 TL destekten yoksun kalma tazminatı, 67.299,85 TL sürekli iş göremezlikten doğan maddi tazminat, 1.000,00 TL kaza sonrası yapmış olduğu masraflar ile birlikte 100.000,00 TL manevi tazminat, davacılardan … için şimdilik 10.000,00 TL sürekli iş göremezlikten doğan maddi tazminat ve 100.000,00 TL manevi tazminat, davacılardan … için 50.000,00 TL manevi tazminat, 500,00 TL kaza neticesinde yapmış olduğu harcamaların davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Genel Müdürlüğü vekili 10/06/2014 havale tarihli cevap dilekçesinde; yetkisizlik, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunarak davacının iddialarının asılsız ve yersiz olduğun, idarelerine atfedilecek herhangi bir kusurun olmadığını, davacının iddiasının hizmet kusuruna dayandığını, davaya bakmaya adli değil idai yargının görevli olduğunu, davanın görev yönünden reddi gerektiğini, dava dilekçesinde belirtilen kazada …’in Karayolları Tarafik Kanunun 52/1 a kuralını ihlal etmesi sonucu meydana geldiğini, dava dilekçesinde bahsi geçen ceza dosyası ve münderecatının idarelerince kabulünün mümkün olmadığını, hukuk hakiminin ceza mahkemesince yapılan kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini kararı ile bağlı olmadığını, hukuk mahkemesinde kusurun her çeşidinde sorumluluğun imkan dahilinde olduğunu, ceza yargılamasında sorumluluk için kusurun varlığının yeterli iken hukuk yargılamasında kusurun çeşidi ve oranının da sorumluluk kapsamını ve miktarını belirlemede temel kriter olduğunu, Karayolları Trafik kanununa göre davacının tam kusurlu idare sürücüsü …’ın hata ve kusurunun olmadığını, kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağında belirtilen kazanın meydana geldiği kesimde yolun yapım, bakım ve onarımından sorumlu kuruluş olarak yataş ve düşey işaretlemelerinde herhangi bir eksiklik bulunmadığını ve kurumlarına atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 04/06/2014 havale tarihli cevap dilekesinde özetle; davaya konu olan kazada müvekkilinin şahsi bir kusurunun bulunmadığını, her ne kadar Ağır Ceza mahkemesindeki dosyada müvekkilinin asli kusurlu bulunduğu şeklinde rapora itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de Ağır Ceza Mahkemesinde rapora yapılan itirazlarının dikkate alınmaksızın karar verildiğini, kusur oranını gösterir rapor alınması gerektiğini, müvekkilinin karayolları genel müdürlüğü bünyesinde iş makinesi operatörü olarak çalıştığını, olay günü de bu görevi çerçevesinde yoldaki kabarmaları temizlemekle görevlendirildiğini ve bu işi yaparken kazanın meydana geldiğni, müvekkilinin yanına herhangi bir işaretçi (bayrakçı) görevlendirilmediğini, bu nedenle oluşan kazada müvekkilinin yanına işaretçi görevlendirilmeyen davalı … Genel müdürlüğünün de asıl kusurlu ve sorumlu olduğunu, davacıların yaptıkları tedavi ve giderlerinin trafik kazasından kaynaklandığından hiçbir sosyal güvenceleri olmasa bile SGK kapsamında olduğunu, SGK kapsamı dışında kalan harcamaların ise davacılar tarafından ispatlanması gerektiğini, davacıların daha önceden alınmış maluliyet ve işgöremezlik raporlarını kabul etmediklerini, gerçek maluliyet ve işgöremezlik raporlarının Mahkemece ATK dan aldırılması gerektiğini, talep edilen manevi tazminatların çok fahiş olduğunu, müvekkilinin karayollarında işçi statüsünde çalışan bir kişi olduğunu şahsi kusurunun olmadığnı belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın gerçekleştiği … plakalı aracın 01/01/2012-01/01/2013 tarihleri arasında ZMSS poliçesi ile sigortalandığını, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalılarının kusuru oranında olmak üzere kişi başı ölüm ve sakatlık teminatı olarak azami 225.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davaya asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla değil asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiğini, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, gerçek zararın tespiti bakımından ATK dan kusur tespiti yapılması gerektiğini, davacıların maluliyet oranının tespiti için tam teşekküllü bir devlet hastanesine veya ATK ya sevkinin gerektiğini, davacıların daimi maluliyet tazminatı dışında talep ettiği diğer maddi tazminat talebinin niteliği konusunda açıklama yapması gerektiğini, davacıların talebinin tedavi giderleri ve bakıcı giderleri tazminatına yönelik ise söz konusu taleplerden müvekkili sigorta değil SGK nun sorumlu olduğunu, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının genelgesi ile 6111 sayılı kanunun yayım tarihinden önceki dönem için Zorunlu Trafik Sigortası kapsamında aktarılacak tutarı bildirdiğini ve müvekkili şirket tarafından bu bedelin SGK ya ödendiğini dolayısıyla davacının bu taleplerine müvekkili şirketinin sorumluluğunun bulunmadığını, bakım giderlerinin hasta veya yaralının tıbbi tedavi süresince ona yapılan refakat veya benzeri hizmet için yapılan harcama olduğunu, bakım tedavisi bitmiş, malul dahi olsa tıbbi olarak destek veya yardıma ihtiyacı kalmamış kişinin eksik kalan fonksiyonunun bir başkası tarafından karşılanma bedeli olmadığını, tıbbi tedavi sona erdiğinde bakım giderinin de bittiğini, oluşmuşsa maluliyet oranında mahrumiyet başladığını, bakım hizmetinin maluliyetten farklı olduğunu, açıklanan nedenlerle davacıların tedavi gideri kapsamında değerlendirilen bakıcı giderine yönelik taleplerinden müvekkilinin sorumlu olmadığını, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminat kapsamı dışında kaldığını, talep edilen faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin müvekkili şirketin sorumluluğunda bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 26/10/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile; “Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olduğu, bu sebeple yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesince yapılması gerektiği, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı ile Konya Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlendiği ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, eldeki davanın da TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen ticari davalardan olduğu görülmekle, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup mahkeme tarafından itirazı olmasa bile görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden inceleyip karar verebileceği, kaldıki taraflar da her aşamada mahkemenin görevsiz olduğunu, yargılamanın sonuna kadar her aşamada ileri sürebileceği anlaşılmakla, Dosyanın HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden görevli ve yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Esasın bu şekilde kapatılmasına karar verilerek dosya konya hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin … Esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Dava; trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davadır.
Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacı taraf; davacı …’in kullandığı … plakalı araç ile … beldesi … mevkiine geldiğinde diğer davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı … ait iş makinesi ile U dönüşü yapmak için manevra yaptığı sırada davacının kullandığı aracın iş makinesine çarptığını ve kaza sonucunda araba içerisinde bulunan davacının eşi ve diğer davacıların annesi …’in vefat ettiğini, kaza neticesinde davacı Kemal ve diğer davacı …’ın ağır derecede yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde sürücü Kemal’in kusursuz olduğunu ve diğer davalı …’ın asli kusurlu bulunduğunu, olaydan sonra davalılardan … hakkında Akşehir Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile yargılaması yapıldığını ve kusurun tamamının … da olması sebebiyle cezalandırılmasına karar verildiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 51, 53, 54, 56 ve 58. maddesi 29/18 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. Maddesine dayanarak mahkememizce dosya üzerinden yapılacak araştırma sonucunda görüleceği üzere davalının … . bölge müdürlüğü . Şube Şefliğinde çalıştığını ve bu sebeple ilgili kanun maddesi uyarınca Karayollarının da sorumluluğunun bulunduğunu, davacı … ve …’ın meyadana gelen kaza neticesinde uzun süre hastanede yatmak zorunda kaldığını, hastanede yattığı dönem için tedavi masrafı ödediğini ve kaza gününden beri düzenli olarak ilaç kullanmaya başladığını, ayrıca Kemal’in kaza sonucunda %72 özürlü duruma geldiğini, bu sebeple iş göremezlikten doğan maddi zararının da söz konusu olduğunu, hasta olarak yatmış olduğu süre zarfında bakıcı için ücret ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle kazada vefat eden …’in vefat etmesi ile eşinin desteğinden yoksun kaldığını, yine kaza sonucu …’ın basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde ağır derecede yaralandığını, sürekli iş göremezlikten doğan maddi zararının olduğunu, öğretmen olarak çalışmakta olduğunu, müvekkillerinin yaşamış olduğu psikolojik çöküntünün üstesinden gelebilmek için psikolojik tedavi görmeye başladıklarını, ölümden döndüklerini, eşini ve annelerini kaybettiklerini, çok büyük buhran atlattıklarını, ayrıca müvekkillerinden …’in kaza neticesinde bir çok harcama yaptığını ve iş yerinden izin almak zorunda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılardan … için 46.736,10 TL destekten yoksun kalma tazminatı, 67.299,85 TL sürekli iş göremezlikten doğan maddi tazminat, 1.000,00 TL kaza sonrası yapmış olduğu masraflar ile birlikte 100.000,00 TL manevi tazminat, davacılardan … için şimdilik 10.000,00 TL sürekli iş göremezlikten doğan maddi tazminat ve 100.000,00 TL manevi tazminat, davacılardan … için 50.000,00 TL manevi tazminat, 500,00 TL kaza neticesinde yapmış olduğu harcamaların davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep ettiği, davalı tarafın davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri,
Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 26/10/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden bahisle esasın kapatılarak görevli ve yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE karar verildiği,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesinde; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” şeklinde düzenleme yapıldığı,
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 7/3. maddesinde; “Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir hukuk mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan hukuk mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir” şeklinde düzenleme yapıldığı,
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile; “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı içtihadında; ” Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (… : Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve … E., … K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/102006 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı içtihadında;”….Bundan sonra genel mahkemelerin, kadastro tutanağı düzenlenmiş bulunan davalara bakması olanaklı değildir. Genel mahkemeler tarafların isteğine bağlı olmadan, dosyayı bir görevsizlik (devir ve tevdi) kararı ile kadastro mahkemesine aktarır. Hemen belirtilmelidir ki, mahalli mahkemelerce doğrudan doğruya verilen aktarma kararı, teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, sadece bir devir kararıdır. Bu nedenle, bu devir kararı hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesi hükmü uygulanmaz ve bundan dolayı davacı yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilemez (… -… , 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara-1991 s:1071)…” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 10/10/2016 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamında;”…Somut uyuşmazlıkta, davalılar aleyhinde iflas istemiyle 24/02/2014 tarihinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştır. Dava tarihinde, Gebze’de müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 sayılı Yasa’nın 5/4 maddesi gereğince ticari nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında HSYK’nın 23/07/2015 tarih 1157 sayılı kararı ile Gebze Adliyesi’nde 07/09/2015 tarihi itibariyle asliye ticaret mahkemesi faaliyete geçmiş olup, uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğundan, asliye hukuk mahkemesince dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen devredilmesine (aktarılmasına) karar verilmesi gerekmektedir.
Bu halde bir görevsizlik kararı söz konusu olmadığı için, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesine yer olmadığı gibi, iki hafta içinde görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması da söz konusu değildir.
Yerel mahkemece, 16/10/2015 gün … E. ve … K.sayılı ilamla görevsizlik kararı verilmiş ise de, bu karar Yargıtay HGK’nın 04/10/2006 gün … – … sayılı kararında vurgulandığı üzere teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, özel mahkemenin yargı çevresinde sonradan faaliyete geçmiş olmasından kaynaklanan, kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde ve kesindir.
Bu durumda yerel mahkemece 16/10/2015 günlü kesin nitelikteki devir kararı üzerine dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen gönderilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu kararın görevsizlik kararı olarak nitelendirilmesi suretiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ve görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin16/05/2014 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamında;”…. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin H.S.Y.K.’nın 24/3/2005 gün ve 188 sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesi’nin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara 19. İş Mahkemesi’nde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin 12/06/2016 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamında;”… Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin HSYK’nın 24/3/2005 gün ve 188 sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesinin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için sözkonusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara 4. İş Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Mahkemelerin görevlerine ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK.nun 1.2.3.4. maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 2.maddesinde;”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” şeklinde düzenlendiği, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 S.Y. ile değişik 6102 sayılı TTK. nun 5/3.maddesinde; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı, Bu düzenleme ile Ticaret Mahkemeleri genel mahkemeler içinde yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir dairesi olmaktan çıkarılarak genel mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun kabul edildiği, yine 6102 sayılı TTK.nun 4. Maddesinde Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği, dava şartlarına ilişkin düzenlemenin HMK.nun 114.ve 115.maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunun, aynı kanunun 115.maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağının ve taraflarında her zaman ileri sürebileceğinin, dava şartlarının noksan olması halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin, HMK’nun 138/1.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlendiği,
Yukarıda anılan TC. Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi, 5235 Sayılı 7/3. Maddesi, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı içtihadı ve Yargıtay .HD.’nin 16/05/2014 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamı,Yargıtay 20.HD.’nin 12/06/2016 tarih ve … Es. … Kar. Sayılı ilamı 6100 sayılı HMK’nun ile 6102 sayılı TTK’nun ilgili hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde, uyuşmazlık konusunun meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olduğu ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözüme kavuşturulmasının gerektiği, Başka bir anlatımla her davanın açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği, Yargı çevresini değiştiren ve idari nitelikte olan bu kararın 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu, bu tarihten önce açılan davalar için uygulanma imkanının bulunmadığı, bu davalar yönünden davanın açıldığı mahkemelerin görev ve yetkilerinin devam ettiği,
Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 26/10/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı nedeniyle gönderilmesine karar verilerek mahkememize tevzi edilen dosyadan verilen kararın teknik anlamda görevsizlik kararı olmayıp kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde olduğu, mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olduğu, ayrıca Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’nin 06/12/2021 Tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamı ve Konya Bölge Adliye Mahkemesinin . Hukuk Dairesi’nin 23/12/2021 tarihli ve … Esas – … sayılı ilamı da dikkate alındığında dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine, Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)’ nin görevli olduğuna karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİ ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesinin(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) GÖREVLİ olduğuna,
3-6100 sayılı HMK.nun 20/1.maddesi gereğince bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurması halinde dava dosyasının görevli Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesine(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE, aksi takdirde re’sen davanın açılmamış sayılmasına KARAR VERİLMESİNE,
4-6100 sayılı HMK.nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davaya görevli mahkemece devam edilmesi halinde görevli mahkemece, aksi takdirde talep halinde mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-Tensip zaptının bilgi mahiyetinde taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 14/02/2022

Katip Hakim